ARAMIZDA BİNLERCE KİLOMETRE VAR; DOĞU TÜRKİSTAN GÖZDEN IRAK, AMA ASLA GÖNÜLDEN IRAK DEĞİL. TARİHİ VE KÜLTÜREL BAĞLARIMIZ NEDENİYLE DOĞU TÜRKİSTANDA YAŞANANLARI GÖZARDI EDEMEYİZ. İNSANLIK, MATBAAYI, KAĞIDI, İPEĞİ, KUMAŞ VE SERAMİK BOYASINI, ÇEŞİTLİ MÜZİK ALETLERİNİ, MÜZİK KURALLARINI, AKUPUKTURU, MİNYATÜRÜ, KARİTÜRÜ, İSLAM YAZISININ ESTETİK KURALLARINI GELİŞTİREN VE BATIYA TAŞIYAN UYGUR TÜRKLERİNİN DRAMINA İLGİSİZ KALAMAZ. Doğu Türkistan, Batılıların Orta Asya dedikleri Türkistan coğrafyanın en doğu bölgesi.. Doğu Türkistan ile aramızda binlerce kilometre var.. Doğu Türkistan gözden ırak, fakat asla gönülden ırak değil.. Olamaz da.. Çünkü Türkler, yurt edindikleri coğrafyaların üstün özellikleri nedeniyle, tarihin her döneminde diğer milletlerin ilgi odağı olduklarından, ortak bir kader yaşamışlar ve yaşamaktadırlar. Altını çizerek sormak isteriz: Günümüzde Orta Doğu'da, Balkanlarda, Kafkaslarda ve Türkistan'da yaşanan gelişmelerin bizim coğrafyamızın paylaşılma kavgası olduğunun farkında mıyız? Ortadoğu haritasındaki sınırların, 1. Dünya Savaşı sonrasında, Osmanlı'dan koparılan topraklar üzerinde emperyalist ülkeler tarafından, Türkistan haritasındaki sınırlarının da, 1924'de, Sovyetler Birliği yöneticileri tarafından belli bir amaçla çizilmiş yapay sınırlar olduğunu biliyor muyuz? Küresel güçlerin, Türkistan'daki kardeş ülkelerin elele vermeleriyle ortaya dünya dengelerini altüst edebilecek yepyeni bir gücün çıkmasından korktuklarını ve bunu her zaman elbirliği ile engellemeye çalıştıklarını biliyor muyuz? Ülkelerin güvenlik sınırlarının siyasi sınırlarının çok ötesinden başladığının bilincinde miyiz? Doğu Türkistan'da yaşayan Uygur Türkleri, tarihlerinin önemli dönemlerinde, hep Anadolu'daki kardeşleriyle elele verme gereği duymuşlardır. 1402'deki kardeş kavgasını hatırlamak bile istemeyiz, ama kuruluş ve yükseliş dönemlerinde Osmanlı Türkistan'la yakından ilgiliydi. Osmanlı sarayında uygur alfabesiyle yazıp çizen katipler vardı. Hatta, Fatih Otlukbeli Savaşı sonrasında Özbek hanına gönderdiği zafername uygur alfabesi ile yazılmıştı. Gazi Yakup Han, 1863'te Bedevlet'i (Kaşgarya) kurduğunda, dönemin Osmanlı Sultanı Abdülaziz adına hutbe okutmuş, sikke bastırmış, Hoca Seyyid Töre'yi elçi olarak göndererek Osmanlı'ya biat ettiğini bildirmiştir. Abdülaziz de Yakup Han'a "Emir-ül Müminin" ünvanı vermişti. Ünlü Türk Müziği bestekarı olarak tanıdığımız Abdülkadir Töre, İstanbul'a yerleşen Hoca Töre'nin oğludur. 2. Abdülhamit de Türkistan coğrafyasındaki gelişmeleri yakından izlemişti. Enver Paşa'nın Teşkilat-ı Mahsusa'yı kurduğunda Türkistan'a gönderdiği Adil Bey başkanlığındaki 5 kişilik ekibin oralarda yaptıkları, bugün bile efsane gibi anlatılmaktadır. ( Asya'da Beş Türk-Ötüken Yayınları) Türkistan-Anadolu dayanışmasının en yakın örneğini 1933'de yaşadık. Hoca Niyaz Hacı Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti'ni kurduğunda, bizim bayrak ölçülerimizi ve ay yıldız simgesini aynen kabul etmiş yalnız zemin rengini mavi yapmıştı. Hoca Niyaz, Ankara'ya bir heyet göndermiş, "Gökbayrak'tan Albayrak'a selam" mesajı iletmişti. Türkistan'dan gelen heyet Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde büyük bir heyecanla karşılanmıştı. Atatürk, "Sovyetler Birliği birgün dağılacak, kardeş ülkeler bağımsız olacaklardır. O gün onlar bize gelemezlerse, biz onlara gitmeliyiz" uyarısını da o yıllarda yapmıştı (1936). 1933'de kurulan Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti bazı Uygurların Çin'le işbirliği yapmalarıdan dolayı uzun ömürlü olamadı. 1944'de kurulan Doğu Türkistan Cumhuriyeti, Türkiye Cumhuriyeti'nden beklenen ilgiyi görmedi. Türkiye, o günkü küresel koşullar gereği, Sovyetler Birliği'ni ve Çin'i karşısına almak istemiyordu. Okullarda okutulan tarih kitaplarında Türkistan'a, Batılıların terminolojisinden alınan ilhamla Orta Asya deniliyor, oralarda yakın tarihte kimlerin yaşadığından, nelerin yaşandığından hiç söz edilmiyordu. Türkiye, Atatürk'ün uyarısına rağmen hazırlıklı değildi; 1991'de Sovyetler Birliği dağıldığında, Türkistan coğrafyasındaki kardeş ülkelerle elele verme becerisini gösteremedi. Onların ekonomik açıdan kendi ayakları üzerlerinde durabilmelerine yardımcı olamadı. ÇİN MEDYASI BÜYÜK TÜRKİSTAN OLASILIĞINDAN SÖZ EDİYORDU Sovyetler Birliği'nin dağıldığı günlerde, Çin medyasında yapılan yorumlarda, Adriyatik'ten Çin Seddi'ne uzanan Büyük Türk Dünyası'nın oluşabilme olasılığından ve bunun Çin için büyük bir tehdit olacağından ciddi ciddi söz ediliyordu. Türkiye, Türkistan coğrafyasında birbirlerinin rakibi olan küresel güçleri dengeleyebilecek bir politikanın mimarı olabilirdi, olmalıydı. Türkiye, tarihin omuzlarına yüklediği görevi yerine getiremesinin sonucunda ortaya çıkan durumdan elbette memnun değildir. Sovyetler Birliği'nin dağılmasının sonrasındaki gelişmeleri kısaca anımsayalım.. En yakınımız Azerbaycan'dı. Elçibey'in uzattığı eli, O'nun uzattığı anlamda tutamadık. Kafkasya'nın en kaliteli petrolünü, doğalgazını, küresel güçlerin rekabetini dengeleyerek Azerbaycan'ın başkanlığındaki bir organizasyonla Akdeniz'e ulaştırmayı başaramadık. Azerbaycan'ın öz toprağı Karabağ Ermeniler tarafından işgal edilirken Elçibey'in yaralıları taşımak için helikopter isteğine bile olumlu yanıt veremedik. O dönemde Özal Amerika'da, Baba Bush'un çiftliğinde çok özel bir misafir olarak ağırlanmaktaydı. Ne yapması beklenirdi? Özal'ın, kendisine "turgıt" diye hitap eden Baba Bush'a, "Sevgili stratejik ortağım, sen bağımsız bir devlet olan Kuveyt Saddam tarafından işgal edildiğinde nasıl BM onayı ile bir koalisyon gücü oluşturup kurtarılmasına öncülük ettinse, bağımsılığını yeni kazanmış Azerbaycan'ın Karabağ'ının kurtarılması için de aynı duyarlılığı göstermeni bekliyorum" demesi gerekmez miydi? Türkmenbaşı Sefer Murat Niyazov'un 42 dolardan teklif ettiği doğalgazı, Rusya ve İran üzerinden ve kat kat fazla para ödeyerek almaya mahkum oluşumuzun bir açıklaması var mı? Sovyetler Birliği'nin dağılması sonunda, tarihin omuzlarımıza yüklediği sorumluluğun da, önümüze koyduğu tarihi fırsatın da farkında değildik. Türkiye'nin Türkistan coğrafyası ile elele vermesiyle ortaya çıkacak gücün küresel dengeleri nasıl etkileyebileceği konusu tüm dünyada konuşuluyordu, ama Türkistan bizim gündemimizde değildi. O kadar ilgisizdik ki, Washington'dayken, Karabağ'ın işgali konusundaki düşüncelerini soran Amerikalı gazetecilere Özal, "Onlar Şii biz sünni; onlar İran'a daha yakın" diyebilmişti. Oysa Azerbaycan Türkistan'ın anahtarıydı. Özal'ın daha sonraki çabalarının Soros Vakıfları'nın gölgesinde başarısız kalmasında bu talihsiz söylemin büyük rolü olmuştur. HAYDAR ALİYEV "SİYASİ BİRLİK" ARZULAMIŞTI Haydar Aliyev de, Türk dünyasının, Türkiye'nin öncülüğü ile küresel çapta ses getirebilecek işler yapabileceğine inanıyordu. Hatta Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde yaptığı bir konuşmada, "Azerbaycan'la Türkiye arasında bir siyasi birlik"ten söz etmişti. Bu az bilinen gerçeği, zamanın Meclis Başkanı Hüsamettin Cindoruk, Haydar Aliyev'in Dolmabahçe Sarayı'nda düzenlenen ölüm yıldönümünde vurgulamak gereği duymuştu. Clinton Meclis'te yaptığı konuşmada, "21. yüzyılın kaderi bu mecliste alınacak kararlar çizecektir" derken dolaylı yoldan Amerika'nın çıkarlarını gözetiyor olabilir, ama Haydar Aliyev'in samimiyetinden kuşku duyulabilir mi? 1996'da, hem Rusya'nın hem de Çin'in tehdidi altında olan Kazakistan Devlet Başkanı Nur Sultan Nazarbayev, "Türk dünyası olarak biran önce elele veremezsek emperyalist ülkelerin oyuncağı oluruz" demişti. Cesaretle, açık yüreklilikle yapılmış önemli bir uyarıydı. Mesajı değerlendiremedik, tarihin omuzlarımıza yüklediği görevin gereğini yapamadık. 1991 öncesinde Türkistan'la aramızda Sovyetler Birliğinin çektiği bir "Demir Perde" vardı. Şimdilerde, kardeş ülkelerin Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) çatısı altına alınmasıyla, aramıza bir de "Çin Seddi" çekildi. Bilindiği gibi Rusya ve Çin'in önemli üyeleri olduğu ŞİÖ'nün temel misyonu, "Üç Şer Kuvvet" saydığı terörizm, bölücülük ve aşırılıkla mücadeledir. Yani, Doğu Türkistan'daki Uygurlar ve Batı Türkistan'daki kardeş cumhuriyetlerde yaşayanlar "Türk'üm" ya da "Müslüman'ım" dediklerinde terörist muamelesi göreceklerdir. İnanılır gibi değil, ama gerçek; 11 Eylül sonrasında İslam ülkelerini potansiyel terörist bataklığı ilan eden ABD, Çin'in bu politikasını desteklemesi karşılığında, kendi ülkelerinde bağımsızlık mücadelesi veren Doğu Türkistan'ı terörist örgütler listesine aldı! 1991sonrasında, Sovyetler Birliği'nin dağılması ardından yaşadıklarımız, milletlerin, yüzyılda bir karşılarına çıkan tarihi fırsatları değerlendiremediklerinde ne gibi sıkıntılar yaşayabileceklerini göstermesi açısından çok ilginç bir örnek.. Herşeye rağmen umutsuz olmamalıyız, Doğu Türkistan için yapabileceğimiz önemli şeyler var.. 1. Yarın devam edeceğiz..