Sahip olduğu toryum rezervinden yararlanarak kurmayı başardığı nükleer santral, Çin’in enerji ihtiyacını 20 bin yıl boyunca karşılayacakmış. 2015’ten bu yana küresel ekonominin lideri olmak için ve 3 kıta ile 65 ülkeyi karalardan ve denizlerden birbirine bağlamayı hedefleyen “Kuşak ve Yol” projesini hayata geçirebilmek için mücadele eden Çin’in en büyük sorunu enerji ihtiyacıydı.

Bu açıdan bakıldığında, Çin’in, dünyanın toryuma dayalı ilk nükleer enerji santrali kurduğuna ilişkin haber, küresel dengeleri altüst edecek bir gelişmedir. Çin, ekonomisinin çarklarını döndürebilecek  enerji konusunda dışa bağımlı olmaktan kurtulduğu anda, küresel ekonominin lideri olabilmek için daha agresif bir politika izlemeye başlayacaktır.

ABD Dışişleri Banı Biliken’ın Çin’i ziyaret etmesi bu konuyla ilişkili midir, bilinmez, ama “Çin, enerji ihtiyacını 20 bin yıl boyunca karşılayacak, toryuma dayalı bir nükleer santral kurdu” haberi, üretebileceği sonuçlar dikkate alındığında, küresel barış açısından çok önemli bir gelişmedir. Bu gelişme, dünya toryum rezervinin yüzde 65’ine sahip olan Türkiye açısından ayrıca önemlidir.

M. KEMALSALLI

“Türkiye’nin toryum yatakları dünyanın en zengin toryum yataklarıdır. Yani Türkiye enerji ihtiyacını 50 ton toryumla karşılayabilir. 1 ton toryumu enerjiye dönüştürdüğümüzde elde ettiğimiz enerji 1 milyon ton petrol enerjisiyle eşdeğer. Kuracağımız bu Türk hızlandırıcı merkezinde de bir Türk proton hızlandırıcısı düşünülüyor. Bu da ilerde bir prototip toryum nükleer santrali yapmamız için ön çalışmalara olanak sağlar.”

Prof. Dr. Engin Arık


Çin’in, en az 20 bin boyunca enerji ihtiyacını sağlayacak toryumla çalışan bir nükleer santral kurduğunu okuduğumuzda, sahip olduğu toryum rezervleri sayesinde Türkiye’nin enerji ihtiyacını sonsuza kadar sağlayacak bir santral kurmak için yola çıkan, fakat 30 Kasım 2007’de, ekibiyle birlikte bindirildiği uçağın Isparta’nın Türbetepe’sine düşmesiyle hayatını kaybeden Prof. Dr. Engin Arık hocamın bu konuda söylediklerini ve yaptığı çalışmaları hatırladım. Engin Arık Hocamı ve ekibindeki arkadaşlarını rahmet ve saygıyla anıyorum.

ÇİN’İN ENERJİ İHTİYACINI 20 YIL BOYUNCA SAĞLAYACAK NÜKLEER SANTRALIN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Sahip olduğu toryum rezervinden yararlanarak kurmayı başardığı nükleer santral, Çin’in enerji ihtiyacını 20 bin yıl boyunca karşılayacakmış. 2015’ten bu yana küresel ekonominin lideri olmak için ve 3 kıta ile 65 ülkeyi karalardan ve denizlerden birbirine bağlamayı hedefleyen Kuşak ve Yol projesini hayata geçirebilmek için mücadele eden Çin’in en büyük sorunu enerji ihtiyacıydı.

ABD, Çin’in AB ülkeleriyle ele vererek hayata geçirmeye çalıştığı bu projeyi engelleyebilmek için, Çin’e enerji sağlayan ülkelere ekonomik ve siyasi baskılar uyguluyordu. Bu açıdan bakıldığında, Çin’in kurduğunu duyurduğu toryum esaslı nükleer santral haberi, küresel dengeleri altüst edecek bir gelişmedir. Çin, ekonomisinin çarklarını döndürebilmek açısından, enerji konusunda dışa bağımlı olmaktan kurtulduğu anda, daha agresif bir politika izlemeye başlayacaktır. ABD Dışişleri Banı Biliken’ın Çin’i ziyaret etmesi bu konuyla ilişkili midir, bilinmez, ama “Çin, enerji ihtiyacını 20 bin yıl boyunca karşılayacak, toryuma dayalı bir nükleer santral kurdu” haberi, üretebileceği sonuçlar dikkate alındığında, bütün dünya ülkeleri açısından çok önemlidir.

ÇİN’İN TORYUMA DAYALI NÜKLEER SANTRALİ VE TÜRKİYE

“Çin, toryuma dayalı bir nükleer santral kurdu” haberi, dünya toryum rezervinin yüzde 65’ine sahip olan ve Akkuyu’da uranyuma dayalı bir nükleer santral inşa ettirmekte olan Türkiye açısından çok önemli bir haberdir. “Türkiye, dünya toryum rezervinin yüzde 65’ine sahipken, neden uranyuma dayalı bir nükleer santral kurma yolunu seçmiştir?” sorusu, çok yönlü irdelenmesi gereken bir sorudur.

“Türkiye neden, radyasyon tehlikesi olmadığı için ‘yeşil nükleer enerji’ olarak anılan ve dünya rezervinin önemli bölümüne sahip olduğu toryuma dayalı bir nükleer santral yerine uranyuma dayalı, tehlikeli, hammadde bakımından dışa bağımlı uranyuma dayalı bir nükleer santral tercih etmiştir?” sorusu bundan böyle hep gündemimizde olacak ve enine boyuna tartışılacaktır.

Türkiye’nin, dünya rezervinin yüzde 65’ine sahip olduğu toryumu kullanarak, enerji sorununu sonsuza kadar çözmesi ve ihtiyaç fazlasını satarak para kazanması, ekonomik ve siyasi gücünü artırması mümkündür.

 

Çin’in,  20 bin yıllık enerji ihtiyacını karşılayacak toryuma dayalı bir nükleer santral kurduğuna ilişkin haberi duyduktn sonra, “yeşil nükleer enerji” olarak anılan  toryumu kullanarak tehlikesiz, temiz nükleer enerji üretmek ve Türkiye’nin enerji sorununu sonsuza kadar çözmek üzere yola çıkan bilim insanlarımızın, THY’nın tarifel uçağından indirilerek bindirildikleri kiralık uçağın Isparta’da düşmesi sonucunda hayatlarını kaybetmş olmalarını, hala bir “kaza” larak değerlendirmemiz mümkün müdür?

Düşen uçağın enkazını inceleyen uzmanlar, “Bu uçağın buraya kadar uçabilmesi bile bir mucize” demişlerdi. Türkiye’nin, sahip olduğu toryumu kullanarak, enerji konusunda dışa bağımlı olmaktan kurtulması istenmemişti. Sonraki yıllarda, Türkiye’nin Çin ile birlikte bir nükleer santral kurması da engellenişti.

TÜRKİYE ENERJİ KONUSUNDA DIŞA BAĞIMLI OLMAKTAN KURTULMALIDIR

Türkiye, yarınların yıldız ülkelerinden biri olmak istiyorsa, yarınların en önemli enerji kaynakları olacak bor ve toryum rezervlerine sahip çıkmak ve akıllıca kullanarak, enerji konusunda dışa bağımlı olmaktan kurtulmalıdır.

Dün Osmanlı’nın petrol varlığını ele geçirmek için işbirliği yapan küresel güçler, bugünlerde, özellikle Çin’in toryuma dayalı nükleer santral kurduğuna ilişkin haber sonrasında, bor ve toryum zenginliklerimizi kontrol altına alabilmek amacıyla harekete geçeceklerdir.

Bu konunun Türkiye açısından ne kadar önemli olduğunu anlatabilmek açısından, 12 Aralık 2007 tarihli “Engin Arık Hoca Bizi Affedecek mi?” ve 6 Şubat 2010 tarihli “Türkiye Bu Fırsatı Kaçırmamalı” başlıklı yazılarımızdan alıntılar sunuyoruz.

****

TÜRKİYE BU FIRSATI KAÇIRMAMALI

(06.02.2010- Önce VATAN)

Olay gazetelere, “Bu servet Türkiye’yi uçurur” şeklinde yansıdı. Haberin içeriğinde, 30 Kasım 2007’de Isparta’da düşen uçakla başlayan komplo teorilerinin devam ettiğinden söz ediliyordu. Komplo teorilerini devam ettirmekle suçlanan Mahir Kaynak’tı. Habertürk’te yayınlanan “Haber Analiz” programında Kaynak, içinde dünya çapında ünlü bilim insamız Prof. Dr. Engin Arık ve arkadaşlarının bulunduğu uçağın toryum nedeniyle düşürüldüğünü, TSK’nın da Türkiye’nin toryum rezervleri için yıpratılmaya çalışıldığı söylemişti.

Mahir Kaynak televizyondaki programda, yeryüzünün en popüler enerji kaynağı olan petrolün tükenmekte olduğundan, bu nedenle dünyanın yeni bir enerji kaynağı arayışı içinde olduğunu anlatmış ve Türkiye’nin bu anlamda çok önemli değerlere sahip olduğunu savunmuştu. Mahir Kaynakla birlikte programa katılan Mustafa Altıoklar da, 30 Kasım 2007’de Isparta’da düşen uçakta hayatını kaybeden bilim insanlarının toryum konusunda önemli bilgilere sahip olduklarını, bu nedenle kazanın ayrıntılı bir şekilde araştırılması gerektiğini söylemişti.

Altıoklar, ayrıca, kazadan bir rastlantı eseri kurtulan bir kişinin Uludağ’da saldırıya uğradığını anlatmıştı. Mahir Kaynak’ın, zaman zaman, ufuk açıcı koplo teorileri tadında iddiaları olmuştur. Fakat, yalnız Türkiye’nin değil, dünyanın bu konudaki sayılı biliminsanın ölümüyle sonuçlanan Isparta uçak kazası, asla hafife alınamayacak ve komplo teorisi olarak değerlendirilemeyecek çok ciddi bir konudur. O nedenle, haberi yazan muhabir, Mahir Kaynak’ın anlattıklarını yalnızca “komplo teorisi” çerçevesinde değerlendiğinden, konuya at gözlükleriyle bakmış olduğunun farkında bile değil.

BU SORULARIN YANITLARINI BİLEN VAR MI?

Isparta uçağı’nda kimler vardı? Isparta’ya niçin gidiyorlardı? Türkiye’nin enerji alanında dünya çapında ünlü en değerli bilim insanları niçin aynı uçağa bindirilmişti? Türkiye’nin gözbebeği olarak nitelenen bu değerli ekip Isparta’ya, Türk Hava Yolları’nın tarifeli uçağı ile gideceklerken, niçin son dakikada Belçika’dan gelen bir kiralık uçağa bindirildiler?

Ekibin başındaki Engin Arık Hoca, Cern’de, evrenin oluşumunun sırlarını çözmeyi hedefleyen o ünlü deneyin hazırlık aşamalarına hangi konudaki birikimi nedeniyle çağrılıyordu?

Engin Arık Hoca, toryumdan tehlikesiz, nükleer kirlilik yaratmayan bir enerji üretme yöntemi geliştirmiş miydi?

Engin Arık Hoca, “Toryumdan enerji üreterek Türkiye, sonsuza dek enerji sorunu çözebilir” derken ne anlatmak istiyordu? Kazadan sonra arkadaşlarıyla birlikte araştırma yapan Engin Hocanın eşi Prof. Metin Arık’ın, “Bu uçağın değil kaza yapması, havada kalması bile bir mucize” demesinin nedeni neydi?

 Engin Arık Hoca, Türkiye’nin dışardan enerji almaya mahkum bir ülke olmadığını, aksine enerji ihraç edebilecek bir potansiyele sahip olduğunu ülkeyi yönetenlere anlatabilmek için kaç yıl dil dökmüştü? Bu soruların yanıtlarını irdelemeyen bir yazı, 5N 1K’ya uymadığından, haber olmuyor.

Mahir Kaynak’ın anlattıklarının geri planındakileri araştırma zahmetini göze alamayan meslektaş, komplo teorisi tadında bir haber yazma kolaycılığını tercih etmiş. Topluma hitap etme şansını yakalayabilen her insanın, sorumluluklarının bilincinde olması gerekir.

Medeni bir toplum olarak yaşamanın birinci kuralı, başlangıcı sevgi olan bir nükleer tepkimenin yapı taşları olduğumuzun bilincinde olmaktır. Aldığımızdan daha çoğunu aktarma başarısı gösteremezsek bu tepkimenin temposuna ayak uyduramamış oluruz ki, iz bırakamadan savrulup gideriz.

“AKILLI KÖYLÜ YUMURTALARININ HEPSİNİ AYNI SEPETE KOYMAZ”

Engin Arık Hocam, kendisini yetiştiren ülkesini çok seven yiğit bir insandı. Sonsuz bir zenginliğin üzerinde oturduğu halde dışarıya el açmasını, ülkesine yakıştıramıyordu. Dünyanın 17. büyük ekonomisi olan ülkesinin enerji konusunda dışarıya bağımlı olmasına gerek yoktu ki. Dünya rezervinin yüzde 65’ine sahip olduğu toryumu kullanarak sonsuza dek enerji ihtiyacını karşılayabilir, hatta fazlasını dışarıya satarak para da kazanabilirdi.

Böylesine bir potansiyele sahip olan ülkesinin enerji koridoru olmakla övünmesi, hiç de gurur verici birşey değildi. Engin Hoca 20 yıl kadar sonra gündeme gelebilecek olan toryumdan enerji elde etmek konusunda çalışmalar yapıyordu. Çalışmaları sır değil, bilimsel çalışmalardı.

Engin Arık Hoca yıllarca bu gerçeği ülkenin yöneticilerine anlatmak için çalmadık kapı bırakmadı. Tam, “Yürü Hocam, gerekli maddi kaynak emrinde” denileceği sırada, görünmez bir el bu konuda adım atılmasını engelliyordu. Tam engellerin aşıldığı, toryumdan enerji üretmenin yolları açıldığında, o görünmez eller yine devreye girdi ve THY’nın tarifeli uçağı ile Isparta’ya gidecek olan bu kıymetli insanlar, Belçika’dan kiralanan bir uçağa bindirildi.

Bizde “Akıllı köylü yumurtalarının hepsini aynı sepete koymaz” diye bir söz vardır. Bir köylü kadar aklımızı kullanamadık.. Türkiye’nin kaderini değiştirecek seçkin bilim insanlarını kiralık bir uçağa bindirmek gafletinde bulunduk. Bir Engin Arık kolay yetişmiyor. Bunu biz değil, Cern’de evrenin yaradılış sırlarını çözmek üzere dünyanın en büyük laboratuvarını kuran Arık Hocamın oradaki çalışma arkadaşları söylüyor. Değeri dünya çapında kanıtlanmış bir bilim insanın söylediklerini, anlattıklarını komplo teorisi çerçevesinde değerlendirilen bir habere malzeme yapmak için, nezaket sınırları içinde kalarak söylenecek tek şey: insaf!

Toryum konusu önümüzdeki günlerde, kaçınılmaz olarak daha sıkça konuşulmaya başlanacak. O nedenle toryum nedir, nerelerde, nasıl kullanılır konularına ilerki yazılarımızda ayrıntılı olarak değiniriz. Yalnız şu kadarını söyleyelim: Türkiye dünya toryum rezervinin yüzde 65’ine sahip; 800 bin tonluk bu rezervin bugünkü baskılanmış değeri 120 trilyon dolar!

ENGİN ARIK HOCA BİZE HAKKINI HELAL EDECEK Mİ?

Cennetmekan Engin Arık Hocanın yapmak istediklerini daha geniş anlatabilmek açısından, rahmetlinin ölümünden sonra yazdığımız “Arık Hoca Bize Hakkını Helal Edecek mi?” (12.12.2007) başlıklı yazımızdan yaptığımız alıntıları aşağıda veriyoruz:

“Paranoya ya da komplo teorisi diyerek geçiştirilemeyecek çok ciddi bir avlanma olayı ile karşı karşıya olduğumuz gerçeği, giderek ağırlık kazanıyor. Isparta'nın Keçiborlu ilçesinin 1813 metre yüksekliğindeki Türbetepe'sine çakılan uçakta kaybettiğimiz Prof. Dr. Engin Arık başkanlığındaki heyet, Türkiye'nin kaderini değiştirecek projeyi, pekçok bürokratik engeli aşarak hayata geçirmek üzere harekete geçmişti.

 Türkiye'nin nükleer hafızasını yok eden o kahredici 'kazanın', geride kalan bilimadamlarımıza gözdağı vermek amacıyla kurgulanmış bir sabotaj olduğu iddiaları netlik kazanırsa, ülkemizin çok ciddi bir kuşatma altında olduğu gerçeğini kabul etmek zorunda kalacağız.

Kaza (!), nükleer enerji teknolojisini ve bu teknolojinin en ileri adımında elde edilen silahı üretme konusunda çok ısrarlı olan Pakistan Devlet Başkanı Ziya ül Hakk'ın şehit edildiği uçak kazasıyla büyük benzerlik gösteriyor. Prof Dr. Engin Arık'ın bilgisi, yetenekleri ve de enerji konusunda ülkemizi petrole, doğalgaza bağımlı olmaktan kurtarmak üzere yaptığı çalışmalar dikkate alındığında, "Arık Hoca, birilerinin tekerine çomak soktuğu için mi durduruldu?" sorusu giderek ağırlık kazanıyor.”

“ (...) İnsanın aklı almıyor.. Dünya çapında kabul görmüş bir biliminsanımız uranyumdan değil, rezerv yönünden dünya ikincisi olduğumuz toryumdan enerji üretecek bir yöntem geliştiriyor.. Yıllarca uğraşarak bürokratik engelleri aşıyor ve bu ülke için hayati önemdeki bir projeyi hayata geçirmek üzere harekete geçiyor.. Hedef, Ankara yakınlarında kurulacak Türk Ulusal Hızladırıcı Laboratuarı'nda "Yüksek Enerjili Işın" elde etmek; bu ışını elde etmesini becerebilen bir kadro oluşturmak.. Peki, neye yarayacaktı bu "Yüksek Enerjili Işın" üretebilecek laboratuar?

Bu laboratuarda toryum kullanılarak "Yüksek Enerjili Işın" üretilebildiğinde, Türkiye, elektrik üretiminde petrol ve doğalgaza bağımlı olmaktan kurtulacaktı. Çünkü, 1.3 milyon tonluk dünya toryum rezervinin 800 bin tonu Türkiye'deydi. Ve... (lutfen dikkat) 1 milyon ton petrolden elde edilebilen elektrik enerjisini yalnızca 1 ton toryum kullanarak elde etmek mümkündü! Bu hesaba göre, toryum rezervimiz, bizim enerji ihtiyacımızı sonsuza kadar ve çok düşük maliyetle karşılayabilecekti. Kendi ihtiyacımızı karşıladığımız gibi, isteyen ülkelere de elektrik satabilecektik. Ayrıca, yine toryum kullanarak ısınma problemimizi de büyük ölçüde çözebilecektik.

Olmadı.. Dostun, düşmanın çok yakından izlediği bu projeyi hayata geçirmek üzere ilk adımlar atıldığında, bu projeyi gerçekleştirecek ekibi, Türkiye'nin nükleer hafızasını kiralık bir uçağa bindirip dünya enerji devlerine kurban verdik!”

(12.12.2007 -ÖNCE VATAN)