19 TEMMUZ 2007'DE PATLAYAN KÜRESEL KRİZ SONRASINDA 27 EKİM 2008'DE, 20 KASIM 2008'DE VE 9 MART 2009'DA OLMAK ÜZERE ÜÇ DİP YAPAN DÜNYA BORSALARI 5.5 AYDIR SOLUKSUZ YÜKSELİYOR. BU DÖNEMDE BORSAYA YATIRIM YAPANLAR YÜZDE 100-500 KAZANDILAR. BU BAŞDÖNDÜRÜCÜ YÜKSELİŞ KAFALARDA SORU İŞARETLERİNİN OLUŞMASINA NEDEN OLUYOR: KRİZ BİTTİ Mİ? FİNANSAL PİYASALAR BU KADAR KISA SÜREDE KENDİNİ TOPARLAYABİLDİĞİNE GÖRE, KÜRESEL KRİZ YAPAY BİR KRİZ MİYDİ, YOKSA YENİ BALONLAR MI OLUŞTURULUYOR? Borsalarda 5.5 aydır süren soluksuz yükseliş hız kesmeden yoluna devam ediyor. Borsa grafikleri, haklı olarak, kafalarda soru işaretlerinin doğmasına neden oluyor: Kriz bitti mi? Finansal piyasaları reel ekonominin dinamikleriyle birlikte değerlendirmek isteyenlerin yanıtını en çok merak ettikleri sorular da şunlar: " Kriz bitti mi?", "Kriz yapay bir kriz miydi, yoksa borsalarda yeni bir balon mı oluşturuluyor?" Aslına bakılacak olursa, borsayla ilgili olsun olmasın, herkesin yanıtını aradıkları sorular bunlar.. Küresel krizin hangi aşamasında olduğumuzu henüz net olarak söyleyebilen yok. Dünya ekonomisinin kahini olarak anılan Prof. Nouriel çift dipli bir durgunluk riskine dikkat çekmekte.. Borsalara kote şirketlerin hepsi sağlıklı, karlı, performansı başarılı, kendilerini küresel krizin olumsuz etkilerinden koruyabilmiş şirketler değil. Fakat, bu şirketlerin hisse senetleri 5.5 aydır soluksuz şekilde değer kazanıyor. Borsa grafiği, siyasi ve sosyal gelişmelerin yanı sıra yatırım, üretim, satış, ihracat, karlılık gibi etmenlerin etkisiyle yön bulur. Konuya Türkiye özelinde bakacak olusak, sanayi üretimi son 10 yılın en kötü performansını sergilerken, kapasite kullanım oranları gerilerken, karlılık oranları düşmüşken, ihracat yüzde 30 dolayında daralmışken, işsizlik artmışken ve hepsinden önemlisi şirket bilançoları dramatik bir şekilde kötüleşmişken, daha açık bir söyleyişle batma noktasına gelmişken dünya borsalarına paralel olarak bizim borsamız da sürekli yükseliyor.. İMKB, son 5.5 ayda pekçok borsadan daha parlak bir performans sergiledi. YÜKSELİŞ KALICI MI? Borsalardaki bu soluksuz yükselişin mantıklı, inandırıcı bir yanıtı var mı? Yok, yok ama dünya borsalarına paralel olarak İMKB de 5.5 aydır hiç ara vermeden sürekli yükseliyor.. Yükselişin her aşamasında, "Aman dikkat, bu minareden düşen kedinin sıçramasına benzer bir hareketlenme olabilir. Dow Jones endeksi 8500'i geçmeden kalıcı bir yükselişten söz etmek doğru olmaz" uyarılarına rağmen, borsalar yükselişlerini sürdürüyorlar. Peki, borsalar 5.5 aydır neden yükseliyor? Borsaların reel ekonomiden ayrışmaları mümkün mü? Küresel krizin gelişini zamanında öngöremyen ve Roubini'yi 'felaket tellalı' ilan eden ekonomistlerin kafası karışık. Borsaları yükselişi konusunda sorulan sorulara verilen yantları iki grupta toplamak mümkün. Bir grup ekonomist, "Finansal krizin etkileri çoktan bitti" derken, karamsar olan diğer grup, "Borsalarda yeni bir balon şişirilmekte" uyarısı yapıyorlar. Hangisine inanmalıyız? Hisse senedi borsalarından hava raporu veren MSCI Dünya Endeksi ile, dünya navlun fiyatlarının göstergesi olan ve reel ekonomik durumun aynası sayılan Baltic Dry Endeksi grafikleri ayrı şeyler söylüyorlar. Baltic Dry Endeksi reel ekonominin hala dipte olduğunu, 12 Kasım2007 ve 20 Mayıs 2008 zirvelerinin (10 995) yüzde 79 gerisinde (2768) kaldığını gösteriyor. Fakat, böyle bir ekonominin şirketlerine ait hisse senetleri 19 Temmuz 2007 zirvesini yakalamış durumda; borsalar en yüksek noktanın yalnızca yüzde 35 altında.. Hisse senedi borsalarının ortalamasını yansıtan MSCI Dünya Endeksi'ne göre dünya borsları, 19 Temmuz 2007'den 9Mart 2009'a kadar ortalama yüzde 60 değer yitirmişler. Yine MSCI Dünya Endeksi verilerine göre borsalar 27 Ekim 2008'de, 20 Kasım 2008'de ve 9Mart 2009'da üç kez dip yaptıktan sonra (üç U grafiği deniliyor) yükselişe geçti ve 5.5 aydır soluksuz yükseliyor. 21 Ağustos 2009 itibariyle borsalar 31 Ekim 2007'deki tarihi zirvenin yüzde 35 altında. İMKB 'de durum farklı; borsamızın şu anki seviyesi, tarihi zirvenin yalnızca yüzde 19 altında.. Borsaların uzun soluklu bir uçuşa geçmelerinde merkez bankalarının faiz oranlarını tarihi dip seviyelere çekmelerinin ve Bernanke'nin başını çektiği "sıfır faiz ve sonuna kadar likidite desteği" politikasının rolü gözardı edilemez. Bir diğer faktör de, ekonomiyi canlandırma amacıyla, merkez bankaları kanalıyla piyasalara enjekte edilen paraların yatırımcıların risk alma iştahlarını kamçılıyor olmasıdır. Reel ekonominin bugünkü durumu kriz öncesindeki gibi değil elbette, yaralar bütünüyle sarılabilmiş değil. Fakat, kolu kanadı kırık şirket hisselerinin alınıp satıldığı borsalar, küresel krize inat kanatlanmış uçuyorlar. YENİ BİR BALON MU ŞİŞİRİLİYOR? İMKB dünya borsalarına paralel süper bir performans sergiliyor, hatta İMKB kazanç yönünden pek çok borsaya nal toplatıyor. Fakat, veriler incelendiğinde rahatça görülüyor ki, reel ekonomiden bağımsız bir yükseliş bu. Ağırlıklı olarak yabancıların rol oynadığı yapay, üretimden kopuk, manüplatif ve spekülatif bir yükseliş denilebilir. İMKB'nin bu göz kamaştıran yükselişinde, bankaların sürekli faiz indirimlerine paralel olarak yaşadıkları kar patlamasının rolü büyük. Bilindiği gibi büyük oranda yabancı sermayenin kontrolünde olan banka hisseleri İMKB endeksini yüzde 50 oranında etkiliyor. Bankalarımız kanalıyla, dışardan önemli oranda para akışı var Türkiye'ye.. İMKB'deki ve ünya borsalarındaki soluksuz yükselişin ekonomi bilimiyle, akılla, mantıkla açıklanabilir bir yanı yok. Özetle şöyle denebilir belki: "Piyasaların şişirdiği balonun patlamasıyla oluşan küresel krizin yerine, merkez bankalarının piyasalara bol keseden enjekte ettikleri likidite ile yeni bir balon şişirilmekte. Özetle, bir bir spekülasyon yükselmesidir." Başkan Obama, "Sıfır faiz ve sonuna kadar likidite" formülünü uygulayan FED Başkanı Ben Bernanke'yi, "Bizi krizden kurtardın, krizin derinleşmesini önledin; başkanlık koltuğu 4 yıl daha senin" söylemiyle ödüllendirdi. Ben Bernanke, 1929 krizini değerlendirirken, "Faizler yeterince düşürülseydi ve piyasalara yeterince likidite verilseydi, kriz o kadar derinleşmezdi" diyor. Akademik yaşamında da bu görüşü destekleyen Bernanke, talihin bir cilvesi olsa gerek, bu düşüncelerini hayata geçirecek bir dönemda FED Başkanlığı görevini üstlendi. Bernanke'nin faizleri düşürmesinin yanı sıra piyasalara enjekte ettiği 2 trilyon doların gerçekten işe yarayacak mı? Bernanke, "Risk alma iştahı yeniden yerine geldiğinde, kredi piyasaları normal koşullarda çalışmaya başladığında, piyasalar yeniden likidite yaratmaya başladığında, FED kanalıyla piyasalara enjekte edilen likiditenin repo ya da alınan varlıkların satılması yoluyla geri çekileceğini" söylüyor. Evdeki hesap çarşıya uyacak mı? Yoksa dünya, Bernanke teorilerinin sınandığı bir belirsizlik dönemi yaşamak zorunda mı kalacak? ABD'nin bu yıl yüzde 2.8 oranında, Avrupa'nın da yüzde 5 civarında bir ekonomik daralma yaşayacağı öngörülüyor. Amerikan ekonomisi için gelecek yıl öngörülen büyüme oranı, en iyimser öngörüyle yüzde 2! Bu öngörülen gelişme oranları dünya ekonomilerini düze çıkarmaya yeterli olabilecek midir? YARIN: KRİZDEN ÇIKIŞ, YENİ BİR DÜNYA DÜZENİ VE İMKB