Yapılan uyarıları ciddiye almayan İsrail Başbakanı Netanyahu’nun Çin ile bir dizi teknolojik işbirliği anlaşması imzalaması ve özellikle Hayfa limanını 25 yıllığına kiraya vermesi, ABD-İsrail ilşkilerinin gerilmesine neden olmuştu.

Yakın zamana kadar Çin ile elele yürümekte ısrar eden Netanyahu, 7 Ekim’de Hamas’ın gerçekleştirdiği Aksa Tufanı saldırısı sonrasında bu ısrarından vazgeçiverdi. Çin ile yaptığı bütün teknolojik işbirliği anlaşmalarını iptal eden Netanyahu, çatışmalarını giderek tırmandığı günlerde Tel Aviv’i ziyaret eden ABD Başkanı Biden ile kırkyıllık dostlar gibi kucaklaşıyordu.

Biden’ın Netanyahu’yu affedip atfetmediğini zaman gösterecek. Fakat insanlık,  Netanyahu yönetiminin Gazze’de yaptığı roketli ve fosfor bombalı katliamı hiçbir zaman affetmeyecektir. Netanyahu, “10 Emir”in arkasına sığınmakla, ne kendini ne de Gazze’de yapığı katliamı aklayamayacaktır.

7 Ekim’de, gündemimize bomba gibi düşen Hamas’ın İsrail’in yerleşim birimlerini hedef alan Aksa Tufanı saldırısının ilk gününden itibaren, bunun yerel bir çatışma olmadığını, bölgesel ve küresel bir arka planı olabileceğine dikkat çekmiştik. “Ortadoğu’nun 11 Eylül’ü” olarak nitelediğimiz bu gelişme, İsrail’in genişleme planına gerekçe oluşturabilmek için kurgulanmış ya da kullanılmış olabilirdi.

İsrail’in katliam boyutuna varan Demir Kılıç operasyonları sonunda binlerce masum insan hayatını kaybetti ve günlerce bombalanan Gazze harabeye dönerek haritadan silindi.

Gazze Şeridi’nde 2.5 milyon insan yaşıyordu. Bu insanların tepelerine günlerce bomba yağdırıldı, evleri, okulları, hastaneleri yerle bir edildi. 2.5 milyon insan günlerce aç, susuz bırakılarak göçe zorlandı. Ve insanlık bu katliamı, dizi film seyreder gibi, yalnızca seyretti. Günlerce tepelerine bomba yağan Gazze halkından sağ kalabilenler şimdi nereye sığınacaklar?

AKSA TUFANI- DEMİR KILIÇLAR’IN KÜRESEL BOYUTU

Ukrayna ve İsrail’de yaşananları ‘küresel aktörler arasında yaşanmakta olan küresel liderlik mücadelesi’ çerçevesinde değerlendirmek, yarınlarda yaşanabilecek gelişmeleri öngörebilmemiz açısından önemlidir.

Öncelikle görmemiz gereken gerçek şudur: Çin’in, Avrupa ülkeleriyle/City of London ile elele vererek hayata geçirmeye çalıştığı Kuşak ve Yol projesinin en önemli iki güzergahı üzerinde, Ukrayna ve İsrail coğrafyalarında, aşılması oldukça zor setler oluşturulmuş oldu.

Bugüne kadar “Kuşak ve Yol”un önünü kesmeye çalışan ABD, 9-10 Eylül’de Hindistan’da gerçekleştirilen G-20 Zirvesi’nde, Çin’in projesine alternatif olarak, “Yeni Baharat Yolu” olarak tanımlanan “Global Gateway”i (IMEC) gündeme getirdi.

 “Yeni Baharat Yolu” Hindistan’dan yola çıkıyor, Basra Körfezi’ni geçerek Birleşik Arap Emirlikleri’ne ulaşıyor, Suudi Arabistan ve Ürdün’ü aşarak İsrail’e yani Akdeniz’e ulaşıyor. ABD’nin “Yeni Baharat Yolu”yla Çin’in “Kuşak ve Yol”unun bir koridoru aynı coğrafyadan, İsrail’den Akdeniz’e açılıyorlar. Fakat bu buluşma ABD’yi de, Çin’i de memnun etmiyor.

Rusya Ukrayna’daki, İsrail de Gazze’deki hedeflerine ulaşmış olabilir, ama gelinen noktada, küresel aktörler arasında yaşanmakta olan liderlik mücadelesi çok önemli bir aşamaya gelmiştir. Bu noktada sorulması gereken en önemli soru da, “Bundan sonra neler olacak?” sorusudur.

Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden paniğe kapılarak NATO/ABD şemsiyesi altına sığınan Avrupa ülkeleri Çin’i yalnız bıraktılar, fakat Çin ve arkasındaki dinamikler, Kuşak ve Yol’u hayata geçirebilmek için 10 yıldır yaptıkları yatırımların boşa gitmesine razı olacaklar mıdır?

Hiç sanmıyoruz..

REHİNELERİ KURTARMA OPERASYONLARI

“Fazla kayıp veririz” kaygısıyla Gazze içlerine yönelik bir kara harekatı yapmaktan çekinen İsrail silahlı kuvvetleri, 23 Ekim gecesi rehinelerin bulunduğu bölgelere sızma girişiminde bulunmuş, fakat başarılı olamamıştı. Kassam Tugaylarının esir aldıkları İsraillileri kurtarabilmek için operasyon yaptıklarını açıklayan İsrail Ordusu Sözcüsü General Daniel Hagali, “Gece saatlerinde silahlı hücreleri yoketmek ve kaçırılanlar hakkıda bilgi elde etmek amacıyla bir operasyon düzenlendi” demekle yetinmişti.

İlginç olan ve Hamas-İsrail çatışmasının arka planındaki dinamikleri ortaya koyması açısından, rehine kurtarma operasyonuna ilişkin ayrıntılı açıklamanın ABD tarafından yapılmasıydı. Emekli Albay ve Pentagon eski danışmanı Dugles Mc Leiger, Amerikan özel kuvvetlerinin,  İsrail özel kuvvetleriyle birlikte düzenledikleri sızma operasyonuyla Gazze’ye girdiklerini, fakat ağır kayıplar verdikleri için çekilmek zorunda kaldıklarını açıkladı. Anlaşılan o ki, ABD’nin İsrail’e gönderdiği “Felluce Kasabı” Korgeneral James Glynn’in komuta ettiği sızma operasyonu başarılı olamamıştı.

İSRAİL KARARLI, AMA...

İsrail günlerdir bomba yağdırarak, aç ve susuz bıraktığı Gazze halkından sağ kalabilenleri göçe zorluyor. Bu insanlık dramına artık İsrailliler de tepki vermeye başladılar. İsrail'in en yüksek tirajlı Haaretz gazetesinin köşe yazarı Gideon Levy, bir konferansta yaptığı konuşmada, İsrail terörünü ve Yahudi lobisini eleştirerek, “İsrailliler Filistinlileri insan olarak görmezler, o yüzdende yapılan tüm zulümleri umursamazlar. Tarihte bu denli işgalci olup, kendisini mağdur olarak tanıtan hiçbir güç yoktur. (…) İsrail çok tehlikeli bir operasyon başlatıyor. Bence bu felaketten kimse galip çıkmayacak. İsrail açısından tarihi bir felaketin eşiğinde olduğumuzu anlamak için Filistinlilerin durumunu düşünmeye bile gerek yok” diyor. Olayların içinde yaşamakta olan bir gazeteciyi böylesine ağır bir eleştiri yapmaya mecbur bırakan çok önemli nedenler olmalı.

ABD AFFEDECEK Mİ?

ABD, kurulduğu günden beri İsrail’e, her konuda, her türlü yardımı yapmıştır.  Amerikalı Evanjelistler, İsrail’e hizmet ettikleri ölçüde sevap kazanacaklarına inandıkları için, sevaplarını artırmak amacıyla ellerinden geleni yapmışlardır. Yahudi kökenli ABD’liler ve Yahudi lobisi her zaman, her fırsatta İsrail’i desteklemişlerdi.

Bir önceki ABD Başkanı Trump, Yahudi damadı Kushner başkanlığındaki heyet tarafından hazırlanan ve İsrail haritasında Filistin’e yer vermeyen “Yüzyılın Anlaşması”nı, Beyaz Saray’da, İsrail Başbakanı Netanyahu’nun da katıldığı bir törenle imzalamıştı. Bununla da yetinmeyen Trump, Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımış, Suriye’nin Golan Tepeleri’ni İsrail’e bağışlamıştı.

Bütün bunlara rağmen, Netanyahu’nun, ABD’nin beka sorununa dönüşen Kuşak ve Yol projesine destek vermesi, Çin ile teknolojik konularda bir dizi işbirliği anlaşması imzalaması, hele Hayfa limanını 25 yıllığına Çin’e kiralaması ABD’nin sabrını taşıran gelişmeler olmuştu.

 Trump’ın Dışişleri Bakanı eski CIA Başkanı Pompeo, Netanyahu’yu uyarmak ve Çin ile imzaladığı anlaşmaları iptal etmesi için defalarca Tel Aviv’e gelmişti, fakat  Netanyahu’ya söz geçirememişti. Pompeo’nun son ziyaretinde sınırdışı edilmesi istediği Çin Büyükelçisi Du Wei’nin evinde ölü bulunması da Netanyahu’yu Çin ile flört etmekten vazgeçirememişti.

ABD, Çin’in Avrupa ülkeleriyle ve City of London ile elele vererek hayata geçirmeye çalıştığı “Kuşak ve Yol”un önünü kesmek için uğraşırken, Netanyahu’nun kritik ürünler üreten Amerikan şirketlerinin bulunduğu İsrail coğrafyasını Pekin’e açmasını kabul edemiyordu, edemezdi.

Netanyahu, Çin’in “Kuşak ve Yol”u hayata geçireceğine ve küresel ekonominin lideri olacağına inanmış olacak ki, Aksa Tufanı öncesine kadar Macron’un, Suudi Prens Selman’ın ve Pakistan Başbakanı İmran Han’ın peşine takılarak Çin saflarında yer almıştı.

ÇİN’İ DOĞU AKDENİZ’E BAĞLAYAN EN KISA YOL: PEKİN-HAYFA KORİDORU

Çin, Pekin’den yola çıkan ve Türkistan coğrafyasını aşarak Azerbaycan-Türkiye üzerinden Avrupa’ya bağlanan “Demir İpek Yolu”na çok önem veriyordu. Fakat Çin’in, önem verdiği bir başka güzergah daha vardı. Bu güzergah Çin’i; Büyük Okyanus’u, Malakka Boğazı’nı, Hint Okyanusu’nu, Kızıl Denizi ve Süveyş Kanalı’nı dolaşmaya gerek kalmadan Akdeniz’le buluşturuyordu. Pekin-Hayfa Koridoru diyebileceğimiz bu kuşağın Akdeniz’e açılan kapısı İsrail’in Hayfa limanıydı. Bu nedenle, uzun zamandır İsrail’e büyük yatırımlar yapan Çin, Netanyahu yönetimiyle bir dizi teknolojik işbirliği anlaşması imzaladıktan sonra, Hayfa limanını da 25 yıllığına kiralamayı başarmıştı. 

Bu anlaşmayla Çin, Kuşak ve Yol” üzerinden küresel ekonominin lideri olma yolunda çok önemli bir kazanım elde etmiş oluyordu. Pekin’den başlayan “Kuşak ve Yol”, 2700 kilometrelik Kaşgar-Gvadar koridoru üzerinden Basra Körfezi’ne bağlanıyor, Suudi Arabistan ve Ürdün’ü geçerek Hayfa’ya, yani Akdeniz’e ulaşıyordu.

Hayfa’nın önemi, yalnızca Akdeniz kıyısında bulunan bir liman olmasından kaynaklanmıyordu. ABD’nin pekçok şirketi, İsraillilere çalışma alanı sağlamak amacıyla, ülkenin pekçok yerleşim biriminde, özellikle de Akdeniz kıyısındaki liman kenti olan Hayfa’da üretim merkezleri kurmuşlardı. Hepimizin bilgisayarında imzası bulunan çip üreticisi İntel’in Hayfa’da,  Petah Tikva ve Kudüs’te üç AR-GE laboratuarı, Kiryat Gat’ta da 11 bin kişinin çalıştığı bir üretim merkezi vardı. İntel İsrail’de yaklaşık 40 bin kişinin ekmek kapısıydı. İntel’in yanı sıra, çip ve yapay zeka konusunda küresel çapta ünlü olan Nvidia ile Microsoft, Amazon ve Apple’ın da İsrail’de önemli üsleri vardı.

Çİn’in Hayfa’da, kritik ürünler üreten şirketlere bu derece yakınlaşması ABD’nin korkulu rüyasıydı. Çin’in çip üretimi konusunda tamamen bağımsız hale gelmesi, ABD karşısında bir adım daha güçlenmesi demekti ki, Amerika’nın böyle bir gelişmeyi kabul etmesi mümkün değildi.

ABD’NİN İSRAİL İLE BİRLİKTE KURTARMA OPERASYONLARI DÜZENLEMESİNİN NEDENİ İSRAİL’E YARDIM ETMEK DEĞİL

Netanyahu 2013 yılında Çin’e yaptığı ziyaret sonrasında Tel Aviv’e döndüğünde İsrail kabinesinde yaptığı konuşmada, çok önemli bir gerçeği dile getiriyor, “Çinli liderler üç şeyle ilgileniyorlar, “İSRAİL TEKNOLOJİSİ, İSRAİL TEKNOLOJİSİ, İSRAİL TEKNOLOJİSİ” demişti. Aynı Netanyahu, dört yıl sonra Çin’i ziyaretinde, “Kapsamlı İnivasyon Anlaşması” başlıklı çok önemli bir anlaşma imzalamıştı.

Netanyahu, yaptığı anlaşmalar çerçevesinde çip üretimi konusunda vereceği teknolojik desteklerle Çin’i dışa bağımlı olmaktan kurtarabilirdi. ABD, büyümelerini sağladığı Çin ile İsrail’in elele vererek, kendisine alternatif bir ekonomik güç oluşturmalarına asla izin veremezdi. Bu nedenle Netanyahu’nun, Çin ile ‘teknoloji konusunda işbirliği’ başlığı altında bir dizi anlaşma imzalamasına şiddetle karşı çıkıyordu.

ABD, çip üretimi konusunda çok duyarlıydı. 2013 yılında, “Kuşak ve Yol” projesinin açıklanmasının ardından, Çin ile ilişkileri gerilmeye başlamış, kritik konularda üretim yapan Amerikan şirketleri, Tayvan’dan İsrail’e ve Nevada’ya taşınmıştı.

 “FELLUCE KASABI” BAŞARILI OLAMADI

Gazete ve televizyonlardan öğrendik; ABD, “Felluce Kasabı” olarak anılan Korgeneral James Glynn’i, İsrail ve Amerikan özel kuvvetlerinin ortaklaşa yapacakları Gazze’ye sızma ve rehineleri kurtarma operasyonunu yönetmesi için Tel Aviv’e göndermesinin çok önemli bir başka nedeni vardı.

 Irak’ın işgalinde beyaz fosfor bombası kullandığı ve 6 bin masum Iraklının katledilmesinden sorumlu tutulduğu için “Felluce Kasabı” olarak anılan Korgeneral James Glynn’in yönettiği rehineleri kurtarma operasyonunun başarılı olmaması, İsrail’in Gazze’ye yönelik planladığı kara harekatının ertelenmesine neden olmuştu. Çünkü, Hamas’ın 7 Ekim günü gerçekleştirdiği Aksa Tufanı saldırısında rehin aldığı ABD’li askerler ile Nvidia’nın beyni sayılan ve çip teknolojisi konusunda çok önemli buluşları olan mühendis Avinatan Or ve kız arkadaşı hala Gazze’nin tünellerindeydi. .

ABD Başkanı Biden’ın ateşkes çağrılarına karşı “insani ara”yı önermesinin ve İsrail’in Gazze’ye yönelik kara harekatının  ertelenmesinin nedeni, başarısızlıkla sonuçlanan bu kurtarma operasyonuydu.

ABD, Hamas tarafından rehin alınan askerlerini ve Nvidia’nn beyni olan Avinatan ve kız arkadaşını, Çin’in eline geçmeden sağ olarak kurtarmaya çalışıyor.

NETANYAHU ABD’NİN UYARILARINI DİNLEMEDİ, AMA...

Netanyahu, Hayfa limanını 25 yıllığına kiraladığı Çin’e, Akdeniz kıyısında, yeni keşfediliş zengin doğalgaz yatakları karşısında ve ABD’nin çip üreten dev şirketlerinin AR-GE labotuarlarının bulunduğu bir yerleşim biriminde çok önemli bir üs kazandırmış oluyordu. Bu kazanımlar Çinin, ABD karşısında birkaç adım öne çıkması demekti.

Gazze açıkarında yeni keşfedilmiş kaynaklardan çıkarılacak doğalgazla Avrupa ülkelerini Rusya’ya bağımlı olmaktan kurtarmayı, bölgenin enerji dağıtım yollarıyla İsrail’de çip üreten dev Amerikan şirketlerini kontrolü altına almayı planlayan ABD açısından Hayfa limanı çok önemliydi. 

Yapilan uyarıları ciddiye almayan Netanyahu’nun Çin ile flörtünü bu derece ileri götürmesi, ABD’nin sabrını taşırmıştı. ABD’nin, bir şekilde, Netanyahu’nun kulaklarını çekmesi bekleniyordu. Kapalı kapalar ardında neler konuşuldu bilemeyiz, ama yakın zamana kadar Çin ile elele yürümekte ısrar eden Netanyahu, 7 Ekim’de Hamas’ın gerçekleştirdiği Aksa Tufanı saldırısının hemen sonrasında bu ısrarından vazgeçiverdi.

Çin ile yaptığı bütün teknolojik işbirliği anlaşmalarını iptal eden Netanyahu, çatışmaların giderek tırmandığı günlerde Tel Aviv’i ziyaret eden ABD Başkanı Biden ile kırkyıllık dostlar gibi kucaklaşıyordu.Rusya’nın Ukrayna’ya girmesi sonrasında, Çin ile elele vererek “Kuşak ve Yol”u hayata geçirmeye çalışan  Avrupa ülkelerinin NATO şemsiyesi altına koşmalarını anımsatan bir manzara yaşanıyordu, Tel Aviv Havaalanında.

İNSANLIK AFFETMEYECEKTİR

Biden’ın Netanyahu’yu affedip atfetmediğini zaman gösterecek. Fakat insanlık, Netanyahu yönetiminin Gazze’de yaptığı roketli, beyaz fosfor bombalı katliamı hiçbir zaman affetmeyecektir. Netanyahu, “10 Emir”in arkasına sığınmakla, ne kendini ne de Gazze’de yapığı katliamı aklayamayacaktır.