Taksim’de tam The Marmara’nın önünden karşıdan karşıya geçiyorum.
İşe geç kalmışım ve o arada gelen telefona cevap vereceğim diye kulaklığı kulağıma yerleştirmeye çalışıyor ve bir yandan da ııh mıhh konuşuyorum.
Mağlum burası İstanbul, kontrolü elden bırakmamak lazım her yöne dört göz…
Derken, şimdi  hayal meyal hatırlıyorum yanımda bir karaltı sağımdan hızla atıldı ve ben nasıl o karaltıyı onca fonksiyonumun arasında tuttum? 
Bilmiyorum…
Şanslı bir genç… Aslında o benden önce atlamasa sağımızdan gelen araba bana çarpacaktı…
Garibim öyle korktu ki özür diliyor. Teşekkür et oğlum dedim, geberecektin.
Hey Tanrım bu kadar kurguya nasıl yetişiyorsun? Şükürler olsun. İki canlı dayanışması, birbirimizi hiç tanımadan, bilmeden yardım ettik. 
Lise çağlarında tanıştığım Taksim’de bildiğim trafik hep soldan sağa akar. Ama maalesef hayatımıza Gezi girdiğinden sonra meydan bir tuhaf oldu.; Kocaman bir ova, rezil mi rezil döşeme… Meydanı meydan yapan heykeli ara bul… 
Neresi Harbiye neresi İstiklal? Bir de ayaza çekti mi Yedi Tepeli İstanbul’um, sabah şaftın kayar, atarsın kendini sağa sola…
Trafik ise sadece Sıraselviler ve Gümüşsuyu arasında tek araçlık olmak üzere çift yönlü açıldı. Arada ikaz yok, karşıdan karşıya geçmek için atlayan atlayana.
Duydum. Taksim düzenlemesi için üç proje varmış. Sormayın kim elediyse bilmem. Ama üzülmeyin, uygulanması için birini halk belirleyecekmiş. 
Yaşasın… yani biz. 
Essah mı? 
N’olur heykeli kallavi bir kaideye kaldırın, çok zavallı kaldı. Üzerine çıkıp fotoğraf çektirenlere de megafonda polis bile yetişemiyor artık…
Ama şimdi de gündem değişti daha sıra Taksim’e gelemez. Askıya alınır, ama siz siz olun, karşıdan karşıya geçerken önce sağa sonra sola bakın. Yok… Önce sola sonra sağa… ay ne bileyim hangisi önceydi. İlkokulda öğretmişlerdi sonra çok değişken yaşadık. Unuttum.
Eee gündem ne olacak?
Zor, karıştı, yün çilesi oldu… Ay bomba…Hop ötekine, hop berikine… sıçrayıp duruyor…
Benim en çok üzüldüğüm bu yolsuzluklar da, İstanbul Anıtlar Kurulu’nun da adının geçmesi. İleri sürülen o ki; Bazı şüphelilerin rüşvetle tarihiyarımada da sit alanı olan arsalar için, DLH ve Japon mühendislerin uyarılarına rağmen, bölgeye inşaat yapılmasına göz yummaları. Üstelik tehlikenin büyüklüğüne bakın Marmaray’ın çökme riskine rağmen… Allahım kabus gibi, ayrıca sadece Fatih değil Beşiktaş ve Sarıyer’deki tarihi eserlerin yağmalanması ve yıkılarak yerlerine otel, işyeri açılması için kamu görevlilerine rüşvet iddiaları…
Oysa AVM ihtiyacımız vardı yakalandılar, tuh…
Beyoğlu elden gitmeden fren yaptık bari…
Ah Kleopatra ah… senin dönemin de başlamış bu rüşvet olgusu… kemiklerini çıkarıp tekrar Taksim’de asmak lazım. Bak gördün mü yaptıklarını gülersin tabii… Dua et piramitlerine dokunmadık.
“Vitamin Haplarını Atın Gitsin”
Haydaaa…
Bulgularını Annals of Internal Medicine adlı dergide yayınlayan, İngiltere’de ki Warwick ve ABD’de ki John Hopkins üniversiteleri uzmanlarının 500 bin kişi üzerinde yaptığı araştırmada, vitamin haplarının, çoğu zaman hiçbir etkisi olmadığı tesbit edilmiş… Paranızı sokağa atmayın demişler.
Güven ne demekdi? Hatırlayan var mı?
Bu da Kleopatra yüzünden.