...dünden devam Kürt Parlamentosu, ABD’nin BM Güvenlik Konseyi’nin 688 sayılı kararı çerçevesinde BM Antlaşması’nın 40. maddesine göre gerçekleştirmiş olduğu geçici uygulama çerçevesinde 36. Paralel’in kuzeyinde Irak egemenliğinin fiili olarak yok olması durumunda, De Facto olarak geçici yönetim boşluğunun doldurulması amacı ile Kürdistan Cephesi tarafından oluşturulmuştur. 15 Ekim 2005 referandumu ile onaylanan ve 20 Mayıs 2006 tarihinde yürürlüğe giren Irak Anayasası’nın 117 ve 141.maddelerinde de yer alarak, fiili De Facto statüsü yasallaşarak, kalıcı hale gelmiştir.[3] 2005 Irak Anayasası Öncesinde Irak Azınlıkları Türkmen, Kürt ve Asurî’lerin Hukuki Statüsü Birinci Dünya Savaşı’nın son Barış Antlaşması olarak savaşı bitiren 5 Haziran 1926 Ankara Antlaşması ile bugünkü Türkiye ve Irak arasındaki sınırlar çizilmiştir. Ankara Antlaşması, Türkiye ile Irak Krallığı ve Milletler Cemiyeti’nin manda yönetimini verdiği İngiltere arasında imzalanmıştır. Türk – Irak Sınır Antlaşması olarak da bilinen 5 Haziran 1926 tarihli Ankara Antlaşması, Irak Krallığı genişleme antlaşması olarak algılanmalıdır. Bu antlaşma ile bugün Musul olarak adlandırılan bölge Osmanlı Vilayet sistemi içerisindeki yapısı ile İngiliz manda yönetimi altında ki Irak Krallığı’na geçmiştir. Bu noktada gözden kaçan, antlaşma tarihinde Irak Krallığı’nın Milletler Cemiyeti Mandası altında olduğudur. Milletler Cemiyeti ana sözleşmesini oluşturan 26 maddenin (Convenant of the League of the Nations) 22.maddesi manda yönetim hukukunu tarif etmektedir. Milletler Cemiyeti Sözleşmesi’nin 22. maddesinin 2. paragrafı ise “Mandater ülkenin manda yönetimi altında yapacağı her işlemin Milletler Cemiyeti adına yapılacağını” belirtmektedir. “Her yılsonunda mandater ülkenin yapmış olduğu çalışmalar ve sözleşmeler Milletler Cemiyeti’ne sunulur ve onaylanır” denmektedir. 1926 tarihinde Ankara’da imzalanan antlaşma da bu çerçeve de 1927 tarihinde Milletler Cemiyeti tarafından onaylanmıştır. Bu manada 1926 yılında Ankara’da imzalanan antlaşmanın tarafları olarak Türkiye – İngiltere –Irak Krallığı olarak görmek yanlıştır. 1926 Ankara Antlaşması, Türkiye ve Milletler Cemiyeti arasında yapılmış olarak kabul edilmelidir. Bu antlaşma ile Irak Krallığı’na bırakılan topraklarda herkes ve her azınlık eşit statü, eşit şartlar altında Irak Krallığı’na bağlanmıştır.[4] İngiliz Manda Yönetim’inden Irak Krallığı’nın çıkmasından ve bağımsızlığını kazanmasından önce 28 Ocak 1932 tarihinde, Milletler Cemiyeti Konseyi, Irak Krallığı’nın bağımsızlığını kazanma şartı olarak 2 bölüm ve 16 maddeden oluşan bir deklarasyon hazırlamış ve sunmuştur. Hazırlanan Deklarasyonun Birinci Bölümü 10 maddeden ibarettir. Irak Krallığı 30 Mayıs 1932 tarihinde, Milletler Cemiyeti tarafından hazırlanan deklarasyonu kabul ettiğini duyurmuş ve 29 Haziran tarihinde Milletler Cemiyeti’ne Irak Krallığı’nın onayladığı deklarasyonu sunarak,[5] 3 Ağustos 1932 tarihinde bağımsız bir devlet olarak Milletler Cemiyeti’ne üyeliğe kabul edilmiştir. Bu deklarasyon ile Irak’ta azınlıklara verilmiş haklar Milletler Cemiyeti garantisine alınmıştır. Milletler Cemiyeti’nin İkinci Dünya Savaşı sonrasında kendisini lağvetmesi sonrasında kurulan Birleşmiş Milletler, Milletler Cemiyeti tarafından garanti altına alınmış Irak’ta ki azınlık haklarını Ekonomik ve Sosyal Konseyi tarafından incelenmiş, 7 Nisan 1950 tarih ve E/CN.4/367 numarası ile Birleşmiş Milletler garantisine alınmıştır. 2005 Irak Anayasası’nda Yer Alan Kürt Parlamentosu’nun Birleşmiş Milletlerin Irak’taki Azınlık Hakları Garantileri’ne Aykırılığı 7 Nisan 1950 tarih ve E/CN.4/367 karar numarası ile Birleşmiş Milletler tarafından da garantörlüğe alınan 1932 tarihli Irak Krallığı Bağımsızlık Deklarasyonu’nun 4. maddesinin 1 numaralı bendinde, bütün Irak vatandaşlarının kanun önünde eşit olduklarını, ırk, dil, din ayırımı olmadan aynı medeni ve siyasi haklardan faydalanabilecekleri belirtilmiştir. 4. maddenin 2 numaralı bendinde, azınlıkların eşit olarak seçim sisteminde temsil edilebilmelerinin garanti altına alındığı yazılmıştır. 1932 Deklarasyonu’nun 1. Maddesinde, birinci bölümde yer alan taahhütlerin, Irak’ın temel kanunları olarak kabul edildiğini; hiçbir kanun, tüzük ve resmi hareketin bu maddelerle çelişemeyeceğine veya bunlara karşı olamayacağına, hiçbir kanun, tüzük ve resmi hareketin şimdi veya ileride bunların üstüne geçemeyeceğine hükmedilmiştir. 1932 yılında İngiltere Mandası’ndan bağımsızlığa giden yolda Irak Krallığı tarafından verilen bu deklarasyon temel anayasal bir deklarasyondur. Bu tarihten sonra çıkacak her türlü yasanın bu deklarasyona uyması gerekmektedir. 2005 yılında referandum ile kabul edilen Irak Anayasa’sı da buna dahildir. 1991 tarihinde başlayan 36. paralelin kuzeyinde idari mekanizmanın fiili ortadan kalkması ile başlayan süreçte Irak Kürt’lerinin geçici durumda 1992 seçimleri ile oluşturdukları Kürt Parlamentosu, 2005 Anayasası ile Irak’ta kalıcı bir federatif yapıya dönüştürülmüştür. Bu değişiklik ile Irak’ta ki 1932 yılında meydana getirilen azınlıkların eşitlik ilkesine aykırı olarak, Irak’ın kuzeyinde Türkmen ve Asuri azınlıklar, Irak’ta ki Kürt’lerin azınlığı haline getirilmiştir. Bu sayede Irak’ta yer alan vatandaşların ırk ayrımı olmadan merkezi otoriteye eşit statüleri ortadan kaldırılarak medeni ve siyasi hakları ellerinden alınmıştır. Bir örnek vermek gerekir ise Lozan Antlaşması ile Türkiye’de yer alan azınlıklardan Ermeni azınlığın Rum azınlığın federatif yapısı içerisinde kalması veya tam tersi Rum azınlığın, Ermeni azınlığın federatif yapısı içerisinde kalması olarak da ifade edilebilir. Böyle bir federatif yapı Lozan Antlaşması’na aykırıdır, bu durumun aynısı Irak’ın kuzeyinde yer alan Türkmen, Kürt ve Asuri azınlık içinde geçerlidir. Irak’ın kuzeyinde yaşayan tüm azınlıkların eşitlikleri ise Birleşmiş Milletlerin garantörlüğü kapsamındadır. Irak Anayasa Mahkemesi ise bu hukuksuzluğu düzeltilmesi noktasında yetkili kurumdur. Ek Bilgi 1 Birleşmiş Milletler Antlaşması Madde 2, Bend 7 İşbu Antlaşma'nın hiçbir hükmü, Birleşmiş Milletler'e herhangi bir devletin kendi iç yetki alanına giren konulara müdahale yetkisi vermediği gibi, üyeleri de bu türden konuları işbu Antlaşma uyarınca bir çözüme bağlamaya zorlayamaz; ancak, bu ilke, VII. Bölüm'de öngörülmüş olan zorlayıcı önlemlerin uygulanmasını hiçbir biçimde engellemez. Birleşmiş Milletler Antlaşması Madde 40; Güvenlik Konseyi durumun kötüye gitmesini önlemek amacıyla, 39.madde uyarınca tavsiyelerde bulunmadan ya da önlemleri kararlaştırmadan önce, ilgili taraflara gerekli ya da uygun gördüğü geçici önlemlere uymaya çağırabilir. Bu geçici önlemler tarafların haklarını, iddialarını ya da konumlarını hiç bir biçimde zedelemez. Bu geçici önlemlerin yerine getirilmemesi halinde Güvenlik Konseyi bunu gereğince dikkate alacaktır. Ek Bilgi 2 Irak Krallığı Bağımsızlık Deklarasyonu Irakta Manda Rejiminin Bitimi Münasebetiyle Kanun 1. Madde Bu bölümde ifade edilen taahhütler Irak'ın temel kanunları olarak kabul edilmiştir ve hiçbir kanun, tüzük ve resmi hareket bu maddelerle çelişemez veya bunlara karşı olamaz, hiçbir kanun, tüzük ve resmi hareket şimdi veya ileride bunların üstüne geçemez. 4. Madde 1. Bütün Irak vatandaşları kanun önünde eşit olacaktır. Irk, dil ve din ayrımı olmadan aynı medeni ve siyasi haklardan faydalanabileceklerdir. 2. Seçim sistemi Irak'taki bütün ırk, dil ve din azınlıklarının eşit olarak temsil edilebilmelerini garanti edecektir.