ÜLKESİNE HİÇBİR KARŞILIK BEKLEMEDEN HİMET ETMEKTEN BAŞKA BİR KAYGISI OLMAYAN İNSANLARIMIZI BU KADAR ÇABUK UNUTURSAK, YARINLARDAN VEFA UMMAYA HAKKIMIZ OLUR MU? 5 Şubat, Adnan Kahveci'nin ölüm yıldönümüydü. Bir gazete sayfasında, bir televizyon ekranında adının anıldığını duydunuz mu? Adnan Kahveci bu kahredici umursamazlığı haketmiş miydi? Kahveci'nin bütün suçu birilerine sürekli rant sağlayacak, kaynağı belirsiz akarlar bırakmamış olması mıydı? Daha açık söyleyelim, Kahveci'nin hiç haketmediği bir şekilde karanlıklara gömülmesinin nedeni namuslu olması mıydı? Nerde o "Seni asla unutmayacağız!" haykırışları? Nerede adını vakıflar aracılığı ile yaşatma yeminleri? Adnan Kahveci'nin o ebedi alemde cennet ile ödüllendirildiğinden kuşkumuz yok. Bütün vefasızlığımıza rağmen, orada hesabını verebilmiş bir kul rahatlığı ile mutlu olsan bile, ülkenin insanlarının milleti millet yapan insani değerleri yitiriyor olmasının azabını yaşadığını hissediyoruz. Ülkesine, hiçbir karşılık beklemeden, hizmet etmekten başka bir kaygısı olmamış insanları bu kadar kolay unutursak, yarınlardan vefa beklemeye hakkımız olur mu? Sözü, Adnan Kahveci'yi yakından tanımış, kanka olma mutluluğuna erişmiş olan bir başka 'Türkiye Sevdalısı'na, B. Gül Göktepe'ye bırakıyorum; bugünkü sohbetimizi onun satırlarıyla sürdüreceğiz.. "ADNAN KAHVECİ'Yİ ANMAK... Adnan Kahveci'yi anmak kolay değildir. Hiçbir zaman da kolay olmadı. Hele böyle kısa bir sürede, birkaç sayfada can arkadaşımın, milletinin kalbine yerleşmiş bir devlet adamının başarılı ve trajik öyküsünü anlatabilmek de mümkün değildir. 15 yıl önce 5 Şubat'ta, Türk halkı eşine ender rastlanabilecek bir milletvekilini kaybetti. Hem de ona, onun gibi özü-sözü doğru, dürüst ve sevilen politikacılara çok ihtiyaç varken... Hiç beklenmedik bir zamanda, beklenmedik bir şekilde ebediyete intikal etti. Üstelik vefakâr eşini ve kızını da yanına alarak... Adnan Kahveci çok yönlü özel bir kişilikti. Onu farklı bakış açılarımdan hangi yönüyle anlatmaya çalışsam? Çocukluk-gençlik yıllarımızda kankam, Türkiye'nin yetiştirdiği değerli bilim adamı, teknokrat, ekonomik çözümlerin üreticisi, kaynak yaratıcısı, kısacık siyasi yaşamında büyük izler bırakan gerçek halk adamı, en fazla tercihli oyla milletvekili seçilmiş olan milletin öz vekili... Takdir edersiniz ki onu böyle birkaç sayfada bütün yönleriyle, projeleriyle anlatabilmem imkânsız. Belki, 'Onu nasıl tanıdım, nasıl bilirim?', 'Adnan Kahveci kimliğini kaybından bunca zaman sonra nasıl algılıyoruz?', 'Onu farklı yapan neydi?', 'Türk halkı onu neden hiç unutamadı?'... gibi soruların cevabını vermeye çalışabilirim. Adnan'ın engin bir ufku vardı. Karadeniz'in yaylalarında Sürmene, Köprübaşı'nın Yılmazlar köyünde doğmuş, çocukluk yıllarını geçirmiş, Samsun'da lisede öğrenimini yaparken TÜBİTAK Bilim Adamı Yetiştirme Grubu bursu'nu kazanmış , lise son sınıfta Kabataş'a alınmış ve Türkiye Üniversite giriş sınavlarında birinci olarak İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi'ne başlamıştı. Bu arada MEB devlet bursu kazanarak Amerika'ya gitmiş ve üniversiteyi ABD Indiana'da Purdue'de elektronik mühendisliği dalında, doktorasını Missouri State Üniversitesi'nde tamamlamıştı. (Ben Ankara Kız Lisesi, o Samsun'da öğrenci iken TÜBİTAK lise bursiyeri olarak bilim adamı yetiştirme yaz okullarında birlikte okumuş kan kardeşi olmuştuk . Liseyi bitirdiğimizde o Amerika'ya, bir yıl sonrada ben İngiltere'ye MEB devlet bursuyla gönderilmiştik) Daha önceki yıllarda yapılan anma törenlerinde, panellerde onu gençlik anılarımızdan, ideallerimizden söz ederek anlattım. Çünkü sizler onu hemşeriniz, milletvekiliniz, bakanınız olarak tanıdınız ve sevdiniz. Bense onu yıllar önce henüz lise öğrencisi iken tanıdım. TÜBİTAK Bilim Adamı Yetiştirme Grubu (BAYG) bursu kazanan öğrencileri bir araya getiren yaz okulunda başlayan arkadaşlığımız, kanka oluşumuz daha sonra yıllar boyu çeşitli olaylarla bezenerek bazen yakın bazen de çok uzaklarda ama hani romanlarda rastlanan ender bir dostluk, düşünce beraberliği şeklinde gelişti. Çünkü bizler birer idealisttik. Ortak paydamız fen derslerinde başarımız, matematik - fizik merakımız ve çok çalışkan öğrenciler oluşumuzdu. O yıllarda yurt dışında üniversiteye gidebilmek bir hayaldi. Ailelerimizin bütçesi de kısıtlıydı ama biz en zor sınavlardan geçtik.. O ABD de ben İngiltere'de en iyi okullarda burslu olarak okuduk. Ağır sorumluluk altında, zor koşullarda öğrenimimizi tamamladık. Büyük hayalimiz bilim dalında Türkiye ye Nobel kazandıracak araştırmalar yapmaktı. Birer idealistik. Beyinlerimiz başka kavramlardan önce bilimin ışığıyla aydınlanmıştı. Çok iyi eğitim alma şansımızı kendi gayret ve çalışma azmimizle kazanmış, en iyi şekilde toplumun yararına kullanma inancımızdan asla vaz geçmemiştik. Adnan, daha çocuk denecek yaşlarda, lise çağında bile olgundu. Mükemmel bir beyindi. Doğu-Batı sentezini mükemmel bir şekilde yapabilmişti. Yaratıcı ve zeki idi. Aklımı ve mantığını hep olumlu yönde kullanabilmiş, pozitif düşünme yeteneğini geliştirmişti. Matematik dehasını, Batı'da aldığı ileri seviyede eğitimini, çağdaşlığını, içten ve dürüst Karadenizliliğiyle, Müslüman, Türk örf ve adetleriyle, milli duyguları ve kültürümüzle özümleyebilmişti. Spektrumu geniş, analiz ve sentez yeteneği mükemmeldi. Hızla sosyo-ekonomik koşulları değişen Türkiye ve küreselleşen dünyada vizyon sahibiydi. Özal'lar onu keşfedip, bilim dünyasından Türk siyaset hayatının beyin takımına çekip aldıklarında, bilgisini, düşüncelerini, hayallerini vatan, millet ve doğa sevgisiyle bezenmiş sosyo-ekonomik projelere dönüştürme fırsatını bulmuştu. Parlak projelerin mimarı olarak gerçek anlamda bir başdanışman, daha sonra mucit milletvekili ve yenilikçi bakan olarak yükseldiğinde prensiplerinden, dürüstlüğünden ve sadeliğinden hiç taviz vermedi. 1990 lı yıllaruın başında Adnan bana göre Türkiye için Gandi'yi andıran bir lider olma yolunda emin adımlarla ilerliyordu (*) Amerikan eğitimi almış ama Batı kültürünü kendi Anadolu kültürü ile mükemmel bir şekilde bağdaştırabilmişti. Milletin bağrından geldiğini hiçbir zaman unutmamış, sade bir vatandaş olarak daima halkın içinde /yanında olmuştu. Her zaman alçak gönüllüydü. Belki de en önemli vasıflarından biri Türkiye'nin hızla serbest ekonomiye geçtiği 1980 lerin büyük değişim sürecinde kendini dünya nimetlerinin maddi cazibesinden arındırabilmesiydi. Politikada doğruluğun ve dürüstlüğün simgesi olabilmişti. Devletin en üst makamlarında başı dönmemiş, asla mağrur olmamış, kendisini maddi çıkarcılıktan, köşe dönme furyasına kapılmaktan alıkoyabilmişti... Ebediyete intikallerinden bu yana bu 15 yıl nasıl geçti? Sorunuzun yanıtını nasıl versem... diye düşünüyorum! Aslında hiç de kolay olmadı. Kaybımız gerçekten çok büyüktü. Çok da trajik. O evrenin sonsuzluğunda, ulaşamadığımız mekânlarda iken bizler arkasından neler yaptık, neler yapamadık, neler yapabilmeliydik? ... Yokluğuna hala alışamadık. Göz yaşlarımız sel oldu.. Törenlerle, panellerle andık, dualar ettik. Ancak örnek kişiliğini ve fikirlerini yeni kuşaklara aktaracak yeni Adnan Kahveciler yetişmesine öncülük edebilecek Adnan Kahveci Vakfı'nı kurmayı başaramadık (**). Adına araştırma bursları veremedik. Birkaç kişinin dışında geride bıraktığı evlatlarına sahip çıkamadık. Cihan ve Mehmet'e yeterince maddi ve özellikle de manevi destek olamadık. Yerini dolduracak, parlak fikirler / projeler üreten, hemen herkes tarafından çok ama onun gibi yürekten çok sevilen, mütevazı siyasi dehalar da çıkaramadık. Bu yıl da Yakacık kabristanında onu, eşini ve kızını ziyaret edip sarı gülleri bırakacağım. Dualar okurken gene içim sızlayacak. Evlatlarını teselli etmeye çalışacağım. Bunca yıl sonra hala halkının eksilmeyen sevgisiyle dürüstlük ve çalışkanlık sembolü olarak anıldığından dolayı gene her zamanki gibi kankamla buruk bir şekilde gurur duyacağım, içten içe de gıpta edeceğim. B. Gül Göktepe 1.02.2008 * B. G. Özbay Göktepe "Benim arkadaşım, kan kardeşim Adnan" Köprübaşı Kültür ve Dayanışma Derneği Dergisi. Sayı 4, 1995 ** Metin Akpınar başkanlığında, Bakırköy, Kartal, Maltepe Belediyelerinden ve dostlarından bir grup Adnan Kahveci Vakfı kurmak üzere yoğun çalışmalar yaptı, Vakıf senedini hazırladı. Tanınmış bilim ve siyaset adamlarından 50 kişilik mütevelli heyeti listesi oluşturuldu. Ancak Vakıf bilinemeyen bir sebeple kurulamadı