TARİH ÖNCESİ İSTANBUL

Dünyanın en tarihi merkezlerinden biri olan İstanbul, aynı zamanda dünyada en eski şehirlerden de biridir. İstanbul tarihini ya da fethini anlatmadan önce İstanbul’un geçmişine inmek gerekir.

En eski İstanbul olan Yarımburgaz mağaraları, dünyanın en eski yerleşim yerlerinden Karaim Mağarası ile birlikte Anadolu ve Balkanların en eski insan kalıntılarının olduğu yerlerden biridir. Yani daha insanlar kentsel yaşama başlamadan önce bir arada yaşadıkları en ilkel yaşantı tarzları olan mağara yaşantıları yaparken İstanbul’da da bu günkü Başakşehir ilçe sınırları içerisinde bulunan Yarımburgaz mağaralarında, insanlık tarihinin en eski yaşamsal kalıntıları bulunmuştur. İstanbul’un önemini vurgulamak için bu mağaralar hakkında bilgi verilmesi yerinde olacaktır. Türkiye insanı bu mağaraları, eski Türk filmlerindeki mağara sahneleriyle bilir. Eski Türk filmlerindeki mağara sahneleri hep buralardaki bu mağaralarda çekilmiştir. Ancak İstanbul, o kadar tarihi bir şehirdir ve o kadar tarihi eserle doludur ki, İstanbul’un hemen dışındaki bu mağaralara hiç dikkat çekilmemiştir.

İstanbul merkeze 22 km. ötede Başakşehir sınırları içerisinde olan Yarımburgaz mağaraları, Anadolu ve Balkanlarda Antalya’daki Karaim Mağaralarından sonra en eski yerleşim yeridir. Mağara kültürünün hakim olduğu bu yer İstanbul’un en eski insan yaşam merkezidir. Tarihi buluntulara bakılırsa bu mağaralarda insanlık tarihinin bütün ilkçağ evreleri görülmüştür. Bu bakımdan mağaranın coğrafi özelliklerine bakmak gerekir:

YARIMBURGAZ MAĞARALARI

Yarımburgaz Mağaraları, bugünkü Başakşehir İlçesi'ne bağlı Altınşehir'in 1 km kuzeyinde yer almaktadır. Mağaraların yaklaşık 1.5 km. güneyinde Küçükçekmece Gölü'nün kuzey sahili bulunur.

Yarımburgaz Mağarasının tarihsel oluşumu Eosen kökenli kalker bir kayalık tepenin Sazlıdere'ye bakan batı yamacında; yeraltı suyunun aşındırması ile açılmıştır. Ayrı yüksekliklerde denizden 11 ve 18 metre rakımlı iki ayrı girişi vardır. Bunlar kuzeydoğu-güneydoğu istikametinde uzanan; yaklaşık 15x52 m boyutlarında 10 m yüksekliğinde büyük bir boşluk görünümündedir. Bu mağara olasılıkla Bizans döneminde yer yer düzeltilerek kilise olarak kullanılmıştır.

“Yarımburgaz Mağarası, Türkiye’de insanla ilgili en eski buluntuları tabakalaşmış olarak vermesi bakımından büyük bir öneme sahiptir. Bugünkü veriler Yarımburgaz Mağarası'nın Ota Pleistones diye adlandırılan ve günümüz öncesi 730,000 ile 130,000 yılları arasını kapsayan dönemin ikinci yarısında o dönem insanlarının burayı belirli bir süre barınak olarak kullandıklarını göstermektedir. Mağaranın değişik kesimlerinde yapılan kazılarda alt Paleolitik Çağ'dan Bizans dönemine kadar çeşitli zamanlarda yerleşmeler olduğu buluntulardan anlaşılmıştır. Mağara duvarlarında bulunan gemi resimleri, çok eskiden burada yaşayan insanların denizcilikle uğraştığını göstermektedir. Eskiden, fırtınalı havalarda teknelerin sığınmasına elverişli olan Küçükçekmece Gölü'ne giren tekneler mağaranın yanına sokularak yüklerini buraya boşaltıyorlardı.”

“Jeolojik bir mucize;


Coşkun Aral “ İlk Avrupalı” adlı belgeselinde; 100 binlerce yıl önce Avrupa'ya doğru yola çıkan 'Homo Erectus'un izlerini, Küçükçekmece Gölü'nün 1,5 kilometre kuzeyindeki Yarımburgaz Mağarası'nda sürüyor. 'İlk Avrupalı'nın, kıtaya yerleşmeden önce durakladığı öne sürülen bu mağara, insanlık tarihine dair evrensel değerde ipuçları taşıyor.
400 bin yıllık serüvenin tanığı Yarımburgaz; İstanbul'un yanı başında, geçmişi aydınlatan yeni bir halka. Paleolitik çağa dair, dünyada örneğine çok az rastlanacak kadar iyi korunmuş bulgular barındıran Yanmburgaz, bir jeolojik mucize.”

Günümüzde Yarımburgaz Mağaraları olarak adlandırılan ve Dünyanın en eski yerleşim yerlerinden olan bu mağaralar, İstanbul’un uç noktalarında kalmış bir yerdir. Artık İstanbul’da dünya kültür mirası içerisinde olması gerekirken keşlerin mekânı, definecilerin arama merkezi gibi işlevler görmektedir. Herhangi bir koruma sadece mağara girişine yapılan demir parmaklıklardır ki, bunlar da zamanla deforme olmuştur. Biz bu çalışmayı yaparken her hangi bir engelle karşılaşmadan, kimseye sormadan elimizi kolumuzu sallayarak demir parmaklıkların insan girişine açık tarafından rahatlıkla girdik. Burada ileride birleştiği söylenen iki kat mağaranın ne kadar ileriye uzandığını biz yeterli ekipmanlarımız olmadığından görmedik. Ancak geçtiğimiz ve gidebildiğimiz yerlerde toprak zemin definecilerin elinde çukur tarlasına dönüşmüş idi. Çünkü burada Romalıların, Bizans’ın ilk keşişhanesi vardı. Duvarlarda dünyanın en eski mağara resimleri kaybolmaya yüz tutmuş. Bir an önce ilgililer tarafından korunmaya, aslına uygun restore edilmeye ve tanıtılmaya ihtiyacı var. Giriş ve çevresi gelişmeye müsait yer. Bir turizm beldesi olabilecek durumdadır. Bence yetkililerin ilgilenmesi gerek.

Bir de bu mağaraların karşı yamacında başka mağaralar da var. Aynı özellikleri taşıyan bu mağaralar daha ufak. Tarih öncesi insan yaşantısına daha uygun. Yanından dere geçmekte. Yani insanlar normal olarak tarih öncesinde buralarda yaşamakta, tehlike olduğunda da yukarıdaki mağaralara çıkmaktadırlar.

Birçok kaynaktan yapılan alıntılar incelendiğinde çıkan en önemli sonuç; İstanbul’un tarihinin insanlık tarihi kadar eski olduğudur. Ancak bu kalıntıların İstanbul’un merkezine uzaklığı bahane edilerek (İlkçağ tarihinden bu yana İstanbul’un merkezi olan Fatih ilçesine uzaklığı yaklaşık 22 km.) burada yaşayan insanları İstanbullu saymayanlara Yenikapı’da ortaya çıkan buluntular ışığında cevap vermek yerinde olur.