SÜLEYMAN EFENDİ HAZRET’LERİ HAKKINDAKİ, YALAN, İFTİRA, VE BUHTAN’LARA CEVAPLAR!... ( 83 )
TÂBİ’În, TEB’AY-İ TÂBİ’ÎN: Peygamber’i dünya gözüyle gürüp, iman eden, bir def’a bile olsa sohbetine mazhar olanlar, sahâbî, sahâbî’den, herhangi birisini dünya gözüyle gören ve onunla sohbet edenlere de, TâBİ’î, denilir.Meselâ,Metbû Mezheb imamlarının tamamının mütekaddiumi, en önde geleni, İmamü’l- İmamîn, İmam-ı A’zaam, Ebû Hanîfe, el-kûfî, Hazret’leri’nin doğum tarihi, en sahih rivayete göre, Hicreti Nebeviyye’nin 80 tarihidir. Ayrıca,velâdet tarihinin hicrî, 70. Yıl olduğuna dair de kuvvetli, rivayetler vardır. Ashab-ı Güzîn arasında ebediyyete intikal buyurar en son sahabî,Hudeybiye Musalahasında hazır bulunmuş, Huneyn Muharebesine katılmış, Sahâbî oğlu, Sahâbî, Abdullah İbn-i Ebî Evfâ, Abdullah sahâbî’den olduğu gibi, babası, Ebî Evfâ da sahâbî’dir.
Abdullah İbn-i Ebî Evfâ, Hiucreti Nebeviuyye’nin 86. Yılında, en son vefat eden sahâbî olarak Kûfe’de irtihal-i dâr-i Beka buyurmuştur. Halböyleyken, İmam-ı A’zam, Ebû Hanife, el- Kûfî, Hazret’lerinin veladet tarihini, hicrî, 70 olarak kabul edersek,16,Hicrî, 80 olarak kabul edersek,6 yaşında,bu en son Sahâbî, Abdullah İbn-i Ebî Evfâ radiya’llâhu anhüma Hazretlerini görmüştür. Ebû Hanîfe gibi, zekÎ ve meraklı, ilim talibi birisinin, Memleketinde, Kûfe’de bulunan bir Sahâbî’yi görmemiş olması âdeten muhaldir. Bu i’tibarla,İmam-ı A’zam, Ebû Hanife Hazret’leri Tâbi’î şerefini haizdir ve kendisinden sonra gelen bütün mezheb imamlarından ve fakîh’lerden faziletlidir.
Tâbi’î’nden olanları gören ve onların sohbetlerine mazhar olan mü’minlere Teb’a’yı Tâbi’î n, denilir. Bunlardan sonra gelen ve kıyamete kadar gelecem mü’minlere de yine Teb’a’yı Tâbi’în, denilir.
Hazreti Adem’den Hazreti Hatem’e resûl ve nebî’ler, Hazreti Ebû Bekr
es-Sıddîk’tan, Hazreti VahşÎ’ye kadar bütün Ashab-ı Güzin, İmam-ı A’ zam, Ebû Hanife’den, bu devrin isimsiz mü’minlerine kadar,mü’minlerden, Tâbi’în’den olanlarala müşerref olmuş, ilk Teb’a’yı Tâbi’î’hden kıyamete kadar gelecek bütün mü’minler arasında, çok kalın kırmızı çizgiler vardır. Aralarında geçişler mümkün değildir,aralarında asla, derece ve mertebe mukayesesi yapılamaz...
“ Allah meleklerden Peygamberler seçer, insanlardan da. Şüphesiz Allah işitendir,görendir.” ( Hac / 22 / 75) “ ( Ey Muhammed!), kuvvetli ve basiretli kullarımız İbrahim, İshak ve Ya’kubu da an.”
“ Biz onları husûsiyle ahiret yurdunu düşünen ihlaslı kimseler kıldık.” “ Doğrusu onlar bizim katımızda seçkin hayırlı(iyi) kimselerdendir.” ( Sad/ 38/ 45,46,47)
(Bu âyetler, Peygamber’lerin günahlardan ma’sum olduklarına delâlet etmektedir. Zirâ, Cenab-ı Hakk mutlak olarak bütün Peygamber’lerin hayırlılardan- iyi’lerden olduklarına hükmetmiştir.Peygamber’lerin muttasıf oldukları “İsmet) sıfatı, ya’ni bütün günah ve veballerden ma’sum olmaları,bu sıfat Peygamber’lerden başka hiçbir kimseye verilmemiştir.. Peygamber’lerden sonra insanların en faziletlileri, en hayırlı’ları olan sahâbî,lerin en hayırlısı olan, Ebû Bekr es-Sıddîk, asla ve kat’â Peygamber mertebesine ulaşamaz. Yine,Tâbi’î’nin en hayırlıları ve en faziletlileri kabul edilen Üveys el- Karnî ile,İslâm Tarihcilerinin adaletiyle, insanlara yaptıklarıyla, İkinci Ömer,” diye vasıflandırdıkları Emevî Hükümdarı, Ömer bin Abdülaziz, hiç bir zaman Sahabî’den, Peygamber’imizin sohbetine sadece bir def’a mazhar olabilmiş, Hazreti Vahşî radiya’llâhu anh’in derecesine,fazlına ulaşamazlar. Teb’a’yı Tâbi’î’nden olanlardan, derecesi, mertebesi ve fazlı her ne ise hiçbir zaman, Ashab-ı Güzîn’den ba’zılarıyla müşerref olmuş, İmam-ı A’zam, Ebû Hanîfe el- Kûfî, Hazretleri gibi zevâtın derecesine,mertebesine ve fazlına asla, ulaşamazlar.
Turuk-u Âliyye’den, Zikri Hafî, Tarîkat-i Nakşibendiyye-i Âliyye’nin Silsile-i Zeheb- Silsile-i Saâdâtı arasında,Birinci sıradaki, Hazreti Sıddîk-ı Ekber, an Zâtihi’l- Ethar, Hazretleri ile, Selman-i pâk,Selman-i Fârisî, radiya’llâhu anh, Efendilerimiz, sahâbî’dirler, üstelik,Sıddîk-ı Ekber, Ashabın en hayırlısı, hatta, Peygamber’lerden sonra bütün insanların en hayırılısıdır.Selman-ı pâk, Selman-i Fârisî ise, Peygamber’imizin kendisi hakkında, “ Selman bizdendir,” buyurarak, Selman-i Fârisî’Yİ Ehl-i Beyt’inden saymış, Ashab-ı Güzîn’in en faziletlileri arasındadır.Üçüncü şeyh, Kasım bin Muhammed (k.s.) Hazret’leri Hazreti Ebû Bekr es-Sıddîk-ın torunu oluh Tâbi’î’nden,dördüncü şeyhi, Hazreti Alî Kerreme’l’llâhu Vechehü Hazretlerinin beşinci nesil hafididir,(torunudur)... Bu bakımdan bu zevatı, diğer asırlar içinde gelen diğer Silsile-i Zeheb- Silsile-i Saâdât( Kaddese’lllâhu Esrarehüm, Hazeratıyla mukayese etmek asla doğru olmaz.
Peygamber’imiz salla’llâhu aleyhi ve sellem,” Asırların en hayırlısı, benim asrım’dır, sonra ona en yakın olan asırdır, sonrada o asırları ta’kip eden asırlardır. Asırların en şerlisi ise,ahirzaman, kıyamet alametlerinden pek çoğunun zuhur ettiği, fitnelerin çoğaldığı, decacile’nin halka hükmettiği asırdır,” buyurmuştur. Umûmî bir müjde vardır; “ Ashabım! Size getirdiğim, tebliğ ettiğim, on emirden dokuzunu yerine getirseniz de sadece birini ihmal ederseniz, kurtulamazsınız.Ahirzaman’da, kıyamet alametlerinin zuhur ettiği fitne ve fesadın çok yaygın olduğu, devirde, Ümmetim, on emirden dokuzunu yapamaz, şartlar el vermez, ihmal eder de, sadece birini hakkıyla yerine getirirseler, Allah’ın lütfu, Benim şefâatimle kurtulacaklardır.
Her ne ise, asıl mevzu’umuza dönecek olursak,Peygamber’leri, Ashab-ı Resûlü,Tâbi’î’ni istisna ettikden sonra, Tâbi’î’n’den i’tibaren Hicrî, birinci ve ikinci asırları tevâlî eden asırlar içinde, Turuk-u Âliyye’lerin silsile’lerindeki halkalar arasında veya, velî olup- olmadıkları ve derecelerini yalınızc Allah’ın bildiği velî’leri musabakaya tabi tutup çarpıştırmak, bizlerin hakkı da değildir, haddimize de düşmez.Yukarıdaki tespitler müvacehesinde, bu ölçülerin dışında konuşmak zevzekliktir, biz müsümanlara yakışmaz...
“İtâati Küllî,” ya da,” İtâati Mutlaka,” ” Teslimiyyeti Küllî,” ya da, “ Teslimiyyeti Mutlaka,” uzun biur tahlil gerektiren bu hususları inşâ! Allah! bir sonraki yazıda tahlil edeceğiz....