BİZ’LER, NE SÜLEYMANCI’YIZ, NE DE SÜLEYMANLI’YIZ!...
Süleymancılk diye, ne bir din ne bir mezhep ve ne de bir tarikat vardır; Süleyman Hilmi Silistrevî, el-ma’rûf, bi’Tunahanı Efendi Hazretleri ( k.s.), Aziz Milleti’mizin yüzakı, Yüksek İslâmî ilim’lerin tedris edildiği, Osmanlı Medrese’lerinde okumuş, en yüksek kısmı, Sahn-i Seman Mederesesinden me’zun olduktan sonra, Rüûs imtihanlarını kazanarak, Bu Medrese’de öğretim azası olarak başlamış, bütün derecatı kat’ederek, Ders-iâmlık mertebesine ulaşmış, ilaveten, Medres-i Kuzad’ı da bitirmiş, 03 Mart 1924 tarihinde Tevhid-i Tdrisat Kanu7nu ile Osmanlı İlim Müesseseleri Medreseler kapatıldığında, Süleymaniye Sahn-i Seman Medresesi, Âlî, Şube’sinde Tefsir ve Hadis Ordinaryüs, Profesörü idi.
Ma’nevî Vechesine gelince, Zikr-i Hafî, Tarîkat-i Nakşibendiyye-i aliyye’nin, Silsile-i Zeheb- Silsile-i Saâdet’ının 33. Halkası ve Sıddık-ı Ekber, an Zâtihi’l- Ethar, Abdülhalık Gucduvânî, Muhammed Bahâuddîn Nakşibend ve İmam-ı Rabbânî, Müceddid-i Elf-i Sânî, Ahmed el-Faruk es- Sirhindi (K.S.) Hazerât’ından sonra bu Silsile’nin 5. Kutbu’l- Aktab’ıdır.
Asr’ımızın Sahib-izamanı, Mürşid-i Kâmil ve Mükemmili, Medâr Mürşidi ve Müceddidir. Tasarrufları, Üveysî olarak, el’an, bi’temâmihâ ve bi’kemâlihâ, devam etmektedir ve ilâ Mâ-Şâ Allah! devam edecektir.
Biz’ler, dünyevî ve zahirî ilimlerde, bütün fünün ve ulûm’da zirveye ulaşmış, tasavvuf ve ma’neviyyatta, Zikr-i Hafî, Tarîkat-i Nakşibendiyye-i aliyye’nin Kutbu’l-Aktab’lığına vasıl, Şanı yüksek, bir Mübârek Zât’ın talebesi ve müntesipleriyiz. Bu unvanlar biz’ler için bu dünya’da ulaşabileceğimiz, en büyük mertebelerdir. Böylesine Mübârek, Büyük bir ZâT-I Muhterem’in talebesi ve müntesibi olduğumuz için, her yerde ve her zaman iftihar etmişizdir ve etmekteyiz.Bizim dışımızdan bize hased edenlerin, muârız’larımızın bizim sırtlarımıza, alınlarımıza yapıştırmaya çalıştıkları “ Süleymancılık,” “ Süleymanlı,” “ Süleymanlı’lar,” yaftasını şiddetle ve nefretle redd’ediyoruz, aüsla kabul etmiyoruz. İçimizden ba’zı sefderun Kardeşlerimizin,” Hayır! Biz, “ Süleymancı “, değil, “ Süleymanlıyız,” demelerini de kabul etmiyoruz...
Ne demek,” Süleymancılar”?!.. Bu ta’bir, “ Turşucular,” “Simitçiler,” “ Yemeniciler,” ta’birleri gibi, esnafa izafiyyeti belirten cümlelerdid. Turşu üreten, ticaretini yapan esnaf, simit üreten ve ticaretini yapan esnaf. Pekiyi! Hâşâ! Süleyman ticreti yapan, Süleyman alıp-satan, esnfmıyız,ki, Bizlere, Süleymancı- Süleymancılar, denilsin...
“ Süleymanlı,” “ Süleymanlılar,” ne demek? Orta Asya’dan kopup, gelen, Türk Kavimleri, Anadolu’nun muhtelif yerlerini kendilerine vatan edindiler. Bunlardan ba’zı kavimler, Batı Anadolu, Toros’larda, Göçebe bir hayatı tercih ettiler, Kışları, Akdeaniz sahillerinde, ılıman iklimin hakim olduğu bölgelerde, yaz aylarında, Toros’ların yükseklerindeki yaylalarda geçirmeye başladılar. Göçebe obaların herbiri kendilerini başka obalardan ayıran, birer alâmeti Fârika tespit ettiler. Ba’zı obalar, kendilerine, Karakeçililer, ba’zılar, Sarıkeçililer, ba’zılarına da Bozdeveliuler, dediler. Bizim böylesine birer alâmeti Fârika’lara ihtiyacımız yoktur. Hem sonra, Süleyman, bizim sahip olduğumuz bir mal veya üzerimizdea taşıdığımız bir meta’ mıdır,ki, “ Karakalpaklılar,” “Sarıpoşulular,” der gibi, “ Süleymanlı,” “ Süleymanlılar,” denilsin.
Biz’lerin, Süleyman Efendi Hazret’lerini talebe ve müntesiplerinin alâmeti Fârika’ları, illâ da bir alâmeti Farika arıyorsanız, İ’tikâden, Mâtürîdî, amelen, Hanafî, Meşreben, Zikr-i Hafî, Nakşibendî. bİd’atlere karşı, ehl-i Sünnet akidesine sahip olmamızdır.Sevfili Peygamber’imiz, salla’llâhu aleyhi ve sellem Efendimiz: Kardeşim Musa’nın kavmi yetmişbir fırkaya, Kardeşim İsa’nın kavmi yetmişiki fırkaya ayrılmıştı. Yakın bir zamanda benim ümmetim de yetmişüç fırkaya ayrılacaktır.Bu fırkalardan, yetmişikisi ehl-i cehennem, ancak bir fırka kurutulacaktır. Fırka-i Naciye!.. O anda yanında bulunan sahâbî’ler, “ Fırka-i Naciye kimlerdir, ey Allah’ın Resûlü, diye sorduklarında, ” benim ve Ashabı’mın yolundan gidenlerdir,” buyurmuştur. Fırak-ı dâlle’ye sapmadan, Allah’ın ve Resûlü’nün yolu, Kur’ân ve Hadis’in yolu, ehl-i Sünnetin yolundan ayrılmayanlardır. İllâ, Biz’lerde bir alâmeti Fârika arıyorsanız, işte alâmet-i Fârika’lardan birnisi de ehl-i Sünnet akidesidir.
Biz’lerin, Süleyman Efendi Hazret’lerinin talebe ve müntesiplerinin Sosyal Medya vasatında, herhangi bir kanalı, sitesi veya hesabı yoktur.
“ İnternet vasatında, “ Süleymanlı Haber,” Sitesi’nin, Süleyman Efendi Hazret’lerinin talebe ve müntesipleriyle, uzaktan yakından hiçbir alaka ve münasebeti yoktur. Bu site, ahirzaman Decacilelerinin en şerlisi, mel’un, F.E.T.Ö.’nün haşâşî’leri tarafından kurulan ve finanse edilen bir site’dir. Bu sitede, F.E.T.Ö.’ cü’lerin ağzıyla, Muhterem Cumhurbaşkanımız, Recep Tayyip Erdoğan’a iftira ve buhtanlarda bulunuluyor, Nezih Câmia’mızın ferd’lerinin, zillet ve şer İttifakına destek verdiğini, hâşâ! Süleymen Efendi Hazretlerinin talebe ve müntesiplerinin, kadim, ebed-müddet, din- İslâm düşmanı C.H.P., ile,P.K.K., F.E.T.Ö., terör örgütleriyle aynı safta olduklarını gösterme gayreti içindedir.
F.E.T.Ö.’ cü’ler, kendi düştükleri derekeye, gayyâ kuyusu’a, bu nezih Câmia’yı da çekebilmek için, her yolu mübah görüyor, elinder gelen her imkan ve sebebe başvuruyor.
Ma’alesef, Camia’mız idarecilerinin ba’zılarının, siyâsî körlüğü, basiretsizliği, günümüz siyasetini iyi okuyamamaları sebeyle, son seçimlerde, bu nezih Câmia’yı, Zillet ve şer ittifakının yanında, C.H.P, H.D.P., P.K.K. aynı saflarda göstermeyi başarmışlardır.
Şimdi de, Önümüzdeki yıl 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak, Mahallî İdareler Seçimlerinde de, Bu Aziz Câmia’yı, C.H.P., H.D.P., ve P.K.K. ile, aynı safta gösterme gayreti içirisine girmiş durumdalar.
Ümid etmek istiyorum; geçtiğimiz seçimlerde, Gayretü’llâha dokunan, Küfre ve kâfirlere destek verilmesi ta’limatı veren, asrımızın siyasetini iyi okuyamayan, siyâsî kör, gaflet ve dalalet içirisindeki idareciler agah ve mütenebbih olurlar da, kendilerini, küfre ve dalalete sürükleyen böylesine vahim bir hataya bir daha imza atmazlar.
Bu Câmia’nın en genç bir ferdi bile, en az idareciler kadar, günümüz siyasetini okuyan, değerlendiren, şuurlu ve akıllı müslümanlardır. Siyâsî tercih için sizlerin tevcihine muhtaç değillerdir. Siz, hiç kimseye, ama, hiçbir kimseye siyâsî tercih için herhangi bir telkinde bulunmayın, bırakınız, Dileyen, perdenin arkasına geçince, vicdanının sesini dinlesin,tercihini yapsın. Akıllı, idareciler, daha sonraları kendilerini sıkıntıya sokacak telkinlerde bulunmazlar.
Sizin siyâsî bir tercihiniz olabilir. Ebâen, an ceddiun, C.H.P.’ li olabilirsiniz, C.H.P.’ ye de rey vermiş olabilirsiniz, bundan sonra da verecek olabilirsiniz, bu maddî- Ma’nevî Me’suliyyeti size aid olur, dünyada ve ahirette hisabını verirsiniz.Ama, kendinizde ba’zı sıfatlar vehm’ederek, Nezih bir Câmia’nın ferdlerini de arkanızdan sürüklerseniz, bunun hisabını ne bu dünyada ne de ahirette asla veremezsiniz...