Paraya bakışımız toptan değişti. 

Üç beş kuruş kenara koymak isteyen çalışan personel genelde “Dolar/TL” paritesini sorardı. Tabi “Altın/TL” paritesi çok revaçtaydı. Banka faizlerini, likit fonları da sorgulayanlar da olurdu. Param daha hızlı büyüsün diyerek daha büyük bir iştah ve hafiften de bi açgözlülükle üç kuruş için dahi “Bitcoin/TL” paritesini araştıranlar olurdu. Onunla bile yetinmeyip değişik değişik türev fonları ve forex’i soranlar olurdu. 

Bugün, yani hiper enflasyona ramak kala ise; İnsanların artık yatırım, birikim derdi de kalmadı. Üç beş kuruş kenara atamaz oldu. (Bu söylendiğinde “Ya Bodrum’da oteller dolu”, “Benzine rağmen Trafik halen var” cevabı ağızlara oturmuş durumda. Ama bu söylenen gelir bakımından nüfusun en üstteki 16 milyon olan %20’si, en alt %20, hatta %40, hatta %60’ın durumu öyle değil) Onların tek dertleri geçinebilmek oldu. Ve aynı anda da ‘nifak’ yani geçimsizlik başladı... Bu arada nifak eken sadece insanlarla geçimsizlik yaşamaz, özünde yaşadığı ekolojik geçimsizliktir. 

Ve ardından o da başlar “Ekmek/TL” paritesini sorgulamaya... 

Bugün 4 TL olan 210 gram ekmek bir çok yerde 5 TL’den satılmaya başladı bile. Ve satıcılarda; Son bir yılda 3’e, 4’e katlayan elektrik, yakıt, işçilik, SGK prim maliyetleri, kilosu 8 TL’den 60 TL’ye fırlayan poşet maliyetleri, iki yılda 70 TL’den 370 TL’ye fırlayan bir koli maya maliyeti ve ekmeğin ana maddesi olan unun son bir yılda 140 TL’den 500 TL’ye fırlayan çuval maliyetleri sebebiyle 5 TL’nin de kurtarmayacağını söylüyor. 

Söylüyor ama inanılmaz bir siyasi baskı altındalar. Çokta yüksek sesle söyleyemiyorlar. Zarar ediyorlar zamda yapamıyorlar. Mevcut sermayelerinden şimdilik yiyorlar. Ama taşıma suyula değirmen dönmez elbet... Bu da biter. Ya para kazanmaya devam edeceği bir maliyet azalışı, elektirikte, gazda, mazotta indirim olur. Ya da dayanamaz, kapatır.

Hem de bu söylemleri; TMO’dan alınan teşvikli buğdaya rağmen söylemek durumunda kalıyorlar. Maliyetleri işte o denli artmış durumda…

Bu teşvikte özet ile şöyle; Bu sene ofis, çiftçiden buğdayın kg fiyatını 7,45 TL ile satın alacağını açıkladı. Ardından bir açıklama daha geldi. Un fabrikalarına ekmeklik buğday tahsisi için buğday kg satış fiyatının 4,45 TL olacağını duyurdu. Pidelik unlarda ise bu fiyat 4,65 TL olacak. 

Tabi sınırsız kiloda buğday verilmeyecek, talep eden un fabrikası geçen yıl ki un üretiminin %60’ı kadar bu fiyattan buğday alabilecek.

Değirmenci haliyle Fırıncı da tıpkı hasta garantili şehir hastaneleri, geçiş garantili otoyollar, köprüler, kredi batakları verip görev zararı yazan kamu bankaları gibi halkın vergileri ile finanse edilecek. 

TMO, buğdayın kilosunu aldığından 3 TL aşağıda satınca farkı hazineden, yani siz okuyanların vergilerinden, ceplerinden alacak. Bu da şu demek; Fırından ekmek almayan ya da yemeyen bile ekmek parası ödeyecek…

Ne diyor kutsal kitabımız; “Allah size, mutlaka işleri ehil olanlara vermenizi ve hükmedenlere insanlara eşit, adil davramalarını emreder” Nisa 58… 

“Bir işi yaparken iştişare ettikleri ve bilenlere danışarak yaptıkları bildiriliyor” Şura 38… 

Peki ya hadis-i şeriflerimiz; “Emanetler zayi edildiğinde kıyameti bekleyin”, “İşler ehli olmayana tevdi edildiğinde, kıyameti bekleyin” Buhari… 

“Emanet aldığı işlere, riayet, saygı göstermeyenenin imanı yoktur. Onun namazı da zekatı da kabul olmaz” Bezzar…

Evet bizlere insan kayırmamayı anlatırlar. O benim adamım “Ekonomiyi, tarımı, turizmi, teknolojiyi, ulaştırmayı o yönetsin” denmemesi gerektiğini anlatırlar. Kendi adamı olmasa bile vatana hizmet etmeyi dört gözle bekleyen bu vatanın yetiştirdiği evlatlarının içinden en layık olana işin verilmesini anlatırlar. Ancak işi bilenlerin, o işi yapması ile eksilmeyen rızıklara kavuşacağımızı anlatırlar. 

Ehil insanlara işler, emanet edilenler verilmez ise gelecek kıyameti de haber ederler.

Arabayı ehliyetsiz kullanan kişileri yollarda kolluk güçlerimizin engellemesi gibi, Ekonomiyi ya da diğer branşları ehliyetsiz idare edenleri meclisimiz, sayıştayımız bir zahmet engellesin… Kazaya, acıya, kıyamete adım atılmasın.

Kıyamet sadece enflasyon ve pahalılık ile tabi ki gelmez. Pek çok kanaldan birden gelir. 

Bir sabah kalkarsın, bakarsın ki insanlar “Türk Vatandaşlığı/dolar” paritesi ne oldu? Diye sorgulamaya başlamış. A ha dersin ne oluyor? Yoksa Türk vatandaşlığı da bir çeşit emtiaya, metaya mı dönüştü?

Sen daha anlamadan onuru yerlere sererler. Türk olmak için dilini, marşını, tarihini bilmesine gerek olmamış. O topraklarda belli bir süre yaşamış, kültürünü öğrenmiş, sınanmış, kazanmış olmasına gerek kalmamış. 

Bakar açıkladığın ‘Türk Vatandaşlığı/Dolar’ paritesine, şak yatırır metayı, parayı ve bu topraklarda her türlü hakka sahip olur… Hemde Türklüğe saygı göstermeden, Türklüğü hiç anlamadan Kılıç Arslan’ı, Fatih Sultan Mehmet’i, Atatürk’ü anlamadan bu hakka sahip oluverir. Sonra da sözde bu ülkenin vatandaşı olarak senden bu millet hayır beklemeye başlar…

Ama elbette onlardan Türkler’e hayır gelemez… Çünkü bilmiyordur. Altyapısı yabancıdır, ilim, irfan olarak buna müsait değildir…

Bu topraklarda kazanır parayı, değerini başka ülkeye gönderiverir. Madde yabancı topraklara çekilmeye devam eder. Haliyle bu upucuz vatandaşlıkta kısa vadede enflasyonu, pahalılığı bir daha tetikler. 

Son olarak; Pek yatırımlık bir bilgi sayılmaz ama “Ekmek/TL” paritesi, teşviklere, iki yılda bir çıkan vergi af ve barışlarına, ucuz kamu banka kredilerine rağmen. Ve tabi ekmek ana maddesi buğdayın bir kısmının vergilerimiz ile karşılanmasına rağmen, kısa zamanda 10 TL’yi aşacağını bilmek, öngörmek için kahin olmaya gerek olmadığını da söylemek isterim...