Bu durum, doğrudan Osmanlı Devlet-i Aliyye’mizin toprak rejimiyle yakından alakalı bir durumdu. Zirâ, Osmanlı Devlet-i Aliyye’mizde, şahıslar, kurum ve kuruluşlar, hiçbir suretle toprağı mülk edinemezlerdi. Cumhuriyet kurulduğunda, çok vahîm bir hata sonucu, tahsisli topraklar, tahsis edilenlere bilâ bedel, hükmen kendilerine tapu ettirilmiştir. Bir misâl olarak vermek gerekirse, gerek Osmanlı Devlet-i Aliyye’miz zamanında, gerekse Cumhuriyet’in ilk yıllarında, müderrislik, Huzur ders’lerinde muhataplık, medreseler kapatıldıktan sonra kurulan, İstanbul Dâru’l-Fünûn, İlâhiyat Fakültesi’nde müderrislik ve ba’zı yüksek kurumlarda aza’lıklar yapan, Arapgirli Hüseyin Avni Efendi’ye, bu hizmetlerinden dolayı, Kadıköyü’nde, Bostancı, Kozyatağı ve Erenköyü civarında 1.200 yanlış yazmadım, bir kerre de yazıyla yazayım, tam binikiyüz dönüm yer tahsis edilmiştir. Merhûm, Hüseyin Avni Efendi, tam olarak bu araziye tesâhup etmemiş, önceleri bir yazlık köşk yaptırarak, yaz aylarında ikâmet etmişse de, ilim muhitinden uzaklaştığı gerekçesiyle, kış-yaz Lâleli’de oturmaya devam etmiş, kendisine tahsis edilen bu arazi Cumhuriyet döneminde muhtelif işgallere uğramış arazi içerisinde taş ocakları, besi çiftlikleri, mandıralar oluşturulmuş, babalarının vefatından çok sonraları, evlâdı bu büyük arazî’nin babaları adına hükmen tapulu olduğuna vakıf olmuşlar, harekete geçmişler, ancak 8-10 dönümlük bir kısmını kurtarabilmişlerdir. Kurtarabildikleri bölümden, yaklaşık bir dönüm kadarını cami inşa ettirilmek şartıyla, Türkiye Diyânet Vakfı’na bağışlamışlar, civardaki hayırsever Müslümanlar bu yere çok güzel bir cami inşa ettirmişler ve cami’e, Merhûm Arapgirli Hüseyin Avni Efendi’nin ismini vermişlerdir.
- Kırk yıldan fazla bir zamandır, satılan, yakılan, yıktırılan, ahır haline getirilen, yok edilen, haksız yere başkaca ellere geçen vakıf eserleriyle uğraşıyoruz.
Zaman zaman, uğraşlarımız boşa çıkmıyor, ısrarla gündeme getirdiğimiz, gündemde tutmaya çalıştığımız, ba’zı eser’lerin ihya edilmesi bizleri ziyâdesiyle memnun etmektedir.
1956-57 yıllarında, Millet Caddesi açılırken yol için yıkılması şart olmayan, kenarda-köşe’de kalan ba’zı cami’i’lerde her ne sebeple bilinmez, yıktırılmıştır. Uzun yıllar bu yerler ya boş kalmış, ya da birileri tarafından işgal edilmişti.
Millet Caddesi üzerinde, Çapa Kız Muallim’e Mektebi-Çapa Anadolu Öğretmen Okulu’nun tam karşısında, Ördekkasap Mah. Selim Sâbit Sokağı’nda bulunan, Milâdî 1554 yılında Amasya’lı, Kazasker Abdurrahman Efendi tarafından, Mimar Sinan’a inşa ettirilen cami, 1956 yılında açılan Millet Caddesi’nde yol için ihtiyaç olmamasına rağmen, sebepsiz yıktırılmıştır. Yeri uzun zaman boş kalmıştır.
2011 yılında, Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nün teknik desteğiyle, Veyselkarâni, Hırka-i Şerif Cami’i Vakfı Başkanı, Pek Muhterem, Muhyiddîn Cesur Bey tarafından, Merhûme-Muhtereme eşi, Kevser Hanım hayrına ihya ettirilmiştir.
- Yıllar önceydi. Gazete’deki odam’da çalışırken, “Merhaba”mız olan açıkgöz, Karadenizli’lerden birisi geldi. Kendisi otomotiv sektöründeydi. Oto galericiliği yapıyor, otomobil alıp-satıyordu. “Hocam! Çok güzel, tam da yerinde, oto galerisi için biçilmiş bir kaftan, bir yer buldum.” dedi.
- Hayırlı olsun, Allah yardımcın olsun! dedim.
- Hayırlı olacak, Allah yardım edecek, ama, biraz da senin yardımına ihtiyacım var! dedi.
- Estağfiru’llâh! Bu hususta benim sana ne yardımım dokunabilir ki?
- Hocam! Bu yer vakıflara ait bir yer. Vakıflar burasını ihâleye çıkarırsa katılan çok olur ve fiyat çok yükselir. Elbette senin vakıflar’da bir tanıdığın veya tanıdıkların vardır.
- Elbette vakıflar’da tanıdığım, tanıdıklarım var, fakat senin teklif ettiğin şey, kanuna aykırı ve ahlâk dışı. Eğer vakıflar burasını kiraya verecekse, diğer yerlerde olduğu gibi, ihâleye çıkarır, sen de başkaları gibi te’minatını yatırır, ihâleye girersin, işine geliyorsa istediğin kadar artırır, yeri kiralarsın,” dedikten sonra, sen yine de, ada ve parsel numarasını getir, bir bakalım,” dedim.
Ada ve parsel numaraları gelince, Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nde, o tarihler’de, İstanbul Vakıflar Bölge Müdür Vekili olan, Aziz Dostum, Rıdvan Nizamoğlu’na, verdiğim ada ve parsel numarasının, nereye ait olduğu, daha evvel burada ne vardı, hâlen ne durumdadır, bir tetkik etmesini rica ettim.
Bir-kaç gün sonra Aziz Dostum, Rıdvan Nizamoğlu, telefon mülâkatımızda “Ada ve parsel numarasını verdiğiniz yer, İstanbul, Aksaray, Millet Caddesiyle Oğuzhan Caddesi’nin kesiştiği noktada, köşe başında, 1956-57 yılları arasında, Millet Caddesi’nin açılışı sırasında yıktırılan, Fındıkzâde Mescidi’nin arsasıdır. Burası’nın kiraya verilmesi, başkaca maksadlarla kullanılması, Vakıf Mevzuatı bakımından mümkün değildir.” dedi.
Rıdvan Bey’e, “Aziz kardeşim, bu makamlar sizlerle kâim değildir. Gün gelir, sizler bu makam’dan ayrılırsınız, şimdi bu Fındıkzâde Mescidi’nin yeri sizin te’minatınız altında, ya yarın sizin yerinize gelecek birisi burasını kiraya vermeye kalkarsa ne olur? Onun için alınması gereken bütün tedbirleri alınız, mevzuat bakımından, kayıt-kuyut ne düşülmesi gerekiyorsa düşünüz, inşâ Allah! bir zaman gelir, imkânlar oluşur, birileri çıkar bu mescidi de ihya eder.”
Nitekim o zaman geldi, Vakıflar Umum Müdürlüğü adına, İstanbul Vakıflar Bölge Müdürlüğü Fındıkzâde Mescidini ihya ediyor...
- İstanbul, Sirkeci’de, İstanbul Gar’ı ile Kennedy Caddesi arasında kalan, Devlet Demiryolları’na ait arsa, yıllarca bir mezbelelik olarak kaldı. Mekânsız, yurtsuz’ların, balici çocukların, at yarışı meraklısı kumarbaz’ların, gece-gündüz işgallerinde olan ürkütücü, tiksindirici bir mekân olarak kaldı. Yetmezmiş gibi, şehr’in göbeğine, üstelik, ihtiyaç da yokken bu arazi içerisine bir de benzin istasyonu konduruldu.
Şehir estetiği bakımından bu durum asla kabul edilemezdi. Zira, bu mekân, trenle Avrupa’dan gelenlerin gördükleri ilk yerdir. Asya’dan Avrupa’ya, deniz yoluyla geçenlerin göz attıkları ilk yer. Şehr’in merkezî noktalarından Yeşilköy Hava Limanı’na giderken gördükleri bir yerdir. Kısacası, burasa kadîm İstanbul’un bir nev’i camekan’ıdır. Burasının ıslah edilmesi hususunda onlarca yazı yazdım. Nihâyet, İstanbul Büyükşehir, Park ve Bahçeler Müdürlüğü, bu arazinin, Ankara Caddesi, Kennedy Caddesi, Sirkeci Gar’ı yan yol arasındaki bir bölümünü enfes bir park halinde yeniden tanzim etti. Arazide mevcud ağaçlar aynen korunurken, ayrıca, yetişkin halde çeşitli ağaçlar da dikilmiştir.
- İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nde alınan karar gereği, burada bulunan benzin istasyonu, Anadolu Yakasında, Haydarpaşa-Karacaahmed arasında, lastikli vasıtalar için, yapımı devam eden Deniz Tüneli’nin çıkış noktalarının tanzimi zımnında, inşaatı hızla devam ettirilen kavşak inşaatı sahasında kalan ve İstanbul Büyükşehir’in mülkiyetindeki benzin istasyonu ile takas edilerek, bulunduğu yerden kaldırılacaktır. Bundan sonra her hâlukârda bu sahada varolan sonraları yok edilmiş bir mescidin ihyası gündeme gelecektir.
Marmaray’ın tam olarak faaliyete geçmesiyle, gerek Gebze-Halkalı Hattı’nın ve gerekse Asya-Avrupa bağlantısının çok önemli bir transfer merkezi haline gelecek olan Sirkeci Gar’ı, eski günlerine dönecek, tekrar eski merkezî konumuna yeniden kavuşacaktır.
Bu bakımdan, gar’ın önünde, her taraftan rahatlıkla görülebilinen, yüzükkaşı kadar güzel, küçük bir cami buraya çok yakışır. Bilemiyorum, önümüzdeki yıl 30 Mart tarihinde mahallî seçimler var, belki seçim’den önce realize edilemeyebilir. Fakat, seçimlerden sonra, her kim, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı’na seçilirse seçilsin, buradaki cami’in amansız ta’kipçisi olmaya devam edeceğiz. Bu meydandaki cami ihya edilinceye kadar ta’kibimize, yazılarımıza devam edeceğiz...