Referandumda ortaya çıkan bu tablo milli iradenin toplamıdır. 12 Eylül 2010 referandumunda bu iradenin ortaya koyduğu sonuç; İstikrar, özgürlük, hukukun üstünlüğüne özlem ve saygı, adalet, ihtiyat ve tereddütleri ihtiva etmektedir. Toplumun ortaya koyduğu %58 + %42 oranı ise milli irade ve maşeri vicdan terazisinin hassasiyetini gösteriyor. Toplumun AKP’den beklentilerini; sonuçların açıklanmasını müteakip başbakan konuşmasında dile getirdi. Önemli olan bunların sözde kalmamasıdır. Buna ilave olarak sayın başbakana, diğer parti liderlerine ve toplum önderleriyle, basın yayın yoluyla kamu oyunu yönlendirenlere bir tavsiyem var: 14.09.2010 tarihinde Radikal Gazetesinde yayınlanan Taha Erdem’in “CHP ne yapacak” başlıklı yazısını dikkatle okumalarıdır. Bu yazıdan küçük bir bölümü bilgilerinize sunuyorum: “Genellikle benim yaşam alanımı paylaştığım dostlarımdan bir kesimi, gerçek olmayan, tamamen yedi sekiz yıl öncesinde oluşmuş kuşkulara bağlı olarak, ön yargılar geliştirdiler, gerçek olaylara dayanmayan görüşlere saplandılar ve getirilen anayasa değişikliğine karşı çıktılar. Olayları ve gelişmeleri yeniden gözden geçirip yeni baştan görüş sahibi olmalarını kendilerinden bir kardeşleri olarak istirham ediyorum...” Referandumun dikkate değer diğer yönü de Doğu ve Güney Doğu Bölgelerimiz de tedhiş ve terörle iradeleri baskı altına alınmak istenen vatandaşlarımızın; terör örgütünün tehditlerine ve BDP’nin ona bağlı anti demokratik tavrına baş kaldırışıdır. Söz konusu partinin varlığı demokrasimiz için bir kazanç olmakla beraber seçtiği yöntemler ve bağımlı hareketleri büyük sorunlara ve bunalımlara kapı aralamaktadır. Referandumu hükümete karşı bir güven oylaması stratejisine oturtan CHP büyük hata yapmıştır.Bu hatası onun en az bir dönem daha iktidar alternatifi olmasını ertelemiştir. MHP’nin 45 yıllık fiili siyasi tecrübesi ve birikimini, mensuplarının değer verdiği ilkeleri bir yana bırakarak milletten kopuk bir siyasete yönelmesi stratejik bir hatadır. Bu hata MHP’nin ilk seçimlerde sandığa gömülmesi sonucunu doğurabilir. Bu referandum kampanyası boyunca partilerin propagandaya yönelik söylemleri ve genellikle kara propagandayı alet olarak kullanmaları millet tarafından doğrudan bir aşağılanma olarak algılanmıştır. Oy nisbetleri bu kara propaganda dozuyla da doğrudan ilgilidir. Şayet partilerimiz bu kampanyayı bir bilgilendirme vesilesi yapsalardı, bütün topluma büyük katkı yapacaklar ve genel seçimlerde bunun karşılığını alacaklardı. Bundan sonra bütün kurum ve kuruluşlar, milletimize hitab ederken ulaşılan kültür ve bilgi seviyesini hesap etmek; dünyada ve ülkemizde bilginin dolaşım ve paylaşım hızını akıllarından çıkartmamak zorundadırlar.