Merkezi Sistem'de ezan ve Merkezi Sistem'de va'z hususunda Diyânet İşleri mensupları her ne kadar aksini savunsalar da; "Yüksek volümle dışarıya verilen ve aynı anda birbirine yakın cami'lerde okunan ezanlar birbirine karışmakta, anlaşılmamakta, Mübârek ezan, adetâ, gürültü haline gelmektedir," denilerek vâki şikâyetler, gazetelere verilen beyanat, yazılan yazılar üzerine; Bütün bu şikâyetlerin haklı olduğu teslim edilerek, Merkezî Sistem'de ezan, Merkezî Sistem'de va'z, kararının arkasında aslında, ezan rahatsız olan ataistlerin ısrarlı şikâyetleri yatmaktadır.

 

Benzer bir hareket bugünlerde Mısır'da görülmektedir. Özellikle Kahire'de birbirine yakın cami'lerde yüksek volümlü ezan'dan şikâyetler artmış, Meşhûr, Câmiu'l-Ezher'den fetvâ istenmiştir!

 

Ne hazindir, ki 19.'u Asr'ın ikinci yarısından itibâren İslâm Alemine reform, tecdid, mezhepsizlik, masonik zihniyet ihraç etmekte olan bu üniversite, "uygundur" fetvası vermiştir. Artık, Mısır'da minarelerden ezan okunmayacak, belki Merkezî bir cami'den okunacak ezan ütün cami'lere Radyo-Link vasıtasıyla verilecek veya Radyo'da okunacak...

 

620 Yıllık dünya'nın en uzun ömürlü devletinin, Devlet-i Aliyye'i Osmânî'nin külleri üzerine kurulan Devletimiz, Ezan-ı Muhammedî'yi, İstiklâl Marş'ının temel umdelerinden biri olarak benimsemiştir.

 

Bu ezanlar ki, şehâdetleri din'in temeli,

 

Ebedi benim yurdumun üstünde inlemeli,

 

T.B.M.M.'sinde Resmi dairelerde, okullarda ve devletin her kademesinde İstiklâl Marşımızın büyük bir coşku ve heyecanla okunduğu yıllarda, fetret devrinde, ezanlar susturulmuş, ne yazık Memleketimzin bütün minarelerinden ezanla uzaktan yakından alakası bulunmayan cümleler bağırttırılmıştır.

 

Pekiyi; Eski başbakanlardan bir Hanım Başbakan'ın, Gümrük Birliği anlaşmasının yapıldığı ve Gümrük Birliği'ne geçildiği yıllarda sık sık, "Ezanımızla, Kur'ân'ımızla ve Bayrağımızla AB'ye gireceğiz." demesi acaba gerçekleşecek mi?

 

Hiç te öyle görünmüyor!...

 

Girmek için varımızı yoğumuzu ortaya koyduğumuz Avrupa Birliği'ne üye olsun-olmasın, bütün Avrupa memleketlerinde Avrupa'da yaşayan müslümanlar tarafından cami'ler, mescidler inşa ettirilmiştir. Hatta, Avrupa'nın bâzı bölgelerinde Kilise vakıflarından eski kiliseler satın alınıp, ya yeniden cami olarak inşa ettirilmiş veya bu kiliseler cami'e dönüştürülmüştür. Ancak, Orta Asya'da Anadolu'da ve Balkanlardaki emsâli gibi pek çoğu minareli, hatta çifte minareli olmalarına rağmen bu minarelerden dışarıya ezan sesi aksettirilmemektedir. Ezanlar, kâmet gibi cami'in içinde okutturulmaktadır.

 

Allah muhafaza; müzâkereler tamamlanır, bu mukaddes topraklar Avrupa Birliği toprağı kabul edilirse; Trakya ve Anadoludaki minarelerden Ezan sesi duyulmayacaktır. Süleymaniye, Selimiye, Sultanahmed cami'lerinin minarelerinden bülbül sesli hafızların okuduğu, semâya yükselen Lâhûtî sesten yeryüzü gibi gökler de mahrum kalacaktır.

 

Neden?

 

Avrupa Birliği kriterleri arasında "Kamu'ya açık alanlarda dînî telkîn yapılamaz" maddesi de vardır.

 

Bu kritere göre Ezan-ı Muhammedî baştan sona kadar İslâm Dini'nin temeli olan Allah'ın varlığı ve birliğine, Hazret-i Muhammed'in Allah'ın elçisi, peygamberi olduğuna nâtık olduğu için dînî telkindir. Dolaysiyle Dînî telkîn olan Ezan-ı Muhammedî'nin kamu'ya açık yerlerde seslendirilmesi veya buralara aksettirilmesi yasaklanacaktır. Tıpkı bugün Avrupa'da olduğu gibi cami'lerin içerisinde ve camideki bulunanların duyabileceği kadar hafif bir sesle okunması mümkün olacaktır.

 

Kimi sefderunlar, Avrupa Birliğine üye olduğumuzda tam bir inanç hürriyetimiz olacağını, dileyen her müslümanın inandığı gibi yaşayabileceğini itikad, ibadet ve dinî hayatta herhangi bir kısıtlama olmayacağını zannediyorlar.

 

Hayır! Bunlara Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Türban-Başörtüsü ile alakalı kararlarını hatırlatmak isteriz.

 

Filhakîka, 29 Ekim 2004 günü, Roma'da Papa Heykeli'nin gölgesinde

 

Türkiye Cumhuriyeti adına Başbakan R. Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül tarafından da imzalanan Avrupa Birliği Anayasa'sına ekli Avrupa Birliği temel haklar Şart'ının düşünce vicdan ve din hürriyetine ait, 10'uncu maddesi Devlet Plânlama Teşkilatının tercümesine göre şöyledir. "Herkes, düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, din veya inanç özgürlüğü ile tek başına veya topluca toplum içinde veya özelde, ibadet ve öğreti vasıtasıyla dinini ve inancını ortaya koyma özgürlüğünü kapsar." diyor, diyor ama;

 

Diğer taraftan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 9/2 fıkrası da aynen şöyledir:

 

"Dinini ya da kanılarını açığa vurma özgürlüğü, demokratik bir toplumda ancak kamu güvenliğinin, kamu düzeninin, genel sağlığın, genel ahlâkın ya da başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için kanunda ön görülen zorunlu olan önlemlerle sınırlanabilir."