YAPI DENETİMİ ‘DENETİM PAZARI’NA DÖNÜŞÜRSE… BAZI İLLERİMİZDE YAPI DENETİM ŞİRKETLERİNİN BELEDİYE MECLİS ÜYELERİ TARAFINDAN KURULMUŞ OLMASI, KONUNUN TAM ANLAMIYLA VİCDAN İLE CÜZDAN ARASINA SIKIŞTIĞINI GÖSTERMİYOR MU? “VER PARAYI, DİK BİNAYI” ANLAYIŞI, MAALESEF, GÜNÜMÜZ TÜRKİYE’SİNİN ACI BİR GERÇEĞİ OLARAK VAN FELAKETİNDE DE KARŞIMIZA DİKİLİVERDİ. “EĞER BİR YATIRIMA İMAR OLANAĞI VE RUHSAT VERİLMEZSE, 3 AY SONRA İNŞAAT VE YAPI KULLANMA İZNİNİ İLGİLİ BAKANLIK VERİR” ANLAYIŞI, YAPI DENETİM ŞİRKETLERİNİ ‘DENETİM PAZARI’NA DÖNÜŞTÜRMEKTEN BAŞKA NE İŞE YARAR? 1999 Sakarya depremi sonrasında uygulamaya konulan Yapı Denetimi Mevzuatı neden ciddiyetle uygulanmadı? Başını sokacak bir yuva özlemiyle tutuşan insanlarımıza, ev yerine mezar yapılmasına yerel yönetimler neden, nasıl göz yumabildi? Van/Erciş depremine giden süreçte Yapı Denetimi Mevzuatı konusunda yaşanan duyarsızlığı, vicdansızlığı yaşamamalıydı. Vicdan kararması mı yaşıyoruz, gözlerimizi kör eden başka nedenler mi var? Var, elbette.. 1999 sonrasında yürürlüğe konulan ve yalnızca yapı denetim şirketlerine para ödeyebilecek illeri kapsayan Yapı Denetim Yasası, bir yapı denetim pazarının kurulmasına neden oldu. Bazı illerimizde yapı denetim şirketlerinin belediye meclis üyeleri tarafından kurulmuş olması, konunun tam anlamıyla vicdan ile cüzdan arasına sıkıştığını göstermiyor mu? “Ver parayı, dik binayı” anlayışı, maalesef, günümüz Türkiye’sinin acı bir gerçeği olarak Van felaketinde de karşımıza dikiliverdi. Bu arada, altını kalın kalın çizerek not düşelim, son yıllarda yürürlüğe sokulan 12 Mart (1971) ürünü kanun hükmünde kararnamelerle, belediyelerin yapı denetimlerini kontrol altına almak yerine, bir imar disiplinsizliğinin önü açılmış oldu. “Eğer bir yatırıma imar olanağı ve ruhsat verilmezse, 3 ay sonra inşaat ve yapı kullanma iznini ilgili bakanlık verir” anlayışı, yapı denetim şirketlerini ‘denetim pazarı’na dönüştürmekten başka ne işe yarar? Yapı denetimi konusunun biran önce denetim pazarı olmaktan kurtarılması gerekiyor, aksi halde, başını sokacak bir yuva özlemiyle yanıp tutuşan bu ülkenin masum insanları, can üzerinden para kazanmayı içlerine sindirebilen vicdansızların insafına terk edilmiş olacaktır. Son zamanlarda özellikle kaçakçılıktan Van’a giren para eskisi gibi büyük şehirlere göç etmiyor, şehir merkezinde yapıya dönüşüyordu. Bu gerçeği görerek, hızlı yapılaşmanın daha sıkı bir şekilde denetlenmesi gerekmez miydi? YAPI DENETİMİ CİNLİKLERİ BİR VİCDAN MESELESİDİR 1999 depreminden sonra aynı acıları yeniden yaşamamamız için Yapı Denetimi koşulu getirilmişti. Buna göre, yapının büyüklüğü oranında, kaç mühendisin denetim yapması gerektiği hesap ediliyor ve belediyeler bu denetim masrafını yapı sahibinden alıyor, sorumlu yapı şirketine veriyordu. İşte vicdanları kör eden, yuva sahibi olayım özlemiyle yananlara mezar üretilmesine göz yumulan ‘cinlikler’ de bu denetim sürecinde ortaya çıkıyordu. Bu denetim sürecindeki en büyük yanlış, denetimi hangi şirketin yapacağına yapı sahibinin karar vermesiydi. Ve.. çoğu illerde yapı denetim şirketleri belediye meclis üyeleri tarafından kurulmuştu. İnşaat sahipleri, denetim şirketi ile yaptıkları anlaşmaya göre, mevzuata uygun bir şekilde yapılacak bu hizmet karşılığında para ödemeyi kabul ediyor ve imzalanan anlaşma metni belediyeye veriliyordu. İmzalanan anlaşma ile Yapı Denetim koşulu yerine getirilmiş oluyordu, ama yapılar hiçbir zaman gerektiği gibi denetlenmiyordu. Çünkü Bayındırlık Bakanlığı’na ve belediyelere verilen listelerde yasa gereği 20-50 mühendis adı verilmiş olmasına rağmen, yapı denetim şirketlerinde yalnızca 1-2 mühendis çalışıyordu. Denetim şirketlerinde ‘çalışıyor’ olarak belirtilen mühendislerin önemli bir bölümü, belli bir ücret karşılığında figüran olarak listede yer alıyorlardı. Bu gerçek uzun zamandır biliniyor, fakat nedense üzerine gidilmiyordu. Yapı denetim şirketlerinin Bayındırlık Bakanlığı’na ve belediyelere belirttikleri sayıda mühendis çalıştırmadıkları, aynı şirketlerin 2008 yılında Sosyal Güvenlik Kurumu’na verdikleri beyannamelerde yapılan incelemelerle ortaya çıkmıştı. 17 Ağustos 1999 depremi gibi bir felaket yaşamış olan bu ülke, Van/Erciş depreminde yaşanan organizasyonsuzluğu yaşamamalıydı. Büyük şehirlerine Batı ülkelerindekilerle yarışan gökdelenler dikebilen bir ülke, TOKİ uygulamalarını, fay hatlarında yaşamakta olan insanlarımızı biran önce sağlıklı konutlara kavuşturacak şekilde planlanması gerekiyor. Başbakan Erdoğan kararlı konuştu; deprem yönetmeliğine uygun olmayan konutların oy kaybetmek pahasına da olsa, kamulaştırılıp yıkılacağını söyledi; “İktidarı kaybetmekten çok daha hayırlıdır” dedi. Göreceğiz. YARIN: EVLİYA ÇELEBİ, “UYANIN!” DİYE SESLENİYOR, “UYANIN BRE GAFİLLER!”