Cumhurbaşkanı Erdoğan, eski MİT Başkanı Hakan Fidan’ın seçim öncesinde istifa etmesini, “Olumlu bakmıyorum” şeklinde değerlendirmişti. Bu değerlendirmesinin Fidan’ın şahsıyla ilgili olmadığını belirten Erdoğan’ın Fidan’ın istifası ile ilgili söyledikleri, ülkenin “paralel yapıyla mücadele” gibi çok önemli sorunlarla boğuştuğu bir süreçte MİT Başkanlığı’nda değişiklik yapılmasından duyduğu rahatsızlığın ifadesidir. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Güney Amerika’yı ziyareti öncesinde Atatürk Hava Limanı’nda, “Ben açık konuşmayı severim” vurgulamasıyla yaptığı açıklamanın satır araları dikkatli okunmalı, çünkü. Çok önemli mesajlar içeriyor: 

“MİT sıradan bir kurum değildir. Sıradan bir insanı da kolay kolay getiremeyiz oraya. MİT’in başında son derece güvenilir bir kişi olmalıdır. Nitekim ben oraya son derece güvenilen, hatta ‘sır küpüm’ olarak görebileceğim birini getirmiştim. Daha öncesinde söz konusu arkadaşı özel temsilci olarak görevlendirdiğim anlar da olmuştu. Dolayısıyla bu makama gelmiş olan bir kardeşimizin milletvekili adayı olmak ya da onun ötesinde bazı görevleri kafasında planlamak gibi bir durumu olabilir. Ya da ona belki bu tür bazı vaatlerde bulunulmuş olabilir, orasını bilemem. Dolayısıyla doğru bulmuyorum, ama kendileri artık yorulduklarını söyleyerek, burada daha fazla devam edemeyeceklerini söyleyerek, maalesef böyle bir adım atmayı uygun buldular ve bu adımı attılar. Bundan sonraki süreç Sayın Başbakan’a ait olan bir süreçtir. Yerine kim gelecekse Sayın Başbakan teklif yapar. Biz de onar ya da onamayız. Kimin geleceği çok önemli, çünkü bizim ‘paralel yapı’yla mücadele esnasında neler yaşadığımız, neler çektiğimiz, her şey ortada.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şu vurgulamasının altını çizmek gerekir:  

“Böyle bir ortamda böyle bir tabloyla karşı karşıya kalmayı ben asla doğru bulmam.”

“ (…) Ben her zaman söylüyorum. Tek kişi dahi kalsam ben bu mücadeleyi sonuna kadar sürdürürüm. Paralel Yapı ve benzerleriyle...”

FİDAN’IN İSTİFASI GENİŞ BİR YELPAZEDE DEĞERLENDİRİRLİYOR

Hakan Fidan’ın istifası, “MİT’in yabancı istihbarat teşkilatlarıyla grift ilişkilerinden”,  “MİT’in millileştirilmesinden”, “Hakan Fidan’ın MİT müsteşarlığı için adı gündeme geldiğinde İsrail’in rahatsızlığını açık açık dile getirmesinden”, “Fidan’ın, Erdoğan’a rağmen istifada ısrarcı olmasının mümkün olmadığından”, “Bazı Ak Partililerin Fidan’ın başbakanlığa göz dikmiş olmasından rahatsız olduklarından” “Hakan Fidan’ın AKP, PKK ve HDP’nin çatı adayı” olduğuna ve “Oslo görüşmelerinden bugüne kadar devam eden yeni bir senaryo” iddialarına uzanan geniş bir yelpazede değerlendirilip istifanın arkasındaki gerçek neden bulunmaya çalışılıyor. 

Fidan’ın istifasının gerçek nedeni ya da nedenleri konusunda kafalar oldukça karışık. Ak Parti’ye Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yakınlığı ile bilinen Yeni Şafak yazarı Abdülkadir Selvi şöyle diyor:

“Hakan Fidan, Recep Tayyip Erdoğan açısından sadece bir MİT müsteşarı değildi. Sadece sır küpü de değildi. İslam dünyasında Batılı istihbarat örgütleri adına operasyon yapan MİT’in, millileşmesi demekti.

Darbe dönemlerinde Başbakan’a bilgi vermeyen, ancak, darbeci askerlerle birlikte iş tutan MİT’in Başbakan’a bağlı olması demekti. MİT Müsteşarı henüz atanmadan önce İsrail,  Hakan Fidan aleyhinde yıpratıcı bir kampanyaya girmişti. Bu MİT’le MOSSAD’ın ne kadar içli-dışlı çalıştığının bir göstergesiydi. Hakan Fidan’a kadar bölgede başka istihbarat kuruluşları adına operasyonlar yapan MİT, Hakan Fidan’la birlikte sahada aktif oldu, ama Batılı istihbarat örgütleri adına değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin menfaatlerine göre istihbarat yaptı.

 (…) Hakan Fidan çok önemli projeleri yürütüyordu.

Çözüm sürecinin en önemli isimlerinden biriydi. Çözüm süreci kritik bir aşamaya geldi ama henüz sonuçlanmadı.

 Paralel yapıyla mücadelenin ise henüz başındayız.

Öte yandan Hakan Fidan’la birlikte özellikle de Ortadoğu’da sahada önemli bir aktör olmaya çalışan bir MİT var.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, hayati derecede önemli süreçlerin kritik aşamaya geldiği bir sırada Hakan Fidan’ın siyaseti tercih etmesi nedeniyle kırgın olduğu söyleniyor.”

Hakan Fidan’ın istifasının Türkiye sınırlarını aşan boyutta değerlendirmelere konu olması, Ortadoğu haritasının yeniden şekillendirildiği dönemde önemli bir gelişmedir. İstifanın merak konusu olması, irdelenmesi normaldir. Hakan Fidan sıradan bir isim değil. Başbakanlığı döneminde Erdoğan bu gerçeği şöyle dillendirmişti:

“Benim sır küpüm. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sır küpü. Türkiye’nin geleceğinin sır küpü. İmralı’ya da gönderen benim, Oslo’ya da gönderen benim. Terör mücadelesinde başarılı olmamız lâzım... Gayretlerinden çok çok memnunum. Gerek öncesi, gerek sonrasında ve şimdi ülkeme çok şeyler kazandırdı. Müsteşar Yardımcılığı ve TİKA’nın başında olduğu zaman da iyiydi. İyi yetişmiş bir bürokrattır. İnsan kıyma makinesi değiliz. Bu insan takdir edilmesi gerekirken, bunu yemeye çalışan bazı mahfiller olmuştur.” 

İSTİFANIN YURTDIŞI YANKILARI

Fidan’ın istifası yurtiçinde olduğu gibi yurtdışında da ilgiyle izleniyor. Rusya’da yönetime yakınlığı ile bilinen düşünce kuruluşlarından birini yöneten siyasi bilimler uzmanı Dr. Vladimir Avatkoy da Hakan Fidan’ın istifasının arkasındaki dinamikleri görmeye çalışıyor: 

"Hakan Fidan'ın istifası, Türkiye'deki derin yeniden yapılanma sürecinin yeni açık bir simgesidir. Seçim öncesinde hem iktidar hem de muhalif partilerde birliğin olmadığının bir göstergesidir. Paralel yapıyla siyasi çatışma çerçevesinde, Sayın Erdoğan'nın başkanlık reformu içerisinde 'yeni Türkiye' için yeni isimler lazım. Gerçek şu ki, onlardan biri Hakan Fidan oluyor. Aynı zamanda da, Erdoğan-Fidan-Davutoğlu arasındaki ilişkiler o kadar net değil. İstifayı eleştiren Erdoğan, böyle güçlü istihbarat figüründen korkar gibi oldu. Onu endişelendiren, MİT'in ABD ile ilişkileri ve bize açıklanmayan gerçekler. Rusya ile Türkiye arasında  inanılmaz bir yakınlaşma süreci söz konusu. Ama Türkiye ile ABD arasındaki köklü ilişkilerin buna engel olacağından endişe edilmekte."

MHP Lideri Devlet Bahçeli, Fidan’ın istifasına başka pencereden bakıyor:

“Bu acaba Oslo’dan bugüne kadar devam eden yeni bir senaryo mudur?” “…PKK’nın siyasallaştırılması, Meclis’e yüzde 10 barajı olmasına rağmen katılıp katılmama tartışmaları, başkanlık sisteminin getirilmesi için 400 milletvekili talebi ve çözüm üzerinde de önemli bir ısrar olursa, o zaman çözüme taraftar olan AKP, PKK, HDP’nin ortak bir isim üzerinde uzlaşması lazım. Bu kim olabilir? Beşir Atalay olmaz, üç dönemini doldurdu. Bugünkü başbakanın böyle büyük bir operasyonun altından kalkabilecek bir birikiminin olmadığı görüldü. Hangi ismi önerseler PKK kabul eder? 

Burada süreci beraber götürdükleri makul bir isim olabilir. Fidan’ı çözümün çatı adayı olarak düşünmek lazım. Oslo’dan başlayan, İmralı-Ankara-Kandil hattında gelişebilecek siyasi koalisyonların yeni bir ismi olacak. AKP’nin içinde siyaseti özümsemiş, uzun yıllar siyaset yapmış, başbakanlık, bakanlık gibi görevleri yapabilecek çok sayıda insan var. Çok da iyi eğitimli insanlar var. Ya bir projedir ya da bir korkunun sonucudur. Ama Türkiye’nin çözüm sürecinin çatı adayı, ittifakın, koalisyonların çatı başbakanı herhalde Ahmet Sani (Davutoğlu) olmayacağa benziyor, Serok Ahmet de yeterli olmayacaktır.” 

Yeni Şafak yazarlarından Salih Tuna, Fidan’ın istifasını değerlendirdiği “Hakan Fidan Konusunda Yanıldık mı?” başlıklı yazısını şöyle noktalıyor: 

"Çözüm sürecini sekteye uğratacak hile ve desiselerin dört bir koldan yürüdüğü bir süreçte, “paralelcilerin” intikam almak için akıl almaz ittifaklar kurduğu bir dönemde, “İsrail terör devleti” şeflerinin MİT Müsteşarı olmasından rahatsız olduklarını gizleyemedikleri Hakan Fidan görevinden istifa etti.

Hayırdır?

Hakan Fidan bizim vehmettiğimiz kadar kritik bir görevde mi değildi, yoksa 17 Aralık ihanet darbesi bambaşka bir şekilde amacına ulaştırılıyor da haberimiz mi yok?

Şimdiden söyleyeyim...

Seçimden sonra da “başkanlık tartışması” rafa kaldırıldı mı, 17 Aralık ihanet darbesi bir başka şekilde amacına ulaşmış demektir."

HAKAN FİDAN’IN SİYASETTEKİ HEDEFİ NEDİR?

Eski “MiT Müsteşarı Fidan”, bugünkü partiler ve seçim yasaları çerçevesinde, yalnızca “milletvekili Fidan” olmasının kendisine işlevsel bir etkinlik kazandırmayacağını elbet biliyordur. O zaman Fidan’ın, milletvekilliğini, yalnızca parti liderinin belirlediği politikalar doğrultusunda el kaldırmak için özlemiş olabileceği de düşünülemez. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Güney Amerika yolculuğu sırasında gazetecilerle yaptığı sohbette, Haziran seçimlerinde yeni anayasa ve başkanlık sisteminin de oylanmış olacağını belirtti. Türkiye’de böylesine önemli bir değişim ve dönüşümün yaşandığı bir süreçte eski MİT Müsteşarı Hakan Fidan işlevsiz bir milletvekili olmayı düşlediği  söylenemez. 

Davutoğlu’nun,  “Fidan gibi donanımlı, deneyimli isimleri parlamentoya taşıma girişimi, kabinenin parlamenter sistemdeki etkinliğini ve saygınlığını artırmak, siyasi tansiyonu düşürmek, partiler arası tartışmalara daha kaliteli, akademik bir boyut kazandırmak çabası” olarak değerlendiriliyor. Fakat bu gelişmeyi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “olumlu bakmıyorum” şeklindeki sitem penceresinden bakarak, çok başka şekilde okuyanlar da var. “Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Davutoğlu’nu, en iyi adamını elinden almakla suçladı” deniyor. Bu arada, “Yalnızca Abdullah Gül ve Bülent Arınç’ın değil, Ahmet Davutoğlu, Efgan Ala ve hatta Yalçın Akdoğan’ın bile Fidan’ın siyasete girip başbakanlığa tırmanacağından kendi hesapları bağlamında endişeli oldukları, Fidan’ın adaylığının partiyi sarstığı ve Erdoğan’ın zorunlu olarak, ‘olumlu bakmıyorum’ frenine bastığı” iddialarının altını çizmek gerekir.

“SIR KÜPÜMDÜ, YORULMUŞ”

Peki, Fidan fırsatçı birisi midir? Kendisine bu kadar güvenen, “sırdaşım” diyen ve devletin en önemli kurumlarından birisini teslim eden Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “yoruldum” gerekçesiyle “hayır” demesinin gerçek nedeni ne olabilir? 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçim öncesinde partisine zarar vermemek adına çok diplomatik bir dil kullanmış olsa da, Başbakan Davutoğlu’na ve eski MİT Başkanı Hakan  Fidan’a kırıldığı belli oluyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Hakan Fidan’ın istifasını değerlendirirken kullandığı “Sır küpümdü, yorulmuş” sözleri bir derin sitemin ifadesidir; “Yeni MİT Başkanı kim olur?” sorusunu yanıtlarken de, “Başbakan teklif yapar, biz de onar ya da onamayız” demesi bu kırgınlığın dışa vurumudur. 

Anlaşılan o ki, üç dönem yasası nedeniyle bundan böyle siyasi hayatları noktalananların da katkılarıyla, Akparti içindeki kırgınlıklar, çatışmalar seçim öncesinde su yüzüne vurmaya başladı. Böylesine bulanık bir ortamda, Başbakan Davudoğlu’nun, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “sırdaşım” dediği MİT Başkanı Fidan’ı kendi yörüngesine çekmesi, çeşitli çevrelerde çeşitli yorumların yapılmasına neden oluyor. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisine yönelik olumlu ya da olumsuz bütün davranışları not ettiği bilinen bir gerçektir. Davutoğlu’nun, Fidan’ın ve Fidan’ın istifası bağlamında Ak Parti’de çatlaklar oluşturanların seçim öncesindeki tutum ve davranışları, günü geldiğinde mutlaka “değerlendirilecektir”. 

SURİYELİ HACKERLAR VE SİBER GÜVENLİK

Bu arada altını çizerek not düşelim; Suriye rejimi yanlısı bir hacker grubunun Türkiye devletinin en stratejik kurumlarının e-postalarını ele geçirip internet ortamında yayınladığı haberi yalnızca Hürriyet gazetesinde manşetten duyuruldu. 

Bu gelişme yeni midir, Hakan Fidan’ın siyaseti seçmesiyle ilişkili midir, şimdilik bilemiyoruz, ama Cumhurbaşkanlığı, Dışişleri, Milli Savunma Sanayi ve Hava Kuvvetleri Komutanlığı gibi  kurumlara ait çok gizli yazışmaların internet ortamına dökülmesi, devlet güvenliği açısından çok önemli bir olaydır. Ortadoğu’da haritaların yeniden çizildiği bir süreçte Suriye Elektronik Ordusu’nun Türkiye Cumhuriyeti  devletinin mahremiyetine sızabilmiş olması, siber güvenliğimizi sorgulanır duruma getirmiştir ki, çok üzücü bir durumdur. Suriye Elektronik Ordusu kamuflajı altında Türk devletinin mahremiyetine el uzatanların gerçek kimliklerinin ve çalışma yöntemlerinin kısa zamanda aydınlatılacağına ve gerekli önlemlerin alınacağına inanıyoruz.