İnsanlık, dolunayda denizlerin sularını metrelerce yükselten gücün sırları çok eski çağlardan beri merak edip incelemiş, nedenlerini, sonuçlarını ve yeryüzündeki canlıları nasıl etkilediğini anlamaya çalışmıştır. Sınırlarını tahmin bile edemediğimiz evrendeki düzeni sağlayan o ilahi gücün sırlarını  hayranlık ve saygı çerçevesinde bilmeye, öğrenmeye çalışmıştır.

 Funda Akosman bizlere, hepimizin sırlarını merak ettiği bir evrenin kapısını açabilmemiz için çok değerli bir anahtar sunuyor. “ASTROLOJİ ÖĞRENİYORUM” zarfıyla cömertçe sunulan bu fırsatı kaçırmayalım..

M. KEMAL SALLI

Eski Mısır’da Anka kuşu (phoenix), kozmik döngülerle ilişkilendiriliyor ve anka kuşunun uzun süre kaybolduktan sonra yeniden döndüğünde yeni bir çağ başlattığına iananılıyordu.

Uzmanlar, Mısırlıların anka kuşuyla ilişkilendirdikleri bu döngüler konusunda  1460 ve 12.954 yıllık dönemlerden söz ederler. Sotis döngüsü denilen 1460 yıllık döngüyü, Sirius yıldızının tam döngüsünü (4 yılda bir kayıpla) 4 yılda (4x365=1460) tamamladığı şeklinde anlatılır. 12.954 yıllıK döngü ise, yaklaşık 26.000 ( 25.920) yıllık tam presesyon döngüsünün yarısına denk düşer. Bu süre, bir yıldızın deklinasyon hareketinde, yıldızın maksimum yükselim ve minimum alçalım hareketlerini tamamladığı süredir.

Örnek olarak, bir yıldız,  mesela  güney meridyenini ufkun 12 derece yukarısına geçerek başladığı 13.000 yıllık presesyon döngüsünde, her yıl biraz daha yüksekte gözükecektir. Bu yükselişin ölçümü, yılda yaklaşık 12 arksaniye olarak belirtilir. Yıldız, 2 yüzyıllık bir sürede, meridyeni 13 derece yüksekten geçerek yoluna devam eder.

Zodyak’ı 12 parçaya bölen eski uygarlıklarda güneşin, çağ olarak tanımlanan her bölümden (aeon) geçişini 2160 yılda tamamladığı da biliniyordu. 25. 920 yıllık (2160x12=25.920) bu zaman dilimi tam presesyon döngüsü olarak anılıyordu. Bu döngü süresinin 2160 yıllık dönemlere ve bunların her birinin 360 derecelik bölümlere ayrılmasıyla da 72 yıllık süreler belirleniyordu (72x360=2160). Bu da, eski Mısır’da, küllerinden doğan anka kuşu (phoenix) ile sembolleştirilen altın çağın ebedi dönüşüm inancını oluşturuyordu.

Güneşin, ayın  ve yıldızların gözle görülebilen hareketlerini izleyen Heliopolis’in eski inisiye-astronomları, izlenimleri yazıya geçirebildiklerinden, gök cisimlerinin uzun bir zaman dilimindeki hareketleri konusunda doğru bilgilere sahip oluyorlardı.

Belli bir yılın gökyüzü haritasını, belli yazı ve çizimlerle yüzyıllar sonraki insanlara aktarabilmek büyük bir bilgi birikimi ve beceri gerektiriyordu. Presesyon döngüsünün farkında olan ve Orion, Sirius ile Hyades yıldızları için bu oranları saptayabilme yeteneğine sahip Heliopolis’in inisiye astronomları, uzun yıllar boyunca yaptıkları gözlemlerin sonuçlarını yüzyıllar sonrasındaki “meslektaşlarına” aktarabilecek yazılım sistemini biliyorlardı.

Presesyon hareketlerinin keşfi genellikle İskenderiyeli Hipparchus’a (M.Ö.180-125) bağlanırsa da, Schwaller de Lubicz gibi bazı bilim insanları eski Mısırlıların bu konuda bilgi sahibi olduklarını ve bu bilgileri Yunanlara aktardıklarını savunmuşlardır.

 Mısır tarihini ve onlardan kalan belgeleri inceleyen uzmanlar, Mısırlıların binlerce yıl öncesinde astronomi konusunda çok ileri düzeyde bilgiye sahip olduklarını söylemişlerdi.

 

Yunanların astronomi konusundaki bilgilerini Mısır'da, Heliopolis ve Memphis’te bulunan insiyelerden öğrenmiş olduklarını, Yunan tarihçi, coğrafyacı, filozof  Starabon’dan öğreniyoruz: “Mısırlı insiyeler astronomide çok önemli  bilgilere sahiptiler ve Yunanlara tam presesyon döngüsü konusundaki hesaplamaları eski Mısırlılar öğretmiştir.”

Heredot (MÖ 484- ... Halikarnas) ise, M.Ö. 450 de, “En bilge Mısırlılar Heliopolis’te bulunur. Mısırlıların astronomiy ilişkin gözlemleri  sayesinde güneş yılını keşfetmişler ve onu on iki parçaya bölerk ilk takvim uygulamasını yapmışlardır” demişti.

ASLANLI HOROSKOP NELER ANLATIYOR?

Dünya'daki en eski horoskop sayılan “Aslanlı Horoskop”, Nemrut Dağı’nın 2 bin 206 metre yükseklikteki batı terasındadır ve 25.920 yılda bir görülen bir astrolojik olayı simgeler..Aslanın vücudunda 9 yıldız, hemen üzerinde de üç yıldız vardır. Vücudu dışındaki 3  yıldız Mars, Merkür ve Jüpiter gezegenleridir.

“Aslanlı Horoskop”u yorumlayan Amsterdam Üniversitesinden Arkeolog Prof. Dr. Herman Brijder, “Bu horoskop, önümüzdeki 25 bin yıl bir daha görülmeyecek bir yıldız dizilimini tasvir ediyor. Horoskopta MÖ 62 yılının 14 Temmuz'undaki konstelasyon seçilmiştir. Normal koşullarda Merkür'ü dünyadan çıplak gözle görmek mümkün değildir. Ancak, bu özel günde Merkür, Güneş’ten en uzak konumuna kullanılan bu ikinci kriter ile yeryüzünden kolayca seçilebilirdi.

Güneş’in doğusuyla ayın batışı arasındaki zaman farkı yaklaşık 17 dakikaydı. Eğer Ay - Kral Yıldızı buluşması dağın tepesinden görülebildiyse, bu, ancak çok kısa bir süre için olmuştur. Bu istisnai fenomen sadece konstelasyonun oluştuğu tarihi değil,  aynı zamanda kesin saatini de (19.37) hesaplamamızı mümkün kılıyor ki, bu müthiş şaşırtıcıdır" demişti.

Yalnız Mısır ve Mezopotamya’da yaşayan insanlar değil, Amerika kıtasında yaşamış olam Mayalar, İnkalar, Aztekler de yıldız ve gezegenlerin döngüleri konusuda şaşırtıcı bilgilere sahiptiler. Bugün Aztek Takvimi’nin bütün sırlarını çözdüğümüzü söyleyebiliyor muyuz?

Gezegenlerin, belli zamanlarda birbirleriyle oluşturdukları konumlara göre, dünyamızı ve dünyamız üzerindeki yaşamı etkilediklerine ilişkin çok değerli bilgi birikimine sahibiz. Eski uygarlıkların mirası olan bu bilgi birikiminin sırlarını çözdükçe astronomi ile astrolojinin içiçe geçtklerini göreceğiz.

 ASTRONOMİ ve ASTROLOJİ NEDİR?

 İnsanlık, çok eski çağlardan beri, başları üzerinde dolanan güneş, ay, yıldızlar ve gezegenlerle yakından ilgilenmişler, onların hareketlerinden anlamlar çıkarmaya çalışmışlardır. 

Astronomi, gökyüzünü ve evren dediğimiz sonsuzlukta yer alan sonsuz sayıdaki göksel cisimlerin oluşumunu, hareketlerini, geçmiş ve gelecekteki konumlarını  inceleyen bir bilim dalıdır. Astroloji ise, astronominin ilgi alanındaki göksel cisimlerin dizilim konumlarına göre yer küremizin ve üzerinde yaşayan canlıların yaşamlarını ne yönde, nasıl etkilediklerini ve etkileyeceklerini konu alan bir uğraştır. Astroloji ile astronomi arasındaki en önemli fark, astronominin bir bilim dalı olması, astrolojinin ise, henüz bir bilim dalı olarak kabul edilmemiş olmasıdır.

İsim ve ilgi alanlarının benzerliğinden dolayı, astronomi ile astrolojiyi karıştırırız.  Aslında herikisinin de ilgi alanı gökyüzüdür, ancak mavi gezegenimizi çepeçevre saran ve evren dediğimiz o bilinmez aleme bakış açıları, dolayısıyla beklentileri oldukça farklıdır.

Astronomi, evrenin temel taşlarını oluşturan göksel cisimlerin oluşumlarını, devinimlerini konu almaktadır. Bu bağlamda, sonsuz evreni oluşturan yıldızları, gezegenleri, galaksimizi ve diğer galaksileri inceler, evrenin oluşumunun sırlarını çözmeye çalışır. Plüton’u 18 Şubat 1930’da keşfettiğimiz, atmosfer dışında olmasından dolayı bize çok daha sağlıklı görüntüler ulaştıran Hubble Uzay Teleskobu’nu ancak 1990’da dünya çevresindeki yörüngesine oturtabildiğimiz dikkate alındığında, astronomi konusunda ne düzeyde bir “öğrenci” olduğumuz kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Astroojinin sır kapısını aralayacak bir Hubble teleskobunu henüz oluşturamadık.

ASTROLOJİNİN ASTRONOMİDEN FARKI NEDİR?

Astroloji de, astronomi gibi yine gökyüzünü ve ötesinde uzanan sonsuz evreni inceler. Ancak, astrolojinin bu gözlem ve incelemelerdeki temel amacı, sürekli olarak  yer gök cisimlerinin, konumlarına göre, insanlar üzerindeki etkilerini anlayabilmek ve olası sonuçlarını öngöreblmektir. Astroloji denilince akla falcılık da gelir, ancak astroloji kahve falından çok başka bir uğraştır. Astronomi, insanlık yararına yeni keşifler için gökyüzünün incelenmesi olarak tanımlanırken, astroloji, mavi gezegenimizi sarmalayan uzayda belli bir düzene bağlı olarak sürekli dolanmakta olan göksel cisimlerin yeryüzündeki canlı varlıkların oluşumundaki maddi ve manevi etkilerini konu almaktadır. 

Eski uygarlıklardan kalan belgelerden anlıyoruz ki, insanlık, çok eski dönemlerden beri, başta güneş ve ay olmak üzere, gökyüzü dediğimiz sonsuz enginlikte dolanan nesneler ve bunların dünyamıza etkileri konusuyla yakından ilgilenmişler ve uzun yıllara dayanan gözlemler sonucunda bir takım gerçeklere ulaşmışlardır. Bu gerçeklerin pekçoğu, bugün gelişmiş teknolojik araçlarla yaptığımız gözlem ve hesaplamalarla örtüşmektedir. 

BİLİNMEZE AÇILAN KAPININ ANAHTARI: “ASTROLOJİ ÖĞRENİYORUM”

Mavi gezegenimizi çepeçevre saran sonsuz evrende, belli bir düzene bağlı olarak dolanmakta olan, güneş ve ay başta olmak üzere, gezegenlerin uzaydaki konumlamalarının yeryüzündeki canlıları maddi ve manevi olarak ne yönde nasıl etkiledikleri ve etkilemekte olduklarını kimlerden ya da nereden öğreneceğiz?

Bu konuya ilgi duyanlar için, gazetemizin Genel Yayın Yönetmeni Funda AKOSMAN’ın yeni yayınlanan “ASTROLOJİ ÖĞRENİYORUM” kitabı anahtar bilgilerle dolu.

Kitabın tanıtım yazısında Funda Akosman şöyle diyor:

“Astrolojiyi en pratik, en zevkli, en işlevsel olarak kolaylıkla öğrenebileceğiniz el kitabı “ASTROLOJİ ÖĞRENİYORUM” başucu kitabını şu an elinizde tutuyorsunuz. İçinde neler mi var;

Doğum haritanıza bakınca anlayabileceğiniz; evler, gezegenler, açılar nedir anlayabileceğiniz..

En yüksek derecedeki ruhunuzun gezegeniyle işiniz, aşkınız, hayatınız ne yönde gidiyor ve de gitmeli, öğreneceğiniz..

Tüm burçları her yönden detaylı bilgilerini ve de üstüne, her burcun tüm burçlar ile aşk ilişkilerini, uyumlarını anlayabileceğiniz..

Başucu niteliğinde bir kitap hazırladım size. Astrolojiyi anlamak hiç bu kadar interaktif ve kolay olmamıştı.

Keyifli okumalar. Şifa olsun. Işık olsun.”

“ASTROLOJİ ÖĞRENİYORUM” NELER ANLATIYOR?

Sizlere, yepyeni bir evrenin kapılarını aralayan “ASTROLOJİ ÖĞRENİYORUM” kitabının konu başlıklarından da örnekler verelim:

Astroloji Nedir, Elementler, Nitelikler, Horoskop, Astrolojide Evler, Zodyak, Gezegenler, En Yüksek Dereceli Gezegen, Gezegenler Evlerde, Açılar, Güneş ve Ay Tutulmaları ve elbette Burçlar ve özellikleri..

İnsanlık, dolunayda denizlerin sularını metrelerce yükselten gücün sırları çok eski çağlardan beri merak edip incelemiş, nedenlerini, sonuçlarını ve yeryüzündeki canlıları nasıl etkilediğini anlamaya çalışmıştır. Sınırlarını tahmin bile edemediğimiz evrendeki düzeni sağlayan o ilahi gücün sırlarını  hayranlık ve saygı çerçevesinde bilmeye, öğrenmeye çalışmıştır.

 Funda Akosman bizlere, hepimizin sırlarını merak ettiği bir evrenin kapısını açabilmemiz için çok değerli bir anahtar sunuyor. “ASTROLOJİ ÖĞRENİYORUM” zarfıyla cömertçe sunulan bu fırsatı kaçırmayalım..

LİBURUDENDA Kitap Cafe’de düzenlenen imza gününde gençlerin heyecanla sordukları soruların konusu, “Ben kimim?” ve “Burcum bana gelecekte neler yaşatabilir?” şeklinde özetlenebilcek sorulardı. “ASTROLOJİ ÖĞRENİYORUM” kitabıyla bizlere sırlarını çok merak ettiğimiz bir evrenin kapılarını aralayan Funda Akosman’a çok teşekkür ediyoruz.