ABD IRAK’TAN ÇIKABİLİR Mİ?
M. Kemal SALLI
KÜRESEL ÇAPTA GİZLİDE ENERJİ SAVAŞLARININ YAŞANDIĞI BİR DÖNEMDE, ABD’NİN DÜNYA ENERJİ YATAKLARININ YÜZDE 60’INI BARINDIRAN EL CEZİRE, KAFKASYA VE TÜRKİSTAN COĞRAFYASININ MERKEZİNDEKİ IRAK’TAN ÇEKİLEBİLMESİ MÜMKÜN MÜDÜR?
Bush yönetimi, ABD kamuoyundan yükselmekte olan “Irak’tan çekilelim” baskısını yumuşatabilmenin yollarını arıyor.
“Çekilelim” baskıları giderek artıyor.
Ortaya konulan maddi ve manevi kayıplar gözardı edilebilecek gibi değil.
Ondört ay sonra seçime gidilecek olması dikkate alındığında, Bush yönetiminin açıkça, “Henüz işim bitmedi, çekilemem” demesi, önemli oranda oy kaybını göze alması anlamına gelir. Bu, neo-conların işine gelmez. El Cezire’nin (Mezopotamya) petrolleri yağmalanmadan, Irak’ın parçalanma süreci tamamlanmadan , Irak’ın kuzey dilimi, ABD için, ‘Ortadoğu’daki en güvenli üs’ durumuna getirilmeden Bush’un askerlerini Irak’tan çekmesi düşünülebilir mi?
Afganistan ve Irak’ı işgalinin gerçek nedenleri göz önüne alındığında, giderek bir nükleer bir güç durumuna gelmekte olan İran’a, bir “Şah ve Mat” operasyonuyla gereken dersin verilme zamanının geldiğinin konuşulduğu bir dönemde, ABD’nin Irak’tan çekilip gidebileceğine inanmak ne kadar akılcı olur?
Başkan Bush’un, giderek artan kamuoyu baskısını yatıştırabilmek için, inandırıcı gerekçeler bulabilmesi o kadar kolay değil. Muhalefet kadar, bilim adamları da Bush’un Irak politikasını şiddetle eleştiriyorlar.
ÜRKÜTÜCÜ RAKAMLAR...
Tıp dünyasının ünlü Lancet dergisine göre, Amerika’nın Irak savaşındaki ölü sayısı 4 bine yaklaşmış, yaralı sayısı ise bir ordu büyüklüğünde: 27 bin 800!
Irak işgalinin ABD yönetimine maliyeti de dudak uçuklatıcı bir rakama ulaşmış. Nobel ödüllü ekonomist Joseph Stiglitz ve Harvard Üniversitesi’nden Prof. Linda Bilmes’in hesaplamalarına göre, Irak savaşının Amerikan yönetimine toplam faturası 200 trilyon 200 milyar dolar!
Rakamlar abartılı mı? Bush’a gözdağı vermek için sivriltilmiş olabilir mi?
Sanmıyoruz; rakamları destekleyen başka veriler de var. Ünlü Amerikan gazetesi Herald Tribüne’ün yazdığına göre, Afganistan ve Irak’ın işgalinde görev yapan 1.4 milyon Amerikan askerinden 185 bini maddi yardım için ABD yönetimine başvurmuş. Bu sayının yakın bir gelecekte 700 bine ulaşabileceğini vurgulayan gazete, ABD Emekli Asker İşleri Kurumu’nun savaş yaralıları ve sakatları için yapacağı yardımın Irak’ın işgal giderlerini bile geride bırakarak 700 milyar dolara ulaşabileceğine dikkat çekiyor.
Ayrıntılarda başka acı tablolar da var.. Örneğin, Irak’tan yaralı döndükten sonra “Travma ve Stres Bozukluğu” hastalığına yakalanan John Waltz, ücretsiz tedavai hakkı kazanana kadar cebinden 12 bin dolar harcamak zorunda kalmış, “Bize yeni ödeme yapılana kadar bir iki dolara bile muhtaç yaşayacağız” diyor.
Irak’ta bacaklarını kaybeden Çavuş Pisey Tan, hükümetin protez bacak masrafını karşıladığını, fakat, yaşamını sürdürebilmek için ailesinden ve çeşitli yardım kuruluşlarından destek almak durumunda kaldığını söylüyor.
Irak’ta yaralanan, sakat kalan vatandaşlarına bile duyarsız kalabilen Bush yönetiminin Iraklılara yaklaşımının ne olabileceğinden söz etmek bile istemiyoruz. Ülkeleri, “Demokrasi getireceğiz” gibi yalan yanlış gerekçelerle işgal edilen Irak’taki Müslüman kardeşlerimizin petrolü olan bir ülkede doğmuş olmalarından başka bir suçları yok. Resmi kayıtlara göre, Irak’ta sağlık sisteminin çökmesi, açlık ve sefalet yüzünden 600 bin kişi can vermiş! Düşünebiliyor musunuz, dünyanın en zengin petrol yataklarına sahip bir ülkeyi “Sizleri diktatör Saddam’ın zulmünden kurtaracağız, demokrasi getireceğiz” aldatmacası ile işgal edenler, yüzbinlerce kişinin açlık ve sefalet yüzünden ölmelerine seyirci kalıyorlar.
BUSH YÖNETİMİNİN PARA VE ÇIKAR HESAPLARI DIŞINDA BİR KAYGISI YOK.
Bush yönetimini,para ve çıkar hesapları dışında kaygılandıran bir şey yok. Bugün için, milletleşmesini tamamlayamadığından dolayı ABD, başta petrol baronları olmak üzere, şirketler topluluğunun yönettiği bir ülke durumunda. Bu nedenle, ‘sosyal devlet’ kriterlerine göre derecelendirildiğinde, ABD sınıfta kalıyor. Yasal düzenlemeler yapılırken, ülkeyi yönetenlerin birincil kaygıları, ekonominin lokomotifi sayılan petrol, silah ve ilaç sanayilerinin çıkarlarını gözetmek. Bu nedenle, 1990’lı yıllardan bu yana, ABD petrol şirketlerinin İran’a yüzmilyarla ölçülen miktarlarda yatırım yapmalarına sessiz kalan ABD, bizim İran’la doğalgaz anlaşması yapmamıza şiddetle karşı çıkıyor, “Külahları değişiriz ha!” diyebiliyor. ABD’nin yanı sıra, AB ülkeleri de, İran’la enerji alanında işbirliği yapacak ülkeleri ‘ambargo’ uygulamakla tehdit ediyorlar. ABD Kongresi bu konuda bir tasarıyı kabul etmiştir. Özetle, ABD’de şirketlerin, özellikle petrol, silah ve ilaç şirketlerinin çıkarları bireyin çıkarlarından ve mutluluğundan önce gelmektedir.
ABD yakın bir gelecekte Irak’tan çekilmeyi düşünüyor mu?
Gelişmeleri geniş açıdan bakarak değerlendiğimizde, ABD’nin yakın bir gelecekte Irak’tan çekilebileceğine ilişkin haberlere inanmak pek mümkün değil.. Hepsinden önemlisi, enerji konusunda gizliden bir küresel savaşın yaşandığı bir dönemde, ABD’nin dünyanın en zengin petrol yataklarının bulunduğu El Cezire, Kafkasya ve Türkistan coğrafyalarının merkezi konumundaki Irak’tan çekip gitme olasılığı sıfır gibidir.
Amerika’da kamuoyu baskısı yükseliyor, eleştiriler artıyor, ama Bush yönetiminin İran’ı nötralize etmeden, ABD’nin ve İsrail’in güvenliğini sağlama almadan El Cezire’den çekileceği yok. ABD ve İsrail’in “Şah ve Mat” operasyonundan vazgeçip İran’ın nükleer silah üretmesini seyretmek gibi bir düşünceleri de yok. Üstelik, Amerikan kamuoyundaki “Çekilelim” isteklerine karşılık, Avrupalı dostları ABD’nin Irak’ta kalmasına ve de ‘İran’ı tepelemesine’ destek veriyorlar. Baksanıza Sarkozy, bütün içtenliği ile Bush’un yanında yer alarak, İran’ın nükleer tesislerinin vurulması konusunda savaş tamtamları çalıyor. Bu savaş dansına, düne kadar İran’a nükleer teknoloji ve malzeme satan AB ülkeleri de eşlik ediyorlar.
El Cezire semalarında yine kara bulutlar dolaşmaya başladı.
Bu defa hedef İran. Fakat, İran’ın durumu Irak’a benzemez. İran’ın ŞİÖ (Şanghay İşbirliği Örgütü) ile, yani Rusya ve Çin’le çok girift ilişkileri var. Bu durum, İran’a düzenlenecek bir “Şah ve Mat” operasyonunu engellemese bile, en azından kapsamını daraltıcı bir etki yapacaktır.
Belalı bir coğrafyada yaşıyoruz; kaderini paylaşacağız.
.........................................KÜPE.......................................
Türkiye’nin, kojonktüre uygun bir zamanda, Irak’ı kuzeyinde bağımsız bir devletle karşı karşıya kalacağının bilincinde olması gerekiyor. Kuzek Irak’ta bağımsız bir devlet, Türkiye için hem siyasi, hem askeri, hem de psikolojik açıdan bir risk oluşturur.
Org. Yaşar BÜYÜKANIT
[email protected]
Yorumlar