Ödüllü bir yazarımız Türkiye’de bir grup başka bir gruba tepeden bakıyor, ayrımcılıkları beni tiksindiriyor gibi laflar etmiş. Hiç yakıştıramadım.
Zaten öyle bir çağa girdik ki sokaklarda kediler kedileri, kadınlar kadınları, sürücüler sürücüleri, erkekler erkekleri, meslektaşlar biribirilerini, komşulukları bırakın komşu devletler biribirini, siyahlar beyazları, züğürtler zenginleri, sarılar lacivertleri istemezken böyle yorumlar için vakit bulabilmek şaşırtıcı. Bana göre provakasyondan başka bir anlam taşımıyor.
Yorum yapmak olayı kenardan izleyenlerin lüksüdür...
Benim başörtülü de, burjuva da hem öğrencim var hem de arkadaşım. Başka dil ve dinden de var. Kardeşimden yakın Alevi dostum da var. Başka düşünceden olan da var...
Ama içiçe dünyanın bize verdiği nimetleri en iyi şekilde kullanıp yaşamımızı omuz omuza devam ettirmeye çalışıyoruz. Çünkü insan olduğumuzu idrak etmişiz. Dünya hepimizin. Sen şöylesin tü kaka gibi gelişmemiş kişilik lafları bize yakışmaz.
Zaten “Misafir misafiri, evsahibi hiçbirini istemezmiş.” Artık dünya da bizi  silkeliyor  eyahali...Biribirinizle ne uğraşıyorsunuz ? Bu gidişle aç kalacağız farkında değliz.
Haberi okuyunca, Hudson Nehri’ne bakan bir evim olsaydı, camdan dünyaya bakarken, acep ben de böyle tiksintiler duyar mıydın dedim kendi kendime...Yok istemem... Tanrım beni böyle şöhretle sınama. Basit ve erdemli olmak yeter bana. Ben sadece yaşlanınca yanımda olan sımsıcak dostlarım olsun istiyorum...
Burada yıllar önce okuduğum Dale Carnegie’nin- Dost Kazanma  Sanatı-ndan notlar geldi aklıma.
“Daha dost canlısı bir insan olun.
Eleştirmeyin, suçlamayın, şikayet etmeyin. Önce kendinizi değerlendirin.
Karşınızdakini dürüstlük ve içtenlikle övün.
İnsanların iyi yönlerini bulup, değerlendirin.
Gülümseyin bulaşıcıdır. Duygu ve eylem birlikte ortaya çıkar.
Karşınızdakinin düşünce ve isteklerine anlayışla yaklaşın. Anlayış her insanın aradığı bir şeydir.
Durumu içtenlikle karşınızdakinin bakış açısından görmeye çalışın.
Meşgul olun. İncir çekirdeğini doldurmayan şeylerden yakınmayın.
Bir şeyin ne kadar endişelenmeye değeceğine karar verin ve o konuda daha fazla kuruntu yapmayın...”

***
Bu hafta bir duyum, duymayanlar için;
Başımız trafik de veya herhangi bir şekilde belaya girdiğimizde napıyoruz?
155 i arıyoruz. Peki polisle başımız derde girerse napıyoruz?
444 155 9 u arıyoruz. İstanbul Barosunun bir hizmetiymiş. Arayınca olay yerine barodan bir avukat geliyormuş.
Bayağı iyi di mi?