KAFKASYA GENELİNDE, GÜRCİSTAN ÖZELİNDE YAŞANAN 5 GÜNLÜK SAVAŞI RUSYA'NIN YA DA AMERİKA'NIN KAZANDIĞINI SÖYLEMEK İÇİN VAKİT HENÜZ ERKENDİR. ÇÜNKÜ, GÜNÜMÜZDE BALKANKARDA, ORTADOĞU'DA, KARADENİZ'DE, TÜRKİSTAN COĞRAFYASINDA YAŞANMAKTA OLAN ÇATIŞMALAR, SOVYETLER BİRLİĞİ'NİN MİRASÇISI RUSYA İLE 19.YÜZYIL İNGİLTERESİNİN ROLÜNÜ ÇALAN ABD'NİN İÇİNE DÜŞTÜKLERİ ÇÖZÜLÜŞ SÜRECİNDEN KURTULMA ÇABALARIDIR. ABD PENCERESİNDEN BAKTIĞIMIZDA... Soğuk Savaş sonrasında Sovyetler Birliği'nin dağılmasında etkin olan ve 9/11 gösterisi sonrasında Balkanlarda, Ortadoğu'da, Kafkaslarda, Türkistan coğrafyasında kalıcı üsler elde etmek, enerji yataklarını ve enerji dağıtım yollarını kontrolü altına almak amacıyla yola çıkan ABD'nin günümüzdeki konumunu nasıl değerlendirmemiz gerekir? ABD'nin, Soğuk Savaş sonrasında algılandığı ya da algılatıldığı gibi, 'tek kutuplu dünyanın tek süper gücü' olduğu söylenebilir mi? Hiç sanmıyoruz.. Çünkü ABD, Batı Bloku'nun enönemli parçasını oluşturan Avrupa kanadını NATO'ya destek verme yönünde eskisi kadar kolay ikna edemediği gibi, zamana yayarak, diğer ülkelere transfer ederek olumsuz etkilerini zayıflatmaya çalıştığı bir ekonomik krizin yıkıcı etkisinden, bütün çabalarına rağmen, henüz kurtulamamıştır. ABD'yi sallayan bu olumsuz süreç, öyle söylendiği gibi, geçen yıl başgösteren mortgage kökenli ekonomik kriz değildir. ABD'nin yaşamakta olduğu bu olumsuz gelişme, bir yönüyle, Sovyetler Birliği'nin dağılması sonrasında komünizme karşı sunduğu güvenlik şemsiyesi olan NATO'nun öneminin azalmasına bağlı olarak dış polikasında boy gösteren bir paradigma krizidir, diğer yönüyle, 1930'larda başlayan ve periyodik olarak su yüzüne çıkan ekonomik krizlerin neden olduğu bir çözülme sürecinin devamıdır. İşin ilginç yanı, küresel eknominin lokomotifi sayılan ABD bu krizlerle tek başına başa çıkamadığından, zaman zaman küresel krizlerin yaşanması kaçınılmaz olmaktadır. Soğuk Savaş döneminin süper güçleri olan ABD ve Sovyetlerin mirasçısı konumundaki Rusya'nın konumlarını koruyor görünmelerinin tek nedeni, yaşanmakta olan son ekonomik krizin de küreselleşme eğiliminde olmasındandır.. ABD ve Rusya , içinde bulundukları çözülme sürecini ancak enerji yataklarını ve dağıtım yollarını kontrol edebildikleri takdirde tersine çevirebileceklerinin bilincinde olduklarından, Soğuk Savaş döneminin süper güçleri arasındaki bilek güreşi, gizli-açık enerji savaşları şeklinde sürmektedir. NATO, BATI BLOKU'NU BİRARADA TUTABİLECEK Mİ? Ünlü tarihçi Niall Ferguson, ABD'nin ekonomik ağırlığının artık eskisi gibi olmadığının altını çizerken, "Dünya ekonomisinin öbür nalı da düşmüştür" demektedir. Ferguson'un 'öbür nal' dediği, Avrupa; yani euro bölgesi denilen AB ülkeleri.. Euro bölgesinin yanı sıra, ekonomik konularda Batı ile içli dışlı olan Japonya da, küresel konjonktürden kendini ayrıştıramadığından, istese de, ABD'nin içinde bulunduğu ekonomik çözülme sürecini tersine çevirecek birşey yapamamaktadır.. Rusya, BTD ile eski Sovyetler Birliği'ni canlandırmaya çalışırken, ABD de, NATO şemsiyesi altında toplamaya çakıştığı eski Doğu Bloku ülkeleriyle Batı Bloku'nu güçlendirmeye çalışıyor. ABD, bir taraftan Batı Bloku'nu NATO tutkalını kullanarak güçlendirmeye çalışırken, diğer yandan da 1930'lardan bu yana süregelen ve periyodik olarak su yüzüne çıkan ekonomik krizleriyle de boğuşmak zorunda kalmaktadır. ABD, eski Sovyetler Birliği'ni yeniden canlandırma çabası içinde olan Putin Rusyası'nın karsışında, NATO şemsiyesi altında oluşturmaya çalıştığı yeni kompozisyola, 'tek kutuplu dünyanın tek süper gücü' sıfatını korumada başarılı olabilecek midir? Soru, tartışılması gereken bir soru. Çünkü, Batı Bloku'nun Avrupa kanadı, hem enerji ihtiyaçlarının karşılanması yönünden Rusya'ya bağımlı hale geldiklerinden hem de ABD ile su yüzüne çıkan çıkar çatışmaları nedeniyle, NATO'ya destek vermekte eskisi kadar gönüllü değiller. Örneğin, son Kafkasya krizinde Rusya'nın bağımsız ve NATO'nun aday ülkelerinden biri olan Gürcistan'a girmesini, Batı Bloku'nun önemli üyelerinden Almanya, Fransa, İtalya ve Finlandiya protesto etmeye yanaşmamışlardır. ABD medyası Putin ve Medevedev'i yaylım ateşine tutarken, AB ülkeleri basınında Rusya'yı suçlayan yazılara pek rastlanmamıştır. "Gri tilki"den sonra çeşitli desteklerle iktidara taşıdığı Saakaşvili'yi kontrolü altında tutamaması, Rusya'nın Gürcistan'a girmesine engel olamaması nedeniyle, ABD'nin 'tek kutuplu dünya' projesi büyük darbe almıştır. Öyle ki, 5 Gün Savaşı sırasında Gürcistan'da yaşananlar, Saakaşvili'nin kravatını yemesine neden olurken, AB içinde yeni bölünmelere neden olmuştur. Avrupa ülkeleri, hem küresel ekonomik krizin hem de enerji krizinin baskısı altındalar. O nedenle, Batı Bloku'nun en önemli parçası sayılan Avrupa ülkelerinin, petrol ve doğalgaz yönünden bağımlı oldukları Rusya'nın karşısına dikilmeleri, NATO'ya eskiden olduğu gibi, coşkuyla destek vermeleri beklenemez.. Rusya, eski Gorbaçov Rusyası değil. Putin Rusyası renkli devrimler, Yugoslavya'nın parçalanması, Sovyetlerin dağılması...Kosova'nın bağımsızlığa kavuşması şeklinde devam eden süreci tersine çevirme kararlılığında olduğunu, Gürcistan'daki son çıkışı ile göstermiştir. ABD bir taraftan 1929 kökenli, Mortgage tomurcuklu ekonomik krizle boğuşurken, diğer yandan da 'tek süper güç' sıfatını korumada kararlı olduğunu gösteren atılımlar yapmakta, NATO'yu amaçlarını gerçekleştirmede kullanabileciği bir vurucu güce dönüştürmeye çalışmaktadır.. "Süperler" arasındaki savaş giderek derinleşerek sürüyor.. Çin, gelişmeleri kenardan sessizce izliyor.. KURTLAR DUMANLI HAVAYI NİÇİN SEVERLER? 'Geliyorum' diyen küresel krizin etkilerinden korunmak amacıyla, ABD limanlarına sığınmaya çalışan küresel spekülatörlerin tersine göçleri doların değer kazanmasına, dolayısıyla ihracatın zorlanmasına neden olmaktadır. ABD'nin, neoliberal küreselleşme olarak özetlenen tek kutuplu bir dünya kurma projesi şimdilik suya düşmüş gibidir. ABD, kuyruğu dik tutabilmek için, kaos ve kargaşadan medet ummaktadır. ABD yetkilileri, Saakaşvili'nin Güney Osetya saldırısı konusunda,"Uyardık, ama dinletemedik" diyorlar. Bu açıklama hiç de inandırıcı değildir. Konunun uzmanları da belirtiyorlar; kaos ve kargaşa, ABD'nin Balkanlarda, Ortadoğu'da, Afganistan'da olduğu gibi, Kafkaslarda da, varlığını sürdürebilmesi açısından istediği, arzuladığı bir ortamdır.. ABD istese, Afganistan'da ve Pakistan'da 'başına dert olan' El Kaide ve Taliban'ı bir anda yok edebilir. Fakat kaos ortamı, hedef coğrafyalarda daha uzun süre kalabilmesinin gerekçesi olduğundan, ABD, bölgede kontrollü bir kaosun hem yaratıcısı, hem de destekçisidir. Balkanlarda da açıkça görüldü ki, Batı emperyalizmi, sorunlara çözüm bulmak yerine, onları yeni sorunlara dönüştürmeyi tercih etmektedir. Kaos ve kargaşa, emperyal ülkelerin her dönemde kullandığı ve her zaman sonuç aldığı yöntemlerdir. Kaos ve kargaşa ortamı, yalnız ABD'nin değil, Rusya'nın da işine gelmektedir. Toz duman arasında, yaşamakta oldukları çözülme sürecini dünya kamuoyunun gözünden kaçırabilmek daha kolay olduğundan, kaos ve kargaşa, özellikle körüklenmektedir.. Ne demişler, "Kurt dumanlı havayı sever".. Sohbetimizi noktalarken yaşanmakta olan küresel kargaşa konusundaki görüşümüzü vurgulamak isteriz: Rusya ve ABD nüfuz alanlarını genişletmek için kıyasıya mücedele ederlerken, aslında, içine düştükleri çözülme sürecini tersine çevirebilme, olumsuz etkilerini zamana yayma savaşı vermekteler.. Türkiye, bu paylaşım savaşının yaşandığı belalı coğrafyanın tam orta yerinde denge politikası izlemeye çalışıyor.. Bu kargaşa ortamında, "Atlar tepişir..." şeklinde başlayan atasözümüzü haklı çıkarmayacak bir uyanıklık içinde olmamız gerektiğini ayrıca vurgulamak istemiyoruz.. Allah yardımcımız olsun.