İSTANBUL’UN ALINMASI NEDEN ÇAĞI DEĞİŞTİRMİŞTİR?
Akla şöyle bir soru gelebilir?
İstanbul’dan önce birçok büyük şehir, birçok başkent; başka ülkeler tarafından alınmıştır da neden onlarda çağ değiştirmemiş İstanbul’un fethi çağ değiştirmiştir?
Bu soruya şöyle bir cevap bulmak mümkündür:
Dünyada çağların değişmesi, önemli tarihi olaylar ya da önemli buluşlardan dolayı değildir. Dünyada çağların değişmesi devlet yönetim sistemleri ile ilgilidir. Her çağ değişimi ile dünyada yeni bir devlet yönetim biçimin gelişmesi ortaya çıkmaktadır.
Dünya tarihinde çağların değişimi ile oluşan tarihe bakıldığında İlkçağ ya da Eskiçağ için ana olay yazının bulunmasıdır. Bu zamana kadar dünyada devlet yönetiminin ne olduğu konusunda bilgi yok. Bu olay ile dünyada yönetim medeniyetler şeklindedir. Mezopotamya- Sümer Medeniyeti, Mısır medeniyeti, Roma Medeniyeti, Helenistik Yunan Medeniyeti, Çin Medeniyeti, Hint Medeniyeti, Orta Asya Türk Medeniyeti gibi medeniyetler rejimi hüküm sürmektedir.
Ortaçağın oluşumunu ise tarihçiler Kavimler Göçü ve buna bağlı olarak meydana gelen Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılması ve Batı Roma İmparatorluğunun kısa biz zamanda yıkılması olarak ele alır. Kavimler Göçünün oluşmasıyla artık medeniyetler dönemi bitmiş, küçük dağınık derebeylik rejimi denilen ufak devletler ortaya çıkmaya başlamıştır. Bütün Avrupa’da binlerce derebeyi, dışarıdan gelen büyük saldırılara karşı zaman zaman birleşmiş iseler de içişlerinde bağımsız kalmış küçük devletçikler idi. Bunun Asya’daki karşılığı beylikler, hanlıklar şeklinde olmuştur. İmparatorluklar ise bu beyliklerin, derebeylerin bir araya getirdiği federasyon olarak tezahür etmiştir. Anadolu’daki Anadolu beylikleri de bunun bir örneğidir.
Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethetmesi ile Yeniçağ başlamıştır. Bazı tarihçiler ille de bu fetih değil başka olaylarla çağın başlangıcını izah etseler bile, bu çağda diğer bütün olayları İstanbul fethi tetiklemiştir. Eğer İstanbul fethedilmeseydi; ne Coğrafi keşifler başlardı, ne Rönesans ve ne de Reform hareketleri başlardı.
O halde nedir İstanbul fethinin önemi:
İstanbul fethi ile bu dönemden itibaren imparatorluklar rejimi oluşmaya başlamıştır. Artık bu fetih ile derebeylik rejimleri yıkılmış, en güçlü derebeyleri; diğer beyleri etrafında güç ya da siyasetle toplayarak imparatorluk haline gelmiştir. Çünkü İstanbul fethi ile artık derebeylerinin sıkıştıklarında sığındıkları kaleler veya şehirler, sığınma mekânı olmaktan çıkmıştır. Çünkü İstanbul fethi ile surlar yıkılmaya başlamıştır.
İstanbul fethinin en önemli özelliği surları yıkan toplardır. İlk defa bu savaşta büyük surları yıkan topların önünde duramayan kaleler, şehirler teslim olmaya, toplar kimdeyse onların üstünlüğü ortaya çıkmaya başlamıştır. Fatih Sultan Mehmet dönemi sonrasında birçok şehir, kale hatta ülke sadece topların sayesinde savaş yapılmadan teslim olmak zorunda kalmıştır. İstanbul önündeki sur yıkan toplar, Amasra’da, Trabzon’da, Kırım’da kalelerin önüne geldiği vakit kaleler, şehirler ve imparatorluklar savaş yapmadan teslim olmuşlardır. Avrupa’da Kutsal Roma- Germen İmparatorluğu, Avusturya- Macaristan İmparatorluğu, Osmanlı İmparatorluğu, Safevi İmparatorluğu, Memlukler gibi imparatorluklar oluşmaya başlamıştır. Aynı şekilde bir yüz yıl kadar sonra da sömürge imparatorlukları oluşmaya başlamış, Portekiz, İngiltere gibi sömürge imparatorlukları ortaya çıkmıştır. Bunda da Fatih’in surları yıkan topları neden olmuştur. O nedenle bu savaş çağ değiştirmiştir.
Sultanahmet Meydanı eski Hipodrom idi. Fetihten sonra Türklerin her türlü önemli günlerinin meydanı olmuştur.
Yakınçağın başlaması da bilindiği üzere Fransız İhtilali sonucu olmuştur. Burada da ihtilalden dolayı çağ değişmemiştir. Rejimlerin değişmesinden dolayı değişmiştir. Bu ihtilalde milliyetçilik akımı ortaya çıkmış, imparatorlukları oluşturan milli unsurla imparatorluklardan kopmaya başlamıştır. Bunun sancıları l. Dünya Savaşı’nın sonuçlarına kadar devam etmiştir. Bu savaşın sonunda tarihte artık imparatorluklar bitmiş milli devletler ortaya çıkmıştır. Bu arada l. Dünya Savaşı’nın üç galibinden biri olan ve topraklarında güneş batmayan ülke olarak anılan İngiltere bile milli devlet haline dönüşmüştür. En son olarak 2. Dünya Savaşı’nın galibi Sovyetler Birliği ve daha sonra da Yugoslavya dağılarak içlerinden birçok milli devlet ortaya çıkmıştır.
Sonuç olarak İstanbul’un fethi çağ açıp çağ kapamıştır. Bunu da Fatih’in bulduğu geliştirdiği toplar sağlamıştır. Toplar ile artık şehir savunmaları kalkmıştır. Kale savunmaları kalkmıştır. Ordu savaşları vardır. Orduları güçlü olanlar, diğer yuttukları ülkeler, milletler, topluluklar ile imparatorluklar haline dönüşmüştür. Bu bakımdan İstanbul fethi dünyanın en önemli olaylarından biridir.
Osmanlı hâkimiyetinde Konstantiniyye
Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u aldığında “Ortaçağ’da zenginliği, ihtişamı, kilise ve sarayları, meydanları tezyin eden abideleriyle dillere destan olan Konstantinopolis’in hayaletinden başka birşye değildi.[1]” Aynı şekilde bir başka kaynakta bu konu ile ilgili şu bilgiler vardır: “İstanbul’un nüfusu azalmış, harâb olmuş, ekonomisi çökerek fakirleşmiş, kültürel yönden gerilemiş, sönük bir şehir haline gelmişti. İşte Osmanlılar böyle bir vîrâneyi tevarüs ettiler ve derhal şehri imara koydular. Bir asır sonra ise, o zamanki Avrupa’nın hem en büyük, hem en ihtişamlı, hem en güzel kenti haline gelerek, sonraki asırlarda Osmanlı Devleti’ne büyük payitaht olarak, bir Müslüman- Türk şehri olarak, bir kültür ve sanat merkezi olarak giderek büyüyecek, gittikçe bezenecek, ve güzelleşecektir.[2]”
Ayasofya, Fatih ile beraber cami haline getirildikten sonra yapılan hünkar (padişah) kapısı
Osmanlılar bu dönemde İstanbul’u Türkleştirmeye çalışırken işe eğitimden başlamışlardır. Özellikle medreseler, sıbyan mektebleri, askeri okullar, acemi oğlanlar mektebi, Enderun mektebi, sürat topçuları mektebi, mehterhane okulları, humbarahaneler, mektebi bahriye, mühendishanei berri hümayun, mektebi amire vs. vs. gibi okullar[3] İstanbul’da Türk yerleşmesinin eğitim ayağını oluşturmuştur.
“İstanbul Fethiyle birlikte Ayasofya’nın da etkisiyle Akdeniz merkezi mekân geleneğinin tüm olanaklarını değerlendiren Osmanlılar” [4] Doğu Roma İmparatorluğu döneminden kalma yarım kubbeli yapı sistemini tam kubbeli yapı sistemine döndürerek[5] geliştirmişlerdir. Bu dönemde İstanbul’un tarihi yapıları zenginlik ve ihtişam sembolü olmuştur.
İstanbul, Osmanlılar döneminde o kadar ihtişam kazanmıştır ki padişah ve ailesinin yaşadığı, devlet işlerinin yönetildiği saraylara buz getirmek için bile sistem kurulmuş idi. Uludağ ve Gemlik Katırlıdağ’dan buz getirilirdi.[6]
Osmanlılar zamanında İstanbul’un durumu hakkında “1525’de İstanbul’a gelmiş olan bir Venedik elçisinin sözleri damga vurmuş idi. Elçi 1525 İstanbul’u için şöyle diyor:[7]
“Daha mutlu bir şehir bilmiyorum. Burası Tanrı’nın bütün lütuflarıyla dolu. Devlet bunların hepsini birden kullanarak savaşa da barışa da hükmediyor. Altın, insan, gemi ve itaatkarlık bakımından zengin. Hiçbir devlet ile kıyas götürmez. Tanrı hükümdarların en adiline uzun ömürler versin.”
[1] Feridun Dirimtekin, Fetihten Sonraki İstanbul, İstanbul, 1953, s.3
[2] Ahmet Nezih Galitekin, Osmanlı Kaynaklarına Göre İstanbul Cami, Tekke, Medrese, Mekteb, Türbe, Hamam,Kütüphane, Mahalle, Matbaa, Mahalle ve Selatin İmaretleri”, İstanbul, 2003, S. 11
[3] Atilla Yayım, Mustafa Yaşar, Hüseyin Gökçe, Haşim Albayrak vd. “Cumhuriyetin 75. Yılında İstanbul Eğitim Belgeseli”, İst. 1998, sf. 19
[4] İstanbul Valiliği Komisyonu, 700. Kuruluş yıldönümünde İstanbul’daki Osmanlı Mimari eserleri”, İstanbul, 2000, s. 11
[5] a.g.s., s. 12
[6] Prof. Dr. Bayhan Çubukçu, Prof. Dr. Mebrure Değer, İstanbul’da Osmanlı İmparatorluğu Döneminde Saraya buz ve Kar Sağlanması”, Türk Dünyası Tarih Dergisi, Mayıs 2010, sayı 281, s. 27
[7] Murat Akan, Ruhunu Arayan Şehir, İstanbul, 2006, s. 444