YORUMCU’LARA CEVAPLAR VE MUTALA’ALAR !... (EKSTRA-EKSTRA/5) AYASOFYA (5)


1932’de, Ayasofya’yı fiîlen ibadete kapatan, müzeye tahvil eden tek parti mütegallibe, ceberûtî ve tâgûtî  idare, aynı yıl içinde, Ezan-ı Muhammedî’nin aslına uygun olarak okunmasını da yasaklamış, minarelerden “Tanrı Uludur, Tanrı Uludur,” diye tangır, tungur seslerini yükseltmeye başlatmıştı.

Tek parti mütegallibe, ceberûtî ve tâgûtîi idarenin saltanatı 14 Mayıs 1950 tarihine kadar devam etmiş, bu tarihte Aziz Milletimiz beyaz bir ihtilâl ile, “Yeter! Söz Milletindir,” sloganıyla tek parti mütegallibenin saltanatına son vermiş, bir daha tek başına iktidar olmamak üzere, tarihin çöplüğüne gömmüştür.

Bu tarihte yıldızı parlayan, Merhum Adnan Menderes öncülüğündeki Demokrat Parti, meiyyetteki seçim kanununun ve talihinin cilvesiyle kahir bir ekseriyetle iktidar oldu.

Menderes Hükûmeti’nin ve Demokrat Parti İktidarının ilk içtimâî ve sosyal faaliyeti, Ezân-ı Muhammedî’nin aslına ircaidir. Tevâfuklara ve tesâdüflere bir bakar mısınız? Milâdî, 15.06.622’de

Medine-i Münevvere’de Mescid-i Nebeviyye’de ilk Ezan, Hazreti Bilal-i Habeşî tarafından okunmuştu.

18.07.1932’de aslına uygun olarak okunması yasaklanmış, 15.06.1950 tarihinde yeniden aslına uygun olarak okutulmasına-okunmasına başlanmıştır. Ezan’ın aslına uygun okunmasının önündeki engel kaldırılınca, Anadolu’nun bütün camilerinde sabahlara kadar ezan okunmuştur. Ezanın Türkçe  okunması, hatta bütün duaların, namaz surelerinin Türkçe’sinin, meâllerinin okunması için, Dolmabahçe Sarayında Mustafa Kemal’i ziyaret edip, ricacı olan, yedi hafızdan birisi olan, Hafız, Bestekâr Sadeddin Kaynak, 15 Haziran 1950 tarihinde artık, Sultanahmed Camii Başimamı’dır. 15 Haziran gecesi, Sultanahmed Camii’nin altı minaresinin her bir şerefesini bir hafız, müezzin çıkartmış ve sabah ezanına kadar aralıksız, ezan okutmuştur. Rabbim, taksiratını af buyursun, seyyiktini hasenata tebdil buyursun... Tevâfuk ve tesâdüfe bakınız ki, bu satırlar, 16 Haziran 2020 tarihinde, saat 22:00 sularında yazılmaktadır.

Demokrat Parti Grubu, T.B.M.M.’nde o kadar kuvvetliydi ki, Anayasayı istediği gibi değiştirebilir, istediği kanunları istediği gibi çıkarabilirdi. Merhum Menderes partisinin meclis grubuna, “Siz isterseniz, Hilafeti bile geri getirebilirsiniz,” demişti. Demokrat Partiyi böylesine güçlü bir iktidar yapan, Aziz Milleti’miz, Menderes’ten Ezan-ı Muhammedî’yi aslına ircâ ettiği gibi, Ayasofya’yı da ibadete açmasını bekliyordu. Sahibizaman, Mürşid-i Kâmil ve Mükemmil, Medar Mürşid, Müceddid Süleyman Hilmi Silistrevî, (k.s.) Efendi Hazretleri, Menderes’e hitaben, “Milletimizin önünde bir ayakbağı, Ayasofya’yı aç! Senin için ve bu Millet için hayır kapıları açılacak, bütün şer kapıları kapanacaktır. Hem kendini ve hem de bu Aziz Milleti, Fâtih’in, Allah’ın, meleklerin, peygamber’lerin, kitapların ve bütün insanların lanetinden kurtar,” buyurmuştu.

Merhum, Başvekil Adnan Menderes, Ayasofya’yı ibadete açsaydı, açabilseydi, belki de makûs talihini yenecek, daha sonraki yıllarda, bir fânînin başına gelebilecek büyük felaketlere maruz kalmayacaktı. Burada, arkasındaki Celal Bayar faktörüne de bir mim koymamız gerekir. Bu serinin sonunda tafsilat verilecektir...

İstanbul’un Fethi, Cumhuriyet döneminde hiç tebrik ve tesîd edilmemiş, (herhangi bir kutlama) yapılmamıştır. Yalnız, İstanbul’un Fethi’nin 500. yılı münasebetiyle, Fetih Cemiyeti’nin öncülüğünde, yalnızca, protokole dahil, zevâtın katıldığı, sembolik bir merasimle, Fâtih’in Fetih sırasında, Kostantiniye’ye girdiği, Topkapı’daki kapı önünde bir anma yapılmış ve buraya mermerden bir kitabe  asılmıştır. Bu tarihten sonra da, her yıl, 29 Mayıs günlerinde, yalnız, protokole dahil, zevâtın katıldığı, bir merasimle, Fâtih’in, Fatih Cami Hazresinde bulunan, makam türbesi ziyaret edilirdi...
M.T.T.B., (Millî Türk Talebe Birliği) Milliyetçi-Mukaddesatçı Türk Gençliği’nin eline geçince, İstanbul’un Fethi’nin 510.yılı münasebetiyle, bu satırların yazarının aralarında bulunduğu tertip komitesi tarafından bir Fetih Şöleni hazırlanmıştı. Şölen, 29 Mayıs 1963 günü sabah dokuz sularında, Topkapı’da, Fetih sırasında, Hazreti Fâtih’in ve maiyetindekilerin Kostantiniye’ye girdikleri kapı önünde, Fetih Suresinin okunması, Fâtih’in ve Ni’me’l-Ceyş’in ruhlarına Fâtiha ve İhlas’lar okunarak başlanmış, Fâtih’e çok benzeyen 21 yaşında yağız bir genç temsili, Fâtih olarak beyaz atın üstünde en önde, onun da önünde, temsilî, Akşemseddin Hazretleri, hemen arkasında tarihî, mehter bölüğü, hemen arkasından, 1.Ordu Merasim Bölüğü ve arkalarında İstanbul halkı... Muazzam, muhteşem kalabalık fetih alayı, Millet Caddesi, Ordu Caddesi, Yeniçeriler Caddesinden geçerek, Divanyolundan ve Yerebatan Caddesi’ni de geçerek Bâb-ı âlî Caddesi üzerindeki, M.T.T.B. merkezine ulaşmıştı. O yıllarda, Millet Caddesi’nin, Ordu Caddesi’nin her iki tarafı meskûn saha idi. Balkonlardan, pencerelerden on binler, bayrak sallayarak, tekbir getirerek, alkış tutarak, fetih şölenine katılmışlardı. Öyle ki, kortej’in öncüleri Cağaloğlu’na ulaştığında, kortej’in arkasında yürüyenler, hâlâ, Lâleli, Bayezid civarındaydı. Büyüklerimiz tecrübeleriyle, “İstanbul, böylesine bir kalabalığı bir de Sultan 2.Abdülhamid Han Hazretlerinin cenaze merasiminde görmüştü, diyorlardı. Mahşerî kalabalık Divanyolu’ndan Yerebatan Caddesine akarken, gördük ki, Ayasofya’nın etrafı bir alay asker tarafından ablukaya alınmıştı. Her iki metrede bir süngüsü takılmış mavzerli askerler dizilmişti. Milliyetçi-Mukaddesatçı Türk Genç’liği yeri göğü inleten bir nara ile, “Ayasofya İbadete Açılmalıdır,” diye haykırmış, kükremişti. M.T.T.B. salonu ancak dört bin kişilik olmasına rağmen, Üstad Necib Fazıl Kısakürek’in, hitabesini dinlemek, uzaktan da olsa kendisini görebilmek için en az, yirmi bin kişi salonu tıklım tıklım, doldurmuştu. Bu manzara karşısında, Üstad belki de hayatının hitabesini yapmıştı... “Gençler! Ayasofya Açılacaktır!... 21  yaşında, Kostantiniye’yi fetheden bir çağı kapatıp bir başka çağı açan, Fatih Sultan Muhammed Han’ın elinde altı ok yoktu! Bir oku vardı, O da Allah’ın okuydu,” diye hitabesini bitirdi. Tabiîki, salonda ve meydanda alkış tufanının koptuğunu söylemeye gerek yok...

Bundan sonraki yıllarda, fetih şölenleri devletin himayesinde büyük kalabalıkların katıldığı gösterilerle yapılır olmuştu. Her 29 Mayıs’ta Topkapı surlarının dibinde ve Belgrat Kapısında surların dibinde, Tarihî Mehter Bölüğü’nün, 1.Ordu Merasim Bölüğü’nün, Tarihî kıyafetler içinde Ni’me’l-Ceyş askerleri’nin iştiraki ile yapılan bu merasimlere, İstanbul halkı büyük iltifat gösterir, varoşlardan bile akın akın gelirlerdi. 29 Mayıs her ne kadar resmî tatil değilse okullardan öğretmenler, okul kıyafetleriyle bu merasimlere getirirlerdi...

1970’li yıllarda, fetih şölenlerine Milliyetçi- Mukaddesatçı partiler de tesahub edince, şölenler cadde ve sokaklara sığmadığı için stadyumlarda yapılır olmuştu. Bütün bu merasimlerde, Ayasofya’nın ibadete açılması, çok kuvvetli bir şekilde dile getirilirdi...