“ÇOCUKLAR ÖLMESİN”
Murat TAŞDEMİRCİ
Geçtiğimiz hafta sonunu birbiri ardına yaşanan trafik kazalarının o yürek yakan acı görüntüleri içerisinde, oldukça hazin geçirdik. 23 Nisan arifesinde, yaklaşmakta olan bayramlarını göremeyen miniklerin son yolculuğu, içi yanarak izleyen yediden yetmişe tüm Türk halkının gözyaşlarının tek sebebi oldu. Her ölüm erken sayılsa da, hele çocuklar için ölüm inanılması en zor olanıdır. Çünkü büyümek onların en doğal hakkı ve onları büyütebilmek için her koşulda çaba biz büyüklerin en önemli ödevi olmalıyken, bizler vurdum duymazlıklarımıza her anlamda bedel ödemekle meşgulüz. Bu bedellerin içinde bir gün de bir can katacağımızı asla hesap etmeden, taa ki o hesabın bir gün kendiliğinden ödeneceğinin farkına bile varamayacak kadar zavallıyız aslında.
Kapadokya gezisi için heyecanla koşan yüreklerin büyük bir ihmalkârlığa kurban giden canları, büyük küçük demeden çekip götüren ölüm için oldukça kolay ve öncelikli bir adresti. Çünkü ihmalkârlığın, ölüme gönderdiği açık davetiyede 33 kurbanın faturası da kesilmişti. Tüm bunlar, tekrarını defalarca izlediğimiz halde, asla ders almadığımız yaşantımızın gerçek kesitleri ve bizler alamadığımız dersler yüzünden aynı hataları tekrar ediyor ve bu nedenle ayrı ayrı bedelleri ödenmeye mecbur kalıyoruz. İşte tanıdık hataların o yeni bedelleri bu kez de bayramlarına yetişemeyen minik bedenler oldu. Yakınları affetse de, bulutların üstünde bir yerlerde kanat çırpan o melekler asla affetmeyecek bu ülkede hesapsız kıyımların vicdansız katillerini ve onları caydırıcılıktan uzak hafif cezalarla üç beş günde serbest bırakanları.
Doğuda birçok yerde bu acı haber üzerine gezi için yapılan programlar iptal edildi. Aileler korktu. Canlarını kime emanet edecekler telaşı ile geziye hayır demekteler çaresiz. Öğretmenler korktu. Onca emaneti sağ salim götürüp getirebileceklerinin endişesini yaşayarak. Öğrenciler belki de bizler içinde aynı akıbet olabilir mi diyerek kurtuluşu hayır demekte buldu. Kısaca herkes canını varsayımlardan kurtarma planına girişirken, yapılan tüm planlar korku ve endişelere kurban gitti. Evet canımız kime ya da kimlere emanet? Her şey hatasız olsa da ya şoför uykusuzsa? Ya şoför hata yapmasa bile karşıdan gelen arabanın şoförü hata yaparsa?.endişeleri içerisinde, heyecanla yapılmış olan tüm programların üzerine çarpı konuldu. Bu acı olayın izleri silinene kadar korku ve endişeler ayakta planlar ise rafa kaldırıldı.
Bu ülkede yıllardır, deprem gibi doğal afetler hesap edilmekte. Senaryolar, olası vahim tabloların bilânçosunu çıkarmakta. Kaç şiddetinde gelir, kaç bina yıkar ya da kaç can götürür? Oysa doğal afetlere ne hacet doğal olmayan afetlerin faturası kaç can?
Adeta mayın döşenmişçesine tuzaklarla dolu her yerde günde kaç insan veda etmekte istemeyerek hayata? Kaç masum sakat kalmakta ölmese de? Kaç kişi lanet okumakta ihmal edene ettirene hiç hesap edildi mi?
Açık bırakılan rögar delikleri, eli silahlı magandalar, tıklım tıklım dolu otobüsler kaç kişinin canına kıydı? İşsizlik, parasızlık, bakımsızlık kaçına mal oldu? Göz göre göre her köşe başında ölüm kol gezerken kaç insan”bir şey olmaz”lara kurban verilmekte? Sayabilir misiniz?
Bu ülkede yaşamak çok zor aslında. Ayakta kalabilmek ve bu ülkede her an canını geldim geliyorum diyen kaza ve belalardan koruyabilmekte çok zor. Çünkü bu ülkede kazalar geliyorum diyerek gelmekte hep. Siz hiç tesadüfen ölmemenin tadını bilir misiniz? Sizler hiç hayatında ilk kez parası olmadığı için geziye gidemeyen ve sadece bu yüzden hayatta kalma gibi bir şansı, parasızlığa borçlu olan birinin buruk sevincini anlayabilir misiniz? Beş, altı yada yedi şiddetinde ki varsayımların bilançosundan çok daha vahim bir gerçeğin hesapsız faturası her köşe başında, cadde ve sokakta, evler ve okullarda işyerlerinde hatta ensemizde durmaksızın kesilmekteyken olasıların hesabından usandık artık. Olanların ve olacakların önlemleri çok daha acil bir gerçek değil midir? Bu günün küçüklerini yarınlara korkusuz bir şekilde kavuşturmak adına çözümler üretmek, koltuk sevdalarından çok daha önemlidir. Çünkü o koltuklar dahi, küçüklerin yarınlarda ki emanetidir. Bu emaneti korumanın yolu da 23 Nisan da birkaç dakikalığına oturtmaktan değil, sağlıklı büyüyebileceği ortamı sağlamaktan geçiyor. Bu günün küçüklerini ölümlerden koruyun..
Yorumlar