90’lı yıllarda federasyonda ‘Konya Sağırspor’ adıyla tescilli bir kulübümüz vardı. Haberini alt manşet olarak verdiğimiz bir gün ‘kendince duyarlı’ bir okurumuz telefonla arayıp ‘Sizi kınıyorum’ demişti.

-Saygı duyarız, fakat neden kınıyorsunuz, kusurumuzu bilelim?

-Engelli insanları ‘Sağır’ diye yazmışsınız, onlar hakkında böyle yazarken utanmadınız mı?

Güler misin, ağlar mısın?

-Bakın beyefendi, bu kulübün tüzüğünde ismi ‘Sağırspor’ olarak yazılıdır ve federasyonda da böyle tescillidir.

-Olsun, onlar öyle yapmıştır, siz yine de onlara sağır diyemezsiniz!

-Peki ne diyelim?

-Engelli, deyin.

-Hangi engelli; duyma, konuşma, yürüme, görme, anlamama!

-Siz beni anlamak istemiyorsunuz.

-Sizi anlamak istiyorum da; kendi yazdığı tüzükte kendini ‘Sağır’ olarak isimlendirenleri…

Telefon kapandı.

**

Meşhur hikâyedir; köre bir ayakkabı vermişler. Ayağına giyip yola çıktığında her kafadan bir ses yükselmeye başlamış;

-Dur oraya basma, ayakkabın çamur olacak!

-Dur orada su birikintisi var, ayakkabın ıslanacak!

-Dur orası çok tozlu, ayakkabın tozlanacak!

Sonra birbirlerine söylenmişler;

-Biz iyilik yapıp ayakkabı veriyoruz, o kadir kıymet bilmiyor, toza çamura yürüyüveriyor.

Zaten canı sıkılan amâ söylenenlere kulak kabarttıktan sonra, çıkardığı ayakkabıları seslerin geldiği yöne fırlatmış.

-Alın ulan ayakkabınızı, ben çıplak ayağımla dilediğim gibi yürürüm. Sizin lütfunuza hacet yok! 

**

Geçen hafta TBMM çatısı altında HDP ile İYİ Parti arasında ‘sebebine vakıf olamadığımız’ bir tartışma yaşandı ve HDP Grup Başkanvekili Fatma Kurtulan, kürsünden şu sözleri sarf etti:

 “İyi Parti, size söylüyorum; size rağmen, içinde bulunduğunuz ittifaka, arasında HDP ve PKK'ya gönül vermişlerin de olduğu insanlar oy verdi. Şu an koltuklarınızda HDP'nin oylarıyla oturuyorsunuz. Bu ittifakta, CHP ile yaptığınız ittifakta HDP'nin oylarının etkisi vardır. Ne yapacaksınız şimdi? Ne diyeceksiniz şimdi buna?”

Kan donduran bir çıkış değil mi?

Bir yanda “Türk’üm doğruyum, çalışkanım” diyen, ‘Ülkücü tabanlı’ bir parti…

Diğer yanda, ‘PKK’lıyım, gerillayım’ diyen, ‘Sözde Kürt, özde PKK tabanlı’ bir parti…

Ve…

Canı sıkıldığında ‘bilyeler benim’ deyip oyunbozan çocuk tavrı…

Yahut takımdaki görevini beğenmeyince, ‘Bu topu bana babam aldı’ deyip sahayı dağıtan çocuk misali…

Hayır, henüz amânın, ‘Alın ayakkabınızı, ben çıplak ayağımla yürürüm’ tavrı yok. 

Olacağı da yok.

**

1990’lı yılların ilk dönemini yaşayanlar hatırlayacaktır; 1991 seçimlerinde Erbakan’ın RP’si, Türkeş’in MÇP’si ve Edibali’nin IDP’si seçim ittifakı kurup bu vesile ile Meclise girmişti. Alparslan Türkeş ve Aykut Edibali ile arkadaşlarının RP listesinden seçilerek Milletvekili olduğu seçim...

Tabanda ittifakın devamından yana muazzam bir arzu varken, Meclis kürsüsüne çıkan her IDP’li vekilin söze, ‘Sayın Genel Başkanım Aykut Edabali…’ diyerek başlaması ittifakın seyrini ortaya koyuyordu. Nitekim ittifak çok sürmeden dağılıp gitti.

**

Bazı mecburiyetler vardır, anlaşılabilir.

Mesela 1970’lerde Ecevit’in CHP’si ile Erbakan’ın MSP’si ‘parça pinçik’ meclis aritmetiği nedeniyle koalisyon hükümeti kurmuştu.

Düşünün; solcu Ecevit ile solcuların, ‘şeriatçı, yobaz’ dediği Erbakan yan yana, el ele…

Kıbrıs’ta Rumların Türkler uyguladığı anarşik baskılar katliam boyutuna ulaştığında Ecevit ‘Yardım edin’ diye Londra’nın kapısını çalarken, Erbakan ‘Başbakan Vekili unvanıyla’ TSK’ya ‘Kıbrıs’a harekât emrini verdi.

Sonuçta Kıbrıs kurtuldu ama CHP-MSP koalisyonu bitti.

Anlaşılmayan?

**

İlk bakışta İYİ Parti ile HDP arasında ne yaşandığı ve Fatma Kurtulan’ın neden İYİ Parti’ye ‘Bizim oylarımızla orada oturuyorsunuz’ kabilinde sözler sarf ettiği ‘muamma gibi’ duruyor.

Anadolu’da yaygın bir söz vardır. Muhatabına doğrudan söylenemeyen sözler ‘Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla’ kabilinde, dolaylı olarak, başkasına söyleniyormuş gibi ifade edilir.

İstanbul Büyükşehir’de kadroların şekillendirildiği günlerde HDP’nin, ‘Kaynana diliyle’ konuşmuş olma ihtimali vardır.