KÜRESEL FİNANS PİYASALARINDA YAŞANMAKTA OLAN DALGALANMANIN NEDENİ OLARAK, DÜNYA EKONOMİSİNİN YÜZDE 28'İNİ KONTROL EDEN AMERİKA'NIN MERKEZ BANKASININ İPLERİNİ ELE GEÇİRMİŞ BİR MEKANİZMADAN SÖZ EDİLİYORSA, YAŞANMAKTA OLAN EKONOMİK OLUMSUZLUĞUN BİR DİĞER ADI 'POST MODERN KRİZ'DİR. 2008'in ilk ayı sona ererken, mortgage kökenli kredi krizinin kapsama alanı giderek genişlemekte olması ve ABD ekonomisinin resesyona gireceğine ilişkin kuşkuların artması, tüm ekonomileri derinden sarsmakta. Gelişmiş ülkelerde hisse senedi piyasaları, 1930'lardan bu yana en kötü bilanço döneminin yaşanacağı endişesiyle en düşük seviyeleri test ederken, bizim gibi gelişmekte olan ülke borsaları da "dip" arayışına girdi. Şimdilerde dünya borsalarının ortak sorusu şu: 'Hangi seviyede taban oluşturup trendin yönünü yukarı çevirebiliriz?' ABD ekonomisinin resesyona girmesi Dow Jones endeksini çok olumsuz etkileyecek, bu olumsuzluk dalga dalga hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeleri içine çekecek güçlü bir girdap oluşturacaktır. Tüm dünya borsalarında gözlenmekte olan paraşütsüz düşüşler, ABD ekonomisinin resesyona gireceğinin netleşmesiyle çok daha derinleşecektir. O nedenle, küresel finans kurumların başında bulunan yöneticiler, söylediklerinin "ABD ekonomisi resesyona girecek" şeklinde yorumlanmasından endişe ettiklerinden, kullandıkları kelimeleri kuyumcu titizliği ile seçme gereği duyuyorlar. Geçen hafta, ABD'nin en büyük finansal kuruluşlarının, bazı Avrupa bankalarının hatta Çin Merkez Bankası'nın mortgage kökenli zararlarının önemli boyutlarda olduğu ortaya çıktı. Citigroup, Marrill Lynch, S&P Morgan gibi dünyanın en büyük finans kuruluşlarının çok kötü bilançolar açıklayacağına ilişkin haberler yatırımcıları ürkütürken, FED'in zamanından önce faiz indirimi açıklaması ve Başkan Bush'un 150 milyar dolarlık "Önlem Paketi" açması endişeleri artırdı: "Durum o kadar ciddi mi?" sorusu sorulmaya başlandı. Wall street'te işlem gören şirketler açısından, 2007 yılı, 1930'lardan bu yana yaşanan en kötü bilanço dönemi olacak. 'Hane halkı', hisse senetlerinin, konutlarının değer kaybetmelerinden dolayı fakirleştikleri hissine kapılıp harcamalarını kısacaklar. Ve.. ABD ekonomisi resesyona, yani durgunluğa girecek... Gerçekleşmesinden korkulan senaryo bu; "Aman resesyon olmasın!" BERNANKE ABD'NİN RESESYONA GİRDİĞİNİ 15 OCAKTA AÇIKLAMIŞTI Gazetelerde, televizyonlarda, "ABD resesyona girecek mi?" tartışmaları giderek büyüyen bir katılımla sürüyor, herkes Bernanke'nin ağzının içine bakıyor. Aslına bakarsanız, Fed Başkanı Bernanke, 15 Ocakta yaptığı konuşmada, üstü kapalı da olsa, ABD'nin resesyondan kaçamayacağını açıkça dile getirmişti. Fakat, yaşanmakta olan olumsuzluğun derinleşmesi kimsenin işine gelmediğinden, özellikle siyasetçiler ve ekonomistler, zaman kazanabilmek amacıyla, durumu net olarak ortaya koymaktan kaçınıyorlar. Ben Bernanke, para politikasında gevşemeye devam edilebileceğini yineleyerek, 'FED'in, gelişmeler konusunda olağanüstü dikkatli, esnek, kararlı ve zamanında adımlar atmaya hazırlıklı olması gerektiğini' söylemişti. (Buraya dikkat) Bernanke bunları söylerken, mortgage krizinden kaynaklanan zararların birkaç yüz milyarı bulabileceğini ancak 500 milyarı geçmeyeceğini de belirtmişti. BİR NOKTAYA DİKKAT ÇEKMEK İSTERİZ İşin aslını bilmeyenler için Bernanke'nin söyledikleri, sıradan bir durum değerlendirmesi olarak okunabilir. Fakat, FED Başkanı Bernanke'nin rakamlar vererek yaptığı bu değerlendirme, akademik çevrelerde, 'ABD ekonomisinin resesyona girmiş olduğunu resmen açıklanması' şeklinde yorumlanıyor. Çünkü hesap ortada; Amerikanın en büyük finans kuruluşlarının birkaç yüz milyar dolar zarar açıklamaları, resesyon açısından, kritik eşiğin (300 milyar dolar) aşıldığı anlamına gelmektedir. Bernanke bir bilim adamı. ABD ekonomisinin içinde bulunduğu durumu olduğundan çok başka bir şekilde anlatması, zaten beklenemezdi. Bernanke 15 Ocakta, bilim adamı kimliği ile yaptığı konuşmada, herkesin hesabını, yaşanma olasılığı oldukça yüksek bir resasyona göre yapmaları gerektiğini, oldukça net bir dille açıklamıştı. Sohbetimizin burasında dikkatinizi, çok önemli bulduğumuz bir başka noktaya çekmek istiyoruz. Pazartesi günkü yazımızda, "Küresel ekonominin yüzde 28'ini kotrol etmekte olan ABD'nin Merkez Bankası FED'in iplerini ele geçirmiş olan ve adına 'piyasalar' dediğimiz kimliği net olarak bilinemeyen bir mekanizma"dan söz etmiştik. Küresel likidite bolluğuna bağlı olarak yaratılan bu canavar artık kontrol edilemiyor. Bu mekanizma, yarattığı ve kullanmakta olduğu yeni finansal enstrümanların fiyatlarına bir faiz indirimi beklentisi eklemişse, FED'e bunu yaptırabiliyor! Hem de zamanından önce.. Uluslararası ekonomistimiz Salih Neftçi de, Pazartesi günü, Finans Invest'teki yazısında bu konuya dikkat çekiyordu: "Bir bilen" durumuna düşmek istemiyoruz. Piyasalarda bir bilen olmak öyle kolay şey değil. Bu hisse kapılıyorsanız, büyük bir olasılıkla düşündükleriniz yanlıştır; gerçekten de bir bilen değilsinizdir. Bu nedenle bir bilen olmayı hayal etmiyoruz. Ama... piyasalarda "Büyük bir bilinmeyen" olmasından şüpheleniyoruz. Sadece bir şüphe. Ama 10 gündür piyasalarda tanık olduğumuz volatilitede önemli bir rol oynadı. Buradaki kritik nokta şu.. Bunu bildiği için de çaresiz geçen haftaki kredibilite yitiren adımları attı. Sanırız FED de bunu biliyor. Bugünlük bu kadar." (Finans Invest:28.01.08) İlginçtir, küresel finans piyasalarını yönlendirebilecek bir güce sahip kimliği net olarak bilinmeyen bir mekanizmanın varlığını FED biliyor. Biliyor, ama şu sıralar iplerini kaptırmış olduğundan, ancak faiz sopasını kullanarak duruma müdahale etmeye çalışıyor. Başarılı olabilecek mi? O "bilinmeyen"le ABD çıkarları aynı paralele gelirse belki.. Bu konuda söylenecek çok şey var. Galiba durumun netleşmesi bekleniyor. VİTRİN SON 60 YILIN EN KÖTÜ PİYASA KRİZİ Finansal kriz ABD'deki konut piyasasındaki bir köpük tarafından tetiklendi. Bu kriz biraz 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana 4-5 yıl aralıklarla oluşan krizlere benzemekle birlikte, aralarında büyük bir fark var. Bu kriz, uluslararası rezerv birimi olarak dolara dayalı bir kredi büyüme döneminin sonu anlamına geliyor. Önceki dönemlerde, kredideki büyümede sorun yaşandığında, finansal otoriteler devreye girerek likidite enjekte ederek piyasaları canlandırmanın bir yolunu bulurlardı. Mevcut kredi büyümesini, bazı yeni kredi araçlarının ve uygulamaların sağlıksız ve sürdürülemez olmasından dolayı, bir resesyon döneminin izlemesi gerekir. (...) Tehlike, ABD korumacılığı dahil olmak üzere, ondan kaynaklanabilecek siyasi gerilimlerin küresel ekonomiyi altüst etmesi, bir resesyona sürüklemesidir. George SOROS [email protected]