Hazar denizinin hukuki statüsü, dünyanın en büyük gölü sahibinde bulunan devletlerin en önemli konularından biridir. Konuyla ilgili konvansiyon yıllardır “Hazar beşlisi” formatı çerçevesinde görüşülmektedir. Bu bağlamda, Rusya, Kazakistan, Azerbaycan, İran ve Türkmenistan’ın yaklaşımlarının önemli derecede ortak noktaya yaklaştıkları geçtiğimiz yıl düzenlenen Baku zirvesi deyim yerinde ise dönüm noktası olmuştur. Fakat, daha çok tartışma konusu bulunmaktadır. Konuyu daha iyi algılamak için tarihe küçük bir gezinti yapmak gerekiyor. 1991 yılına kadar Hazar denizinin hukuki statüsü İran ile Sovyetler Birliği arasında 1921 ve 1940 yıllarında akdedilen sözleşmelerle düzenlenmişti. Fakat, su rezervin sahiline iki değil, ekonomik ve jeopolitik çıkarları ile birden beş devlet yerleştiği anda durum değişmiştir. O andan itibaren Hazar resifi kaynaklarının – petrol ve gaz paylaşımı ile ilgili hararetli tartışmalar dinmemekte, deniz alanlarının sınırlanması, su rezervinin ulusal bölgelere ayrılması ile ilgili çeşitli alternatifler görüşülmektedir. Geçtiğimiz yılın Kasım ayında düzenlenen Baku zirvesi konuyla ilgili biraz iyimserlik havası yaratmıştır. Bu durum, devlet başkanlarının, sahil devletleri bağımsızlıklarının yayıldığı su alanını kapsayan 24-25 mili baz alarak, ulusal bölge genişliğini görüşme ve mutabakata bağlama hususunda anlaşmasına bağlı olmuştur. Diğer bir deyimle, ulusal deniz kuşağı genişliği ve rejimi söz konusudur. Bu konunun olumlu çözümlenmesi ile ciddi bir adım atılmış sayılabilecektir. Bu bağlamda, bazı ilerlemeler kaydedilmiştir. 26-17 Nisan tarihinde Baku’de düzenlenen Hazar denizinin hukuki statüsüne ilişkin konvansiyon hazırlama ile ilgili özel çalışma komisyonunun 28.oturumunda bazı temel konular mutabakata bağlanmıştır. Örneğin, Rusya toplantı sonuçlarından memnun kalmıştır, zira taraflar Konvansiyon taslağı hükümleri üzerinde anlaşma sağlamışlardır. Fakat, güney Hazar sınırları etrafında Azerbaycan, İran ve Türkmenistan arasındaki tartışmaların henüz sonuçlanmadığı gözlerden kaçmamalıdır. Söz gelmişken, Rusya, Kazakistan ve Azerbaycan’ın fiilen su rezervinin bölgesel ayırımı hususunda girişimlerde bulunarak, konuyu çözüme kavuşturduklarını belirtmek gereklidir. Güney Hazar’da birçok tartışmalı maden yatağı bulunduğundan, İran ve Türkmenistan ile anlaşma sağlamakta sorunlar çıkmıştır. Bilhassa, Tahran Azerbaycan’ın perspektifli deniz alanlarını “Araz” – “Alov” – “Şarg”, talep etmektedir. Dahası, 2001 yılında İran askeri gemileri “British Petrolium” şirketinin keşif gemilerinin faaliyetini engellemiş, bunun sonucunda keşif çalışmalarına ara verilmiştir. Bu konu ile ilgili İran’ın yaklaşımı daima serttir : Tahran, Hazar denizinin yeni hukuki statüsü belirlenmedikçe, 1921 ve 1940 yıllarındaki Sovyet-İran sözleşmelerinin hukuki geçerliliğini korunması gerektiği kanaatindedir. İran’ın Hazar konusu ile ilgili özel temsilcisi Muhammed Methi Ahundzade komisyonun 28.toplantısının kapanışında bu hususla ilgili görüşlerini bir kez daha beyan etmiştir. Fakat burada, anlaşmaların sadece gemicilik ve balıkçılıkla ilgili konularda kesin çözümleri kapsadığı hatırlatılmalıdır. Görüşme konularının hazırlık aşamasında denizin maden kaynakları ile ilgili konu hiç açılmamıştır. Bugün ise, özellikle hidrokarbonlar temel engeli teşkil etmektedir. Her halükarda, somut hukuki statüsün bulunmaması öncelikle İran ve Türkmenistan’ı zorlamaktadır. İnatçılığı bir kenara bırakıp, anlaşma sağlanmalı, tartışmalı maden yataklarını ortak işleme yolları aranmalıdır. Nihayetinde, belirsizlik sadece devletlere değil, su rezervlerine de zarar vermektedir. Zira hazar denizinin hukuki statüsü ile ilgili Konvansiyon üzerindeki çalışmalar sadece kronolojik açıdan anlık petrol ve gaz çıkarma, ekonomik çıkarlar doğrultusunda değil, ayrıca uzun vadeli sorunların çözümlenmesi, deniz ekolojisinin korunması, gelecek nesiller için muhafaza edilmesi açısından önem arz etmektedir. Örneğin, geçtiğimiz yıldaki Baku zirvesinde Rusya Devlet Başkanı Dmitriy Medvedev temel konu olan ulusal deniz kuşağının genişliği ve rejimi ile ilgili konunun sadece denizi bölmek olmadığını belirtmiştir. Önemli olan, eşsiz doğanın korunması ve doğal kaynakların itinayla kullanılmasıdır. Bu bağlamda, Rusya lideri Kazakistan Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev’in emsalsiz su rezervinin ekolojik sistemini korumaya yönelik önerisine destek vermiştir. 
– Biz özellikle Hazar’ın biyolojik kaynaklarının kullanılması, korunması ve yenilenmesi ile ilgili konuların çözümleri üzerine odaklandık. Bu bağlamda, mersin balıklarının sayısındaki endişe verici azalmaya bağlı kritik durumu dikkate alarak, Kazakistan en azından beş yıl süre ile söz konusu balıkların avlanması ile ilgili beş devletin imzalayacağı geçici moratoryumun uygulanmasını önermektedir, – diye belirtmiştir N.Nazarbayev.. Ve öneri tüm katılımcılar tarafından desteklenmiştir. Kazakistan Devlet Başkanı, yasa dışı avlanma ile mücadeleyi güçlendirmek ve bölgenin ekolojisini korumayı sağlamak amacıyla konunun çözümüne bilimsel açıdan yaklaşılması gerektiğini belirtmiştir. Nursultan Nazarbayev, zirvede seslendirilen öneri ve tekliflerin somut belge ve girişimlerle hayata geçireleceği kanaatindedir. Verimli ve yapıcı karşılıklı etkileşim, Hazar sahibindeki halklar arasındaki dostluğun pekişmesi bölgesel işbirliğini yeni seviyeye yükseltecektir. Geçtiğimiz yıl devlet başkanları, bu sene Rusya’da düzenlenecek üst düzey temsilcilerin görüşmesine kadar temel belgenin – Hazarın hukuki statüsü ile ilgili Konvansiyonun hazır olacağı hususunda temennilerde bulunmuştur. Halihazırda, bu hususla ilgili tek bir şey söylenebilir – taraflar ortak noktaya yaklaşmıştır. Çalışma komisyonunun toplantısında bazı ülkelerin resmi temsilcileri, bu yılın sonuna kadar nihai kararın alınması için çabalayacaklarını beyan ettiler. Fakat tam mutabakat sağlamak için daha çok görüşmelerin yapılması gerekmektedir. Ve görüşmeler için gerekli temel oluşturulmuştur. Bilhassa, Nursultan Nazarbayev Konvansiyonun hazırlanması ile ilgili çalışma komisyonunun faaliyetlerine değinerek, Tahran zirvesinden sonra geçen üç yıl içerisinde söz konusu komisyon çerçevesinde sadece altı görüşmenin yapıldığını belirtmiştir. Bu yetersizdir. Bu bağlamda Kazakistan lideri “beş” ülkenin Dışişleri Bakanlıklarını çalışma komisyonlarını yılda en az beş kez toplamak için görevlendirilmelerini önermiştir. Ve önerinin dikkate alınması çok önemlidir. Baku’deki Nisan toplantısından sonraki toplantı Moskova’da, takip eden toplantı ise Kazakistan’da düzenlenecektir. Bilirkişilere göre, bu denli yüksek dinamizm bir sonraki Hazar devletlerinin üst düzey toplantısında ciddi anlaşmalara imza atılmasını sağlayacaktır. Bağımsız Devletler Topluluğu A.YUJNİY www.cisnews.org