Türkiye’yi tek başlarına kontrol altına alamayacaklarını bilenlerin bir Haçlı Cephesi oluşturma yönündeki çabaları giderek netleşiyor. Bazı İslam ülkelerinin de bu şer cephesine destek veriyor olmaları cephenin haçlı kimliğini değiştirmiyor, çünkü onların bu oyuna kendi iradeleriyle katılmadıkları, yörüngesine girmiş oldukları küresel aktörler tarafından dahil edildikleri biliniyor. 

Beyaz Saray’da, Trump’ın gözetiminde düzenlenen bir törende, Sırbistan Cumhurbaşkanı Vucic ile Kosova Başbakanı Hoti’nin, imzaladıkları anlaşmanın içeriğini ABD başkanından öğrendiklerinde yaşadıkları şaşkınlık uluslararası bir skandaldır. 

Washington’da, Oval Ofis’te yapılan bu gösteri, Türkiye’yi güney sınırları boyunca sözde “Kürdistan” görünümlü bir “Büyük İsrail” kuşağı ile kuşatarak  Akdeniz denklemi dışına savurma, yeniden Anadolu yaylasına hapsetme ve yeni bir Sevr haritası dayatma girişimleridir.

Binlerce yıl, bir karış toprağın, bir avuç suyun “vatan” olduğunu belleyerek varolduk biz tarih sahnesinde. "Bastığın yerleri toprak diyerek geçme, tanı/ Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı” diyorlardı atalarımız, bizleri büyütürken. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, duygularımıza tercüman olarak diyor ki: “Akdeniz’de taviz yok; yırtarız biz o haritaları.”

Türkiye’yi tek başlarına kontrol altına alamayacaklarını bilenlerin bir Haçlı Cephesi oluşturma yönündeki çabaları giderek netleşiyor. Bazı İslam ülkelerinin de bu şer cephesine destek veriyor olmaları cephenin haçlı kimliğini değiştirmiyor, çünkü onların bu oyuna kendi iradeleriyle katılmadıkları, yörüngesine girmiş oldukları küresel aktörler tarafından dahil edildikleri biliniyor. 

Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksadar Vucic ile birlikte Washington’a götürülen Kosova Başbakanı Avdullah Hoti, Başka Trump’ın “gözetimi altında” iki komşu ülkenin ilişkilerini geliştireceklerine ilişkin bir anlaşma imzaladılar. 

İmzaların atılmasından sonra Başka Trump’ın medyaya yaptığı açıklama sırasında, Sırbistan Cumhurbaşkanı Vucic’in şaşkınlığına bütün dünya tanık oldu. Trump, anlaşmanın metnini okurken, iki ülkenin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak kabul ettiklerini söylemesi sırasında Vucic’in yaşadığı şaşkınlık, anlaşmanın hangi koşullarda imzalandığını ortaya koyuyordu. 

KORSAN ABD NEYİN PEŞİNDE?

Trump, Sırbistan’ın büyükeçiliğini Kudüs’e taşıma kararını “cesur bir adım” olarak nitelerken, Kosova’nın İsrail ilişkilerinin normalleştirme kararını da, “Ortadoğu barışı için harika bir gün. Müslüman çoğunluklu Kosova ile İsrail, ilişkilerini normalleştirip diplomatik ilişki kurmak üzere anlaştılar” diyordu. 

Beyaz Saray’da,  Trump’ın kanatları altında düzenlenen bir törende, Sırbistan Cumhurbaşkanı Vucic ile Kosova Başbakanı Hoti, imzaladıkları anlaşmanın içeriğini ABD başkanından öğreniyorlar, şaşkınlıklarını gizleyemiyorlardı. Evet, dünyanın gözleri önünde yaşanan bir korsanlık tablosuydu bu. 

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun yaptığı açıklama bu korsanlığın amacını net olarak ortaya koyuyordu: “Kosova, Kudüs’te büyükelçilik açan nüfusunun büyük bir bölümü Müslüman olan ilk ülke olacak. Barış çemberi ve İsrail’in tanınması giderek genişliyor. Kosova’yı başka ülkelerin de izlemesi bekleniyor.” 

Washington’da, Oval Ofis’te yapılan bu gösteri, Türkiye’yi Akdeniz denklemi dışına savurma, Türkiyeyi güney sınırları boyunca kuşatacak sözde “Kürdistan” görünümlü bir “Büyük İsrail” kuşağı ile kuşatarak, yeniden Anadolu yaylasına hapsetme planının hazırlıklarıdır. Türkiye’ye denizlerde yeni bir Sevr haritası dayatma hevesidir.

Netanyahu’nun bu açıklamasından da anlaşıldığı gibi, çok yakında bazı İslam ülkelerinin de büyükelçiliklerini Kudüs’e taşıdıklarını duyurmaları sürpriz olmayacaktır. Trump’ın yeniden seçilmesi durumunda ABD’nin NATO’dan çekileceğini konuşulduğu günlerde Oval Ofis’te, dünya medyasının kameraları önünde yapılan bu gösteri, “Almanya ve Fransa’nın bir Avrupa Ordusu kurmalarını önleyen ABD, bölgede, İsrail öncülüğünde yeni bir güç mü oluşturuyor?” sorusunu gündeme getirmiş oldu. 

“YIRTARIZ O HARİTALARI”

Emperyalist dostlarımız bilmelidir ki, Türkiye’ye yüz yıl önce yırtıp attığı Sevr paçavrasını yeniden kabul ettirmek mümkün değildir. Ne diyordu Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’ye yeni bir Sevr düşleri görmekte olan aymazlara: 

“Hamdolsun artık, kendine güvenen, potansiyelini bilen, karşısındakini gerçek gücünü ve hareket alanını gören, arkasındaki desteği fiili neticelere dönüştürebilen bir Türkiye var. Ülkemize karşı kurulan akıl almaz ittifakların ve sergilenen hak hukuk, teamül tanımaz davranışların gerisinde, bunun verdiği telaş ve korku bulunuyor.(…) Türkiye’nin kendisine dayatılan ahlaksız haritaları ve belgeleri yırtıp atacak siyasi, ekonomik ve askeri güce sahip olduğunu anlayacaklar. Ya siyasetin ve diplomasinin diliyle anlayacaklar ya da sahada yaşayacakları acı tecrübelerle anlayacaklar.”

“Akdeniz’de taviz yok; yırtarız o haritaları.”

Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri ile KKTC Güvenlik Kuvvetleri’nin her yıl düzenli olarak yapmakta oldukları tatbikat Pazar günü başladı. Askeri gözlemciler bu yılki tatbikatın savaş düzeninde yapıldığını belirtiyorlar. Mllli Savunma Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre tatbikat, karşılıklı eğitim, işbirliği birlikte çalışabilirliğin geliştirilmesini hedefliyor. Bu da Türkiye’nin, Doğu Akdeniz’de oluşturulmak istenen Haçlı İttifakı’na ve özellikle KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı ve taraftarlarına karşı sergilediği bir kararlılık mesajıdır. 

Askeri gözlemciler, “Akdeniz Fırtınası” tatbikatının, “birleşik, müşterek ve fiili olarak yapılacağının” bildirilmesine dikkat çekiyorlar. “Birleşik ve müşterek” vurgusuyla Türkiye’nin, “KKTC’ye, askeri desteğin yanı sıra, siyasi destek de sağladığı, iki ayrı ülke askeri unsurlarının heran birleşik güç haline gelme yetenek ve kararlılığına sahip oldukları” mesajı verdiği belirtiliyor. 

KKTC Başbakanı Ersin Tatar, savaş gerek olmadığını belirterek, “Kıbrıs çevresindeki deniz alanları ve hidrokarbon krizinin, KKTC ve Kıbrıs Rum Yönetimi arasında karasularının paylaşımı ile çözülebileceğini” söylemesi, barışa hazır, ama haklarımızı asla yedirtmeme kararlılığında olduğumuzun bir başka ifadesidir.

SORULARIMIZ VAR

Biz Karadeniz’de 320 milyar metreküp doğalgaz rezervi bulduk diye sevinirken, Yunanistan’ın İsrail şirketi ile birlikte, gözümüzün içine baka baka, kıta sahanlığı sınırlarımız içindeki bölgelerden petrol çıkarıp pazarladığı konuşuluyor. Bu iddia ne derece doğrudur. 

İkinci sorumuz daha da önemlidir. Milletçe sahiplendiğimiz “Mavi Vatan”ımızın batı sınırının, daha da batıya, “Soros sınırı”nın batısına taşınması gerektiği iddialarına  “Mavi Vatan”ınımızın mimarları ne diyorlar?

“BASTIĞIN YERLERİ TOPRAK DİYEREK GEÇME, TANI”

Yunanistan’ın ve Kıbrıs Rum Yönetimi’nin aklını başını toplayarak, I. Dünya Savaşı’nda olduğu gibi, ham hayaller peşinde koşmaması gerekir. Böyle bir macera Yunanistan’a hiçbir şey kazandırmayacaktır. Bu gerçeği, aklı başında Yunanlılar da görüyor, biliyor. Geçenlerde canlı yayınlanan bir televizyon programında, emekli Yunan amirali, “Türkiye bir süper güç, karşı duramayız” deyince, programın yöneticisi, “İçimiz kararttınız amiralim” diye isyan etmişti. 

Bizim, yüzyıllar boyu birlikte yaşadığımız komşumuzun içini karartma gibi bir niyetimiz yok. Fakat, haklarımızın gaspedilmesine de göz yumamayız. Bir karış toprağımız da, bir avuç suyumuz da bizim için “vatan”dır. 

Binlerce yıl, toprağın “vatan” olduğunu belleyerek varolduk, tarih sahnesinde. Bir karış toprak da, bir avuç su da “vatan”dır bizim terazimizde. 

"Bastığın yerleri toprak diyerek geçme, tanı: Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı. Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı: Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı” diyorlardı atalarımız, bizleri büyütürken. 

Benimsediği toplumsal değerler yıllar boyu erozyona uğratılmak istense de, ataların öğütlerini yasa bilen bir kültürün temsilcileriyiz. 

Ne diyordu Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Akdeniz’de taviz yok; yırtarız o haritaları.”