Geçen ay ortalık biraz eski günlere döndü.. 

Kafe ve restoranlarda oturup yiyebilirsiniz komutuyla kapılarda kuyruklar oluştu.

Zaten mesafe- maske kurallarını kimse takmıyordu ya. Herşey kanıksanmış, beyinler resetlenmiş yaşıyorduk hastalığı…

Farklı olarak sadece restoran kafeler açılınca hepimiz pandemi bitti dendi sandık ve işi resmileştirdik. Artık eski yaşam başlıyordu. Aport dedi baştakiler.

Zincirlerin tutan zayıf halkaları da koparıldı maraton başladı. Herkes özlem duyduğu, sokakta yaşama ne geçti.

Biliyoruz. Algılarımızda mağlum problemler bunlar.

Ataerkil toplum tipi anne baba cıss… tü kaka… ye… yeme…otur..kalk…yat…uyu…

Dinleme- algılama- yorumlama nanay. 

Ve tükendik!

Bu tükenmişlik sendromu içinde ne istiyorsak artık onu anlıyoruz. İşte bu da bize pahalıya patlamakta.

Evet o rahatlığa bir de restoranlar açılınca iki hafta gibi bir sürede hasta sayıları , ölümler maalesef iki üç katına çıktı.

Görünmeyen düşmanla mücadele çok zor. Sürü eğitmek mi bilmem Hasan Çavuşa sor…

Sonra tekrar kapatın kapıları dendi.

Ve ramazan ayında restoranlar yine kapanacaklar. Peki daha tam sistemleri oturmayan o işletmeciler bu ‘Aç Kapa’ dan nasıl etkilenecekler. Zaten bir yıldır hepten kapanan kapanana.

Tüm halkın duyarsızlığı, mesafe, maske ihlalinin restoranlara kesilmesi gerçekten çok vahim ve düşündürücü…

Esnaf krediye yönlendirildi yüksek faiz insanları tam bir krizin eşiğine getirdi. Bundan sonra bol iflas haberleri ve içinden çıkamayanların intihar vakaları…

Uluslararası basının da gündemine oturan bu duruma İngiliz Gazetesi Financial Times, pandemi kısıtlamalarının ve merkez bankası politilardaki zikzakların Türkiye’de özellikle de küçük esnafı zor durumda bıraktığını yazmış. Ve eklemiş;

Türkiye’de 3.2 milyon küçük ve orta büyüklükte işletme(Kobi) lerin toplamda !07 milyar dolar borç yükü var. Aynı gazete 2020 de 120 bin esnafın iflas başvurusunda bulunduğunu da hatırlatmış.

Elalem farkında biz elma dersem çık armut dersem çıkmayı oynuyoruz.

Yazıktır ya!

Satrançta bir laf var;

Bir gölde bir sivrisinek su içerken, bir fil boğulabilir.

Nedir bu yaşadıklarımız?

Bilgisizlik mi, bilinçsizlik mi, vefasızlık mı, iş bilmezlik mi, kindarlık mı?

Askerler savaşır komutanlar madalya alırmış. Tam da ortasındayız ömrün.

Tok açın halinden anlamaz. 

Daha vurgu yapılacak çok deyim var.

Ama 

Ne kadar söylersen söyle, iş karşındakinin anladığı kadardır. İşte bu sebepten yazmaktan hiç bu kadar sıkılmamıştım.

Asrın felaketini yaşamakta yaşlı dünya…