Tarih boyunca insanların yaşamlarını etkileyen iklim değişiklikleri, tarihin akışını değiştiren büyük göçlere, dolayısıyla büyük çatışma ve yıkımlara, demografik değişimlere neden olmuştur.

Tarihte Asya içlerinden çeşitli yönlere, özellikle batıya doğru yaşanmış göçlerin nedeni iklim değişikliği olmuştur. Susuzluk ve kuraklık, insanları, topluca daha sulak ve tarımsal üretim yapılabilecek coğrafyalara göçmeye zorlamıştır.

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in uyarısı paralelinde yaşanacak küresel kaynamanın küresel çapta ne gibi değişikliklere neden olabileceğini tam olarak bilemeyiz, ama bu “kaynama” bizleri ilk aşamada susuzluk ve beslenme krizi şeklinde etkileyecektir.

Susuzluk ve beslenme sorunlarını erteleme şansımız yoktur; hayatımızı devam ettirebilmek için, her gün belirli aralıklarla su içmek ve besin almak zorundayız. O nedenle, hiç zaman kaybetmeden, partilerüstü bir işbirliği ile, bu iki hayati soruna krize dönüşmeden çözüm üretmek durumundayız.

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in “Küresel ısınma dönemi bitti, küresel kaynama dönemi başladı” söylemi çok ciddi bir uyarıdır. Buttares’in uyarısını ciddiye almak ve “küresel kaynamanın” oluşturacağı olumsuz sonuçlara karşı hazırlıklar yapmak zorundayız.

Küresel kaynamanın bizi en fazla etkileyecek sonuçları susuzluk ve gıda krizidir. Hayati önemde olan bu olumsuz sonuçlardan etkilenmemek için, alınması gereken önlemleri bir gün bile geciktirmenin bedeli çok ağır olabilir.

Tarih boyunca insanların yaşamlarını etkileyen iklim değişiklikleri, tarihin akışını değiştiren büyük göçlere, dolayısıyla büyük çatışma ve yıkımlara, demografik değişimlere neden olmuştur.

Tarihte Asya içlerinden çeşitli yönlere, özellikle batıya doğru yaşanmış göçlerin nedeni iklim değişikliği olmuştur. Susuzluk ve kuraklık, insanları, topluca daha sulak ve tarımsal üretim yapılabilecek coğrafyalara göçmeye zorlamıştır.

BU “KAYNAMA” BİZLERİ ÇOK OLUMSUZ ETKİLEYEBİLİR

BM Genel Sekreteri Guterres’in uyarısı paralelinde yaşanacak küresel kaynamanın küresel çapta ne gibi değişikliklere neden olabileceğini tam olarak bilemeyiz, ama bu “kaynama” bizleri ilk aşamada susuzluk ve beslenme krizi şeklinde etkileyecektir.

Susuzluk ve beslenme sorunlarını erteleme şansımız yoktur; hayatımızı devam ettirebilmek için, her gün belirli aralıklarla su içmek ve besin almak zorundayız. O nedenle, hiç zaman kaybetmeden, partilerüstü bir işbirliği ile, bu iki hayati soruna  krize dönüşmeden çözüm üretmek durumundayız.

Bunu için mevcut su kaynaklarımızı elde tutabilmenin yolunu, yöntemini bulup uygulamaya başlamalıyız.

HAYATIMIZI SÜRDÜRMEK, BUNUN İÇİN DE ÇÖZÜM ÜRETMEK ZORUNDAYIZ

Yüzyıllar boyunca bu coğrafyada yaşamış inşalara hayat kaynağı olmuş göllerimiz ve akarsularımız, hem küresel ısınma hem de bilinçsiz kullanma nedeniyle giderek küçülmektedirler. Küresel ısınmayı doğal bir afet olarak görüp, “Ne yapabiliriz ki?” deme şansımız yoktur. Hayatımızı sürdürmek, bunun için de çözüm üretmek zorundayız.

Tarihte bu gibi doğal afetlere karşı uygulanmış yöntemler vardır. Bunlardan en önemlisi, “Çin Seddi’nden sonra dünyanın muhteşem mühendislik harikası” olarak anılan Karız Kanaları’dır.

2 bin yıl önce, Tanrı Dağları’nın kar ve buzullarının çözülmesiyle oluşan suları, toplam 5 bin kilometrelik yeraltı su kanallarıyla 60 kilometre uzaklıktaki Turfan bölgesine taşıyan Uygur Türkleri, dünyanın en büyük çöllerinin yanıbaşında, tarihin en verimli tarım alanlarından birini oluşturmayı başarmışlardı.

Büyük iklim değişikliklerinden birinin yaşandığı bir dönemde, göç etmeyerek atayurtta kalan Uygurlar, Tanrı Dağları’nın sularını buharlaştırmadan, 60 kilometre ötedeki Turfan bölgesine taşıyarak oluşturdukları tarım alanlarında, çeşitli meyve ve sebzenin yanı sıra 50 çeşit üzüm yetiştiriyorlardı.

Sıcak iklimde yapılan sulu tarım sayesinde, mevsiminden çok önce yetiştirdikleri meyve ve sebzeleri Asya’nın diğer bölgelerine pazarlıyorlardı. Bugün bile, mevsiminden çok önce çarşı ve pazarlarda boy gösteren ürünler, “Turfanda bunlar” diye pazarlanır. Bu sözün, 2 bin önce Uygurların çöl ortasında oluşturdukları verimli tarım alanından günümüze yansıdığını unutmayalım. (Turfan Karızları’nı bir başka yazımızda anlatacağız)

GIDA KONUSUNDA KENDİ KENDİNE YETEN 7 ÜLKEDEN BİRİYDİK

Bir zamanlar, gıda konusunda kendi kendine yeten 7 ülkeden biri olarak anılırdık. Tarım ve hayvancılığımızı sanayimize paralel olarak geliştiremediğimiz için, sebze, meyve ve hayvansal ürünler konularında giderek derinleşen sıkıntılar yaşamaya başladık. Tarımsal ürünler konusunda dışa bağımlılığımız giderek büyüyor. Savunma sanayimizde olduğu gibi, tarımsal ve hayvansal ürünler konusundaki bağımlılığımızı da en aza indirmek zorundayız.

Geçen yılın Şubat ayından bu yana savaş yaşamakta olan Ukrayna, içinde bulunduğu zor koşullarda bile, milyonlarca ton tahıl üretip ihraç etmeyi başarmıştır. Binlerce yıldır tarım yapılan bir coğrafyada yer alan bir ülke olarak bizim Ukrayna’nın tahılına muhtaç olmamamız gerekir.

ÜRETTİĞİMİZDEN DAHA UCUZA ALIYORUZ, AMA…

“Ürettiğimizden daha ucuza alıyoruz” gibi bir bahanemiz olamaz, olmamalı. Tahıl stratejik bir üründür, bu konuda dışa bağımlı olmanın çok olumsuz sonuçlar üretebileceğini Rusya- Ukrayna savaşında yaşadık, gördük. İki komşu ülke arasındaki savaşın Karadeniz trafiğini kilitlemesi durumunda Tahıl Koridoru’nun tümüyle tıkanabileceği gözardı edemeyiz.

Çiftçilik zor bir uğraştır. Hele bizim gibi, teknolojik gelişmeleri tarlara sokamamış, tohumunu, gübresini, gerekli kimyasallarını üretmeyi tam olarak başaramamış ülkeler, hiç beklemedikleri bir anda çok zorlu bir beslenme kriziyle karşı karşıya kalabileceklerini asla unutmamalıdırlar.

UKRAYNA SAVAŞA RAĞMEN 64 MİLYON TON TAHIL İHRAÇ ETTİ

Ukrayna, yaşadığı işgale direnerek sürdürdüğü savaş sürecinde, toplam 65 milyon ton tarım ürününü dış pazarlara ulaştırmayı başardı.

Temmuz 2022’de trafiğe açılan Tahıl Koridorundan (2023 Temmuz başı itibariyle) 960 seferle, 45 ülkeye 31 milyon ton tahıl taşındı. En büyük alıcılar Çin, İspanya ve Türkiye oldu. Ukrayna Tarım Bakanlığı’na göre Türkiye, aldığı ürünün yüzde 95’ini işleyerek un, makarna ve bisküvi olarak üçüncü ülkelere satıyor.

Ukrayna Tarım Bakanlığı’nın açıklamalarına göre. Ukrayna’nın tahıl ihracı Tahıl Koridoru’yla sınırlı değil, 15 aylık savaş sürecinde Ukrayna Avrupa’ya, önemli bir kısmı Tuna Nehri üzerindeki Romanya limanlarından, kalanı da demiryollarıyla toplam 33 milyon ton tahıl ihraç etti. Bu hesaba göre Ukrayna, savaş koşullarında toplam 64 milyon ton tahıl üretip ihraç etmeyi başardı.

UKRAYNA NASIL BAŞARDI?

Ukrayna’nın bu başarısı yalnızca “uygun iklim koşulları” olarak açıklanamaz. Ukrayna’nın bu başarısında uyguladığı tarım politikasının büyük payı var. Yerel çiftçi örgütleri, tarım topraklarının yüzde 70’ini her zaman ekip biçiyor. Savaşın en yoğun olarak yaşandığı Herson bölgesinde, Rusların döşedikleri mayınlara rağmen, tarımsal çalışmalara ara verilmedi.

Tarlalara traktörler sokulmadan önce, silahlı kuvvetlerin ilgili birimleri arazide mayın taraması yapıyor. Çiftçiler bir mayına rastladıklarında orduya haber veriyorlar, ilgili elemenler da bu mayınları süratle imha ediyorlar. 

Ukrayna, 2021 yılında, tahıl üretiminde 86 milyon ton tahıl üreterek rekor kırmıştı. Ukrayna Tarım Bakanlığı savaşın yaşandığı 2022 yılındaki tahıl üretiminin 51 milyon tonda kaldığını, 2023 yılında da 50 milyon ton civarında bir üretim beklediklerini açıkladı.

Rus işgali sonrasında süren savaş nedeniyle Ukrayna’da eli silah tutan herkes silah altına alındı, alınıyor. Hükümet bu çiftçileri bu uygulamanın dışında bıraktı; tarımda işgücü kaybını önlemek amacıyla, çiftçilik yaptığını belgeleyen kişiler silah altına alınmıyor. Buna rağmen, pekçok Ukraynalı vatansever çiftçinin, vatan savunmasına katkıda bulunabilmek amacıyla, tarlasını eşine ya da yaşlı bir yakınına devrederek, gönüllü olarak silahlı kuvvetlere katıldığı biliniyor.

TARLADA 2.5 LİRA TEZGAHTA 25 LİRA

Bütün gıda maddelerinde, tarla ile tezgah arasında aynı sorun yaşanmaktadır. Bu fahiş farkın nedeni yalnızca mazot olamaz. Tarlada ve ulaşımda maliyetlerin çok artmasına neden olan mazot yerine, en kısa zamanda, güneş enerjisini ve elektriği koyabilmenin yollarını bulmalıyız. Maliyetleri düşürebilmek için, öncelikle elektrikli traktörler ile tarım bölgeleriyle büyük şehirleri birbirine bağlayan demiryollarını ivedilikle hayata geçirmek zorundayız. Tohumda, tarımsal ilaçta, gübrede dışa bağımlılığı en kısa sürede en aza indirmek durumundayız.

DİKKAT, BM Genel Sekreteri Gutarres, İstanbul’da, Türkiye, Rusya, Ukrayna ile BM arasında Tahıl Koridoru anlaşmasını imzalarken Türkiye’yi kutlamış, “TahılKoridoru anlaşması Karadeniz’de bir umut ışığı” demişti. Aynı Guterres şimdilerde, “Küresel ısınma dönemi bitti, küresel kaynama dönemi başladı” diyor. Bu uyarıyı dikkate almazsak, tencerelerimizin kaynama döneminin sonuna gelebileceğimizi hiçbir zaman unutmayalım.