Geçtiğimiz hafta Biber Gazı; Portakal Gazı gibi terimler pat diye dolanıverdi ağzımıza...
GDO lu yiyeceklerden nasibini almış fasulyenin gaz hali gibi değil. Öyle iki “Fıss” bitmiyor. Tabii adı üstünde çıkaran TOMA...Cüssesi gibi...Fıslamıyor...
TO-MA... TO-MA... TO-MA... HOP... TOMA... HOOOP  TOMA... HOOOP TOMA... Bunu da bu günlerde öğrendik.
Everglades’de ki timsahlar misali şişe mantarı gibi hareketsiz duruyorlar tık yok. Haince aniden katı bir şekle dönüşüp insanları raid yemiş böcek gibi savuruveriyorlar mazallah. Düşen orada kalıyor hareketsiz...
Yıldız savaşları gibi... uzaktan kumandayla oynanan oyuncaklar gibi... Biberi çok acı, portakalı asit tadında... Birine su iyi gelirken diğerine sirke... İşkence gibi bu leyn, nasıl bir düşmanlık dedirten cinsten...
Şimdi bakalım sözlükte gaz ne demek? Bilgileri bir kaynaktan düzenledim.
Fizik derslerinde öğrenmiştik, cismin üç halini; Cisimler basınç ve ısının etkisiyle durumlarını değiştirirler... Bu değişiklikler sıcaklığı emerek veya yayarak oluşur... Örneğin normal ısıda semir katı bir cisimken çok ısıtılınca eriyip sıvı hale geçer...
Katı-Gaz-Sıvı... Bu klasik mekaniğin, Newton'ın hareket yasaları olarak bilinen, bir cisim üzerine etki eden kuvvetler ve cismin hareketi arasındaki ilişkileri ortaya koyan üç yasası vardır. Hareket Yasaları...(Sir İsaac Newton 5 Temmuz 1687 de bizzat kendi ortaya koymuşlardır.)
“Bir cisim üzerine dengelenmemiş bir dış kuvvet etkimedikçe, cisim hareket durumunu (durağanlık veya sabit hızlı hareket) korur.”
 “Bir cisim üzerindeki net kuvvet, cismin kütlesi ile ivmesinin çarpımına eşittir.”
“Bir cisme, bir kuvvet etkiyorsa; cisimden kuvvete doğru eşit büyüklükte ve zıt yönde bir tepki kuvveti oluşur.” 
Burada dikkat edilmesi gereken bu kuvvetlerin aynı doğrultu üzerinde olduğudur. Bu yasa çoğu zaman şu cümle ile basitleştirilebilir. 
“Her etkiye karşılık eşit ve zıt bir tepki vardır.” Bilgi şöyle devam ediyor.
“Bu yasalara getirilen çeşitli yorumlar vardır. En genel olan yorumda kütle, ivme ve (en önemlisi) kuvvetin önceden tanımlanmış olduğu varsayılmaktadır. Ancak Newton'ın birinci ve ikinci yasasının aslında kuvvetin ve kütlenin tanımı olduğuna dair yorumlar da mevcuttur.
Dikkat edilirse ikinci yasa ancak gözlem, bir eylemsiz referans sisteminden yapıldığında geçerlidir. Eylemsiz referans sistemi birinci yasada tanımlanmış olduğundan ikinci yasayı kullanarak birinci yasanın ispatını aramak mantıksal bir yanılgı olacaktır. (Anlayan varsa anlatsın)
Işık hızına yaklaşan hızlarda Newton yasaları fiziksel olayları açıklamakta yetersiz kalmakta, bu nedenle geçerliliklerini yitirmektedirler.” Bu da önemli ha...
Devam ediyoruz.
“Katıların sabit ve belirli bir hacmi vardır. Sıvılar ise bulundukları kabın şekline uyarak yine sabit bir hacime sahiptirler. Gazlar, daima bulundukları kapalı kabın tamamını doldururlar ve kabın hacmi kadar yer işgal ederler...”
Şimdi bu bilgilerin ışığı altında; Biber bir hacimdir ve katıdır. Portakal bir hacimdir. O da katıdır... Bu da iyi...
Biber Gazı nedir? Portakal Gazı ne zaman gaz olmuştur? Sıcaklığı emerek mi yayarak mı gaza dönüşmüştür? Newton yasalarına göre dengelenmemiş dış kuvvet olmadıkça cisim hareket durumunu korur mu? Eveeet... Şimdi biberin ve portakalın suçu nedir?
Yasa 2, Bir cisim üzerindeki net kuvvet, cismin kütlesi ile ivmesinin çarpımına eşittir.” Bu kuvvet niçin oluşur?
Yasa 3, Cisme kuvvet etkiyorsa, cisimden kuvvete doğru eşit büyüklükte ve zıt yönde bir tepki kuvveti oluşur mu? 
Eveett... Gaz sıkışıp geri teper mi? Belki teper... Ne bileyim...
Ne niye boş boş bakıyorsunuz?
Benden bu kadar yorum sizin... Etki tepki prensibini de bu arada unutmayın...
Kırmızı biber, Diyarbakır pul biber, Çarliston, Samba, Yafa Portakal, Washington mu, Newyork portakalı mı bilmem...
Geçen hafta geçirdiğimiz çok üzücü günlerin ardından, bildiğim bir şey var ki o da;
“İnsanlar konusa konuşa anlaşır.” 
Yık, dök, al sana gaz, ne bu be? 
Aylardır ben ve benim gibiler o inşaatların içinden hoplaya hoplaya geçip ekmek kapılarımıza gittik. Kah toz içinde kaldık, kah iş makinasıyla karşılaştık. Dakikalarca bir yerden bir yere yürüdük Taksim’de... Umutla bitmesini beklediğimiz inşaatlara yenileri eklendi, yine işlerimize geç kaldık. Birgün önceki yollar pat diye güzergah değiştirdi. Şiştik... Yorulduk ama umutla bitmesini bekledik. 
İnşaat görmekten bıktık, sesimiz çıkmadı, yine umutla bekledik... 
Taksim kooocammann bir şantiye oldu. Yine umutla bekledik. Çünkü; “Bitince iyi olacak” avuntusu vardı. 
O gün, o sabah, o tarihi gün...
Parkın solundan gıdım gıdım giden ağaçlara şiddet içermeden tepki veren çevrecilere, duyarlı vatandaşlara niye gaz attınız ha? 
Biz Gaz Odalarını Hitler’in Almanya’sından biliyoruz. Bize yakışıyor mu?
Nolcak şimdi? A-ha... Napcaz şimdi? A-ha...
İnatla da sonuç alınmaz ki...
Hiç anlamadım ve hala şoktayım. Yazımdan da anlaşılıyor...