ATO'NUN RAPORUNDAN ÖĞRENİYORUZ Kİ 1991-2005 YILLARI ARASINDA 207.4 MİLYAR DIŞ BORÇ TAKSİDİ ÖDEMİŞİZ, AMA 1991'DE 50.5 MİLYAR DOLAR OLAN DIŞ BORCUMUZ 153 MİLYAR DOLARA ÇIKMIŞ!  

Ankara Ticaret Odası'nın (ATO) hazırladığı bir raporda, "Türkiye 1946'dan bugüne, İMF-Borçlanma-Sıcak Para üçgeninde sömürülüyor" deniyor.  

Yalan ya da yanlış diyebilir miyiz?  

Genç Türkiye Cumhuriyeti-devlet bütçesi fazla vermesine rağmen ilk devalüasyonunu 1946 yılında yaptı. Bu devalüasyonla birlikte Türkiye'nin dış ticaret dengesi bozuldu ve bir daha da düzelmedi.  

Neden?  

IMF'nin ayağı uğurlu geldi de ondan. Bilindiği gibi, Türkiye, tarihinin ilk devalüasyonunu yaptığının ertesi yılında (1947) 47 milyon dolar katılma payı ödeyerek Uluslararası Para Fonu'na (IMF) üye olmuştu.  

Türkiye İMF'ye yakasını kaptırdıktan sonra sürekli bütçe ve dış ticaret açığı veriyor.  

Borçları çığ gibi artıyor.  

Borçlar ürkütüyor.  

"Sürdürülemez açıklar" can sıkıyor.  

Türkiye, Atatürk zamanında, 1923-1938 arasındaki 15 yılda, 9 yıl üstüste dış ticaret fazlası verdi; aldığından fazlasını satabildi. Bu 15 yılda Türkiye'nin milli geliri yüzde 104.8, tarım sektörü yüzde 101.3, Sanayi sektörü yüzde 148.8 oranında büyüdü.  

Türkiye son dizi İMF reçeteleri uygulamaya başladığı 1999 yılında 42 milyar dolar olan iç borç stoku bugün 179 milyar dolar. 102 milyar dolar olan dış borç stoku 153 milyar dolara çıkarken toplam borç stoku da 144 milyar dolardan 332 milyar dolara ulaştı, yani 188 milyar dolar arttı. Böylece, İMF programlarının uygulandığı 5 yıllık dönemde toplam borcumuz yüzde 129 artarak Cumhuriyet tarihimizin borçlanma rekoru kırılmış oldu!  

BORÇ YİĞİDİN KAMÇISI  

Borç yiğidin kamçısı, ama böylesine "sürdürülemez" ve ödedikçe büyüyen borç dostlar başına...  

1995-2005 arasında Türkiye 171.3 milyar dolar bütçe açığı verdi; 162.9 milyar dolar dış borç aldı. ATO'nun raporundan öğreniyoruz ki; 1964 yılında yalnızca 964 milyon (milyar değil) dolar olan dış borcumuz 2004 yılı sonunda 158 KAT ARTARAK 153 milyar dolara ulaşmış!  

Hükümetler ekonomik tabloyu düze çıkaracak, kendi kaynaklarımızı harekete geçirecek köklü önlemler alamadılar, akılcı çözümler üretemediler. 1991-2005 yılları arasında 207.4 milyar dolar borç taksidi ödedik. Ödedik, ama 1991 yılında 50.5 milyar dolar olan dış borcumuz 2004 yılı sonunda 153 milyar dolara ulaştı!  

Borç yiğidin kamçısı, ama bu kamçı öldürücü darbeler vuruyor!  

Diğer hükümetler gibi, AKP yöneticileri de, açıkları düşürecek köklü önlemler almak yerine, giderek artan bir iştahla "yabancı kaynak" bulma telaşındalar.  

BENZETMEK GİBİ OLMASIN AMA...  

İMF, önümüzdeki 3 yıllık dönemi kapsayan yeni stand-by anlaşması çerçevesinde 10 MİLYAR DOLARLIK "TAZE KAYNAK" verecek. Fakat, bu kredinin parça parça serbest bırakılacak dilimleri tam da borç taksitlerinin ödeneceği zamana denk geldiğinden, elimize bile geçmeden alacaklılara aktarılacak. Açık söylemek gerekirse, devletin ve ekonominin çarklarını döndürebilmek için iç ve dış kaynak bulma, yani borçlanma konusunda sıkıntılı bir dönem yaşayacağız.  

Geçmişte yaşadığımız ve sonu mutlulukla bitmeyen ekonomik tabloların -rakamlarına varıncaya kadar- günümüzdekilerle benzerlik göstermesi can sıkıyor, ürkütüyor.  

Hatırlayalım; 2002 başında 15 milyar dolar olan (12 aylık) dış ticaret açığı, kur çapası nedeniyle, yıl sonunda 27 milyar dolara ulaşmış ve bu 12 milyar dolarlık "sürdürülemez" cari açık, Şubat 2001 krizi yaşamamıza neden olmuştu.  

Şubat 2001 krizinin etkisiyle dış ticaret açığının 8.5 milyar dolara düştüğü dönemde de IMF'den 10 MİLYAR DOLAR "TAZE KAYNAK" gelmişti. Bu kredi döviz piyasasında bolluk yarattı. Dalgalı kur nedeniyle Merkez Bankası arz fazlasını emmediğinden TL giderek değerlendi, ithalat cazip hale geldi, dış ticaret açığı yeniden büyümeye başladı. Şubat 2002'de 8.5 milyar dolar olan dış ticaret açığı 2003 sonlarında 23 milyar dolara ulaştı!  

Ekonomiyi yönetenler bütçe ve dış ticaret açıklarını kapatacak köklü çözümler üretmek yerine ya para basıp enflasyonu azdırdılar ya da iç ve dış borçlanmalarla Türkiye'yi çevrilemez, sürdürülemez bir borç batağına sürüklediler.  

ATO'nun raporunda ibretle okuduk; 1991-2005 arasında 207.4 milyar borç taksidi ödediğimiz halde, 1991 de, 50.5 milyar dolar olan dış borç 2004 sonunda 153 milyara yükselmiş!  

Aklımızı başımıza toplayalım; borç parayla "sürdürülemez cari açık" riskinden kurtulmamız mümkün değil.  

IMF, sona eren stand-by anlaşması çerçevesinde, 16 Temmuz 2004 tarihli 8. gözden geçirme sonuçları ile, 8 Temmuz 2004 tarihli 4. madde çerçevesinde, kendi uzmanlarınca hazırlanan raporunda uyarıyor:  

"Türkiye ekonomisi, fazla talep ve GSYİH'nın yüzde 4'üne yaklaşan CARİ İŞLEMLER AÇIĞININ yarattığı sorunlarla karşı karşıyadır."  

2005 yılının ilk üç ayında cari açık, geçen yılın aynı dönemine oranla yüzde 17.5 oranında artarak 6.3 milyar dolara ulaştı.  

Devam edeceğiz...  

 

KÜPE  

Borç yiyen kesesinden yer.  

Türk atasözü