“Değişim ancak içeriden açılabilen bir kapıdır” Şirin Mine Kılıç’ın 2016 Nisan’ında birinci baskısını yapan ‘Benim Sevgili Başkanım Ekrem İmamoğlu’ adlı kitabın iç kapağına kondurulmuş, Terry Neil’e ait bu sözü bir kenara not edin.

Değişim ancak içeriden açılabilen bir kapıdır! Zihninizin bir kenarında dursun.

**

Çocukluğundan, gençliğine, hentboldan futbola geçişine kadar bütün dönemleri ‘tek ağızdan değil’, aile fertlerinin, arkadaşlarının, tanıyanlarının anlatımıyla kaleme alınmış. Kapağında da belirtildiği gibi kitapta adeta ‘sıra dışı bir liderin doğuşu’ muştulanmaya gayret edilmiş. Çocukluğundan beri onun, akıllı, çalışkan, zeki ve lider yapılı bir in san olduğuna, etrafındakilerle kolay iletişim kurduğuna, herkesi dinlemede mahir olduğuna vurgu yapılmış. Kitap Nisan 2016’da basılmış ve Haziran ayında ikinci baskı gerçekleştirildikten sonra Aralık 2018’e kadar çoğaltma ihtiyacı duyulmamış.

Aralık 2018’in ilk günlerinde İmamoğlu’nun adaylığı açıklanır açıklanmaz aynı ay içerisinde kitap ‘bazı eklentilerle’ peş peşe üç baskı yapmış. Nisan’da 2 baskı yapan kitap Mayıs’ta 8. baskıya erişerek ‘tekrarlanan seçim öncesi’ önemli bir tanıtım görevini yerine getirmiş. 

  **

Kitapta İmamoğlu’nun sıra dışı siyasetçi olmasının yanında sıra dışı kampanya yürüttüğü, sıra dışı belediye başkanı olduğu gibi vurgular yapılmış.  Dikkat çeken 5. Bölüm ise ‘Ben değil, biz diyebilen liderlik’ başlığını taşıyor. 

Final bölümünde de tanıyanların, İmamoğlu için referans niteliği taşıyan ifadelerine yer verilmiş. Mesela, Trabzonspor eski Başkanı Özkan Sümer’in ‘İmamoğlu’nu Bordo Mavili yönetime nasıl aldığı ne gibi katkılar verdiği’ şeklindeki anlatımı Karadenizlilerin ruhunu okşamış olmalıdır. 

Keza, Kürt meselesiyle ilgili tespitleri de Güneydoğu kökenli seçmenlerle gönül bağı oluşturma amacı taşıyor.

Diğer bölümlerde AK Partililerin, MHP’lilerin, dindarların, azınlıkların İmamoğlu’nu neden desteklemeleri gerektiğine dair vurgulara rastlamak mümkün.

Görülüyor ki 2016’dan bu yana ‘İstanbul Belediye Başkanlığı için değil, Cumhurbaşkanlığı seçimleri için’ çok özel ve hassas bir çalışma yürütülüyor. İstanbul seçimleri, belirlenen isim için iyi bir PR fırsatıydı. Seçimin her iki raundunda da bunu başardıklarını söyleyebiliriz.

Geçen hafta karşılaştığımız İYİ Partili bir dostumuzun ‘İmamoğlu komünist filan değil, biliyoruz. Onu desteklemekte de sakınca görmedik, görmeyiz’ şeklindeki sözleri konsensüsün devamına dair önemli bir ipucuydu. 

**

Bu noktada ‘Değişim ancak içeriden açılabilen bir kapıdır’ mesajına dönelim. AK Parti, MHP, BBP üçlüsünün bir sonraki seçimlerde yüzde 50 bandının üzerinde durabilmesi beraberliklerinin bozulmaması, buna paralel olarak ta seçmen kitlelerini iradelerinde tutabilmelerine bağlıdır!

Bu açıdan Abdullah Gül, Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu’nun parti kuracağına dair söylem ve eylemleri son derece ehemmiyet taşımaktadır. Her birinin ayrı ayrı veya birlikte kuracağı partinin iktidar gücüne erişmesi ve adaylarının başkan seçilmesinden ziyade, AK Parti merkezli bütünlüğün zarara uğratılması önemlidir. İmamoğlu profilinin öne çıkarıldığı bir seçimde; ‘İmamoğlu’na gelmeyecek oyların, AK Parti adayında kalmamasını sağlamak, kapıyı içeriden açmakla eşdeğer bir fiil’ değil midir?

**

Ak Parti’nin bazı eski İl başkanları, üç dönem kuralına takılan bazı milletvekilleri ve bu harekete liderlik eden isimler yeni parti oluşumu çalışmaları yaparken, ‘AK Parti’den vücut bulacak yeni bir partinin, ilk seçimde yüzde 50 seçmen desteğine erişip erişemeyeceğinin tahlilini de yapmış mıdır acaba?

Ya da ‘Birlikte hareket etme’ teklifinde bulundukları İYİ Partililerden, SP’lilerden, hatta ‘sağa yakın gördükleri bazı CHP ve DSP’lilerden aldıkları cevaplara göre yeni bir yol haritasına ihtiyaç duyma noktasına gelmiş olabilirler mi?

Kapı içeriden mi açılacak, yoksa tünel mi kazılacak; bekleyip göreceğiz.

**

RP’nin 1989’da Konya’da başlayan yükselişini durdurmak için Güneydoğu seçmeninin önüne HEP, DEP, HADEP, DEHAP, DTP gibi seçenekler koyan siyaset mimarları bugünlerde de, ‘tıpkı MHP’ye uyguladıkları gibi’ AK Parti seçmenine ‘yeni bir alternatif hazırlama girişiminde görünüyor.

Kapıyı içeriden açmak!

**

FETÖCÜLER NEDEN DİMDİK AYAKTA!

FETÖ operasyonlarının seyri halk arasında en çok eleştiri konularından biri olmaya devam ediyor. Birçok vatandaş mücadelenin yetersizliğinden bahsederken, devlet ve hükümet içinde bazı mekanizmaların FETÖ mensuplarını koruyup kolladığına inanmaya başlamış görünüyor. Okurlarımız hatırlayacaktır; FETÖ temizliğinin belki on yıl sürebilecek kadar uzun zamanlı bir iş olduğunu daha önceleri yazmıştık. Ancak görünen o ki vatandaşın zihnindeki sorular cevap bulmadıkça mücadeleye olan inançta zayıflama söz konusu oluyor.

Geçen hafta TV Net’te Mete Yarar, Kemal Gümüş ve Nedim Şener’in katıldığı bir TV programında konuşmacıların FETÖ operasyonlarının TSK içerisinde yüzde 20, sivil bürokraside ise yüzde 4 seviyesinde olduğu tespitini paylaşmaları işin ‘ağır’ yürüdüğü’ intibaını uyandırdı. Vatandaşın inancı tükendikten sonra atılacak her adımın geri tepeceği gerçeği göz ardı edildiği takdirde yakın gelecekte FETÖ ile ilgili alınacak her kararın devlet ve hükümet aleyhine dönecek bir yapıya bürüneceğini söyleyebiliriz.