ABD IRAK’TAN ÇIKABİLİR Mİ?
M. Kemal SALLI
AMERİKA’NIN ÇEKİLMESİYLE OLUŞACAK OTORİTE BOŞLUĞUNDAN YARARLANARAK ÜLKEYE HAKİM OLMAK İSTEYECEK GÜÇLER ARASINDA DOĞACAK ÇATIŞMANIN, KISA ZAMANDA, KONTROL EDİLEMEZ VE SONUCU TAHMİN EDİLEMEZ BİR BÖLGESEL SAVAŞA NEDEN OLACAĞINI HERKES BİLİYOR.
OBAMA, “SAVAŞ BİTTİ, ORTADOĞU’YA BARIŞ GELDİ” DİYOR, AMA GERÇEKLER ÇOK BAŞKA ŞEYLER SÖYLÜYOR.
Fehmi Koru, Yeni Şafak’taki kaptan köşkünden ABD’nin Irak’tan çekilmesini, “Sessiz sedasız bir kaçış” olarak değerlendirmiş. 11 Eylül İkiz Kuleler gösterisi eşliğinde, “Haçlı Seferleri başladı” çığlıklarıyla başlatılan Afganistan ve Irak’ın işgalleriyle İslam coğrafyasına özgürlük, barış ve demokrasi götürülecekti. İşgallerin dünya kamuoyuna açıklanan gerekçeleri bunlardı.
ABD’nin Blackwater adlı özel şirketten kiraladığı paralı askerler Irak’tan çekildiler. Irak polisini eğitmek görevi ile ülkede kalan 56 bin asker sivil kıyafetle dolaşacak.
2011 sonuna kadar ABD’nin bütün askeri varlığının Irak’tan çekilmiş olacağı söyleniyor, ama Blackwater kökenli paralı askerlerin evlerine döndüğü sanılmasın.
İşgal sürecinde oluşan kaos ortamı, etnik ve dini anlamda üç ana parçaya bölünmüş bir siyasi ortam, aidiyetini sorgulamakta olan bir demografik yapı, evlerinden yurtlarından kaçmak zorunda kalmış, yakınları bir kör kurşuna kurban olmuş, anasının babasının ya da kocasının önünde tecavüze uğrayarak ruhsal sağlığını yitirmiş bunca insanın öfkesiyle pimi çekilmiş bir bombaya dönüşen Irak, otorite boşluğuna düştüğünde, akla gelebilecek her türlü olumsuz senaryonun uygulama alanı olabilir.
Afganistan ve Irak’ın işgaliyle değişen dünya dengeleri küresel krizin de etkisiyle öyle duyarlı hale geldi ki, ABD’nin Irak’tan çekilmesi, üst üste dizilmiş kırk küpün en alttakinin çekilmesi anlamına geliyor. Durum ve koşullar gösteriyor ki, ABD istese bile, Irak’tan çekilmesi, kısa zamanda mümkün olamayacaktır. “Irak ABD’nin ikinci Wietnam’ı olacak” diyenler haklı çıktı.
“SAVAŞ BİTTİ, ORTADOĞU’YA BARIŞ GELDİ” (!)
Amerika’nın çekilmesiyle oluşacak otorite boşluğundan yararlanarak ülkeye hakim olmak isteyecek güçler arasında doğacak çatışmanın, kısa zamanda, kontrol edilemez ve sonucu tahmin edilemez bir bölgesel savaşa neden olacağını herkes biliyor. O nedenle, ABD, “çekiliyorum” gösterisi yapsa bile, gerçek anlamda Irak’tan çekilemez.
Harap olmuş ya da harap edilmiş bir ülkenin kaos ortamına sürüklenmesi, terör örgütleri üzerinden bir güç gösterisi alanına dönüşmesi, bölge ülkelerinin olduğu kadar, bölge dışındaki ülkelerin de arzu etmedikleri bir gelişmedir. Çünkü, dünyanın en önemli petrol rezervlerine ve dağıtım yollarına sahip olan bir ülkenin kaosa sürüklenmesi, dünya ekonomisinde sonu gelmez olumsuzluklar yaratacaktır. Küresel krizin sarsıntılarını yaşamakta olan dünya, petrol fiyatlarının tetikleyeceği yeni bir ekonomik olumsuzluğu taşıyabilecek durumda değil.
Başkan Obama’nın Irak’tan çekilmeyi duyururken, “Savaş bitti, Ortadoğu’ya barış geldi” geldi demesi, dava kaybetmiş bir avukatın, ‘müvekkilini teskin için söylemek zorunda olduğu teselli sözcükleri’ olması dışında bir anlam taşımıyor.
ABD, ‘çekiyorum’ dediği askerlerini, Irak’ın ’19. vilayeti’ Kuveyt’e depoluyor. Bölge ülkelerinin ve BM’de veto yetkisi olan bazı ülkelerin tepkisini çekmemek için, I. Körfez Savaşı’ndan bu yana Irak’ın kuzeyinde oluşturduğu devletteki Ortadoğu’nun en büyük askeri üssüne ne kadar yığınak yaptığı şimdilik açıklanmıyor.
KİM ÖDEYECEK BUNCA ZARARI KİMLER ÖDEYECEK YA DA BUNCA MASRAF KARŞILIĞINDA ELDE EDİLEN KİMLER GÖTÜRDÜ?
İşgal sonrası Irak tablosunu özetleyecek olursak:
O 1 milyon 300 bin masum insan öldü, 1 milyonu aşkın insan evini, yurdunu terk etti. Birleşmiş Milletler (BM) Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin verdiği bilgilere göre, 4 milyondan fazla insan bir kör kurşuna hedef olmamak, bir esrarkeş askerin tecavüzüne uğramamak için, kısaca insanca yaşayabilmek için ülkesinden kaçmak zorunda kaldı. Anasının babasının ya da kocasının gözü önünde tecavüze uğrayıp ruh sağlıklarını yitirdikleri için İstanbul hastanelerinde psikolojik tedavi görenler genç kızların ve kadınların sayısı bilinmiyor.
O İkiz Kuleler gösterisi eşliğinde İslam coğrafyasına demokrasi ve özgürlük çiçekleri götürüyoruz vaadi ile ve hiç de inandırıcı olmayan gerekçelerle işgal edilen Afganistan ve Irak bugün her yönüyle yıkılmış birer terör bataklığına dönüştü.
O ABD büyük bir itibar kaybına ve imaj erozyonuna uğradı.
O Resmi rakamlara göre, Blackwater’dan iyi paralar karşılığında kiralanmış asker daha doğrusu kiralık katillerden ölenlerin sayısı 4 binden fazla. ABD’nin daha önceki sınır ötesi operasyonlarda ölen asker sayısı 2 bini aştığında ülkede isyan çıkardı. Blackwater’ın, yokluğu pek problem yaratmayacak eleman seçmekte oldukça deneyimli olduğu anlaşılıyor.
O Irak’ta her ay, bombalı saldırı ya da suikastlar sonucunda en az 200 kişi hayatını kaybediyor. Mezhep savaşlarının doruk noktasına ulaştığı 2006-2007 yıllarında bu rakam 3 bin civarındaydı. ABD’nin çekilmesi sonrasında doğacak otorite boşluğunda mezhep çatışmalarının tırmanmasından ve ölü sayısının yeniden artmasından korkuluyor. Çünkü, mezhep çatışmalarının arttığı dönemlerde militan ve isyancı grupların suç işleme oranı da yükseliyor.
O Irak’ta, resmi rakamlara göre, işsizlik oranı yüzde 18, ama hiç kimse bunun gerçekçi bir arakam olmadığını biliyor.
O Kütüphanelerdeki el yazmalarının ve dünyanın en eski, en köklü medeniyetlerinden kalan tarihi eserlerin nerelerde ‘saklandığı’ konusunda kimse net bir şey söyleyemiyor. İnsanlığın mirasını talan edenlerin kendilerini savunmak adına söyleyecekleri bir şeyleri olmalı.
O Irak Meclisi hazır paket halinde gelen petrol yasasını kabul etti ve küresel petrol şirketleriyle kapsamlı anlaşmalar imzalandı. Ülkenin günlük petrol üretiminin 12 milyon varile çıkarılarak Suudi Arabistan’a eşitleyeceği söyleniyor. Milyarlarca dolar tutarındaki petrol gelirlerini, ülkede kimler nasıl paylaşacaklar?
O Irak dünyanın en kaliteli ve en zengin petrol rezervlerine sahip bir ülke, ama ülkede yaşayan 30 milyon insanın dörtte biri temiz suya muhtaç!
O 12 milyon varil petrol çıkarılarak günde milyarlarca dolar kazanılması hedflenen ülkede yoksulluk sınırı altında yaşayan Iraklıların sayısı 7 milyon!
O BM Kalkınma Programı ve UNICEF’in yayınladığı raporlara göre Irak, dünyanın mayınlı alanları en geniş ülkelerinden biri. Ülkenin petrol yataklarının bulunduğu alanlardaki ve sınırlarındaki mayın sayısı 20 milyonun üzerinde..
O Sahip olduğu zengin petrol yatakları nedeniyle Amerikalı neo-conların boy hedefi haline gelen Irak’taki hastanelerde 95 bin yatak olması gerekirken, bu sayı 35 bini bile bulmuyor.
O Irak’ta 1 milyondan fala kadın savaş nedeniyle dul kalmış. Yetimlerin sayısı da 3 milyon civarında.
O Büyük Ortadoğu Projesi ve ABD denilince, insanların aklına ilk gelen, Ebu- Garip hapishanesinde çekilmiş fotoğraflar ve Wikileaks’ın internet sitesinde yayınlanan Amerikan ordusunun Afganistan’da yürüttüğü operasyonlarda kayıtlara geçmeyen öldürme olaylarıyla ilgili çok gizli damgalı belgelerin görüntüleri oluyor.
Çok iç karatıcı bir tablo değil mi? “Ortadoğu’ya demokrasi, özgürlük ve insan hakları götürüyoruz” diyerek yola çıkanların yarattıkları tablo bu! 1Mart Tezkeresi Meclis’ten geçmediğinde, ABD ile birlikte Irak’a giremeyeceğimizden dolayı karalar bağlayanlar, bu tablodan bir ders çıkarıyorlar mı?
Irak Savaşı’nın Amerikan Hazinesi’ne maliyetinin 3.5 trilyon olduğu söyleniyor. Bu paraları vergi veren Amerikan vatandaşları ödedi. Tamam da, ABD’nin imajını erozyona uğratan bu operasyondan kimler, ne kadar nemalandı?
Asıl yanıtı aranması gereken soru bu değil mi?
Bir taraftan hiç de inandırıcı olmayan gerekçelerle ülkeler işgal ediliyor, insanlar öldürülüyor, yer altı ve yerüstü kaynakları talan ediliyor, diğer taraftan özel olarak yetiştirilmiş bazı yatırım bankaları CEO’larının kağıt üstünde ürettikleri sanal değerler ya da toksik varlıklarla küresel çapta soygunlar yapılıyor, dünya ekonomisi krize sürükleniyor ve ABD gibi bir süper gücün ekonomisi iflasa sürükleniyor.
Üretim yarışına giren sanayileşmiş ülkelerin atmosfere sorumsuzca saldıkları sera gazları nedeniyle bir küresel ısınma felaketi yaşanmakta..
Şu mavi gezegenin altını üstüne getirmek üzere birileri mi geldi uzaydan; neler oluyor?
İnsanlık bu kaderi yaşamaya mahkum değil.
Türkiye, gerçek hayatın I. Körfez Savaşı sonrasındaki gelişmelere yüklediği anlamı görmek zorundadır.
KÜPE
Şiddet artık sadece silah, işkence değil.
Anlam kapsamı çok daha genişledi.
Köklerimizideki fiili şiddet, çağımızın bazı demokrasi sapmalarında başka başka maskelerle sürüyor.
GÜNERİ CİVAOĞLU
Yorumlar