Yüksekçe bir yere çıkıp, mecburen veya gönüllü olarak sizi dinleyenlere mikrofondan biraz yüksek sesle konuşmak nutuk olur mu? Eğer bunlara nutuk denirse başta Atatürk’ün Nutku’na ve tarihe mal olmuş diğer nutuklara yazık olmaz mı? Kelimenin etimolojik anlamının ötesinde fikri derinlik, inanç ve de belagat öğeleri hâkim olduğu için kim nerede ne zaman konuşursa konuşsun onun “nutuk” değeri taşıması için “nutuk” olması gerekir. İçine bir o kadar su koysan dibi tutmuş temcit pilavını kazandan tabağa aktaramazsın ki, millete yediresin. Ama öğürtü kulakları tırmalar o başka. Bu tür evazelerden etkilenerek eski günlerini yâd edenler ise “merdi Kıpti” deyişini akla getiriveriyor. Beyler, bayanlar neler yaparmışlar neler. Sanki bu millet o dönemde yaşanılanları unuttu, unutacak. Onlar milli muhayyilede sicil defterlerine kayıt edilmiştir, asla unutulmaz. Zaten toplumsal bir zaafımız var. Mikrofonu gördük mü ya ona gedikli yârimiz gibi sarılırız, ya da ondan öcü görmüş gibi ürkeriz. Bunların ikisi de aynı kapıya çıkar zira ikisi de fazla adrenalin salgılanmasına sebep olur. Sonra ne olur. Olacak olur; zira “H” diyeceğine “B” deyiverirsiniz. Yazarken de bu böyledir. Kaleminizi aklınızın ve vicdanınızın yerine nefsinizin yani ideolojinizin emrine verdiniz mi, her kımıldatışınızda bir hakikati inkâr yoluna saparsınız. Bu günlerde özellikle komutanlar, T.C temel ilkelerine ve Atatürk ilke ve inkılâplarına vurgu yaparken belli bir ideolojiyi çağrıştıran literatüre yönelmeleri 12. Eylül öncesinin “Dev Yol”, “Dev Sol” çömez ve şeflerine ümit bahşetmiş bulunuyorlar, istemeseler dahi. Komutanların bu türden sözlerini, müthiş çarpıtmalarla kendi ideolojilerinin ifade edilmesi diye gösterme gayretindeki bu çömezler ve şefler çeşitli gazetelerdeki köşelerinde sipere yatmış bulunuyorlar. Nitekim geçtiğimiz günlerde de büyük gazetelerin köşelerinde bunun delili niteliğinde yazılar yer almıştır. Hele bir tanesi mealen diyor ki: “Komutanım siz bizim 12.Eylül mahkemelerinde yargılanmamıza, hatta işkence hanelerinde işkence görmemize sebep bildirinin aynısını yazmışsınız. Bizim, bilmem ne ağabeyimiz (hani şu anadan üryan seks âlemiyle internette reyting yapan solun sembollerinden kişi) bu yüzden neler çekti, neler. Öyle ya burada görevi tamamlayınca yeni konseptler için; CIA’lı emmilerince yeni eğitimlere tabi tutulup (yoldaşları gibi) yeniden tedavüle sürüldüler. Bir bakıma bedenen refah içindeler ama ruhlarındaki kokuşma hakikaten acınacak bir durum arz ediyor. Ne diyelim, Allah hidayet versin. Bu benzetiliş bir Türk vatandaşı olarak beni üzdü ve tedirgin etti. Öncelerden bunu idrak edemeyenler, bu ifritlerin göğüslerine taktıkları Atatürk rozetlerine bakarak, bunlar Atatürkçü diye onlara sempati duydu. Ne zaman ki, bu yaftalara yakından bakmayı akıl ettiler o zaman bunun milletin Atatürk’ü ile hiçbir alakasının olmadığını gördüler. Millet bu “devrim” kelamını daima ihtiyatla karşıladığı için, bu kelimenin hulus-i kalp ile söylenmesinden bile tedirgin olmaktadır. Zira devrim düz vatandaşa, sevgilerini ebediyen gönülde yaşatacakları üç masumun katledilmesini, üniversitelerinin anarşi yuvası haline getirilerek talan edilmesini, biraz daha ilgililerin de milyonlarca mazlum insanın katline koca medeniyetlerin mahvına sebep olan “Sovyetleri” ve de “halen milyonlarca Türk’ün yüz milyonlarca Çinlinin insanlık dışı hayata mahkûm edildiği “Maoizm”’i hatırlatmaktadır. Biraz daha derine gidebilenler için Fransız İhtilali’nde olduğu gibi giyotinlerde vurulacak kelle kalmayınca bir birlerinin kellelerini sepete düşüren devrimcileri hatırlatmaktadır. Bu millete konuşanlar bazı hususlara dikkat etmelidirler: 1-Cehalet sembolü laflardan kaçınmalıdırlar. 2-Bunlar bizim her dediğimizi öyle veya böyle kabul ederler düşüncesini terk etmelidirler. 3-Milletin Milli değerlerini aşağılayıcı, dini inançlarını hafife alıcı sözler etmemelidirler. 4-Milletin mazisinde savunma kotlarına kaydedilmiş; irtica, gericilik, devrim, evrim, batı, vs sözcüklerini gerçekten maksada uygun ve yerli yerinde kullanmalıdırlar 5-Milletin karşısında; hitabet üslubundan, duruş ve tüm tavırlara kadar kâmil adam intibaı esas olup, bu millet; boş gerinmeyi, kibiri, ucubu 50 metreden sezer ve kendisine çaka satılmasından nefret eder bunu unutmamalıdırlar. Velhâsılı milletimiz vefalı, onurlu bir millettir. Kendisine yapılanları asla unutmaz. İlle de iylikleri. Birlik ve dirlik ister. Bunu isteyenleri ve buna çabalayanları sever. Buna zarar verecek tavır ve davranışlar onu yaralar ve vaziyet almasına sebep olur. Engin hoş görü sahibidir. Bunu çoluğu, çocuğu, konusu, komşusu için yani bütün milleti için yapar. Bu hususlara anlayış ve hassasiyet gösterenleri baş tacı yapar. Duyarsız olanları ise bir şekilde eler. Milletimizin bu sağduyusu dostta düşmanda hayranlık uyandırır. Bunu nasıl yaptığı pek izah edilemezse de bunu mutlaka mükemmel bir şekilde yapar.