ULUSLARARASI HUKUK SİSTEMİ ÇÖKTÜĞÜNDE DÜNYADA NELERİN YAŞANABİLECEĞİNİ KİMSE KESTİREMEZ. Son on yıllarda, özellikle dünyanın tek kutuplu hale gelmesinin sonrasında yaşanan siyasi gelişmeleri özet olarak tanımlamak gerekirse ne denilebilir? "Dünyanın çivisi çıktı"da denilebilir belki, fakat daha bilimsel bir tanımlama şu mu oluyor: "Dünya güvenlik sistemi iflas etti." İnsanın tüylerini diken diken eden bir saptama, ama doğruluk oranı oldukça yüksek bir saptama... Sanırım başka bir tanımlama, dünyanın çeşitli bölgelerinde birer insanlık ayıbı yaşanmasına neden olduğu halde kınanmayan, meşruiyeti tartışılmayan, güdümlü medya aracılığı ile sunulan gerekçeler çerçevesinde kabul gören zorbalık karşısında "kuzuların sessizliği"ni anlatmakta yetersiz kalabilirdi. Evet, "dünya güvenlik sistemi iflas etti"; "zulmün önlenmesi için insanlığın ortak hareket etmesi" önerileri BM'de veto edilebiliyor! Şu iki haberin aynı gün, aynı gazetede yanyana gelebilmiş olması, dünyanın güvenlik sisteminin iflasından başka türlü açıklanabilir mi? 1) "Başbakan Gül, 'Bu kadar Filistinli'nin dünyanın gözü önünde öldürülmesi gerçekten çok dehşet verici." 2) "Ortak Vizyon Belgesi'ni değerlendiren CHP Genelbaşkan Yardımcısı Onur Öymen AKP'ye sordu, 'İsrail'in Gazze'ye saldırısı üzerine AB ülkeleri de dahil BM Güvenlik Konseyi ükeleri bir kınama kararı almaya çalıştılar, ABD veto etti. Şimdi siz bu masum Filistinlilerin canına mal olan bu saldırının kınanmasından yana mısınız AB ülkeleri gibi, yoksa bunu veto eden ABD'den mi yanasınız?" Dünya güvenlik sisteminin iflas ettiği bir dönemde dehşet verici çelişkiler yaşadığımızın farkında mıyız? Batı'nın öteden beri varolan güvenlik sorunu, ancak Birleşmiş Milletler (BM) platformunda, üye ülkelerin elele vermeleri ve uluslararası hukuka sahip çıkmalarıyla bir çözüme kavuşturulabilir. Aksi halde, güçlünün çıkarlarını zorla kabul ettirdiği bir "orman yasası" egemen olur dünyamıza. Uluslararası hukukun iflas ettiği böyle bir kargaşa ortamı da, insanlığı ebedi huzursuzluğa mahkum edebilir. İnsanların, ülkelerin hiçbir konuda birbirlerine güven duymadıkları bir dünyada olabileceklerin boyutunu kimse kestiremez.. KAYGILARIMIZ FİLİSTİNLE SINIRLI DEĞİL İsrail kendi formülünü, sınırlarını kendi çizdiği bir İsrail haritasını hayata geçirebilecek bir ortamı yaratma peşinde. Filistin'de, Gazze'de yaşanan vahşet derecesindeki şiddet, kimin, ne amaçla, ne yaptığının belli olmadığı bir kaos ortamının oluşması için özellikle körükleniyor izlenimi veriyor. Gazze'de yaşananlar karşısında BM sisteminin bu kadar zavallı, bu kadar etkisiz kalması, insanlık adına hiç yaşanmamış olması gereken bir durumdur. Filistin'de, Gazze'de bir insanlık dramı yaşanıyor. Bu vahşeti BM, Kosova'da, Bosna'da, Srebrenica'da yaşanan "provaları" izlediği duyarsızlıkla izliyor. Avrupa'nın orta yerinde sergilenen Müslüman kıyımına İslam dünyasının gerekli tepkiyi göstermemesi, "Süper güç"ün Afganistan ve Irak'ı işgaliyle sonuçlandı. Süper gücün amaçları da süper; 5 bin devletçikten oluşan, yönetilmesi, yönlendirilmesi kolay bir dünya haritası oluşturmak istiyor. Fakat, "Büyük İsrail" planının vahşet derecesinde bir şiddet eşliğinde hayata geçirilme operasyonlarına da ses çıkarmıyor. Üstüne üstlük BM'de İsrail'in durdurulması konusundaki önerileri de veto ediyor. BM'nin, Güvenlik Konseyi'nin varlık nedeninin sorgulanmasını gerektirecek bir durum. Kaygılarımız yalnızca Filistin'le sınırlı değil. Ülkelerin dünya savaşları sonrasında biraraya gelerek oluşturdukları uluslararası hukuk sisteminin giderek çökmekte olması, insanlığın geleceği açısından ürkütücü bir gelişmedir. Hukukun sustuğu yerde, her türlüsünden vahşetin kapısı aralanmış olur. Bu aralanan kapıdan hangi toplumun hangi felaketlerle yüzyüze gelebileceğini kimse kestiremez. Bugün çıkarları gerektirdiği için uluslararası hukukun ayaklar altına alınmasına göz yumanlar, yarın bu yaptıklarından büyük bir pişmanlık duyacakları bir duruma düşebilirler. Tarihin derinliklerinde, ayak altına aldıkları hukuktan aman dileyen pek çok örnek bulabilirsiniz... İsrail helikopterlerinden yağdırılan füze ve roketler, Gazze'de Filistinlilere dehşeti yaşatıyor. Gazze'de elektrik yok, su yok, iş yok, aş yok.. Gazze cehennem gibi... BM teşkilatında, Güvenlik Konseyi'nde, Genel Kurul'da görev yapan binlerce diplomat, Gazze'deki insanlık ayıbını aynen Bosna'da, Prizren'de ve Kosova'da olduğu gibi duygusuz bakışlarla izliyorlar... Bu sistemin değiştirilmesi, bu aşamada çok zor. Oynatılan taşlar yerlerine oturuncaya kadar insanlık çok acılar yaşayacak. İsrail'in Gazze'deki insanlık dışı saldırıları, Filistin halkının giderek Hamas'ın çevresinde kenetlenmesine neden olacak, Ortadoğu'daki yangın büyüyecektir. Şiddetin tırmandırılıp çözümsüzlüğün körüklendiği aşamada da İsrail özellikle ABD'li neoconların desteğini arkasına alarak, "Genişletilmiş İsrail Planı"nı masaya çözüm önerisi olarak koyacaktır. Tarihin her devrinde güçlünün kafasındaki plan hayata geçirilirken güçsüzlük acizler, bedel ödemek durumunda kalmışlardır. Clinton zamanında söylemişti; "Filistin sorunu çözülmeden Ortadoğu'ya barış gelmez" demişti. Çok doğru bir saptama. Fakat adil bir çözüm bulunması için, Türkiye'nin "çözümü kolaylaştırma çabaları" dışında, elini taşın altına koyan yok. Kararlı bir şekilde tarafları masaya davet edebilen bir güç yok. Bu acizlik, kollektif barışın, uluslararası hukukun iflası anlamına gelmiyor mu? Filistin'de yaşananlar, hem insanlık dışı, hem de içinde bölgeyi ateşe verebilecek tehlikeler barındıran bir gelişmedir. Gelişmelerin gerçek nedenini görmek zorundayız. KÜPE: Toplum güven üstüne kurulmuştur. South