Jeostratejik konumuyla, verimli topraklarıyla, sahip olduğu yeraltı ve yerüstü kaynaklarıyla Afrika, 5 milyon kilometrekarelik çok değerli bir coğrafya. Küresel ısınmanın giderek arttığı bir dönemde, orta kuşak boyunca çok büyük yeraltı su kaynaklarına sahip olduğunun keşfedilmesinden sonra, Afrika’nın değeri ve önemi daha da artmıştır.

Fransa’nın yüzyıllardır sömürdüğü Afrika’dan kovulmasından sonra, küresel güçler arasında paylaşım kavgası başlamıştır. Olayların giderek tırmanmasından ve Afrika’nın Ortadoğu’ya dönüşmesinden kaygı duyuluyor.

Önümüzdeki günlerde Afrika’yı daha çok konuşacağız.

M. KEMAL SALLI

26 Temmuz'da Nijer'de seçilmiş Cumhurbaşkanı Mohamed Bazoum'u deviren General Abdurrahman Tian liderliğinde yönetime el koyan askerler, darbeye gerekçe olarak "kötüleşen güvenlik durumunu" göstermişti. Yalnız Nijerya’da  değil, Afrika’nın her ülkesinde bir hareketlenme yaşanmakta..

 

Bu günlerde herkes Afrika’da neler olup bittiğini sorguluyor, “Kara Kıta”nın çeşitli ülkelerinde sokağa dökülenlerin neden Türk bayrağı salladıklarını anlamaya çalışıyorlar.

Afrika nire, Türkiye nire? Ülkelerini sömürmek için tuzak kuranlara, onlarla işbirliği yapan yönetimlere baş kaldıran Afrikalılar neden Türk bayrağına sarılıyorlar?

Olanları kısaca, “Afrika uyandı” şeklinde açıklayabiliriz. Afrika kıtasındaki ülkeler, emperyalizme savaş açan ve bu savaşını zaferle taçlandıran Türkiye’yi örnek alarak uyandılar. Ülkelerini, geleceklerini kurtarabilmek için ayaklanarak kurtuluş savaşı başlatan Afrikalıların Türk bayrağı ile sokaklara dökülmelerinin başlıca nedeni budur.

Türkiye’nin yıllar yılı, Afrika ülkelerine pek çok konuda karşılıksız yardım yapmanın yanı sıra, Afrikalı gençlere üniversitelerimizde parasız eğitim imkanı sağladığını bilmeyenler, yazımızın başlangıç bölümündeki “Afrikalı gençler Türklerin Kurtuluş Savaşı’ndan ilham alarak uyandılar, ayaklandılar” şeklindeki değerlendirmemizi hamasi söylem olarak değerlendirebilirler.  

Hayır, bu saptamamız, 62 yıllık basın hayatımızda yaşadığımız olaylara ve  gözlemlerimize dayanarak yaptığımız bir değerlendirmedir. Çalışmalarını yakından izlediğim TİKA, Kızılay, Yunus Emre Enstitüsü, Türk Maarif Vakfı ve Avrasya Bir Vakfı başta olmak üzere, çeşitli vakıfların, sivil toplum kuruluşlarının ve devlet kurumlarının sağladıkları imkanlarla uzun yıllar, pek çok Afrikalı gence yüksek öğretim yapma fırsatı sağlanmıştır. Türkiye’nin çeşitli üniversitelerinde eğitim gören bu gençler, Türk tarihini ve kültürünü de yakından tanıma ve Türkiye-Afrika ilişkilerinin geçmişini ayrıntılı olarak öğrenme imkanı bulmuşlardır.

BİLGİ YARIŞMALARI VE AFRİKALI GENÇLER

Her öğretim yılı sonunda, Türk Dünyası’nın, Balkanların ve Afrika’nın çeşitli ülkelerinden eğitim görmek üzere gelen gençlerin katıldıkları etkinliklerde ödüllü bilgi yarışmaları da yapılırdı. Konuk gençlerin Türk tarihi ve kültürü konusunda bilgi sahibi olmalarını teşvik etmek amacıyla hazırlanmış sorular ağırlıklı olarak tarihimiz ve kültürümüzle ilgili sorular olurdu ve bu soruların büyük bir bölümü de doğru olarak yanıtlanırdı. 

TÜRKİYE’DE EĞİTİM GÖRMÜŞ AFRİKALI GENÇLERİN ETKİSİ

Şimdi Türkiye’de eğitim görmüş olan bu gençlerin pek çoğu ülkelerinde önemli makamlarda. Çoğu Afrikalı olan bu gençler, eğitim gördükleri ülkedeki insanların, çok olumsuz koşullarda, emperyalizme karşı bir Kurtuluş Savaşı verdiklerini ve bu savaşlarını zaferle taçlandırdıklarını biliyorlar. Atatürk’ü tanıyorlar.

Emperyalist ülkeler, ulaşım ve iletişim teknolojilerinin ilerlemesine paralel olarak, Afrika’nın yeraltı ve yerüstü zenginliklerini keşfetmişler, bu zenginlikleri yağmalayabilmek için de, bu insanları ya katletmişler ya da boyunlarına zincirler takarak ülkelerine taşımışlar ve köle olarak kullanmışlardı.

Türklerin de Afrika’da yüzyıllar boyu bayrak gösterdiği biliniyor. Fakat Türkler, Afrikalılar tarafından hiçbir zaman nefretle anılmamışlardır. Çünkü Türkler Afrika’da, hiçbir zaman, emperyalist ülkeler gibi katliam yapmamışlar, asimilasyon programları uygulamamışlar ve oralardaki insanlarla birlikte yaşamanın formülerini geliştirmişlerdir. Kuzey Afrika’daki mimari yapıların pek çoğu Memluklardan ve Osmanlılardan kalma eserlerdir.

Son günlerde çeşitli Afrika ülkelerinde meydana gelen olaylarda, Afrikalıların sokaklara neden ellerinde Türk bayraklarıyla döküldüklerini sorgulayanlar, Afrikalılarla Türkler arasındaki sempatinin uzun yıllar öncesine dayanan bir hikayesi olduğunu görüyorlar.

Türkiye, Afrika ile olan ilişkilerinde, her dönemde, daha çok verici olmuştur. Türkiye, Afrikalı gençlere yüksek eğitim imkanı sağlamanı yanı sıra, çeşitli devlet kurumları aracılığı ile, sağlıktan, güvenlik güçleri eğitimine, içme suyu sağlamaya kadar geniş yelpazede hizmet sunarken, “Bu insanları nasıl soyarım, sömürürüm?” hesabı yapmamış; bazı işbirlikleri dışında hep verici olmuştur. Son zamanlarda emperyalist ülkelere, özelikle de Fransa’ya baş kaldıran Afrikalıların ellerinde Türk bayraklarıyla sokaklara dökülmelerinin nedeni, Türklerin kendilerini önce insan olarak görmelerinden, “Yaratılanı, Yaradan’dan ötürü sevmelerinden” kaynaklanıyor.

Afrikalılar, ülkelerindeki yeraltı ve yerüstü kaynaklarına sahip çıkarak hür ve bağımsız yaşamak istiyorlar. Kıtalarının, hem jeostratejik konumu hem de sahip olduğu zenginlikler dolayısıyla giderek değer kazandığı bir süreçte Afrikalıların, küresel güçler karşısında hayallerini hayata geçirmeleri kolay olmayacaktır. Fakat Afrikalılar ataları kadar umutsuz değillerdir.

YÜZYILLAR BOYU BİRLİKTE YAŞADIK, AMA SÖMÜRMEDİK

Osmanlı’nın Afrika’ya egemen olduğu dönemlerde imparatorluğun çeşitli bölgelerinde, başkent İstanbul’da Afrikalılar yok muydu? Vardı elbette, ama onlar, bugün yabancı ülkelerde çalışan insanlarımız gibiydiler. Pek çok Afrikalı kadın padişahlarımıza süt anneliği yapmış ve Saray’da süt anne olarak saygı görmüşlerdi. Varlıklı ailelerin yanlarında uzun süreli olarak çalışan Afrikalılar, ailenin bir ferdi sayılırlardı.

Ulaşım ve iletişim araçlarının gelişmesine paralel olarak geçmişte yaşadıklarını ayrıntılarıyla öğrenen Afrikalar, biraz da konjonktürün sağladığı imkanlardan yararlanarak, başta Fransa olmak üzere, bugüne kadar ülkelerini sömüren, soydaşlarını acımasızca katleden, çoğalmalarını önlemek amacıyla kadınları zorla kısırlaştıran emperyalist kan emicilere karşı, ellerinde Türk bayraklarıyla  ayaklanıyorlar. Emperyalizme savaş açmış ve bu savaşlarını zaferle taçlandırmış olan Türklerin Kurtuluş Savaşı, şimdilerde Afrika halklarına ilham kaynağı oluyor.

AFRİKALILAR TUZAĞA DÜŞMEMELİ

Afrikalılar, yalnızca, Türk Kurtuluş Savaşı’ndan aldıkları ilhamla ayaklanmıyorlar. Arka planda, kendi çıkarlarını hayata geçirebilmek için Afrikalıları kullanmaya çalışan küresel aktörlerin çalışmalarını da göz ardı etmemek gerekir.

ABD, II. Dünya Savaş sonrasında Afrika ile ilgilenmeye başlamış, İngiltere ile  1976 yılında yaşadığı Süveyş Kanalı krizinin ardından bu el değmemiş kıtaya olan ilgisi giderek artmıştı.

Afrika kıtasındaki İngiliz, özellikle de Fransız sömürüsü Sovyetler Birliği’nin dağılmasına kadar artarak sürdü. ABD, Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrasında tek kutuplu bir dünya düzeni hedeflediğini, bu konuda herhangi bir rakip kabul etmeyeceğini yüksek sesle ilan etmişti. 1991’de, Batılı ortaklarıyla birlikte Saddam’a karşı gerçekleştirilen I. Körfez Savaşı sonrasında, Ortadoğu’yu eski arka bahçeleri sayan İngiltere, Fransa ve Almanya’ya pastadan pay vermek niyetinde olmadığını açıkça ortaya koymuştu.

Avrupa Birliği’nin çekirdek ülkeleri olan Almanya ve Fransa’nın, ‘ABD karşısında nükleer güce sahip bir Avrupa Ordusu (PESCO) kurma’ girişimleri de bu olay sonrasında gündeme gelmişti.

İNGİLTERE DERİNDEN GİDİYOR

İngiltere, ABD’nin şimşeklerini üzerine çekmemek amacıyla, başından beri, Almanya ve Fransa’nın Avrupa Ordusu kurma girişimine de, Çin ile el ele vererek küresel ekonomik düzeni temelden değiştirmeyi hedefleyen Kuşak ve Yol projesine de açıktan destek vermiyordu, ama ABD’nin tek kutuplu bir dünya düzenine de sıcak bakmıyordu.

ABD, Brexit operasyonuyla İngiltere’yi AB’den kopardıktan sonra “Nükleer güce de sahip olan bir Avrupa Ordusu” peşinde koşan Fransa’yı hedef tahtasına oturttu. Fransa’nın her yıl 600 milyar dolar gelir sağladığı Afrika’daki kaynaklarıyla ilgisini kesecek operasyonlar dizisini başlattı. Soros’un Sarı Yeleklileri Paris sokaklarını Cehennem’e çevirirken, Fransa’nın Afrika’daki sömürgelerine ulaşımı giderek zorlaşmaya başladı. Afrika’da düzen değişirken ABD, Çin ve Rusya’nın “Kara Kıta”ya olan ilgileri giderek artıyordu. Fransa yüzyılladır sömürdüğü topraklardan kovuluyordu.

Geçen hafta bir askeri darbe yaşanan Nijer’de Fransa Cumhurbaşkanı Macron “Aranan Adam” ilan edildi, Fransa’ya uranyum sevkiyatı durduruldu. Macron yardım istemek için gittiği Pekin’den eli boş döndü.

KÜRESEL GÜÇLERİN AFRİKA HESAPLARI

Fransa’dan boşalan yeri doldurma çabası içinde olan ABD, Çin ve Rusya kendilerine yakın birilerini iktdara taşımaya çalışıyorlar. Çünkü Afrika, jeostratejik konumuyla, geniş ve verimli topraklarıyla, yeraltı ve yerüstü zenginlikleriyle bütün küresel aktörlerin hedefinde olan bir kıta. Küresel ısınmanın giderek arttığı bir süreçte, Afrika’nın orta kuşağı boyunca çok zengin yeraltı su kaynaklarına sahip olduğunun anlaşılmasından sonra Afrika’nın önemi, dolayısıyla Afrika’ya olan ilgi daha da artı.

Küresel ısınmadan ve kutuptaki buzulların erimesinden en fazla etkilenecek olan ABD, Afrika’nın orta kuşağında koloniler kurma hazırlığında. Çarlık Rusya’sının hayallerini gerçekleştirerek sıcak denizlere inen Rusya da, Afrika ile yakından ilgileniyor.

Geçen hafta yaşanan askeri darbe sonrasında Nijerya’ya asker gönderme kararı alan Batı Afrika Ülkeleri Ekonomik Topluluğu’na (ECOWAP) sert bir mesaj gönderen Moskova, “Nijer’deki krize yönelik bir askeri çözüm, Sahra-Sahel bölgesinde keskin bir istikrarsızlığa yol açar” uyarında bulundu. Bu yönde bir müdahalenin ABD ile Rusya arasında bir vekalet savaşına neden olabileceği konuşuluyor. ABD, Çin’in Kuşak ve Yol projesinin önünü kesebilecek amacıyla Kuzey Afrika’yı dünyanın yeni üretim merkezine dönüştürme hesapları yaptığı biliniyor.

Fransa’nın yüzyıllardır sömürdüğü Afrika’dan kovulmasından sonra, küresel güçler arasında paylaşım kavgası başlamıştır. Olayların giderek tırmanmasından ve Afrika’nın Ortadoğu’ya dönüşmesinden kaygı duyuluyor. Tarihte yaşananları bilen, öğrenen Afrikalı yöneticilerin ortaklı konusundaki birinci tercihleri Türkler olacaktır.

Önümüzdeki günlerde Afrika’yı daha çok konuşacağız.