CÂMİA İLE SONRAKİ TEMASLAR!... (3)
Mustafa AKKOCA
Çemberlitaş'taki toplantıdan çıktıktan sonra kalabalık rafine olunca, Divanyolu'ndan aşağıya doğru inerken, bizbize Merhum Mehmet Emin Alpkan, (Bizim Anadolu Gazetesi Sahibi), İrfan Atagün, (Ortadoğu Gazetesi Yöneticisi), Enver Ören (Türkiye Gazetesi Sahibi), Mehmet Kutlular (Yeniasya Gazetesi Sahibi), Mustafa Akkoca (D. ve T.SABAH ve UFUK Gazeteleri Müessese Müdürü) kaldık, Sultanahmed Parkına doğru ağır adımlarla ilerliyoruz... O tarihlerde, kendi binası, entegre matbaası, -dizgi-tetip ve baskısını yapabildiği gibi, işletme olarak 10'a yakın günlük, beş-altı haftalık gazete ve yüksek tirajlı takvim ve kitap basabilen matbaa tesisleri, -100 bine yaklaşan tirajıla günlük SABAH GAZETESİ, 50 satış, 30 bin abonesiyle haftalık UFUK Gazetesiyle mevcud gazeteler arasında lider durumda olmamıza rağmen bu tesislerin yöneticilerinden birisi olan bendeniz, yukarıda adlarını ve sahibi-yöneticisi oldukları gazeteleri saydığım ağabeylerin en genci idim.
Haddim olmayarak; "Ağabeyler, bizleri bugün Nazım Bey, (Nâzım Özbay) bir araya getirmiştir, gönül isterdi ki, bizler çok daha önceleri bir araya gelelim, bugün burada konuşulanları kendi aramızda müzâkere edelim, belli kararlar alalım, teker teker hiç birimize başkalarının lokomotifinde vagon olmak yakışmaz, ferda ferda, hepimiz başka vagonlara lokomotif olmaya lâyıksız, ama illâ herhangi bir lokomotifin arkasında vagon olmaya razı isek, aramızdan birisini lokomotif yapalım, bizler de onun arkasına vagon olalım. Bizler, şahıslarımız ve temsil iddiasında bulunduğumuz câmialar aynı çeçekten, Gül-ü Muhammedî'den nektar toplamaya çalışanlarız, öyleyse niçin Ebûcehl karpuzundan baldıran toplamaya çalışanların arkasından gidelim, onlara birer vagon olalım. Bizim Anadolu'da, "Su küçüğün, söz büyüğün" diye bir atasözümüz vardır, ama, bendeniz, biraz edepdışı da olsa en küçüğünüz olarak söze girer derim ki; "Haftanın bir gününde, kararlaştıralım, şimdilik salt çay içmek için bir araya gelelim, sohbet edelim, dağılalım. Bir Emr-i Vâkî olarak kabul buyurmazsanız, bizim binada bu maksadlara göre hazırlanmış bir odamız vardır, çok iyi çay demleyen, temizliğine titiz mi titiz, Sıtkı Ağabey (Sıtkı Yurt) var, şeref verirseniz burada toplanabiliriz. Ne toplantıya ne de toplantı yerine itiraz eden oldu. Hemen orada toplantı yeri, gün ve saati kararlaştırıldı...
Salı günleri saat 13:00'da Sultanahmed, İnciliçavuş Sokak No: 27'de bulunan SABAH GAZETESİ idare binasında şimdilik, sadece çay içmek ve sohbette bulunmak üzere toplanacağız.
İlk Salı tam saat 13:00'de misafirlerimiz teşrif ettiler, bu ilk toplantıda ve müteâkip toplantılarda benden başka, Sabah Gazetesinin İmtiyaz Sahibi Muhterem Mehmed Arıkan ve o tarihlerdeki gazetemizin Umûmî Neşriyak Müdürü Merhum İsmail Oğuz Bey de katılmıştı.
İlk toplantıda herhangi bir karar alınmamasını kararlaştırmış isek de; yine de aşağıdaki kararları aldık;
1- Bu salt sohbet ve çay içmek birlikteliğini vesiyle ederek bundan sonra müştereken realize edilmek üzere herhangi bir teşebbüste bulunulmayacak. Ticârî, sınâî, matbaa, kağıt temini, Haber Ajansı ne nâm altında olursa-olsun dernek ve vakıf teşebbüsünde bulunulmamak...
2- Burada hemen hemen, her gazete bir câmiayı temsil iddasındadır; bu bakımdan İslâm'ın esaslarında ve Ehl-i Sünnet'in esas aldığı i'tikâdî ve amelî hususlarda Allah'a şükür, ayrılığımız, gayrılığımız yoktur; bu sebeple birbirimizle uğraşmamız için herhangi bir neden de yoktur. Olsa olsa, İslâm'a hizmet hususunda birbirimizi tamamlayan metod farkları olabilir, bizler bundan sonra bu farklılıkları zenginliğimiz kabul edecek, hep müşterek taraflarımızı öne çıkararak, metodolojik farklılıklar dolayısiyle ima yoluyla dahi, aslâ birbirimizi itham etmeyeceğiz.
Sohbet ve çay günleri haftalar boyu sürüp gitti. İlerleyen haftalarda, öğle yemeklerini yiyemeden bu toplantıya katılmak durumunda olanların durumunu dikkate alarak, "sadece çay içmek" tarzındaki kararı yumuşattık, çayın yanına pasta-börek de ilâve ettik, derken, birinci madde olarak "Herhangi bir ticârî, sınâî ve hizmet alanlarında teşebbüste bulunmama" kararından hafif bir şekilde udûl ederek, bir HABER AJANSI kurma kararı aldık.
SABAH Gazetesi olarak bizim yurt çapında amatör ruhla çalışan fiîlî bir Haber Ajansımız vardı. Gerçi Refikimiz Yeniasya Gazetesinin de Ankara'da, İzmir'de ve daha yurdun bâzı yerlerinde çok iyi çalışan büroları vardı. Bizim Ankara Bürosu dışında o günün şartlarında en iyi iletişim vasıtaları olan telefon, telex'le mücehhez, İzmir, Adana, Konya, Bursa gibi büyük illerin dışında, bölgelerin merkezî durumunda bütün illerinde de bürolarımız vardı. Bunların dışında ilçelerde ve kasabalarda bile amatörce çalışan muhabirlerimiz vardı.
O tarihlerde Devletin resmi ajansı olan Anadolu Ajansının dışında tröst durumundaki belli başlı gazetelerin ortak olduğu, profesyonel gazeteciler tarafından idare olunan Türk Haberler Ajansı vardı.
Anadolu Ajansı hükûmet icraatını, sıkıyönetim bildirilerini haber haline getirir, abonelerine servis yaparken, Türk Haberler Ajansı'nın aboneliği hem çok pahalıydı, hem de önceliği ortağı bulunduğu gazetelere veriyordu. Bu bakımdan tarafsız bir haber ajansına şiddetle ihtiyaç vardı.
Biz gazete olarak hem Anadolu Ajansına, hemde Türk Haberler Ajansına abone olmamıza rağmen, daha ziyâde bürolarımızın ve muhabirlerimizin bize ulaştırdıkları tarafsız ve doğru haberleri kullanıyorduk, bu haberlerde de hep "Sabah Yurt Haberleri" imzasını kullanıyorduk.
Sohbet ve çay dostlarımız, husûsiyle merhum Mehmet Emin Alpkan Ağabeyimiz ısrarla, Sabah, Yeniasya, Ortadoğu, Türkiye ve Bizimanadolu gazeelerinin müessese olarak ortak olacakları bir haber ajansının kurulmasını savunuyordu, diğer arkadaşlar da zaman içinde M.Emin Alpkan Ağabey'e katıldılar. "Nasıl olsa sizin bir altyapınız var, çok az bir masrafla bu altyapının üzerinde Türkiye'nin en büyük haber ajansını bina edebiliriz. (Daha sonraki yıllarda İHA, İhlas Haber Ajansının kuruluşunda bu fikirlerden yararlanılmış amatörce bir ruhla çalışan bünyeye akıllı ve becerikli profesyonellerin katkısıyla ve teknolojik donanımla dünya çapında bir haber ajansı ortaya çıkmıştır.)
Bu teşebbüste bizim altyapımız kullanılacağı için ve bizden fedâkarlık istendiğinden i'tiraz etmemiz yakışık almazdı, şık olmazdı. Bu bakımdan biz de bu karara aynen katıldık. "YURT HABERLER AJANSI LİMİTED ŞİRKETİ" resmen kuruldu, Ticaret Siciline tescil edildi. Sultanahmed Ticarethâne sokağının başında bulunan gülegüle Aprt. bir büro tutuldu.
Sabah, Yeniasya, Türkiye, Ortadoğu ve Bizimanadolu gazeteleri müessese olarak eşit sermâye ile şirkete ortak oldular.
Çay sohbetlerine başladığımız ilk günde "hiçbir teşebbüste bulunmama" kararı almamızda müessir olan endişe tahakkuk etti ve ilk ihtilâf Ajans'a Umum Müdür tâyin hususunda zuhur etti...
(DEVAM EDECEK)
Yorumlar