(Bir Soykırım İddiası Nasıl İcat Edilir?) GİRİŞ: Yunanistan, 1914 yılında I. Dünya Savaşı’nın başlaması ile Pontuslu Rumların sistematik baskıya maruz kaldığını, 1915’ten itibaren mallarının yağmalandığını ve Anadolu’nun içlerine zorunlu göç ettirildiklerini ve 1918 yılına kadar 250.000 Rum’un öldürüldüğünü iddia etmektedir. 1919’da Atatürk’ün Samsun’a çıkması ile “soykırımın” ikinci safhasının başladığı ve 1923 yılına kadar 100.000 civarında Rum’un daha öldürüldüğü savunmaktadır. Yunanistan, sonuç olarak 1916 ve 1923 yılları arasında 350.000 civarında Pontuslu Rum’un Türkler tarafından soykırıma uğratıldığını iddia etmektedir. Atatürk’ün Samsun’a çıktığı gün olan 19 Mayıs, Yunanistan Parlamentosu tarafından 24 Şubat 1994 tarihinde “Pontus Yunanlılarının Soykırımını Anma Günü” olarak kabul edilmiştir. Parlamento kararı ile resmiyet kazanan bu iddialar sonrasında karar, 7 Mart 1994’te Cumhurbaşkanı Kostantin Karamanlis tarafından da onaylanarak yürürlüğe girmiştir. Eski çağlarda Grekler, Karadeniz’e “deniz” manasında “ Pontus ” adını vermişlerdir. Karadeniz’in güney sahillerine de aynı isim verilmiş ve bölge sakinlerine de Pontuslu denilmiştir. Bu kapsamda bugün için “Pontus” kelimesinin psikolojik savaş unsuru olarak, Anadolu toprakları üzerinde Türk Devleti’nin meşruiyetine gölge düşürmek, kavram ve kafa karışıklığı yaratmak amacıyla Yunanistan tarafından uluslararası arenada bir araç olarak kullanıldığı görülmektedir. Bu çerçevede, 12’nci yüzyıldan bu yana yabancı kaynaklarda dahi “Türkiye” ve “Türk Yurdu” olarak geçen Anadolu’daki bir coğrafi bölge olarak Doğu Karadeniz isminin kullanılması sadece gerekli değil, aynı zamanda da doğru bir yaklaşımdır. Başta Yunanistan devleti olmak üzere çeşitli çevrelerce ileri sürülen “katliam-soykırım” iddiaları için de “Doğu Karadeniz Rum soykırımı” iddiaları tabirinin kullanılması gerektiğine inanıyorum. Bunun dışındaki isimlendirmelerin ise zorlama ve Oryantalizm olduğunu düşünüyorum. 13 EYLÜL 1921 VE SÖZDE DOĞU KARADENİZ RUM SOYKIRIMININ İCAT EDİLMESİ Doğu Karadeniz Rum soykırımı iddialarına ilişkin araştırmalar açısından, belge ve doküman incelemelerinin; 13 Eylül 1921 öncesi ve 13 Eylül 1921 sonrası olarak ikiye ayrılması gerekmektedir. Döneme ilişkin belgeler ve bunlara yönelik araştırmalar, 13 Eylül 1921 tarihinde Mustafa Kemal liderliğinde kazanılan Sakarya Meydan Savaşı’nın, bu iddialar için dönüm noktası olduğunu göstermektedir. 23 Ağustos 1921 tarihinde başlayan Sakarya Meydan Muharebesi’ni kaybedeceğini anlayan Yunanlılar,15 Eylül 1921 tarihinde Türklere silah zoru ile yapamadığını, diplomasi ve propaganda ile yapabilmek amacıyla Milletler Cemiyeti Genel Kurulu 5 nolu Kadınlar ve Çocuklar Komitesi’ne M.V.Dendramis aracılığı ile başvuruda bulunmuş, Birinci Dünya Savaşı’nın ilan edilmesi ile Mondros Ateşkesi arasında Doğu Trakya ve Anadolu’da toplam 628.945 Osmanlı Rum vatandaşının sürgün edildiğini öne sürmüştür. 1923 Lozan Antlaşması öncesinde, “Ekümenik Patrikhane” ünvanını kullanan Fener’in resmi istatistikleri olduğunu belirten Yunanistan temsilcisi M.V. Dendramis, var olan listelerin, Piskoposluk, yerel bölge ve hatta aile bazında alındığını ileri sürmüştür. Doğu Trakya 252.276 İstanbul 18.872 Çanakkale25.430 Balıkesir43.815 İzmit8.336 Bursa12.076 Konya1.270 Kastamonu14.413 Sivas21.448 Trabzon231.579 Toplam628.945 Sürgün edilen Osmanlı Rum vatandaşlarının, Doğu Trakya Rum’larından 50.000, Çanakkale, Bursa ve İstanbul bölgesindeki Rumların % 15 ile % 20 arasındaki bir oranının ve Konya, Kastamonu, Sivas ve Trabzon’dan ise 100.000 kişi olduğunu, sürgün edilenler arasındaki kadın ve çocuklar için ayrı bir istatistik olmadığını ve tahminen 300.000 kişinin kadın ve çocuklardan oluştuğunu belirtmiştir. Bu şekilde, resmi olarak Yunanistan Devleti, Sakarya Meydan Muhaberesi’ni kaybetmesinden hemen 2 gün sonra farklı bir yerde farklı bir biçimde saldırıya geçmiştir. Yunanistan Devleti’nin başvurusunda dikkati çeken nokta ise; kayıpların İngilizce “perish” kelimesi ile yazılması, kırım, katliam veya herhangi bir başka öldürme kelimesinin yer almamasıdır. Bu diplomatik bir Yunanistan devleti belgesidir. Belgenin devamında ise geri kalan sürgünlerin, Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan hemen sonra geri döndükleri belirtilmektedir. Bu belge, soykırım iddiaları kapsamında Yunanistan tarafından dile getirilen; Birinci Dünya Savaşı sırasında Doğu Karadeniz bölgesinde katledildiği ileri sürülen Rumlara ilişkin 250.000 rakamını 150.000 kişi azaltmaktadır. Ayrıca hayali rakamlarda toplam 628.945 kişinin yaklaşık 300.000’inin kadın ve çocuklardan oluştuğu yazılmıştır. Geri kalan sayı, zorunlu sürgüne tabi tutulduğu iddia edilenlerin erkek nüfus olduğu manasına gelir ki, bu da “Rum erkek nüfusun, zorunlu olarak Amele Taburları’nda askere alınıp yok edildiği” efsanesini yok etmektedir. BELGELERİ IŞIĞINDA 13 EYLÜL 1921 ÖNCESİNDE SÖZDE DOĞU KARADENİZ RUM SOYKIRIMI 13 Eylül 1921 öncesinde Doğu Karadeniz bölgesi için basılan temel Yunan ve Rum propaganda kitap ve belgelerini incelediğimizde iki ayrı yaklaşımın ortaya çıktığını görüyoruz. Birinci yaklaşımda, Birinci Dünya Savası sırasında zorunlu sürgün uygulamasına maruz kalan Rum’ların, “sürgün sırasında kötü muamele ile karşı karşıya kaldıkları, açlık, yorgunluk ve cinayete maruz kaldıkları yazmaktadır. İkinci yaklaşımda ise Yunan ve Rum propaganda kitaplarında sergilenen, zorunlu sürgün uygulaması sırasında yaşanan hiç bir kötü olaydan bahsedilmemektedir. Ayrıca yine hayali rakamların verildiği kitaplarda, Doğu Karadeniz bölgesi için Osmanlı Nüfus istatistiklerinin yaklaşık 3 katı yaşayan bir Rum nüfusun hayatta olduğu ileri sürülmektedir. Doğu Karadeniz bölgesinde, Güney Rusya ve Kafkaslar’da 700.000 ile 950.000 arasında fiili Rum nüfus varlığından bahsedilmektedir. Birinci Yaklaşımla Basılmış Bazı Temel Yunan, Rum ve Yabancı Belgeler: Amasya-Samsun Piskoposu Germanos tarafından kaleme alınan ve Pon-Pontic isimli kongreye gönderilen 1918 tarihli mektupta Doğu Karadeniz bölgesi için zorunlu sürgün uygulamasına maruz kalan 160.000 Osmanlı Rum’unun ancak 1/10 ile 1/20’sinin hayatta kalabildiği iddia edilmektedir. Rene Puaux tarafından 1919 tarihinde yazılan “La Deportation et le rapatriement des Grecs en Turquie” isimli kitapta, 1923 Lozan Antlaşması öncesinde “Ekümenik Patrikhane” ismini kullanan Fener’in istatistiklerine gönderme yaparak, Birinci Dünya Savaşı sırasında, Trakya’dan 88.485, Anadolu’dan 114.559 ve Doğu Karadeniz Bölgesi’nden 257.019 olmak üzere toplam 490.063 Rum’un zorunlu sürgün uygulamasına maruz bırakıldığını ve bu kişilerin çoğunun hayatını kaybettiğini yazmaktadır. (sayfa 6) “Une population de 490.063 ames errant dans les montagnes, les plaines et les villages de l`Anatolia succomba en majore partie a la faim, au froid et aux privation” şeklinde, Doğu Karadeniz bölgesinden zorunlu sürgün uygulamasına maruz bırakılan 257.019 Osmanlı Rum vatandaşının da aynı akıbeti yaşadığı manasına gelecek bir cümle kurmuştur. “Non moins eprouve a ete la region du Pont_Exin avec victimes” cümlesi bugün için Birinci Dünya Savaşı sırasında Doğu Karadeniz’de 250.000 Rum’un soykırıma uğradığı şeklindeki iddiaların temelini oluşturmaktadır. Zira “Ekümenik Patrikhane” verilerini kullanarak Milletler Cemiyeti’ne yapılan resmi Yunanistan Devleti başvurusunda Doğu Karadeniz Rumları için yaklaşık 100.000 kayıp iddiasında bulunmuşlardı ve bu İngilizce “perish” kelimesi ile ifade edilmişti. Bu kitap, Doğu Karadeniz Rum soykırımı iddialarını farklı boyuta taşımıştır. Bugün Yunanistan Meclisi’nin aldığı kararın temelinde bu kitabın, söz konusu cümlesi temel alınmıştır. Yunanistan Meclisi’nin, Yunanistan Devleti tarafından 15 Eylül 1921 tarihinde Milletler Cemiyeti’ne yaptığı başvuruyu unutmuş olduğu, en azından görmezden geldiği anlaşılmaktadır. Görülen o ki; Yunanistan Parlamentosu, “Birinci Dünya Savaşı sırasında 250.000 Doğu Karadeniz Rum’unun katledildiği” şeklindeki kararı ile kendi resmi başvurusundaki sayılara 150.000 kişiyi daha eklemiştir. İkinci Yaklaşımla Basılmış Bazı Temel Yunan, Rum ve Yabancı Belgeler: Osmanlı Meclis-i Mebusanı’nda yer almış 11 Rum kökenli milletvekilinin Amerika Birleşik Devletleri Osmanlı (Türkiye) Manda Komisyonu’na gönderdiği memorandumda zorunlu sürgün uygulamasında herhangi bir kötü muamele veya olaydan bahsedilmemektedir. Doğu Karadeniz bölgesi için Rum nüfusu ise 800.000 olarak verilmektedir. D. Economides tarafından 1920 tarihinde yazılan “The Pontus and the Right Claims of Its Greek Population” adlı kitabında Doğu Karadeniz bölgesi için 700.000 Rum nüfusu verilmektedir. Burada da zorunlu göç uygulaması sırasında herhangi bir kötü olaydan bahsedilmemektedir. Bu kitabın ayrıca önemi İstanbul’da kitabı yayımlayan Karadeniz Milli Cemiyeti’nin de yaşanan herhangi bir kötü olaydan, kitabın önsözünde bile olsun bahsetmemiş olmasıdır. Unutulmuş Bir Kitap Amerikan Helen Toplumu tarafından propaganda amacıyla Almanya Leipzig Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Karl Dieterich’e yazdırılarak 1918 tarihinde basılmış olan kitap, sözde Rum soykırımı iddiacıları ve Yunan akademik çevreleri tarafından gizlenmeye çalışılmaktadır. Propaganda amaçlı hazırlanmış ve Anadolu’nun Helenliğini ispat etmeye yönelik bu kitapta Osmanlı coğrafyası için 2 milyonun üstünde bir Rum nüfusu verilirken, Doğu Karadeniz bölgesi için, Rumların bölge nüfusunun % 25 ile % 30`u arasında bir orana sahip olduğu ve toplam Rum nüfus rakamının da Doğu Karadeniz için yaklaşık 250.000 olduğu ileri sürülmektedir. Ayrıca Rumların, sadece Samsun ve Trabzon şehir merkezinde nüfusun çoğunluğunu teşkil ettiğini yazmaktadır. “1918 yılında Amerikan Helen Toplumu, Osmanlı istatistiklerini kabul ettiği ve Doğu Karadeniz için 250.000 Rum nüfusu verdiğinden, bugün bu kitap unutturulmaya çalışılmaktadır” dememiz gerçekçi bir tespit olacaktır. 13 EYLÜL 1921 SONRASINDA BASILMIŞ DOĞU KARADENİZ BÖLGESİ TEMEL RUM KAYNAĞI 13 Eylül 1921 Sakarya Meydan Muharebesi’nde Yunan Ordusu’nun uğradığı kesin mağlubiyet sonrasında Doğu Karadeniz bölgesi için sadece Türkleri kötüleyen ve sözde katliamların yer aldığı kitaplar yayımlanmıştır. 1922 Yılında Doğu Karadeniz Merkez Konseyi tarafından basılan “Kara Kitap: Doğu Karadeniz’in Trajedisi 1914 – 1922” adli kitap Yunanlılar tarafından, temel kabul edilen bir çalışma statüsündedir. Kitabın önsözünde “Anadolu’da toplam 1.500.000 Rum ve Ermeni’nin katledildiği öne sürülürken, 6 Piskoposluk’da yerleşim yerleri de belirtilerek, Doğu Karadeniz bölgesinde 1914 ile 1922 yılları arasında toplam 303.238 Rum’un katledildiği yazılmıştır. Amasya 134.078 Neocesaree 27.216 Trabzon 38.434 Chaldee 64.582 Rodopolis 17.479 Colonia 21.448 Toplam303.238 Propaganda amacı ile yazıldığı çok açık bir biçimde anlaşılan bu kitaba ileride tekrar değineceğiz. DOĞU KARADENİZ’E İLİŞKİN OLARAK PARİS BARIŞ KONFERANSI’NA VERİLEN RUM MEMORANDUMLARI 1. Yunanistan’da Propaganda Amaçlı Kullanılan Birinci Memorandum: 18 Ocak 1919’da başlayan Paris Barış Konferansı’na, Doğu Karadeniz Rum’ları Milli Cemiyeti Başkanı sıfatıyla Economos ve Doğu Karadeniz Rum Kongresi Başkanı sıfatıyla da G.Constantinides imzalarıyla ile 17 Şubat 1919’da verilen ve günümüzde Yunanistan’da “Rum soykırımı” iddiacılarının da kullandığı bu kitapçıkta savunulan tez; “Osmanlı İmparatorluğu’nda istatistik kurumunun olmadığı, bu nedenle de herhangi bir şekilde sağlıklı bir nüfus yapısının verilemeyeceğinden” bahisle Ortodoks Kilisesi’ne ait olduğu öne sürülen rakamlar ile Karadeniz bölgesi için 700.000’lik bir Rum nüfus varlığını dile getirmektedir. 700.000’lik bu sayıya ek olarak ayrıca, Karadeniz Rum’larından 350.000 bölgeyi terk ettiği, bunlardan 250.000’inin Kafkaslar’da yaşadığı, geri kalan 100.000 kişinin ise değişik ülkelere dağıldıkları ileri sürülmektedir. Birinci Dünya Savaşı sırasında Rumlar’ın Amele Taburları’nda askere alındıklarını, burada çok zor şartlar altında yaşadıklarını ve çok sayıda ölü verdiklerini yazarken ayrıca Germanos’un mektubuna da gönderme yaparak, bu mektup çerçevesinde sürgün uygulamasına maruz bırakılan 160.000 Karadeniz Rum’unun çoğunun hayatını kaybettiği de iddia edilmiştir. 2.Yunanistan’da Propaganda Amaçlı Kullanılmayan İkinci Memorandum: Trabzon Piskoposu Hrisanthos tarafından Paris Barış Konferansı’na 2 Mayıs 1920 tarihinde sunulan “Doğu Karadeniz Sorusu” başlıklı Memorandum’da Doğu Karadeniz Rum nüfusu 850.000’den fazla verilmektedir. 600.000’in üzerinde bir Rum nüfusun Doğu Karadeniz bölgesinde var olduğu belirtirken, 1880 sonrası meydana gelen göçlerle Güney Rusya ve Kafkaslar’da 250.000 Karadenizli Rum’un varlığından bahsedilmektedir. Birinci Dünya Savaşı sırasında Doğu Karadeniz Rumlarına yönelik olarak herhangi bir katliam ve kırım yapıldığı iddiası Trabzon Piskoposu Hrisanthos’un bu memorandumunda yer almamaktadır. 3. Yunanistan’da Propaganda Amaçlı Kullanılmayan Üçüncü Memorandum: Trabzon Piskoposu Hrisanthos, Pan Doğu Karadeniz Rumları Kongre Başkanı sıfatıyla Constantine-Jason G Constantinides, Paris Doğu Karadeniz Milli Cemiyeti Başkanı sıfatıyla Socrates Economos tarafından Doğu Karadeniz Delegasyonu adı ile 10 Mart 1920 tarihinde kaleme alınan “Doğu Karadeniz Sorusu” başlıklı 6 sayfalık memorandumun ikinci sayfasında Doğu Karadeniz bölgesi için toplam 1.700.000 Osmanlı nüfusu verilmekte, bunun 850.000’inin Osmanlı Rum’u olduğu belirtilmektedir. Bu Rum nüfusundan 250.000 kişinin Güney Rusya ve Kafkaslar’da göçmen “emigrant” olduğu ifade edilmektedir. Birinci Dünya Savaşı sırasında 150.000 Osmanlı Rum vatandaşının sürgüne uğradığı veya Rusya da mülteci olmak zorunda kaldığı yazmaktadır. (compelled to take refuge) Memorandumun 4’üncü sayfasında; Güney Rusya ve Kafkaslar’da ki Doğu Karadeniz Osmanlı Rum vatandaşı sayısının 200.000 üstü olarak belirtilmesi, buna savaş sırasında Rusya’ya kaçan mülteciler olarak 60.000 kişinin de dahil olduğunun yazılması, nüfus rakamları arasında bir çelişki yaratmaktadır. Paris Barış Konferansı’na verilen her üç memorandum beraber incelendiğinde, Karadeniz Osmanlı Rum nüfusuna ilişkin olarak, birinci memorandum ile diğer 2 memorandum arasında 100.000 kişilik bir fark ortaya çıkmaktadır. Birinci memorandumda, amele taburlarındaki zor yaşam koşullarından kaynaklanan ölümlerden, ayrıca Piskopos Germenos`un mektubuna gönderme yapılarak sürgün uygulamasına maruz kalanlardan yaklaşık 140.000 kişilik bir insan kaybından bahsedilirken, diğer iki memorandumda Birinci Dünya Savaşı sırasında Doğu Karadeniz bölgesinde herhangi bir Osmanlı Rum vatandaşı kaybından bahsedilmemektedir. Paris Barış Konferansı’na verilen ikinci ve üçüncü memorandumlar, katliam iddialarına yer veren propaganda amaçlı www.greeek-genocide.org adresinde yer almamaktadır. Açıkçası, son iki kitapçık, Yunanistan’da sözde Karadeniz Rum soykırımı iddialarını savunan hiçbir çevre tarafından asla gündeme getirilmemektedir. Birinci memorandumda –ki bence çok önemli olarak- Rusya dışında başka ülkelerde de Doğu Karadenizli Osmanlı Rumlarının varlığından bahsedilmektedir. DOĞU KARADENİZ RUMLARININ MİLLETLER CEMİYETİ’NE BAŞVURULARI 14 Nisan 1920 tarihinde İngiltere Londra`da, Trabzon Piskoposu Hrisanthos, Pan Doğu Karadeniz Rumları Kongre Başkanı sıfatıyla Constantine-Jason G. Constantinides, Paris Doğu Karadeniz Milli Cemiyeti Başkanı sıfatıyla Socrates Economos tarafından yazılan dilekçenin, 20 Nisan 1920 Tarihinde İsviçre Cenevre’de Milletler Cemiyeti’nde konsey üyelerine genel dağıtımı yapılmıştır. Sözde Karadeniz delegasyonu, tüm Türkiye içinde 2 milyon gayrimüslim nüfusun var olduğunu, bu nüfusun % 75’inin ise Rumlar’dan oluştuğunu belirtmiştir. Sinop ve Rize arasında ise 500.000’in üzerinde Rum’un fiilen o tarihte yaşadığı iddia edilmiştir. Bu dilekçede, Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı İmparatorluğu’nda Rumlar’ın herhangi bir katliama veya seri cinayete uğradığına ilişkin tek bir cümle dahi yer almamaktadır. Sadece tarih boyunca sürekli olarak Türkler’e yöneltilen kalıplaşmış Oryantalist suçlamada bulunarak, Türk Haremlerine kapatılan kadın ve çocukların var olduğu iddia edilmiş ve bu haremlere kapatılan kadın ve çocukların kurtarılması çağrısında bulunulmuştur. Dilekçede katliam cümlesinin geçtiği tek yerde ise “katliam korkusu ile evlerini terk edenler” ve “zorunlu göçe uğrayan Rumların güvenli geri dönüşleri ve kamulaştırılan mallarının veya Türk Hükümeti tarafından satılmış mal ve mülklerinin geri iadesi garantisinin verilmesi” istenmiştir. Önemi açısından metnin orijinal yazımı aşağıda verilmiştir: “Further steps should be taken to secure the repatriation of all victims of deportations and forced migration under stress of persecution or from fear of massacre or any other cause, also the full restoration of their property to such persons, including cases in which such property has been arbitrarily confiscated or sold by the Turkish Goverment.” Doğu Karadeniz için Birinci Dünya Savaşı öncesinde bölgeden Güney Rusya’ya ve Kafkaslar’a göç eden Rumlar’ın 16 Nisan 1920 tarihinde Rus orduları Trabzon’u işgal edince geri döndükleri, 22 ay sonra Rus Ordusu Trabzon’dan geri çekilirken tekrar bölgeyi terk ettikleri ve bu kişilerin şu an çeşitli yerlerde çaresizlik içinde oldukları, bu kişilerin Doğu Karadeniz’e geri dönüşlerinin sağlanması taleplerini iletmişlerdir. Doğu Karadeniz bölgesinin Türk ve Rum olarak eşit iki nüfus barındırdığı iddiasından hareketle, bölgenin Anadolu’nun geri kalanından farklı olduğu iddiası ile burası için özel bir yönetim istemişler, bölgenin; Milletler Cemiyeti tarafından atanacak ve Milletler Cemiyeti’ne karşı sorumlu olacak bir valinin yönetiminin altında olmasını talep etmişlerdir. Sözde Doğu Karadeniz Rum Delegasyonu ayrıca, 30 Nisan 1920 tarihinde Fransa Paris’ten, Milletler Cemiyeti Politik Kısım Direktörü Paul Joseph Montoux’na bir mektupla başvurarak, Barış Konferansı’nda Doğu Karadeniz için otonomi verilmesinin kabul edilmediği, Doğu Karadeniz’de nüfus yapısı olarak Rum nüfusun Müslüman nüfusla eşit olduğundan bahisle, Trabzon Vilayeti, Karahisar Sancağı, Amasya, Sivas Vilayeti’nin bir kısmı, Sinop Sancağı, Kastamonu Vilayeti’nin bir kısmı, Samsun’u kapsayacak ve başkent Trabzon olacak şekilde otonom bir bölge kurulması için başvuruda bulunmuşlardır. Kurulacak otonom bölgenin idaresinin ise Milletler Cemiyeti sorumluluğunda olmasını istemişlerdir. Doğu Karadeniz Rumları, gerek Paris Barış Konferansı ve gerekse Milletler Cemiyeti’ne yapmış oldukları başvurularda, Birinci Dünya Savaşı’na ilişkin olarak sadece Piskopos Germanos’un mektubuna gönderme yaparak, 17 Şubat 1919 tarihli birinci memorandumlarında yaklaşık 140.000 kişinin öldüğü iddiasının varlığından bahsetmişlerdir. Paris Barış Konferansı’na verilen diğer iki memorandum ve Miletler Cemiyeti’ne yazılan diğer iki mektupta ise herhangi bir katliamdan hiç bir şekilde bahsetmemişlerdir. Bugün öne sürülen, “Birinci Dünya Savaşı sırasında 250.000 Rum’un hayatını kaybettiği” iddiaları o dönem asla dile getirilmemiştir. Dahası diğer tüm resmi belgelerinde, Doğu Karadeniz Rumları’nın fiili olarak en düşük rakam 500.000 olmak üzere -ki hayali rakamlardır- yaşadıklarından bahsetmektedirler. Rakamlar ne kadar hayali olursa olsun, hiç bir şekilde katliamdan bahsetmemişlerdir. Günümüzde iddia edildiği gibi Birinci Dünya Savaşı sırasında 250.000 Rum öldürülmüş olsa idi, -ki bu hayatta olduğunu iddia ettikleri rakamın yarısı eder- dile getirilmemesi mümkün değildi. Aynı şekilde, Yunanistan’ın 15 Eylül 1921 tarihli bildirisinde iddia edilen 100.000’lik ölü sayısı, var olduğunu iddia ettikleri nüfusun 1/5’i eder ki, bu da her 5 kişiden birisinin öldürüldüğü manasına gelir. Bunun bilinmemesi de imkansızdır. Zira Doğu Karadeniz Heyet Başkanı sıfatını kullanan Hrisanthos, Birinci Dünya Savaşı sonrasında Doğu Karadeniz bölgesinde fiilen yaşamış bir kişidir. Ayrica Trabzon Piskoposu Hrisanthos, Pan Karadeniz Rumları Kongre Başkanı sıfatıyla Constantine- Jason G Constantinides, Paris Karadeniz Milli Cemiyeti Başkanı sıfatıyla Socrates Economos, Paris Barış Konferansı’na verdikleri 10 Mart 1920 tarihli Memorandum ile Milletler Cemiyeti’ne yaptıkları 14 Nisan 1920 tarihli başvurularında, iki belge arasında 100.000 kişilik bir nüfus farklılığı yaratmışlardır. 1923 LOZAN ANTLAŞMASI ÖNCESİNDE “EKÜMENİK PATRİKHANE” İSMİNİ KULLANAN FENER’ÌN YAYIMLANAN KİTAPLARI 1919-1922 arasında “Ekümenik Patrikhane” adı ile basılan 3 kitabi inceleyebilme şansım oldu. Bu 3 kitabın ayrıca özel olarak incelenmeye muhtaç olduğunu düşünüyorum. 1920 yılında basılan; Rumların 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması ile 1920 yılının sonuna kadar çektiği iddia edilen acıları anlatan Kara Kitap’ta (The Black Book of the Sufferings of the Greek People in Turkey from Amstice to the end of 1920) Doğu Karadeniz bölgesinde toplam 368 Rum’un öldürüldüğü yazmaktadır. “Ekümenik” Patrikhane: İki Kitap, İki Ayrı Nüfus: 1923 Lozan Antlaşması öncesinde “Ekümenik Patrikhane” ismini kullanan Ortodoks dini yapı, Doğu Karadeniz’i, 6 adet Piskoposluk bölgesine ayırmıştır. Günümüzde sözde Doğu Karadeniz soykırımı için kullanılan tüm istatistikler, doğum, ölüm bilgileri teorik olarak 6 Piskoposluk üzerinden sağlanan bilgilerden oluşmaktadır. Bunlar Colonia, Chaldie, Rodopolis, Trabzon , Amasya, Necesarea’dır. 1919 yılında “Ekümenik Patrikhane” tarafından İstanbul’da basılan “Persecutions of the Greeks In Turkey 1914 – 1918” adlı kitapta Birinci Dünya Savaşı öncesinde bu 6 Piskoposluk’a bağlı yerleşim yerleri için toplam 408.696 Osmanlı Rum vatandaşı nüfusu verilmek tektedir. Piskoposluk nüfusular ise Colonia 52.855 , Chaldie 77.845, Rodopolis 20.657, Trabzon 58.734, Amasya 131.181 ve Neocesarea 67.424’dir. Lozan Barış Görüşmeleri öncesinde barış görüşmeleri için özel hazırlanan ve propaganda amacı taşıyan “Les Atrocities Kemalistes dans le Region du Pont et dans le Reste de l’Anatolia” isimli “Ekümenik Patrikhane” tarafından basılan kitapta Colonia Piskoposluğu için 1914 nüfusu olarak 80.000 üstü bir sayı vermektedir. Ordu’nun bazı kazaları, Giresun, Koçgiri, Şark-i Karahisar, Suşehri, Alucra ve Refahiye `den oluşan Colonia Piskoposluğu için verilmiş 1919 tarihli “Ekümenik Patrikhane” rakamı ise 52.855 olarak yer almaktadır. 1922 yılının sonlarına doğru basılan kitapta Ekunemik Patrikhane’nin 52.855 rakamını neden 80.000 rakamının üstüne çıkardığını düşündüğümüzde, aradaki 27.145’lik farkın aritmetik olarak Doğu Karadeniz Rumları açısından sonuçsuz kalan Paris Barış görüşmeleri sırasında verilmiş hayali nüfus rakamlarını meşrulaştırmaya yönelik bir girişim olduğu akla gelmektedir. 1919-1920 Paris Barış Görüşmeleri sırasında verilmiş olan memorandumlardaki hayali 600.000 civarı Rum nüfus rakamları ile 1919 tarihli “Ekümenik Patrikhane”nin vermiş olduğu hayali 408.696 kişilik Rum nüfus ile arasındaki 200.000 kişilik farkı gidermeyi amaçlayarak, Lozan Barış Görüşmeleri sırasında Yeni Türk Cumhuriyeti’ne karşı katliam iddialarının silah olarak kullanılması amaçlanmıştır. Lozan Barış Görüşmeleri sırasında “Ekümenik Patrikhane”nin de barış görüşmeleri sırasında taraf olmasını sağlamaya çalışan ve bunun için Milletler Cemiyeti’nde görüşmeler yapan eski Yunanistan Başbakanı Profesör M. Kebedgy, bunun Milletler Cemiyeti tarafından reddedilmesi sonrasında “Center des Liberaux des Hellenes De Lausanne” adı altında bir yapı oluşturmuş ve 1922 tarihli “Ekümenik Patrikhane” kitabının Lozan Barış Görüşmeleri sırasında dağıtımını yapmıştır. “Ekümenik Patrikhane” adına basılan 1919 ve 1922 tarihlerindeki iki kitapta da ciddi şekilde farklı sayıların yer alması, “Ekümenik Patrikhane”nin verilerinin araştırmacılar açısından temel alınmasını imkansız hale getirmektedir. Başka bir deyişle; “Ekümenik Patrikhane” nüfus verileri, tüm tarih araştırmacıları için kuşkulu kaynak konumuna gelmiştir. “Ekümenik Patrikhane” tarafından yayımlanan tüm belge ve kitapların özel olarak detaylı ve karsılaştırmalı inceleye tabi tutulması gerekmektedir ve bu da ayrı bir araştırma konusudur. KIZILHAÇ VE DR ROEICH’İN RAPORU 15 Eylül 1921 tarihinde Yunanistan Devleti tarafından Milletler Cemiyeti verilen rapor sonrasında bu sefer Yunanistan Kızılhaç’ı, Uluslararası Kızılhaç’a 6 Ekim 1921 tarihinde bir mektup göndermiştir. Yunanistan Kızılhaç’ının gönderdiği mektubun imza sahipleri Yunanistan Kızılhaç Başkanı G.Streit ve Genel Sekreter A.Esialudes’tir. Mektupta özetle Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasından Mondros Ateşkes Antlaşması’nın imzalanmasına kadar geçen süre içerisinde sürgün edilen toplam Osmanlı Rum nüfusu olarak Yunanistan Devleti’nin Milletler Cemiyeti’ne vermiş olduğu rakam yaklaşık olarak verilmiş ve bunun “Ekümenik Patrikhane”nin resmi rakamı olduğu yazılmıştır. “Qu’il nous soit permis de terminer ces pages en reproduisant les chiffres, communiques sur la base des statistiques officielles du Patriarcat, dans l’expose, fait a la Societe des Nations parle Delegue du Gouvernement Hellenique” “L enombre total des deportes Grecs Jusqua Lârmstice, se repartit approxiamativement comme suit” Doğu Trakya 252.000 İstanbul 18.000 Çanakkale 25.000 Balıkesir 43.000 İzmit 9.000 Bursa 12.000 Konya 1.200 Kastamonu 14.000 Sivas 21.000 Trabzon 230.000 Toplam 625.200 Milletler Cemiyeti’ne Yunanistan Devleti’nin 15 Eylül 1921 tarihli başvurusu ile Yunanistan Kızılhaç’ının Uluslararası Kızılhaç’a 6 Ekim 1921 tarihinde yaptığı başvuru arasında 3745’lik bir fark vardır. Ayrıca Kastamonu, Sivas ve Trabzon için ise 2440’lık bir fark bulunmaktadır. Yunanistan Kızılhaç’ı bu mektupla ayrıca Doğu Karadeniz bölgesi için Kızılhaç bünyesinde bir araştırma komisyonunun kurulmasını ve bölgede inceleme yapmasını istemiştir. Bu çerçevede Uluslararası Kızılhaç, Yunanistan savaş esirlerini incelemek için Anadolu’ya gidecek olan heyetin Doğu Karadeniz bölgesinde de inceleme yapmasını istemiştir. Yunan esirlerini ziyaret etmek amacıyla 27 Aralık 1921’de ülkemize gelen Kızılhaç heyeti ve heyet başkanı Doktor Roerich, Mersin, Kayseri, Ankara-İnebolu yolunu takip ederek, esir düşen Yunanlıların durumunu inceleyerek geri dönmüştür. Ancak Dr. Roeich’in “Revue de la International Croix Rouge da basılan raporunun giriş kısmında savaş esirlerini değil, hiç gitmediği Doğu Karadeniz bölgesini yazmış ve “yaşanan zorunlu göç uygulamaları sonrasında bölgede Rum nüfusun % 10’unun bile geride kalmadığını” ileri sürerek, Türkleri katliamla suçlamıştır. (14) Raporunun sonuna ise kaynak olarak “Livre Noir, La Tragedie du Pont” Yunanistan savaş propaganda kitabını eklemiştir. Dr. Roeich’in bu raporuna tepki ise hiç beklenmeyen bir yerden, 14 Haziran 1922 tarihinde gelmiştir. Uluslararası Kızılhaç İstanbul Bürosu Yüksek Rus Mülteciler Komisyonu Başkanı Delege G. Burnier, Uluslararası Kızılhaç’a bir mektup yazarak, “Doğu Karadeniz Rumları’nın %90’ının öldürüldüğü” iddialarına karşılık, “tüm bu yazılanların Uluslararası Kızılhaç’ın tarafsızlığına gölge düşürdüğünü, delice, mantıksızca olduğunu” ifade ederek, raporu “sahtecilik ve kalpazanlık” olarak nitelendirmiştir “En faisant cette publication sans aucune reserve et sans commentaire, vous en acceptez donc l’authenticite et tous vos lecteurs sont maintenant informes officiellement que 90 % des Chrestiens du Pont ont ete massacres par les Turcs, C’est fou, Cèst faux”. Dönem içerisinde Uluslararası Kızılhaç bünyesinde yaşananlar da ayrı bir araştırma konusu olacak niteliktedir. 1928 YUNANİSTAN NÜFUS SAYIMI VE DOĞU KARADENİZ ARAŞTIRMALARININ TÜMÜNDEKİ ORTAK HATA Lozan Barış Antlaşması sonrasında Yunanistan Devleti’nin isteği ile gerçekleştirilen Dünya tarihinin ilk “zorunlu göç” uygulaması ile Doğu Karadeniz Rumları bölgeyi terk etmiştir. Yunanistan Devleti’nin ilk nüfus sayımı “zorunlu göç” uygulamasından sonra 1928 yılında gerçekleşmiştir. Yunanistan Devleti, 1928 yılında ülkesine gelen mültecilerin sayımında doğum yerleri kriterini ve iki ayrı tarihi temel almıştır: “Büyük Felaket” olarak adlandırdıkları, Mustafa Kemal liderliğinde kazanılan 30 Ağustos 1922’deki zafer sonrasında gelenler ile öncesinde gelenler. Yunanistan’da 1928 tarihinde, doğum yeri Doğu Karadeniz olan Rum nüfusu 182.169 olarak ifade edilirken, bu sayının 164.641’ini 30 Ağustos 1922 sonrasında Yunanistan’a gelenler, 17.528’i ise 30 Ağustos 1922 öncesinde “zorunlu göç” uygulaması öncesinde Yunanistan’a gelenler oluşturmaktadır. Bu veri, Doğu Karadeniz Rum nüfusunun demografik hareketliliğinin, “zorunlu göç” öncesinde, iddia edildiği gibi sadece Doğu’ya, Kafkaslar ve Güney Rusya’ya değil; Batı’ya, Yunanistan’a ve kuvvetle muhtemel başka ülkelere de doğru yaşandığının göstergesidir. TOPLAM 30 AĞUSTOS 1922 ÖNCESİ SONRASI Anadolu 626.954 37.728 589.226 Doğu Trakya 256.635 27.057 229.578 Doğu Karadeniz 182.169 17.528 164.641 Bulgaristan 49.027 20.977 28.050 Kafkasya 47.091 32.421 14.670 Istanbul 38.458 4.109 34.349 Rusya 11.425 5.214 6.221 Sirbistan 6.057 4.611 1.446 Arnavutluk 2.498 1.600 898 Dedeagac 738 355 383 Romanya 722 266 456 Kibris 57 25 32 Misir 8 1 7 TOPLAM 1.221.849 151.892 1.069.957 Yunanistan’da 1920 ile 1928 tarihleri arasında bir nüfus sayımı yapılmamıştır. Milletler Cemiyeti tarafından Yunan Mülteci Yerleşim Komitesi başkanı olarak atanan Charles B.Eddy 1931 tarihinde yazmış olduğu kitapta, 1928 sayımı öncesinde Milletler Cemiyeti bünyesinde genel kabul gören Yunanistan’daki mülteci sayısının 1.500.000 civarında olduğu ve bunun 1928 nüfus sayımı sonrasında 1.221.849 olduğu, 1914 öncesi Osmanlı Rum nüfusunun tahmini 1.700.000 olduğu ve aradaki farkın katliama uğramış kişilerden kaynaklandığını yazmıştır. Charles B.Eddy, kitabında bu yorumu yaparken, Yunanistan`da ve Anadolu`da hastalık başta olmak üzere diğer sebeplerden ölenleri hiçbir şekilde göz önüne almamıştır. En önemlisi ise kitabının 34’üncü sayfasında belirttiği Yunan diasporasını oluşturan olası göçü bu yıllarda hiçbir şekilde dikkate almamıştır. Charles B.Eddy’nin verdiği rakamlar ile dünyadaki Yunan diasporası, Avrupa’da 1.100.00, Afrika’da 450.000, Amerika’da 300.000 ve Okyanusya’da 150.000 kişi olmak üzere 1914 tarihinde toplam 2.000.000 kişidir. Milletler Cemiyeti tarafından 1926 tarihinde basılan Yunan Mülteci Yerleşim kitabının 13’üncü sayfasında Yunanistan’daki mülteci rakamı aşağıdaki şekilde verilmiştir. Anadolu ( Doğu Karadeniz dahil ) 1.000.000 ( bir miktar üstü ) Doğu Trakya 190.000 Kafkaslar 70.000 Bulgaristan 30.000 İstanbul 70.000 Toplam 1.360.000 Milletler Cemiyeti’nin kitabının 15’inci sayfasında mültecilerden Mısır ve Amerika Birleşik Devletleri’nde akrabaları olanların tekrar Yunanistan’ı terk ettikleri yazmaktadır. Yani fiili olarak Yunanistan’ı 1928 nüfus sayımı öncesinde terk etmişlerdir. Bu, milletler Cemiyeti’nin resmi bilgisidir. Bu sebeple 1928 Yunanistan nüfus sayımında verilmiş rakamları temel alarak Osmanlı Rum nüfusuna ilişkin 1922 sonrası hakkında herhangi bir maddi iddiada bulunmak bilim dışıdır. Charles C.Moskos Jr “Greek Americans Struggle and Succes” adli kitabında, 1922 yılında ABD`ye göç kapıları kapanmadan önce rakam vermeden Osmanlı Rumlarının ABD’ye ulaştığını yazmıştır. (1924 tarihinde Johson- Reed Kotasi olarak da adlandırılan yasa değişikliği ile Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına yıllık 200 kişilik kota verilmiştir.) ABD’ye Göç: Yunanistan Osmanlı İmparatorluğu 1910 - 1920 184.201 134.066 1920 – 1930 51.084 33.462 Toplam 236..285 167.528 Bilgi açısından Amerika Birleşik Devletleri’ne 1910 ve 1930 arasında Yunanistan’dan göç eden toplam nüfusun 236.285 ve Türkiye’den göç eden nüfusun ise toplam 167.528 olduğunu belirtmekte yarar var. Amerika Birleşik Devletleri’ne Yunanistan`dan yapılan göçün ne kadarının Osmanlı Rum nüfusu olduğu araştırılması gereken bir husustur. Aynı şekilde 1910 ile 1930 arasında Osmanlı Rum nüfusunun ne kadarının Türkiye’den ABD’ye gittiğinin de araştırılması gerekmektedir. 1914-1918 tarihleri arasında Osmanlı İmparatorluğu’nun savaşta olması sebebi ile göç rakamının düşük görünmesi gerekmektedir. 1924 yılından sonra ise ABD`ye göç sınırlandırıldığından 1920-1923 tarihleri arasında temel göçün yaşandığının kabul edilmesi gerekmektedir. Amerika Birleşik Devletleri’ne Osmanlı İmparatorluğu’ndan yapılan göçün etnik yapısının araştırılması ayrı bir araştırma konusudur ve bu göçün içerisinde Doğu Karadeniz Rumlarının yapısının tespit edilebilmesi de. SON SÖZ YERİNE Birinci Dünya Savaşı öncesinde, Doğu Karadeniz bölgesinde son güncelleştirilmiş hali ile yaklaşık 250.000 Rum nüfusun yer aldığı, gerek Yunanistan Devleti, gerek 1923 Lozan Antlaşması öncesi “Ekümenik Patrikhane” ismini kullanan yapı ve gerekse diğer politikacılar tarafından yok sayılmakta, görmezden gelinmektedir. Birinci Dünya Savaşı sonrasında Doğu Karadeniz’de bir devlet kurabilmek için hayali rakamlar yaratarak resmi belgeler düzenleyen “Ekümenik Patrikhane”, Yunanistan Devleti ve Rum politikacılarının, Anadolu topraklarında askeri olarak yenilmelerinin akabinde yarattıkları rakamlar kendi karsılarına kendi canavarları olarak çıkmıştır. Uluslararası kamuoyundan kendi yalanlarını gizleme zorunluluğu bugün için sözde Doğu Karadeniz Rum soykırımı iddialarını yaratmıştır. Bu çalışmada ortaya konanların içinde en önemlisi; “Ekümenik Patrikhane”nin, siyasi amaçlar doğrultusunda sahte nüfus istatistikleri yaratmış olduğudur. “Ekümenik Patrikhane”nin 1919 ve 1922 tarihleri arasındaki yayınlarında aynı yer için iki ayrı nüfus bilgisinin yer alması tarihçiler açısından “Ekümenik Patrikhane”nin güvenilir kaynak olabilme vasfını kaybettirmiştir. Aynı zamanda dini bir kurumun siyasi olarak nasıl sahte belge düzenleyebileceğini de göstermiştir. “Ekümenik Patrikhane” kendine atfettiği kutsallığı yine kendi eli ile yarattığı siyasi sahte belgelerle kaybetmiştir. 1928 tarihli 182.169 Doğu Karadeniz Rum nüfus rakamının, Yunanistan Devleti tarafından “geriye kalan Karadeniz Rum nüfusu” olarak sunulması çabaları da; 1928 öncesinde Yunanistan’dan başka ülkelere yaşanan göç hareketlerinin ispatı ile geçersiz kılınmaktadır. 1918 sonrası Doğu Karadeniz bölgesinden Kafkaslara ve Güney Rusya’ya göç eden Rum nüfusun ne kadarının 1928 yılı öncesinde Yunanistan’a geldiği ve 1928 Yunanistan nüfus sayımına dahil olduğu şu an bilinmemektedir. 1914-1923 arasında dağlarda eşkıyalık yapan, gerilla savaşı veren Rumlardan hayatını kaybedenlerin rakamı ek olarak 1928 tarihli 182.169 rakamına eklenmelidir. Paris Barış Konferansı’na sunulan iki memorandum ve Milletler Cemiyetine yapılan başvurularında, “Doğu Karadeniz Rum Heyeti” hiç bir şekilde katliamdan bahsetmemişlerdir. Uluslararası Kızılhaç’ta Dr.Roeich`in, Doğu Karadeniz bölgesine gitmeden savaş propaganda kitabı “Livre Noir-Black Book”u referans göstererek, Doğu Karadeniz Rumlarının 90%’ının öldürüldüğü şeklindeki iddiaları ise; bizzat Uluslararası Kızılhaç bünyesinden Mülteciler Komisyonu başkanı Delege G. Burnier tarafından “sahtecilik” olarak nitelenmiştir. Ben yazimi G.Brunier’in cümlesi ile bitiriyorum. Sözde Doğu Karadeniz Rum soykırımı iddiası mı? ……………………………………. NOT: Bu çalışma, 19 Mayıs Üniversitesi’nin düzenlediği “19 Mayis ve Milli Mücadelede Samsun” sempozyumunda 2009 yılında sunulmus olup, 2023 Dergisi Temmuz sayısında yayınlamıştır.