Bu yazıyı kaleme almak için uzun bir müddet bekledim. Bekledim ki, her mevzuda ahkâm kesen kalemşörlerden ba’zıları bu hususta bir şeyler kaleme alsınlar... Bekledim ki, aile ferd’lerinin ve sevenlerinin acıları biraz dinmiş olsun... Merhûm Erbakan, aile’den aldığı esaslı dînî eğitim sebebiyle, lise talebeliğinden i’tibâren, hattâ büluğ çağına erdiğinden i’tibâren beş vakit namazını, Cum’a ve bayram namazlarını hiç atlatmadan kılmaya başlamıştı. İstanbul’a, İTÜ (İstanbul Teknik Üniversitesi’ne) kaydolduktan sonra, namazlarını aksatmadan kılması üzerine etrafındaki üniversite talebesi, kendisine “Hoca” lakabını taktılar. Askerlikte, üniversite hayatında ve öğrenci yurtlarında namazlarını kılanlar, dinî bilgileri her ne seviyede olursa-olsun, etrafı kendisine “Hoca” lakabını takarlar. Erbakan, Süleyman Demirel ve diğer Anadolu’lu talebeyi, İslâm’a ısıtmak ya da Anadoluluk safiyetlerini korumak maksadıyla, zaman zaman değerli ilim adamlarının sohbetlerine götürüyordu. Merhûm Tâhirü’l-Mevlevî’nin sohbetlerine sık sık gittiklerini bize bizzat Süleyman Demirel söylemişti. Demem o dur ki, Merhûm Necmeddin Erbakan, hayatı boyunca mehmâ imkân, ibâdetlerini yerine getirmeye çalışan samîmî bir Müslüman olarak yaşamıştır. Siyâset anlayışını, siyâsî hayatını, projelerini tenkid edebilirsiniz, fakat dînî veçhesini aslâ eleştirme hakkınız yoktur. Vefatı hastalığında, yoğunbakıma alındığında bile, yanında bulundurduğu, kiremit parçasıyla teyemmüm edip, ima ile namazlarını eda etmiştir. Kendisinin veya ailesinin talebiyle, eski Başbakan’lardan olduğu için, cenazesi devlet merasimiyle kaldırılabilinirdi. Bu takdirde, cenaze merâsimine başta Cumhurbaşkanı olmak üzere, TBMM’si Başkanı, Başbakan, Anamuhalefet Lideri, Genelkurmay Başkanı, Bakan’lar, Kuvvet Komutanları ve protokole dâhil diğer zevatın katıldığı, Ankara’da, TBMM’sinde merasim yapılır, bandonun çaldığı cenaze marşı eşliğinde kortej Ankara Atatürk Çiftliğine kadar yürür, cenaze burada, devlet mezarlığında, Başbakan’lara ayrılan bölümde toprağı verilebilinirdi. Merhûm Erbakan, devlet merasimi istememiştir. Belli ki, ailesine, cenaze namazını İstanbul, Fatih Camiî’nde kılınmasını, İstanbul’da, Merkezefendi Mezarlığı’ndaki aile makberinde, Merhûme eşi Nermin Erbakan’ın yanında defnedilmesini vasiyet etmiştir. Ailesi, vüsiyete uymuş, Ankara’da vefat eden Merhûm Necmeddin Erbakan için, Ankara’da Hacıbayram Camiî’nde, sabah namazını müteâkıp, çok büyük kalabalık bir cemaatin iştirakiyle cenaze namazı kılınmış, müteâkiben naaş husûsî bir uçakla İstanbul’a getirilmiş, İstanbul’da öğle namazını müteâkıp, Fatih Camiî’nde kılınan cenaze namazından sonra Topkapı’daki Merkezefendi Mezarlığı’na defnedilmiştir. Cenaze merasimi, bir devlet merâsimi olmadığı halde, başta Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, Başbakan, vazife ile yurt dışında bulunan Bakan’lar hariç, bütün Bakan’lar, milletvekilleri, Genelkurmay Başkanı adına onu temsilen Birinci Ordu Komutanı Org.Hayri Kıvrıkoğlu ve sayıları bir milyona kadar olduğu tahmin edilen Müslüman katılmıştır. Merhûm Erbakan, İslâm Âleminde de yakînen tanınan birisiydi. Bu vesiyle ile de muhtelif İslâm ülkesinden de katılanlar olmuştur. Fatih Camiî’ndeki cenaze namazına Türk televizyonlarının alakası çok büyüktü. Millî kanalların hemen hemen hepsi, cenaze namazını canlı olarak yayınlamış, İslâm ülkeleri başta olmak üzere, dünya televizyonlarının ekserisi bu cenaze namazını canlı olarak vermiştir. Büyük kalabalığa rağmen, bir cenaze namazının, cenaze merasiminin, bid’attan uzak, sünnete tam uygun olarak, nasıl yapıldığı başta Türk Efkâr-ı Umûmiyyesi olmak üzere, İslâm Âlemine ve dünya Ekâr-ı Umûmiyye’sine gösterme fırsatı kaçırılmıştır. Merhûm Erbakan’ın cenaze namazı, kendisinin dâvâ arkadaşlarından, eski milletvekili, eski senatör, Diyânet İşleri eski Başkan’larından, Lütfi Doğan tarafından kıldırılmış, tezkiye ve helallık Diyânet İşleri Başkanı Muhterem Prof.Dr. Mehmet Görmez tarafından alınmıştır. Ne yazık, oğul Fâtih Erbakan’a da bir konuşma yaptırılmıştır. Diyânet İşleri Başkanı’nın tezkiye ve helallık alma konuşması ile oğul Fatih Erbakan’ın konuşması sünnete aykırı, tam bir bid’attır... Vefat etmiş bir insan, dünyevî bütün rütbe ve mansıplarından kurtulmuştur. Artık, unvanı Allah’ın huzurunda “Er kişidir”, Allah’ın huzurunda rütbe’lerin en büyüğü, “Ubûdiyyet”, Abd’lik (kulluk) mertebesidir. Sevgili Peygamber’imiz, “Allah, bir kulunu, Pâdişahlıkla, kulluk (kölelik) arasında muhayyer kıldı da, o kul, Abdiyyeti (köleliği) ihtiyar etmiştir.” buyurmuştu. Bu sebeple, Diyânet İşleri Başkanı’nın tezkiye ve helallık alma sırasında, Merhûm Erbakan’ın Mehâsinin’den (dünyevî güzelliklerinden) rütbe ve makamlarından bahsetmesi bid’attır. Hele hele oğul Fâtih Erbakan’ın, uzun uzun babasından bahsetmesi, en azından cenazeye katılanlara, ta’ziyette bulunanlara çok kısa bir teşekkür etmesi gerekirken, bir nev’i siyâsî vasiyetini aktarırcasına, apolitik bir konuşma yapması, düpedüz bir cahiliyye adeti, düpedüz bir bid’attır. Cenaze namazı sırasında ve cenazenin Makber-i Mahsusuna naklinde, üniformalı parti zaptiye’lerinin hareketleri ve cenaze alayı arasından “Mücâhid Erbakan” tarzında slogan atılması da bid’attır. Hattâ yüksek sesle Tekbir getirilmesi de yine bid’attır. İslâm dininde, vefat eden birisinin arkasından mâtem tutulmaz, yas ilân edilmez. Yakınlarından birisi ölen aile ferd’leri, azâmi üç gün evde ta’ziye ziyareti için gelenleri beklerler. Üç gün geçtikten sonra normal hayatlarına dönerler. Eşi vefat etmiş bir kadının, istisnâ olarak beş veya yedi gün, evinde ta’ziye ziyaretçilerini beklemeleri uygun görülmüştür. Şaman geleneğinde ve ba’zı Şiî’lerde görüldüğü gibi, vefat edenler için mum yakılması, kabirlere yemekler bırakılması, vefat edenleri yalnız bırakmamak sâkıyla geceleri nöbet tutulması, çadırlar kurulması, ziyâretçilere ikramlarda bulunulması İslâm ve ehl-i Sünnet akidesinde yoktur. Şehr’in anacadde ve sokaklarına merhum’un resimlerinin asılması, abartılı bir şekilde, “Bir milyon hatim” bilmem şu tarih’te, merasimle duasının yapılacağının ilân edilmesi bid’attır. Allah indinde önemli olan, kemiyette kesret değil, ihlas ve samîmiyettir. Riya ile “Bir milyon hatim” yerine, ihlas ile tek bir hatim, hattâ bir Fatiha, üç İhlas Allah indinde daha makbuldür. Sünnete aykırı, birer bid’at olan bu hareketler, Merhum Erbakan’ın ruhunun muazzeb olmasına vesiyle olmuştur...