Bu hafta gündem yoğun ve çok kötü geçti, İzmir’i arkamda bırakıp uçağa bindiğim andan itibaren başladı Karşıyaka yangınıyla. Maalesef peş peşe yangın haberleri devam etti. Urla Muğla, Manisa, Bolu, Karabük, Milas, Beylikdüzü…

Hektarlarca alan yandı ve içinde ağaçlar, milyonlarca canlı kül oldu. Empati yorgunuyum artık, onların çığlıklarını duyuyorum.

Maalesef yine elleri kırılasıca insanların piknik ateşi, anız yakma ve sigara izmaritinden. Bu ağır bedeli yaradan ödetir diye kendimi rahatlatıyorum sizler gibi. Aslında bitmez tükenmez kötülüklerde cahilliklerde bu bir kandırmaca.

Derken TBMM de sille tokat milletvekilleri birbirine girdi. Yaralananlar yerlerde sürünenler rezalet bir tablo.

Bunlar mı bizi temsil ediyor?

Bu arada ablamın aşık olduğu bir efsane de aramızdan ayrıldı Alain Delon… Sosyal medyada ağıtlar, geçmişi, röpörtajları patladı. Her kes onu ne çok sevdiğini hatırladı birden. Ben kendini beğenmiş tavrından başka bir şey hatırlamıyorum diyeceğim kızanlar olacak.

Ancak sonradan öğrendiğim yanı- mirasını kedi köpeklere bırakmış- ile helal olsun dedim. Bir de bir röportajında hayatta en önem verdiğiniz nedir sorusuna ‘Onur’ demiş.

Çok duygulandım he tam bizimkilerin yerlerde süründürdüklerinden. Onlara yemeklerden sonra yüz kez okuma cezası veriyorum.

‘Onur’ ‘Onur’ ‘Onur’…

Maçlar… artık o seyircilerde zıvanadan çıktı. Spor, rekabet hırs para gibi değersizlerle kara lekeler alıyor.

Şiddet ne yazık ki vaz geçilmezimiz oldu!

Ferrari’mi sattığımdan beri metrolarda seyahat etmekteyim. (Şükür yapanlardan) Ancak o yürüyen merdivenlerde önümde fütursuz giyimli arka görmekten, karşı yönde fırlamış iki balkon görmekten gına geldi. Tasarım harikası Zihni Sinir (İrfan arkadaşım olur) beynimden geçen bir tez var; Acaba eskiden ön arka tek lop muydu? Şimdi gururla ikiye mi böldüler?

Arkadaşlar bir tiyo; Gizem her zaman tercih edilir.

Derken efendim… dakikalarca  Maslak metro Osmanbey metro yürüyen merdiven derken abartılı boyut ve giysili  kıç görmekten konuyu bağladığım yere ben şahsen çok güldüm. Anatomik deformasyonla kafadanbacaklı mı olduk acaba, kıçla düşünüp, başla mıçıyoruz gibi absürt bir şey. Ha Ha

Eee ben yazıyorum, siz kim bilir harika kara mizah yığılı kafacıklarınızda daha ne projeler çıkarıyorsunuz.

Gülmek serbest. Masum yılların içinde büyüyen rahmetli anacığım, gülün ki yüzünüzde güller açsın derdi…

Arkadaşlar bu haftayı çok sevdiğim Pinhani’nin şarkı sözleriyle kapatmak istiyorum.

 

‘Bir yol var ama her yerde tuzak
Bir yol daha var, dönmek de yasak
Deryaya yakın, dünyadan uzak
Gel vazgeçelim hiç zorlamadan
Sen aklı selim, ben yorgun adam
Bir yer bulalım, dünyadan uzak
Yine gözümüz yükseklerde
Hayat geçiyor perde perde
Doydum artık bana müsaade
Bir yer bulalım, dünyadan uzak’