26 Mart 2017 tarihli- yani tam 3 sene önce- yazdığım bir yazı var; 

Yaşlanmak Tehlikeli ve Yasaktır’

Bunu dile getirdiğimde karşılaştığım, yaşadığım megakentte yaşlıların yolda yürürken kısıtlı hareketleri karşısında onları sabırsız insanların itip kalkmasından, metroda ayakta kalıp uyku numarasına yatan bencil gençlere delirdiğimden, metrobüse ulaşmak için bir türlü binemedikleri asansörler kapılarında beklerken acı çeken gözlerinden, market kasalarında ki bir türlü paralarını çıkaramayıp arkadakilerin söylenmelerine maruz kaldığından ve hatta yaşlının yaşlıyı bile sallamamasından çok etkilenmiştim.

Sanki herkes hiç yaşlanmayacak kadar dünyayı kendilerine garanti etmişlerdi.

Sonra… yüzyılın son sürüm vebası girdi hayatlarımıza…

Dünya bu virüse şaşkın. 

Devletler kendince tedbirler aldı.

Tedbir için geç kalanlar ayvayı yedi diyemeyeceğim. Ne nasıl gelişti, kim suçlu kimin allah belasını versin bilemeyiz.

Ama ülkeler doğal olarak bazen kısmi bazen resmi önlemler aldı. Dünya birbirine benzer önlemler içindeyken Avrupa ve Amerika’da ölümler hızla arttı. Panik havası sardı herkesi.

En ilginci ise ki bugün girdiğim konuya cuk oturmakta. 

Ben dünyanın yaşlı nesile bu kadar duyarsız kaldığını bilmiyormuşum. Sadece biz de değilmiş umarsızlık.

İngiltere, hiç korunmayacağız. Gençler yaşasın, yaşlılar yaşarsa kalsınlar, gibi Zihni Sinir bir karar verdi. Korunma yok bağışıklığınızı geliştirin!

Orada bir dönem bol miktarda virüsü yiyenlerin, bağışıklık sistemi arttı mı çöktü mü bilemiyoruz. Ancak görünen o ki 65 yaşın çok üstünde ki prensleri de pozitifi hanesine yazdırdı. 

Virüs bu para pul peşinde değil.

Herkes risk altında.

Başka bir yaşlı düşmanlığı İspanya ve İtalya’da Huzur Evlerinde çalışan sözüm ona duyarlı çalışanları arasında yaşandı.

Onlar virüsün katlanarak yaşandığı ülkelerinde yaşlıları yataklarında terkettiler. Ve dramatik yaşlı ölümlerine sebep oldular.

Kabus gibi! Korku filmi mübarek !

Allah zalimin eline düşürmesin ! 

Vicdan versin yüreklerimize !

Evet

Son iki haftadır fokus; 

Koronovirüs !

Yatıyoruz korona, kalkıyoruz korona

Taç anlamına geliyor.

Çaktırmadan da tepemize oturdu.

Sessiz bir trajedi yaşanmakta tüm dünyada

Eskiden yaşanan hayat hikayeleri filmlere konu olurdu. Değişim ona da el attı.

Önce film çekiliyor. Sonra yaşayın lan ey insanlar, deniyor.

Transcontinental Express, Cenova istasyonundan bin kadar yolcuyla hareket eder. Paris, Brüksel, Amsterdam, Kopenhag ve Stockholm güzergahını izleyecek olan trene maalesef ölümcül bir virüs taşıyan mahkum gizlice biner ve mikrobu trendeki yolculara bulaştırmaya başlar. Salgın yayılırken tek çare kalmıştır, ya tren yok edilecek, ya da tüm vagonlara geçmeden acil bir önlem alınacak…

İşte hatırladığım ilk salgın filmi; Cassandra Geçidi -Cassandra Crossing…

Ve yıllara yayılan  bir sürü takıntılı virus filmleri peşpeşe…

Daha yakın tarihlerde çekilen başka bir film; 

Salgın (Contagion) 2011

Hava ve solunum yoluyla rahatlıkla geçen ve insanları birkaç gün içinde öldüren, ölümcül bir virüs salgın şeklinde dünyaya yayılmaktadır. Uzmanlardan oluşan medikal bir ekip, salgına çare bulmaya çalışırken, insanlarda virüsten daha da hızlı yayılan panik halini kontrol altına almaya çalışır. 

İnsanlar hem canlarını kurtarmaya çalışırlar hem de dağılmanın eşiğine gelen toplumsal hayata tutunma mücadelesi verirler.

Çok yeni ve en son virüs dizisi ise şimdi yaşadığımız tipe birebir uyuyor.

Güney Kore dizisi My Secret Terrius'in 10. bölümünde net olarak  ifade edilen corona virüsün 5 dakikada doğrudan akciğerleri hedef aldığı ve 2 ila 14 gün kuluçka süresinde olduğu … dizide koronanın dünyadaki ölüm oranını yüzde 90 lara çıkarmak için üzerinde oynanarak mutasyona uğradığı belirtiliyor ve virüsün şu anda tedavi veya aşısı olmadığı bilgisinin verilmesi de çok dikkat çekici…

Dünya kabuk değiştirmeye değil yok edilmeye hedeflenilmiş gibi…

Öyle böyle, yumurta mı tavuktan , tavuk mu yumurtadana bakacak bir hal kalmadı. Ama onur insanoğlunun en güzel yanı olmalı.

Kendine istemediğin bir şeyi, başkasına da yapma!!

Biz yaşlılara saygıyı, hürmeti, yardımı öğretilerek büyüyen bir nesiliz. Canlı canlının dostudur.

Lütfen bunu hatırlayınız!!!

Başka bir durum var tabii haklısınız.

Yaşlılar da bir türlü yaşlanmayı bilmiyordu.

Yok ölümsüzlük aşısı, gençlik iksiri, botoks, gerdir babam gerdir. Elimi öpme bana teyze deme…

Haklısınız.

Nişantaşı’nın virus sonrası evde kalan yaşlılarının, kapanan kuaför, spor, güzellik salonlarından faydalanamayınca merak etmeyin hepsi yaşlarını doya doya yaşayacaklar.