Her türlü muvaffakiyet sırrının, her nevi kuvvetin ve kudretin hakiki kaynağının

milletin kendisi olduğuna kanaatimiz tamdır.-Gazi Mustafa Kemal Atatürk- (1925) 

        

Devletin bizzat kendisi demek olan devlet memurlarının durumuna el atılmaz ve ciddi

önlemler getirilmez ise ülkenin geleceğinin pek parlak olmayacağını söyleyebiliriz.

         Devletimiz, devletliğini ülkenin her yerinde etkin olarak gösterirse, halkının güven ve

desteğini alırsa çok kısa bir süre içinde bütün sorunlarını çözer. Ülkemizi yeniden huzur ve güvene,

halkımızı özlediği refaha eriştirir.

          Bu işin gerçekleşmesi için sadece hükümetin emir ve talimatı yetmez. Yani beynin iyi

çalışması yeterli değildir. Beyinin talimatını kol ve bacaklara iletecek sinir sistemlerine, yani

sağlıklı kol ve bacaklara ihtiyacı vardır. İşte burada Hükümeti beyin kabul edecek olursak, bu

beyinin emirlerini en uç noktaya ulaştırıp uygulamasını sağlayacak, yani devletin varlığını ve

hükümranlığını Edirne' den Ardahan' a kadar yayacak olan kesim DEVLET MEMURLARI' dır.

         Oysa mevcut hükümetlerimiz daima  kendi bindiği dalı kesmişler ve adeta kendi uzuvlarını,

yani memurlarını kendine düşman ederek iş yapamaz hale getirmişlerdir. Bunun için Ak Parti

yönetimin suçlamak da doğru değildir. Çünkü bugün gelinen durumda son 30 yılının

hükümetlerinin ortak kabahat ve ihmalleri bulunmaktadır.

         Evet, Devlet Memurlarımız, maalesef bugün kendi hakkını aramak için sokaktadır. Yani  bir

bakıma devlet bizzat kendisini sokağa inmiştir. Devlet bizzat kendisi sokağa inince de boş kalan

yeri doldurulmuştur. Sonunda  IMF ve Dünya Bankası gibi yabancı kuruluşlar  gelerek onun

işlevini üstlenmişlerdir. Şimdi ise Avrupa Birliği komisyonları bu görevi üstlenmek için sırada

beklemektedir.

         Hepimizin bildiği bir gerçek şudur. Devlet kavramının uygulamadaki temsilcisi ve sokaktaki

halk için görüntüsü Devlet Memurlarıdır.

            Devlet Memurları; Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve Başbakan Recep Tayyip

Erdoğan'dan başlayarak Ağrı'nın Doğubeyazıt  İlçesindeki nüfus memuruna kadar uzanan geniş bir

yelpaze ile bütün yurdu kaplar.

         Devlet; devlet olmanın gereklerini fiilen memurları ile yerine getirir. Devleti devlet

memurları yönetir, korur ve kollar. Eğer siz bugün olduğu gibi devlet memurlarını adeta yok

sayarsanız, devlet kavramı ortadan kalkar.

         İşte bu gerçek bilinmesine rağmen ülkemizde devlet memurları bizzat devlete karşı, yani

kendilerine karşı hak aramak için yollara ve sokaklara dökülmüşlerdir. Başkent sokakları başta

olmak üzere memurlarımız hak aramak için uzunca bir süredir bütün yurt sathında sokaklardadır.

Ellerindeki pankartlarda ne yazık ki temsil ettikleri devleti yeren, karalayan ve adeta yok sayan

ifadeler mevcuttur.

            Devlet Memurları; bir diğer devlet memuru olan güvenlik kuvvetleri ile her zaman karşı

karşıya gelerek sokaklarda hiç de arzu etmediğimiz, görmeyi istemediğimiz ve üzülerek

seyrettiğimiz çirkin görüntüler meydana gelmektedir.  Bu istenmeyen görüntü devlet sistemindeki

çok büyük ve önemli bir yaranın işaretidir. Bu yara tedavi edilmezse kangren olur ve kesip atılır.

Yani devlet kendi kendini ortadan kaldırmış olur ki. Bunun korkunç sonuçlarını anlatmaya bu

sayfalar yetmez.

            Şimdi konuya ışık tutacak bazı kavramlarla işin detayına inmeye çalışalım;

Devlet olmanın üç temel şartı vardır. Bunlardan Birincisi; millet olabilme seviyesine ulaşmış

İNSAN unsurudur. İkincisi; bu unsurun üzerinde yaşadığı ve siyasi sınırları uluslararası

antlaşmalarla belirlenerek vatanlaşmış TOPRAK PARÇASI' dır. Üçüncüsü; bu insanları bir arada

tutan otorite, yasalar, yönetim ve kurallar sisteminin varlığıdır. Bu üç unsur bir arada olmadığı

sürece sağlıklı bir devlet yapısından bahsedilemez.

            Bu kurallar içinde yasayı yapanlar (YASAMA), yasaları uygulayanlar (YÜRÜTME) ve

yasalara uymayanlara hesap soranlar (YARGI) gibi birbiri ile iç içe ve ahenkli olarak çalışan

sistemler vardır ve bu sistemler ülkemizde de yıllardan beri başarıyla uygulanmaktadır.

            Zirvede Cumhurbaşkanı ile başlayan yürütme erki; bakanlıklar kadrosundaki en küçük

devlet memurları eliyle Edirne'nin ENEZ' inden Ardahan'ın ÇILDIR' kazasına kadar uzanır. Yani

 

DEVLET sadece hükümetle temsil edilmez. En uç noktadaki 12 inci derecenin ikinci

kademesindeki bir memur da T.C. Devletini temsil eder. Bu temsil etmenin derece ve makamla

ilgisi yoktur. Birindeki en ufak bir aksama vatandaşın gözünde kutsallaşan DEVLET BABA

imajını ayni ölçüde yaralar.

            Devlet kavramı; DEVLET MEMURLARI vasıtasıyla tüm kamuoyuna yansır.

Türk töresinde  DEVLET; DÜRÜSTLÜĞÜ, DOĞRULUĞU, NAMUSLULUĞU, ADALETİ,

CİDDİYETİ, ÇALIŞKANLIĞI, FERAGAT ve CESARETİ simgeler.

Bu kavramları her kademedeki memurun bizzat sahiplenmesi ve uygulaması gerekir.  Saygın devlet

yönetimi ancak bununla sağlanır. Devletin sağlıklı olarak işleyebilmesi sadece üst kademedeki

birkaç bürokratın iyi çalışması ile olmaz. Sistemin bütününün sağlıklı çalışmasına ihtiyaç vardır.

Devletimizi içeride ve dışarıda etkin ve saygın göstermek ve her alanda temsil etmek ve kollamak

her seviyedeki devlet memurunun birinci görevidir.

        Oysa son yıllarda devlet memurlarının içine düşürüldüğü durum, bununla taban tabana zıt bir

görüntü sergilemektedir. Devletimizin memurları bugün " AÇIZ VE SAHİPSİZİZ" diyerek sokak

ve caddelerde eylem yapmaktadırlar.

Devlet memuru ile sokağa inmiştir.

Gelinen bu nokta; göz ardı edilecek ve dikkate alınmayacak bir durum değildir. Bilakis çok ciddi

bir durumdur. Beyin ne kadar iyi çalışırsa çalışsın verdiği komutları uygulayacak uzuvları yoksa

beyin işlevini tam olarak yapmıyor demektir. Olaya bu açıdan bakarsak hükümetin emir ve

direktiflerini uygulayacak uzuvlar bugün artık felç olmuştur. Çalışamaz duruma gelmiştir.

 

 

DEVAM EDECEK