“Bir deli kuyuya taş atmış, 40 akıllı çıkaramamış.”
Bu deyimin açılımı şöyle;
“Kimi zaman bir kişi öyle delice bir iş yapar ki birçok akıllı kimseler bir araya gelerek düşünür, çalışırlar da durumu düzeltemezler.”
İşte ortamımızı anlatan güzel bir deyim.
Açılım maçılım deyip, herkesin her konuda otorite olduğu çağımız, teknoloji çağı… Akademik kat, ordinaryus professor maşallah…Tezgahtarından, memuruna…
Bir konuda kazara iyi olduğunu gören şiştikçe şişiyor. 
Ben neymişim be ağbiii…
Allahhhh… mangalda kül yok.  Yelle babam yelle… Okuma oranımız yellemeyle doğru orantılı. Yok öyle mimar, mühendis, bilimadamı üstüne master katları…
Nereye gidiyoruz ? Ne doğru, ne yanlış bilen yok.
Türkiye’nin ortasına çöreklenmiş taş, kıpırdatan akıllı yok.
Kıpırdayacak gibi de değil. Leonardo’nun, El Cezeri’nin mekanik hareketler mühendisliği bile işlemez.
Ben halimize çok üzülüyorum.
Yeni nesil zaten robot gibi yat- kalk, ders çalış, al para git bara, sigara-alkol sen ekranda ister sakla…
Onlara da üzülüyorum.
Öyle bir saçmalık yaşanıyor ki sadece seyirciler ve bu kargaşayı sadece seyrediyorlar-Gora’da ki Robot 216…
İşte böyle bir ortamdadırlar ki hiç mutlu değiller. Beyinleri alınmış gibi. Hep dışarılarda, tatminsizler. Evleri yok gibi yaşıyorlar. Ordan çık oraya sabahlara kadar… Yazık o gencecik bedenlere…
Geleneksel aile kültürü dışında sürekli bir okul bitirmek için çabadalar. Ne hayata güvenleri, ne de hayata atılabilecekleri cesaretleri var.
Okulu bitirenler evde yatıyor. Henüz enerjileri bitmeyenler de hep öğrenci kimliğine sığınmış, başka okul başka iş hep bir arayıştalar…
Aileler zaten çatır çatır yıkılıyor. Çünkü her taraftan sarılmış durumdalar.
Boşanma oranları o kadar yüksek ki dosyalar kabarmış duruşma sırası gelemiyor… Ne üç çocuğu yaaa… çiftleşecek hal mi kaldı?
Daha yılbaşının ertesi, günlerce dayayıp döşediğiniz süslemeler, kırmızı halılar kalkmadan 
“Yatcaz kalkcaz hop ordayım…”
Zam Zam Zam…
Hoşgeldin Zam! Cepler yangın yeri…
İçkiye zam, sigaraya zam, ona zam buna zam…
Legal kazanç ödemiyor bunları aaaa
Tabii yolsuzluklar, yalancılıklar artar. Eşek gibi çalış, geçineme…Hep kredi, hep kredi kartı. Borç içinde doğan bebeler…
Açık mektup mu yazayım, yoksa açık saçık Çankaya’ya mı çıkayım?
Belime yüklüğü takıp katliyam mı yapayım, yoksa çıkıp kendimi binadan mı atayım?
Bu nasıl bir taş, nerde o akıllılar?
Bakın, bilim adamları bile çark etti, bari insan olduğumuzu hatırlayalım.. Sağolsunlar demişler ki;
“Bu yıl ki, domuz, kuş falan değil… İNSAN GRİBİ”
Allah razı olsun, lütfettiniz…
Hadi hoop elleri görelim. Hooop hoop…