KİTAPCILIK VE UFUK’UN HAZIRLANMASI!...
Fazilet Neşriyat ve Matbaacılık Anonim Şirketi’nin kuruluşunun üzerinden, takribî, 6 ay ğeçmişti.Daha önce, Kurs’larda okuttuğumuz, ders ve yardımcı kitapları, toptan, mübaya’a edip, ehven fiyatlarla talebe’ye intikal ettirdiğimiz, Kur’ân Kursları Federasyonu bünye’sinde bir Kitapcılık Servisi vardı. Kurslarda okuttuğumuz, metinler ve şerh’ler bulunamıyordu.Hazreti Üstazımız, Merhum, Halil Eser, Merhum, Muzaffer Ozak’ı, bu kitap’ları basma hususunda teşvîk etmişti.Ba’zı Metin’leri, Merhum, Halil Eser, şerh’leri, Merhum, Muzafffer Ozak, Ergin Kitapevi, Salah Bilici Kitap evleri basmışlardı. Tekel durumundaydılar, parekende olarak istedikleri fiyatlarla satıyorlardı. Fazilet Neşriyat ve Matbaacılık Anonim Şirketinde ilk işimiz, bu kitapları toptan, ma’kul fiyatlarla alıp, ehven fiyatlarla, talebeyea vermemiz olmuştu.
Haftalık, UFUK haftalık, Siyâsî Gazete’yi çıkaracaktık; fakat, hiçbirimiz bu işin âşinası değildik.En azından, Gazetecilik hakkında pratik ba’zı bilgilere sahip olabilme adına, Merhum, Mehmed Şevket Eygi’nin gazete’leri, Bugün ve Sabah gazete’lerinde bir çırak gibi, çalıştım. Anadolu Ajansı ve Türk Haberler Ajans’ından bülten taşıyarak işe başladım, Haberlerin değerlendirilmesi, manşetlere çıkarılması, kağıt üstünde gazete’nin şekillenmesi, “ Nizampaj,” hakkında bilgiler aldım.O yıllar, henüz, tam olarak ofset tekniğine geçilmemişti.Potalarda yüksek ısıda eritilmiş kurşunla satırlar diziliyor, kağıt üzerindeki şemaya göre, tertip ediliyordu. Tashih’den sonra, ithal Karton Matrislere pres edilerek,baskı dairesine gönderiliyor, baskı dairesinde, yine eritilmiş kurşunla makine’ye bağlanan kalıplar dökülüyordu.. Böylece, Yazıişleri, dizgi, tertip ve baskı hakkında bilgilerim oldu.
Ufuk Gazete’si’nin ilk nüshası’nın 07. Ağustos 1970 Cum’a Günü neşrine karar vermiştik. Ufuk Gazete’sinin ilk nüshası’nın hazırlığı, muhteva,( içerik), nizampaj, dizgi- tertip, bütünüyle baskıya hazırlık, 15 gün devam etmişti.posta, hademe gibi yardımcı elemanların yapacağı bütün işlerin yanında, fi’îli, olarak,sekreter,( Teknik Sekreter,) Umûmî Neşriyat Müdürü ve Yazıişleri müdürü’nün yapması gerekenleri de yapıyordum. Ayıca, Kağıt üzerinde Şirket adına Gazete’nin sahibi görünen, Merhum, Hasan Arıkan Hoca’mız, İstanbul’da bile değldi. Benden başka, Şirketi temsil eden bir başkası da olmadığı için bütünüyle temsil vazifesini de deruhte etmekteydim.
Ufuk Gazetesi’nin ilk nüsha’nın hazırlanmasında, muhtevâ bakımından, daha sonraki yıllarda, imtiyaz sahibi bulunduğum, Bâb-ıâlîde SABAH Gazetesinde Umûmî Neşriyat Müdürü olarak uzun yıllar, beraber çalıştığımız, kaderbirliği ettiğimiz, Merhum, İsmail Oğuz’un,Teknik hususlarda, o yıllarda, Gazetecilik Yüksek Okulu öğrencisi aynı zamanda, Bugün Gazetesi’nin Yazıişleri Müdürü olan Ali Taban’ın, daha sonraki yılarda, uzun müddet beraber çalıştığımız, Bugün Gazetesinde Sekreter olarak çalışan Merhum, İlhan Ezik’in büyük yardımları olmuştu.
Ali Taban ve İlhan Ezik Kardeşlerimiz, haftanın ba’zı günleri, çalışmakta oldukları Gazetedeki işleri bitince, Bizim Gazete’ye uğruyor, 24 saat esasıyla hiç uyumadan, Bizim Gazetemizi, dizgi-tertip ve baskıya hazırlıyorlardı.
Ufuk’un ilk nüshası’nın karton matris’leri presten çıktı, elime tutuşturdular. Güneş Matbaa’sının Bskı Dairesinin Başustası Çolak Sadi, yardımcısı Sürafi Usta ile görüşün, Baskı’nın hangi satte yapılabileceğini öğrenin, bobinleri ( Gazete Kağıdı), paketleme ve sevkiyat için lüzumlu elemanları, ( Ali Telli’nin etibini) hazır bulundurun, denildi. O yılarda Bâb-ıâlîde hayatiyyet 24 saat esasına göreydi. İzmit’den( Seka’dan) matbaa’lara Bobin( Gazete kağıdı) taşıyan kamyonlar- Tır’lar bir tarafa Gazete’leri Türkiye’nin dörtbir tarafına tevzi izin hareket eden kamyonlar, biribirine çok yakın gazete binalarında dev Rotdatifler, korkunç sür’atleriyle şakırdıyorlar, kahvehaneler, çorbacılar,köfteciler, muhallebiciler sabahlara kadar açık... Matbaa’larda mesâÎ’ler üç vardiya halinde devam ederdi. Güneş Matbaasında da durum aynıydı. Çolak Sadi ve Sürafi ustalarla görüştüm, Bizim Gazete’yi geceyarısı saat üçbucuk sualarında basabileceklerini, paketleme ve sevk ekibinin bu saatte hazır bulundurulmasını istediler.
Çolak Sadi Usta, “ Mustafa Bey, Bu gece, sizin Gazete’nizin ilk ntshasını basacağız, Bâb-ıâlîde kadim bir gelenek vardır; Matbaa’nın Sortisinden Mevkûte’nin ilk nüshası çıkınca, Rotatif durdurulur, ilk nüsha’ya, yaldızlı boya sürülür, Gazete’nin sahibine takdim edilir. Gazete Patronu tarafından gerekli cest’ler yerine getirilince, Makine’ye yol verilir, baskı devam eder,” dedi.Böyle bi duruma hiç hazırlıklı değildim, daha doğrusu, Gazete’nin Patronu, İmtiyaz Sahibi de ben değildim. Orada bulunan tecrübelilere sordum,ne yapılmalıdır, geçmiş tecrübelerinizle bana yardımcı olunuz, dedim
Şöyle söylediler: Şu anda, Baskıyı yapmakta olan, Çolak Sadi ve Sürafi Usta’lara, münasip bir miktar nakti bir zarf içinde ceblerine koyunuz, ayrıca, Matbaa’nın dizgi-tertip servislerinde şu anda mesâî’de olanlarla, herhangi bir işleri için şu an burada bulunan, diğer gazete ve dergi’lerin mensubu meslektaşlarımıza yetecek miktarda, Baklava- kadayıf cinsi tatlı dağıtırsınız,” dediler. Söylendiği gibi yaptım, Çolak Sadi ve Sürafi ustanın zarflarını ceblerine koydum, civardaki tatlıcı ve muhallebicilerde ne kadar tatlı, baklava-kadayıf varsa, tamamını aldırıp, Mutbaa’da bulunanların tamamına ziyafet çektik. Başlığı ve ilk sahifesi altın yaldızla süslenmiş, Ufuk’un ilk nüshası, Patron niyetine bana takdim edildi. Yaldızlanmış bu ilk nüsha’yı Mukaddes bir emanet gibi i’tina ile muhafaza altına aldım, başka bir nüsha’yı imzalayarak makineye yol vermelerini, baskının devamını kendilerinden rica ettim...