SİYONİZM, NASARA, ŞÎ’A  MUHASARASI!...

Dünya  Siyonizm  Teşkilatı, Dünya  Kiliseler   Birliği, A.B.D. Mon  Tarikati, Vatikan  ve Ortadoks Patrikhane’leri,  müştereken  ve  münferiden,  Ehl-i  Sünneti muhasara( abluka)  altına  almıştır. Tarih  boyunca Ehl-i  Salîp  devletler, İslâm’a  karşı “ Haçlı  Seferleri,” tertip  etmişlerdir. Fakat, her  seferde,yalçın  kayalara,  kala’lara  çarpip  geri  dönmüşlerdi.En  son salvetleri  Çanakkalie taaruzları  idi. Düvel-i  Muazzama  denilen,  Ehl-i  Salîp  devletler,  devrine  göre,  ölüm  kusan, “yıkılmaz  Armada)  denilen Kara, Deniz  ve  Hava  silahlarıyla  saldırdılar. Aziz  Milletimizin  ve  gönül  Coğrafyamızda  katılan  müslüman  Kardeşlerimizin  iman  dolu  sinelerine  çarparak, en  geliştirilmiş  silahlarını  geride  bırakarak  geri  çekiilmek  mecburiyetinde  kalmışlardı. İngiliz’lerin  devriene  göre  batırılamaz,  karşısında  durulmaz,  dedikleri, Kur’ân-ı  Kerim’de  zikri  geçen “ Câlûd,”dan  ilham  ile  “ Golyad,”  adını  verdikleri  zırhlıları  dahi, Çanakkale   Boğazı’nın   karanlık,  derien  sularına  gömülmekten  kurtulamamıştı.

Ehl-i  Salîp,  doğrudan,  cepheden  ta’arruzun   netice’ye  ulaşamayacağını  gördü, Kala’yı  içeriden  feth’etmek  için,  içeriden  kendi  adamlarını  desteklemeye  başladılar. Devrin,  en  zeki,  en  akıllı  ve  en  müdebbir  Devlet  Adamı, Ulu  Hakan, Sultan  2. Abdülhamid  Han’ı  devirmek  için, Selanek’de, yahudî, Ermeni, Rum  ve  gayr-i  Millî    diğer  unsurlardan  teşekkül  ettirndikleri, İttihad  ve  Terakkî’yi, Devlet-i  aliyye’nin  başına  musallat  ettiler. İttihad  ve  Terakkî,  devletlerin  hayatında  çok  kısa  bir zaman  olan  10  yıllık  bir  müddet  zarfında, 8  milyon Km. olan  Devlet-i  aliyye  topraklarını, 780 bin  km. kadar  düşürmüş, Kuzey  Afrika, Balkanlar, Ceziretü’l-Arap  ve  Ortadoğu  toprakları  kaybedilmiştir.

Yerlere  serilen  Devlet-i  aliyye’nin  postundan, cedvelle  çizilmiş, 32  ayrı  devlet  çıkarılmıştır. Devlet-i  aliyye’ye ihanetin  mükafatı  olarak, Mekke  Emiri,  Şerif  Hüseyin’in  herbir  çocuğuna  birer  krallık  verilmiştir. 1903  yılında  Siyon  Dağında  toplanan, Dünya Siyonist’lerinin  toplantısında   alınan  karar  gereği, 1948  yılında, Filistin  topraklarında, küçük  bir  İsrail  Terör  devleti  kurulumş, aynı  kongrede  alınan  karar  gereği, Nil’den  Fırat’a  Büyük  İsrail  Devleti’nin  kurulması  için  teşebbüsler  ve  çalışmalar  başlatılmıştır.

Dünya  Kiliseler  Birliği, Mon  Tarikati, Vatikan, Ortadoks  Ptrikhaneleri, Milâdî, 1. Milenyum’da, Amerika   ve  Avrupa  kıta’larını, 2. Milenyum’da, Batısı  doğusuyla  bütün  Agfrika  Kıt’a’sını,  hıristiyanlaştırdık,     3. Milenyum’da  ise, başta, Osmanlı  Devlet-i  aliyyesi  bakiyesi,  Türkiye  ve  bütün  Asya  Kıt’asını  hıristiyanlaştıracağız,”  dediler.

Türkiye  ve  bütün  Asya  Kıta’sının  hıristiyanlaştırılmasının  önündeki  en  büyük  mania, Türkiye’nin  ve  diğer  ba’zı  Asya  ülkesi  devletlerin  halk’larının  Ehl-i  Sünnet  Akidesine   sahip  olmalarıdır. Onun  için,  evveliyyetle, başta  Türkiye  olmak  üzere, diğer  ba’zı  Asya  Memleketlerindeki, halk’ların, Ehl-i  Sünnet  Akidesinin   zayıflatılması,  yok  edilmesi  gerekiyordu.

Hedef’teki Asya  ve  Ortadoğu  Memleketlerine  kuşbakışı  şöyle  bir  atf-ı nazarda  bulunduğumuzda, Türkiye’mizin  dışındaki,  büyük  devletlerden, Suûdî  Arabistan  Krallığı, “Vehhâbî’lik,”  inanç  sistemiyle  kendisini  diğer  İslâm  ülke’lerinden  ayıştırdı. Mısır,  ma’alesef, 1839 Tanzimat  Fermanıyla, Türkiye’miz  nasıl  Batılı’ların,  daha  doğrusu  masonların  te’siri  altına  girdiği  gibi,  aynı  tarihte Mısır  da  Batılı’ların,  masonların  te’siri  altına  girmiştir. Krallık, Cumhuriyet, diktatörlükler,  bir  ara  Suriye  Devletiyle,  birleşme,   “ Birleşik  Arap  Cumhuriyeti,” derken  yalpalayarak  günümüze  kadar,  nüfusu  büyük, dünya  üzerinde  ve  Arap  aleminde  herhangi  bir  te’siri  olmayan  bir  devlet... Körfezdeki  ve  Ceziretü’l-Arap’daki  Kabile  devletleri ,  “ Emirlikleri,” bir  tarafa  bırakırsak, “Haşimî   Ürdün  Krallığı,” İngiltere’nin  bir  müstemlekesi  olmasaydı  da  güçlü-kuvvetli  bir  devlet  olabilseydi, Filistin, kısman  de, Ürdün  Toprakları  üzerinde  kurulan, İsrail  Terör  Devleti  bir  tabela  devleti  olarak  kalmaya  mahkum  olurdu. Beyrut, Yemen, Osmanlı  Devlet-i  aliyye’mizin  nazenin,  nazlı  eyâletleri...

Osmanlı Devlet-i  aliyye’mizin  bir  eyâleti  olan, Beyrut,  Lübnan  Cumhuriyeti  olarak  bir  devlet  haline  getirilirken, Ülke’de  bulunan  azınlığın  azınlığı, hıristiyanlar  sebebiyyel  garip  bir  Anayasa  hazırlandı. Bu  Anayasa’ya  göre, Cumhurbaşkanı, hıristiyan, Başbakan  müslüman, bu  tuhaf  Anayasal  sisteme  rağmen,  Beyrut, Lübnan,  bir  zamanlar, Ortdoğu’nun  en  zengin, en  müreffah  memleketiydi. Savaşa  dahil  ülkelerden  birisi  olduğu  halde, Meşhur, 1967  Ortadoğui  Savaşında, Lübnan  Lirası,  hiç  değer  kaybetmemiş,  devrin, Lübnan  Devleti’nin  Bayrak  Taşıyıcısı, Ortadoğu  Havayolları,  hiçbir  gün  Rötar  yapmamıştı. Günümüzde, ekonomik  sıkıntılarla  boğuşan, programlı  olarak  hergün  saatlerce  elektiriğin  suyun  verilmediği, fakir  bir  ülke  haline  dönüştü.

Bir  zamanlar, “  gidenlerin  gelmediği, yolları  yokuş,” Türkülerimizde,  ağıtlarımızda  hep  var  olan  Nazlı, Mübarek, Peygamber’imizin  du’a’sına  mazhar,  Yemen,  önce, Güney, Kuzey  olarak  bölwündü, Vehhâbî  inancına  sahip  bölgedeki  bir  Büyük  devlet  ile, Sâsânî, Zerdüşt, Şî’a  inancına  sahip  bir  başka  büyük  bölge  devleti’nin  güç’lerini  deneme  sahnesi  haline  getirildi. Fakirleştirildi, bombalandı, artık,  günümüzde, açlık  ve  susuzluk  sebebiyle     çocuk  ölümlerinin  rekor  kırdığı  bir  memleket  haline  dönüştrülmüştür.

Devlet-i  Aliyye’mize  Coğrafik  olarak  çok  uzak, gönül  bağımız  çok  yakın, Afganistan, Devlet-i  Aliyye’mizin  en  önemli  eyâlet’lerinden, Bağdat, Irak, Şam, Suriye  ne  haldeydiler, şimdilerde  ne  durumlardalar...