Bir  Başka  Açıdan
ATATÜRKÇÜ  DÜŞÜNCEDE  ÇAĞDAŞLAŞMA  (6)


     “Adana'nın Sayın Müslümanları! (Diye hitap ederek başladığı ve)...Peygamber'in esaret tanımayan dindar ümmetinin cihat ordularına öncü olma şerefiyle iftihar eden, siz aziz Adana'lı dindaşlarımız, kalplerinizde sönmez bir azim ve iman taşıyarak gözlerinizi eski amaçlarından çevirip, bir taraftan Peygamberimizin Türbesi ile şehit mezarlarının, diğer taraftan da milletimizin iftihar edeceği harikalarla dolu tarihimizin işaret ve irşadına uydunuz. O andan itibaren Adana Müslümanları, bütün Anadolu için vatanseverlik örneği oldular...
     “Düşmanların bizi tamamen yok etmek için besledikleri niyet ve Haç'ın düşmanlığı karşısında mübarek Hilâl'in gerçek durumu, artık bütün vatandaşlarımız tarafından tamamiyle anlaşılmıştır. Gerçek kuvvetini Allah'ın yardımından alan, şerefini, istiklâlini koruma uğrundaki bütün fedakârlık duygularını şan ve şeref dolu ecdadımızdan miras alan milletimizin, yakın zamanda, her türlü mânâsıyla, dînî ve millî tarihine şanlı ve yeni sahifeler ekliyeceğine şüphe yoktur. Bu övünç sahifelerinde Adana ve havalisi Müslümanlarının en parlak yeri alacağı hususundaki genel ve kesin inanca tercüman olmakla duyduğum sevinç pek büyüktür..Tanrının milletimize lûtfedeceği başarının yüksek tecellilerine mazhar olmamızı Allah'tan diler, hepinize gerek TBMM, gerekse bütün İslâm Âlemi nâmına teşekkürlerimizi sunarız sayın Gâziler!” (Yurt Ans. c. 1, İstanbul-1981, s. 48) diyerek bitirdiği nutku, yöre ve insanına göre nasıl etkili bir konuşma yaptığı ve gönülleri fethedip Millî Mücadele meş'alesini daha gür bir şekilde nasıl canlandırdığını gözler önüne sermektedir.
     “Afganistan elçisi Sultan Ahmed'in, Sakarya zaferi dolayısıyla M. Kemal Paşa ile Türk ordusunu tebrik etmesi (14 Eylül 1921).” (M. Orhan Bayrak, Kurtuluş Savaşı ve Atatürk, İstanbul-1990, s. 65) gibi hususlar, M. Kemal'in başarısı, Âlem-i İslâm'ın desteğini arkasında görmesi gibi realist ve muasır yâni çağın gereğini hep hesaba katma düşüncesi ve bunu tatbikata koymasının sonucunda olduğunu göstermektedir.
     İstanbul'da, Amerikan Büyükelçiliğinde Birleşik Devletler Yüksek Komiserliğinde, ABD Donanması Birleşik Devletler Yüksek Komiseri olarak bulunan Tuğamiral Bristol, 19 temmuz 1920 tarihinde Washington'daki Dışişleri Bakanı'na gönderdiği yazıya ek olarak 8 Temmuz 1920'de M. Kemal'in ordusuna yaptığı tâmimin / genelgenin kopyasını da bakanlığın bilgisi için gönderdiğini belirtir.
     8 Temmuz tarihli M. Kemal'in ordusuna tamimi: “Vatandaşlar, Komünistler, Yoldaşlar...” diye başlamakta ve milletin masa başında bölünmesine karar verdiklerinden, İzmir'i aldıklarından, Trakya'yı da alacaklarından, Büyük Devletlerin bizi yok etmeğe karar verdiklerinden bahisle devam  etmekte ve “Kutsal vatanımız için elimizde silâh öleceğiz. Köylülerimiz köylerini istilâcılara karşı koruyorlar. Huzur içinde ölecekler, çünkü İslâm'ın intikamlarını alacağı günün yakın olduğunu biliyorlar. Bugün Anadolu'da Türk kanı akıtılıyor. Büyük devletler Türkiye'ye hayat hakkı tanımak istemiyorlar. Çünkü bu ülke, kapitalist yönden değil, İslâmî yönden önemlidir. Allah büyüktür ve Muhammed O'nun Peygamberidir ve bizi koruyacaktır.” (Tarih ve Toplum Sayı: 17, Mayıs 1985, s. 291) diye bitmektedir.
     Orhan Ömür Durser tarafından Tarih ve Toplum dergisine gönderilen ABD Dışişleri Arşivlerinden bir belgenin fotokopisinden naklettiğimiz bu satırlar, her ne kadar belge, Tarih ve Toplum dergisi tarafından neşredilmesine rağmen kuşkuyla karşılanırsa da, biz belgenin içeriği bakımından değil de M. Kemal'in nerede, ne zaman ve nasıl hitap edilmesi lâzım geldiğini çok iyi bilip hesaplamasına, somut bir örnek olması hasebiyle, ona da yazımızda yer verdik.
     Çünkü M. Kemal Atatürk, vatanın kurtulması için her yolu denemek icap ettiğine inanıyor. Batı'nın karşımıza topyekün dikilmesi karşısında 'Denize düşen yılana sarılır.' hükmünce, hiç olmazsa Rusya'yı yanımızda görmek istemesi, böyle bir ifade kullanmaya kendini mecbur hissetmesi, pek de uzak bir ihtimal olmasa gerek.