Dün 19 Mayıs 1919 Atatürk’ü Anma Gençlik Ve Spor Bayramı’nı tüm Türk milleti olarak coşkuyla kutladık. Ağırlıklı olarak kırmızı beyaza bürünmüş stadyum görüntüleri milli duygularımızı kabartırken, gençlerimizin, rengârenk kıyafetleriyle sergiledikleri gösteriler yarınlar adına kaygıları bir anlığına bile olsa silip götürmekte.. Bu bağlamda güzel bir bayram, coşkulu bir bayram havası esmekte tüm yurtta. En yoğun ders dönemine rastlayan bayram nedeniyle çalınmış ders zamanlarından hazırlanmış 19 Mayıs hareketlerini izlerken geçti aklımdan, bu günkü yazıma koyacağım başlık. Çünkü Atatürk’ü anmakla başlayan bu bayram imajının; gençlik ve spor olarak dile getirilmesinin asıl amacı olan sağlam bir gençlik modeli için, öncelikli olarak tek bir gün değil, günlerce düşünerek gerçekleştirmenin derin hissiyatıyla dolu olmak gerektiğini düşündüm. Ayrıca düşünmekle de kalmayıp bu düşünceleri icraata geçirerek geleceği sağlam temellere oturtmak şeklinde yorumlandığı müddetçe de anlamlı olacağını hatırladım. İşte bu nedenle pırıl pırıl gençliği güzel bir bayram gününde izlerken, aklıma geldi takıldı bir anda; Bu gün bayramını kutladığımız gençlik için ne yaptık?.. Konu başlığı gençlik olunca ve günümüz gençliğinin iç karartıcı durumunu da göz önüne alınca, yazılabileceklerde çok geniş ve bir o kadar da üzücü olabiliyor. Çünkü geçmişten bu güne geldiğimiz süreçte yaşadıklarımızla yaşattıklarımız arasındaki en keskin virajlar, bizleri hep dönüşü olmayan yollara sürükledi. U dönüşü yapan olmadığı için peşi sıra gidenlerde ne yazık ki dönmedi, dönemedi. Bu güne kadar, sevgilerin anayurdunu emanet almış insanların hep bir öncekini aratması klasiği bir kez daha dünü aratmakta gençliğe. Sokaklara dökülmüş, hak- hukuk arayanın suçlu sayıldığı, hak- hukuk yiyenin ise baş köşelerde yer aldığı kareler, bu günkü Türkiye’nin en acı demokrasi resmi olmuşken, geçmişe başını çevirmiş bir gençlik hüzün veriyor insana. Bereketini yitirmiş topraklarla, artık kendi insanını doyuramaz duruma gelmiş bir ülkeyi bekleyen şifreli yarınları nasıl, ne yüzle uzatacağız biz bu gençliğe? Geleceği gün be gün karartan politika ve politikacılarla kaybettiğimiz umutlar, gençliğin yarınlarıydı oysa… Önce düne, sonra bu güne derken, yarınlara da uzanan eller namahrem nefislerin aç gözlülüğüyle uzanırken, onurlu bir karşı duruş, güçlü bir vatanseverlik, bölünmez bir bütünlük sergilenebilseydi eğer, gençliği bekleyen yarınlar bize hüzün değil heyecan verecekti. Bu gün en değerli emanetlerimizi bile kaybetmeye gönüllü duruşlar içindir ki, sağlam yere basan, dimdik duran bir gençlik profilinden de hızla uzaklaşmaktayız. Çıkar ilişkilerinin semeresi olan çirkinlikler; insanlığı kaybettiğimiz yerde başlayıp, sevgiyi kaybettiğimiz yerde çoğalarak güçlenmekteyken, kirlettiğimiz yarınlar için bir özür yeter mi ki? Bu gün gençliğin bayramını kutlamış olabiliriz. Bu gün için derslerden çalınmış zamanlarla hazırlanmış bir iki gösteri ile onları onlara sergiletebiliriz ama bu gün onlar adına gerçek anlamda uzatabileceğimiz bir güzellik ne yazık ki yapmadık. Eğitimde fırsat eşitliğinden tutun işsize iş, aşsıza aş aranan bir ülkede umutsuza umut dağıtamadık. Bu gün Ulu Önder Atatürk’ü anmış olabiliriz. Ama onu gerçekten anladık mı diyerek nefes nefese seslerle haykıran insanların dolduğu meydanlara kulak vermedik. Bu gün onu çelenklerle hatırlamış olabiliriz. Ama onun emanet ettiği gençliğe sahip çıkabildik mi diye sokaklara bir göz atıp vicdanlara dönmedik. Evet, bu gün gençliğe Atamızdan miras bırakılmış bir bayramı törenlerle kutladık ama ne o mirasın sahibi gençliğe, ne de o gençliğe emanet edilmiş bir ülkeye yeterince sahip çıkamadık. Dünün 23 Nisan çocuklarını bu gün 19 Mayıs gençleri olarak yarınlara hazırlarken, içlerindeki o çocuk masumiyetinden ne yazık ki mahrum bıraktık. Atamızı andık ama bıraktığı mirasın milli ve manevi değerinin kutsallığını anlamadığımız gibi kutsal ve ulaşılmaz dediğimiz ne varsa ulaşmak isteyene omuz verdik, arka çıktık ve kirlettik gençliğin yarınlarını… İşte biz diğer tüm günlerde onlar adına tüm bu kötülükleri yaparken bir tek bu günde törenlerle, halaylarla, omuz omuza bayramlarını kutladık. Bir günlüğüne de olsa bütün sıkıntılardan ve yarınların hüzün veren görüntülerinden sıyrılıp eğlendik, coştuk ve coşturduk. Verebildiklerimizle sınırlı alabileceklerimiz için fazla bir beklentiye girmeye gerek var mı bilemiyorum ama bildiğim bir şey var ki; Bu gün gençlik için hiçbir şey yapmadık.