İran, belli bir noktaya getirdiği nükleer çalışmalara son verme niyetinde değil; Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 5 daimi üyesi ve Almanya, Cenevre Anlaşması'yla İran'ı, "yüzde 5 zenginleştirilmiş uranyum" düzeyinde tutmaya çaılışıyorlar. İsrail, hemen yanı başındaki bir İslam devletinin nükller silaha sahip olma sını güvenliği açısından büyük bir tehdit olarak görüyor.
Kuzey Afrika'dan Afganistan'a uzanan coğrafyadaki ülkelerin, sahip oldukları enerji kaynakları nedeniyle, emperyalist ülkeler tarafından işgal edildiği, yağmalandığı bir dönemde, güçlü bir devlet geleneği olan İran'ın belli bir noktaya getirdiği nükleer silah programına son verebileceğini düşünmek ne kadar inandırıcı olabilir?
Bütün bu nedenler dikkate alındığında, Cenevre Anlaşması'nın uzun soluklu bir anlaşma olabileceğini söylemek çok zor..
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi 5 daimi üyesi ve Almanya ile İran arasında, ABD Dış Politika Temsilcisi Catherine Ashton başkanlığında bir aydır sürdürülen görüşmeler sonrasında, geçen gün, Cenevre'de imzalanan nükleer anlaşma, "Heyecan verici tarihi bir anlaşma" olarak değerlendirildi.
Uluslararası piyasaların uçuşa geçtikleri bu haber İsrail'i sevindirmedi; İsrail Başbakanı Netanyahu anlaşma için "Tarihi bir hata" dedi: "Bugün dünya çok daha tehlikeli bir yer haline geldi. Çünkü dünyanın en tehlikeli rejimi en tehlikeli silahını elde etmeye yakınlaştı. İsrail bu anlaşmanın hükümlerine bağlı değildir. İsrail'in her türlü tehdide karşı kendini savunma hakkı vardır." İsrail Sanayi, Ticaret ve Çalışma Bakanı da kuşkularını şöyle dile getiriyor: "Beş yıl içinde New York ya da Madrit'e nükleer bir saldırı olursa, bunun sorumlusu bu anlaşma olacaktır."
Haziran'da yapılan seçimler sonrasında İran Cumhurbaşkanı seçilen Hasan Ruhani, Batı'ya verdiği sıcak mesajlarla anlaşmanın zemini hazırlamıştı.
Nükleer çalışmalarını sınırlandırması karşılığında, İran'a uygulanan yaptırımların hafifletilmesini öngören geçici anlaşmaya göre İran, 10 yıldır ilk defa zenginleştirilmiş uranyum düzeyini yüzde 5'in üzerine çıkarmamayı kabul etmiş oldu. Cenevre Anlaşması'nın koşullarına 6 ay boyunca uyduğunu kanıtladığında, yaptırımlar hafifletilecek, İran 7 milyar dolar daha fazla ihracat yapacak.
Cenevre Anlaşması geçici ve 6 aylık bir süreyi kapsıyor olsa da, İran'ın ticaret hacminin artması Türkiye'yi de olumlu yönde etkileyecek. Bilindiği gibi, Türkiye'nin cari açığına en büyük yük, 50 milyar dolarla enerji ödemelerinden geliyor. Ortadoğu'daki petrol kaynaklarının üzerindeki risklerin azalması petrol fiyatlarının ucuzlamasına neden oluyor. Petrol fiyatlarındaki 10 dolarlık düşüş, Türkiyenin enerji faturasını 5 milyar dolar azaltıyor. Türkiye'nin petrol faturasının azalması TL'yi dış şoklara karşı daha güçlü duruma getirecektir.
Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, anlaşmanın Türkiye'ye yansımalarını değerlendirirken, " Ambargoların önümüze koyduğu seti kaldıracağız.Türkiye, altın ve kıymetli madenler olmak üzere diğer ihraç ürünlerini de İran'a sevk edebilecek" dedi. Ambargo döneminde ABD'nin baskısı nedeyle İran'la olan ticaretimiz büyük ölçüde gerlemiş, ambargoyu delebilmek için çeşitli formüller oluşturmak durumunda kalmıştık.

MADALYONUN DİĞER YÜZÜ

Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Türkiye'nin İran'ın nükleer programı hakkında her zaman diplomasi yolunda destek verdiğini belirterek, "2010'daki Tahran Anlaşması, değerlendirilemeyen bir şans olmuştu" derken Cenevre Anlaşması'nın önüne çıkabilecek engelemelere dikkat çekiyor. Nitekim, ABD Dışişleri Bakanı Kerry anlaşmanın İran'a  uranyum zenginleştirme hakkı tanımadığını vurgularken, İran Atom Enerji Ajansı Başkanı Ali Ekber Salihi, "İran uranyum zenginleştirmeye devam edecektir" diyordu. Bu çelişkili ifadeler İsrail Başbakanı Netanyahu'nun, "Dünyanın en tehlikeli rejimi en tehlikeli silahını elde etmeye yakınlaştı" kaygısıyla birlikte değerlendirildiğinde, ortada, öyle söylendiği gibi, çok da ferahlatıcı bir anlaşma metninin olmadığı anlaşılıyor. İsrail, "Ben bu anlaşmada yokum" dediğine göre, İsrail ile İran arasında siber saldırılar sürecek demektir. Bu durum da, tarafların zaman kazanma kaygısı dışında bir anlaşma düşünmedikleri anlamına geliyor.
 İran, Çin'in de desteği ile, belli bir noktaya getirdiği nükleer çalışmalara son verme niyetinde değil. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 5 daimi üyesi ve Almanya, Cenevre Anlaşması'yla İran'ı, "yüzde 5 zenginleştirilmiş uranyum" düzeyinde tutmaya çaılışıyorlar. İsrail, hemen yanı başındaki bir İslam devletinin nükller silaha sahip olma sını güvenliği açısından büyük bir tehdit olarak görüyor.
Kuzey Afrika'dan Afganistan'a uzanan coğrafyadaki ülkelerin, sahip oldukları enerji kaynakları nedeniyle, emperyalist ülkeler tarafından işgal edildiği, yağmalandığı bir dönemde, güçlü bir devlet geleneği olan İran'ın belli bir noktaya getirdiği nükleer silah programına son verebileceğini düşünmek ne kadar inandırıcı olabilir?
Bütün bu nedenler dikkate alındığında, Cenevre Anlaşması'nın uzun soluklu bir anlaşma olabileceğini söylemek çok zor..