Haritaya baktığımızda kolayca görebileceğimiz gibi, Karadeniz şeridi, ülke yüzölçümünün dörtte birine eşit gibidir. Şu gerçeği vurgulayarak sohbete başlayalım; Türkiye coğrafyasının dörtte biri Karadeniz, Karadeniz’in yaşam pınarı fındık. Bu bağlamda, siyasilerimizin görmemekte ısrar ettikleri temel gerçek de, çözümün fındığı işleyerek satmak olduğudur. Önceki yıllarda, fındığın ülkemiz ve Karadeniz şeridinde yaşayan insanlarımız açısından ne kadar önemli olduğunu ele aldığımız ‘Fındık Dosyası’ başlıklı dizi yazılarımızda, fındığın bir sorun değil, bir nimet olduğunu vurgulamıştık. Ayrıntılarını, internet sitemizdeki (www.oncevatan.com.tr) ‘yazarımızın 2006 öncesi yazıları’ bölümünde okuyabilirsiniz. Fındık çikolatanın ‘olmazsa olmaz’ı, vazgeçilemez hammaddesi. Türkiye fındık üretiminde dünya birincisi. (Dünya fındık rekoltesinin yüzde 80’ini üretiyor.) Türkiye’nin dünya markası olabilmiş bir çikolatası, bir çikolatacısı yok. Ürettiği fındığın yüzde 90’ını ham olarak satıyor. Türkiye fındık üretiminde dünya birincisi, fakat fındığın fiyatı Hamburg Borsası’nda belirleniyor. SORULAR YUMAK YUMAK Fındığın pazarlanmasında yabancı alıcıların oyunlarını bozamadığımızdan, üretim fazlası olduğu yıllarda üretici perişan oluyor. Geçtiğimiz yıla kadar Fiskobilik, şimdilerde de Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) eliyle alınan fındık stokları sıkıntı yaratıyor. Baştanbaşa Karadeniz şeridinin en önemli geçim kaynağı olan fındık üretimi, giderek içinden çıkılmaz bir sorunlar yumağına dönüşüyor. Geçen yılki fındık üretimi 650 bin ton gibi ciddi bir rekolteye ulaşınca, yetkililer telaşlandılar. Fiskobirlik’in kredi bulamaması, üreticiye ödeme yapamaması gerekçe gösterilerek, Toprak Mahsulleri Ofisi de fındık alımında görevlendirildi. Fındık sorununa çözüm aranırken, bir taraftan fındık alanlarının daraltılması öğütlendi, diğer taraftan iç tüketimi arttırmak amacıyla o reklâmcılık harikası (!) “Yersen” dizileri yayınlanmaya başladı. Geçen yıl Fiskobirlik’in yanı sıra fındık alımlarına başlayan Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO), bugüne kadar 125 bin ton fındık aldı, 578 milyon YTL ödeme yaptı. TMO’nun depolarında bulunan 400 milyon dolarlık fındık stokunun, yeni alımlarla 600 milyon dolara ulaşacağı öngörülüyor. TMO, kabuklu fındığı brüt 4, net 3.6 YTL’den, Fiskobirlik ise net 5, brüt 4.6 YTL’den alıyor. Bu fiyat farkının sorununu daha da çözümsüz duruma getiriyor. Fındık alımında üreticiye destek olabilmek düşüncesiyle, alım konusunda, ödeme güçlüğüne düşen Fiskobirlik’in yanı sıra TMO da devreye sokuldu. TMO’nun devreye sokulması sorunu çözebilecek mi? Hayır, hiç sanmıyoruz. Çünkü yabancı alıcı şimdi bu önlemi şöyle yorumlamakta: “Bir piyasada devlet destekli müdahale kurumları varsa ve açıkladığı fiyatla alım yapıyorsa, o piyasada her zaman daha ucuza mal bulmak mümkündür.” Yabancı alıcılar, bu temel ekonomik gerçeğe oturttukları psikolojik savaşla fındık fiyatını baskılamayı kolayca başarabiliyorlar. FINDIK SORUN DEĞİL, NİMETTİR Bir nimet olan fındık konusunu bir sorunlar yumağına dönüştürdük. Peki, fındık sorununun çözümü nedir? Çözüm, üreticinin Fiskobirlik çatısı altında kendi örgütlenmesini başarabilmesidir. Çözüm, fındığı kabuklu, ya da ham olarak değil, işleyerek, dünya markası çikolatalar, kahvaltılık krem çikolatalar, çeşitli lezzetlerde şekerlemeler üretmektir. Karadeniz şeridini dünya markası çikolatalar, fındıktan ve fındık yağından harika ürünler üreten fabrikalarla donatmaktır. Çözüm, fındık alanlarını daraltmak, Karadeniz insanını toprağından koparmak değil, aksine üretimi olabildiğince artırmaktır. Çözüm konusunda alınacak örnek var mı? Var; Amerika’nın mısır politikasını aynen alıp fındığa uyarlamak. (Bir başka yazımızda ayrıntılarıyla ele alacağız.) Unutmayalım, fındık bir külfet değil, değerlendirmemiz gereken çok önemli bir nimettir. Küpe Geçmişini anımsamayanların yazgılarında, geçmiş acıları yaşama riski vardır. George Santayana