Beyşehir’de, bilhassa hâlen vazife başında bulunan Belediye Başkanı İzzet Taşçı zamanında, belediyecilik, şehircilik adına çok büyük mesâfeler kat’edilmiş, büyük hizmetlere imza atılmıştır. Ne var ki, yılların ihmallerini kısa zamanda kapatıp, üstüne yeni hizmetler eklemek çok kolay olmasa gerek. Şehir ahalisinin yapılan hizmet’ler’den memnun olduğu, otopark sıkıntısı dışında, herhangi bir şikâyetlerinin bulunmadığı anlaşılıyor. Ne var ki, dışarıdan bakan birisi, hele hele yılın ba’zı aylarını burada geçirmeyi düşünen birisi olarak gördüğüm eksiklikleri ve sıkıntıları buradan Muhterem Başkan’ın ıttılaına sunmak isterim. 1- Beyşehir Denizi’ne, (Beyşehir Gölü’ne) sıfır noktada ve yeşillikler içerisindeki şehir’deki toz bulutlarını anlamak mümkün değildir. Şehir’de çok kesif (yoğun) bir yeniden yapılaşma gözetleniyor. Daha önceleri, şehr’in herhangi bir mahallinde bir arsa edinen şahıslar, kendi imkânları ile ve tedârik edebildikleri zaman içinde, imarsız, projesiz, herhangi bir inşaat ustası’nın, en fazla bir inşaat kalfasının dizayn ettiği, çoğu şekilsiz, herhangi bir mîmâri çizgi ya da kaygı taşımayan binalar yapılırdı. Şimdiler’de, emsâli ancak, Büyükşehir’lerde görülen, Yap-Satçı müteahhid’ler devreye girmiş, arsa sahipleriyle kat karşılığı anlaşıyor, imar’a uygun, mes’ul, mimar ve mühendis’lerinin kontrolünde, yapı denetimli, inşaatlar yapılıyor, zemin ve imar durumuna göre 5-6 katlı, kaloriferli, asansörlü, lüks apartmanlar yapılıyor ve peynir-ekmek gibi de satılıyor. Hemen hemen, her caddede ve her sokakta bir kaç tane inşatın devam ettiğini görüyorsunuz. İnşaatlara malzeme taşıyan, ya da inşaat artıklarını uzaklaştıran tır ve kamyonların kurallara uydukları söylenemez. Tır ve kamyonlar, her ne taşıyorlarsa üzerlerini branda ile sıkı sıkıya örtmeleri gerekiyor. Buna riâyet edilmediği için, dorselerini, damperlerini silme doldurarak şehir merkezinde dolaştıkları için, geçtikleri cadde ve sokaklar’da, inşaat artıkları, moloz ve tuğla kırığı ve tozları, cadde ve sokakları kapladığı gibi şehr’in üstüne de bir kâbus gibi çökmektedir. Büyükşehir’lerde olduğu gibi, inşâ halindeki inşaat’larda, mutlaka, tahta perde, en azından, sert branda bezle perdelemelerini, belediye mecbûri kılmalıdır. Modern şehir’lerde, yüksek katlı inşaatlarda, üst katlardaki moloz-toz vs. inşaat artıkları, tahta oluklar kanallar vasıtasıyla doğrudan kamyonların damperine, sulanarak toz kaldırılmadan akıtılır. Halbuki, şimdiler’de çok ilkel bir şekilde, 5.-6. kattan aşağıya kürekle inşaat artıklarını, kum, kireç, tuğla kırığı, alçı ve beyaz çimento gibi artıkları gökyüzüne savuruyorlar. Böylece Beyşehir semâ’ları, özellikle aynı anda bir kaç inşaatın devam ettiği sokak ve mahaller’de, gökyüzünü toz bulutları ihata etmektedir. 5.-6. kat’larda oturanlar bile, bu toz bulutlarından etkilenmekte, yazın en sıcak günlerinde bile pencereler açılamamaktadır. Asfaltlama ve kilit taş döşeme yapıldıktan sonra, kaldırımlarda, cadde ve sokak’larda bırakılan inşaat artıkları, moloz’lar, kilit taşı fireleri de şehr’in kirli görünmesine sebebiyet vermektedir. Salı günleri kurulan, haftalık Pazaryeri’nin otoparkı olarak kullanılan, eşsiz güzellikteki Çarşamba Su kanalına çok yakın bir mahal de bütünüyle şehr’in, özellikle kanal civarının tozlanmasına, hele hele Salı günleri günboyu, şehr’in, Afrika Kıt’asındaki herhangi bir çöl şehri gibi, masmavî göklerinin sarı bir toz bulutu ile kaplanmasına sebebiyet vermektedir. Burası, eğer belediye’ye ait ise, Pazar esnafından bir miktar işgaliye, hizmetten yararlanan oto sahiplerinden de cüz’î bir park ücreti alınarak, etrafı çevrilir, yeşilllendirilir, ba’zı bölümler asfaltlanarak, otopark düzeni ile daha fazla araç kapasitesi kazandırılır, şimdi olduğu gibi, arkasına, önüne bir başka araç park edilen araç sahibi, diğerleri işlerini bitirip dönünceye kadar beklemek zorunda kalmazlar. Buradan yükselen tozlar, maalesef, içilebilir saflıkta ve berraklıkta olan Çarşamba kanalına verilen göl suyunu da kirletmektedir. Şehr’in, yeni yeni gelişen ba’zı mahallelerinde, cadde ve sokaklar’da, muhtemelen istimlâk zorunluluğu sebebiyle kaldırım bulunmamaktadır. Kaldırımsız, düzensiz bu cadde ve sokaklar, yer yer asfaltın çözülmesi, (Yeni Mahalleye giderken, Hacı Akif Konağı’nın kavşağında olduğu gibi) derin çukurların açılmasına sebep olmuş, hem araç trafiğinde, hem de yayalar için tehlike arz ediyor, bir taraftan da tozlanmaya sebebiyet veriyor. Anıt Meydanı’nın, Köprübaşı’nın, Antalya Caddesi’nin, Ali Akkanat Bulvarı’nın muntazam, yeşillendirilmiş, tertemiz olması, belediye için an şarttır, fakat aslâ bir başarı değildir. Asıl başarı, en arka cadde ve sokak’ların da muntazam, yeşillendirilmiş, asfaltı, kilit taşı tamamlanmış olmaktır. Belediye Başkanı, kendisine rey vermiş olsun-olmasın, bütün şehir ahalisinin Belediye Başkanı’dır. Böyle olunca da hizmette tercih hakkı yoktur. Belediye Başkanı’nın ikâmetgahına takribî 400 metre mesâfede, besicilik yapıldığı, büyükbaş hayvan beslendiği, diğer komşuları gibi Belediye Başkanı da sabah’ları, keskin bir kemre kokusu ve inek böğürtüsü ile uyandığına göre, hizmette herhangi bir tercih yapmadığı âşikâr’dır. Muhterem Başkan! Modern bir şehir’de, Eşrefoğlu Beyliği’nin Başşehri’nde, şüphesiz Anadolu’nun en güzel şehri’nde, kemre kokusu, inek böğürtüsü, hiç ama hiç yakışmıyor. Mevzuatı pek iyi bilemiyorum ama, Mülkî İdârî Âmir, Sağlık Bakanlığı, İlçe Sağlık Grup Başkanlığı ile gerekirse Tarım Bakanlığı ile işbirliği yaparak meskûn saha’da, hayvancılık, süt sığırcılığı yapılması önlenmelidir. Günümüzde, dünya’nın en büyük şehir’leri, metropoller dâhil, bütün şehir’lerin en büyük ve önemli problemi, evsel atık’ların toplanması ve uzaklaştırılmasıdır. Yılların tercübesiyle ba’zı büyükşehir’ler, şehir’ler, halkımızın kısaca çöp sorunu dediği sorunu kökünden halletmiştir. Ayrıştırma ile bir şekilde yeniden sanayiye kazandırılan maddelerden para kazanırken, geri kalanlarla da elektrik enerjisi üretilmektedir. Yâni, evsel atıklar bütünüyle tam olarak değerlendirilmektedir. Aynı başarı’yı nüfusu bakımından daha küçük şehir’lerde beklemek haksızlık olur. Fakat, akılcı projelerle, basit tedbirlerle küçük şehir’lerin de çöp mes’elesini halletmek mümkündür. Asıl sorun, şehr’in belli yerlerine konulan çöp konteynerlerine, sâkinlerin çöplerini bıraktıkları zaman ile ekiplerin çöpleri aldıkları zaman arasındaki uzun aralıktır. Bu zaman zarfında, evsel atıklar, yemek artıkları, sebze-meyve çürükleri sokak hayvanları tarafından karıştırılmakta, etrafa, burun direklerini kıracak kadar kötü bir koku yayılır, bu konteynerler, birer karasinek üretim merkezi haline gelirler. Etkili anons’larla, çöplerin akşamları saat 20:00’de çöp mahallerinde konteynerlere boşaltılması, ekiplerin de en geç 21.00 de uzaklaştırmaları uygun olur. Acil durumlar dışında gündüzleri çöp toplama işleri yapılmamalıdır. Belediyeler, çöp toplama ve uzaklaştırma işi için pek çok projeler üretmişlerdir. En pratiği, şimdilerde şehrin belli noktalarına çöp bidonları, konteynerler yerleştiriyorlar, kat mâlikleri, akşam saatlerinden sonra, karanlık bastığında evlerinde biriktirdikleri evsel atıkları, bu konteynerlere boşaltmaktadırlar. Büyükşehir’lerde, her apartmanın kendisine has bir konteyneri vardır, apartman hizmetlisi belli saatlerde dâirelerden atıkları toplar bu konteynerlere boşaltırlar, kısa bir müddet sonra da Belediye’nin temizlik işleri araçları gelip, konteynerleri boşaltıp çöp uzaklaştırma bölgesine götürürler. Artık şehirleşen, şehirleşme yolunda pek çok mesafeler kaydeden Beyşehir’de bu tedbirlerin alınması zamanı gelmiştir. Acil tedbirler olarak, birer mikrop yuvası haline gelmiş çöp konteynerleri en az haftada bir olmak üzere, belli aralıklarla tazyikli su ile yıkanmalıdır. Gece, el-ayak kesildiğinde şehr’in belli-başlı cadde ve sokakları, arazös ve itfaiye araçlarıyla yıkanmalıdır. Kaldırımlardan cadde ve sokak zeminlerine yayılan inşaat artıkları, molozlar derhal temizlenmelidir. İtfaiye aracının ba’zı cadde ve sokağı suladığı görülmekteyse de kaldırımlar temiz olmadığı, tozlu ve yer yer inşaat artıkları bulunduğu için, sıkılan su cadde ve sokakları temizlemiyor, dakikalar içinde güneş ıslaklığı kuruttuğu için, itfaiye’nin su sıkması dostlar alışverişte görsüne dönüşüyor. Alınacak bütün tedbirlerin en başında geleni, zihniyyet değişikliğidir. Eskiden bunlar da yoktu, bak şimdi var ne güzel! denilmemeli... Bilinmelidir ki, iyinin düşmanı daha iyisi, mükemmelin düşmanı da yine en mükemmeldir...